Koagulasyon Sistemi

Koagülasyon Sistemi

Koagülasyon olayı, sıvı haldeki kanın akamaz duruma gelmesi, yani katılaşmasıdır. Koagülasyon süreci değişik plazma proteinlerinin etkisiyle düzenlenir

Bu koagülasyon proteinleri; kofaktörler, fosfolipid ve Ca++ iyonları ile birlikte, pıhtılaşma faktörünün aktif formunun substratı katalizlediği enzimatik reaksiyon serilerinde rol oynarlar. Koagülasyon sisteminde birbirlerinin aktivasyonunu ya da inhibisyonunu kontrol eden çok sayıda protein görev alır. Bu proteinler; fibrinojen grubu, protrombin grubu ve kontakt grubu olmak üzere üç temel grupta toplanır. Fibrinojen grubu proteinleri; faktör I, V, VIII ve XIII’tür. Protrombin grubunu oluşturan faktörler; faktör II, VII, IX ve X’dur. Bu faktörler, vitamin K ’ya bağımlı olarak sentezlenen stabil faktörlerdir. Faktör XI, XII, prekallikrein ve yüksek molekül ağırlıklı kininojen (HMWK) de kontakt grubu faktörleri olup; koagülasyonun intrinsik yolunda görev alırlar

Koagülasyon reaksiyonu; intrinsik, ekstrinsik ve ortak yol olmak üzere üç sisteme bağlı olarak gelişir. İntrinsik sistem dolaşımdaki kanda bulunan prokoagülan yapılardır. Diğer taraftan ekstrinsik sistem, dolaşan kanda bulunan enzimleri ve vücut dokularından (doku faktörü, FIII) kökenlenen enzimleri kullanır.

Trombositler Hakkinda Bilgiler

Trombositler Hakkinda Bilgiler

Dolaşımdaki trombositler hemostazın sürdürülmesinde ana elementlerdir. Fonksiyonları, travma sonrası değişik endoteliyal yapılarla etkileşim üzerine odaklanmıştır. 2-4 µm çapında, yuvarlak ya da oval şekilli küçük hücreler olan trombositler, kemik iliği veya diğer hematopoietik yerlerde megakaryosit adı verilen dev öncü elementlerin fragmantasyonuyla oluşurlar. Trombositlerin çekirdeği yoktur ve hücre gelişiminin son aşamasını temsil ederler. Kandaki normal konsantrasyonları 150.000-350.000/mm3 ‘tür

Çift katlı lipid tabakasından oluşan trombosit membranı glikokaliksle kaplıdır. Fonksiyonel önemi olan proteinler, bu çift katlı lipid tabakası içine gömülüdür. Hücre membranına yakın bölgelerde kanallar sistemi, endoplazmik retikulum artıkları, daha iç bölgede farklı yoğunlukta granüller bulunur. Mitokondriden zengin hücreler olup, endoplazmik retikulum ve golgi aygıtında çeşitli enzimlerin sentezini gerçekleştirir ve bol miktarda Ca++ depo ederler. Sitoplazmalarında bulunan trombastenin, aktin, miyozin gibi kasılabilir proteinler sayesinde şekil değiştirebilir, kasılabilir, salgı yapabilir ve bir yere veya başka bir trombosite bağlanabilirler Trombositlerde; lizozimler, α-granüller ve yoğun cisimcikler olmak üzere üç tip salgı granülü bulunur. Lizozimlerde asit hidrolazlar; α-granüllerde ise heparini nötralize eden trombosit faktör 4 (PF4), beta-tromboglobulin (β-TG), fibrinojen, FV, Faktör VIII:von Willebrand faktörü (FVIII:vWF) ve çeşitli büyüme faktörleri gibi trombositlere özgü proteinler bulunur. Başlıca büyüme faktörleri; trombosit kökenli büyüme faktörü (PDGF), transforme edici büyüme faktörü-beta (TGF-β) ve endotel hücresi büyüme faktörüdür (ECGF). Yoğun cisimcikler ise, trombositlerin metabolizmasıyla ilişkili maddeler içerirler. Ayrıca ADP ve ATP gibi nükleotid öncü depolarına sahiptirler. Bu nükleotid öncüleri, gerekli enerjinin oluşumu ve membran aktivitesini sağlarlar.

Dolaşımdaki trombositler, bir damarın endotel örtüsünde herhangi bir hasar olmadıkça, endotele ve birbirlerine yapışmadan hareket ederler. Normalde insan trombositi kanda yaklaşık 10 gün dolaşır ve sonra Retikülo Endotelyal Sistem (RES) tarafından kaldırılır. Ancak travma veya bazı kan hastalıkları sonucu oluşan vasküler hasar, trombosit cevabı denilen bir dizi olayı başlatır. Kollajen, elastik doku gibi belirli subendotel yapılarla birleşen damar endotel hücrelerinin hasarı trombosit adezyonunu uyarır. Trombosit adezyonu, damar çeperinde bulunan vWF’ünün, trombosit membranı üzerinde glikoprotein1b (GP1b) reseptörü ile etkileşmesi sayesinde düzenlenir. Adhere olmuş trombositler, salgılama reaksiyonunu kolaylaştıran bir biçim değişikliğine uğrar; α-granüller ve yoğun cisimcikler, yüzey sistemi içine bileşenlerini salarlar ve bu bileşenler trombosit membranlarının iç kısmına ve çevresine yerleşir. Yoğun cisimciklerden salınan Ca++, koagülasyon sistemi için gereklidir. ADP ve kuvvetli bir vazokonstriktör olan tromboksan A2 (TXA2), trombosit agregasyonunun tetiklenmesinde kritik bir rol oynar. Agregasyon, trombosit ya da hemostatik tıkacın oluşumuyla sonuçlanır ve değişiklikler, koagülasyon faktörlerinin fibrin oluşturmak için etkileşeceği yüzeye destek verir. Damardaki hasar küçük ise, trombosit tıkacı tek başına kan kaybını tamamen durdurabilir; geniş ise trombosit tıkacına ek olarak kan pıhtısı da gereklidir

Kısacası; damar hasarı, trombositlerin adezyon, aktivasyon ve agregasyon olaylarını başlatır. Hemostatik tıkaç ya da trombosit tıkacı, kanamanın mekanik olarak durdurulmasına neden olur ve yüzeyde fibrin oluşturan değişik koagülasyon faktörleri gibi davranır. Kanamanın uzun süreli durdurulması ve yaranın iyileşmesi için ayrıca fibrin, eritrosit ve trombosit gereklidir

Vaskuler Endotel Nedir

Vasküler Endotel Nedir

Kan damarlarının çeperi pek çok önemli biyolojik fonksiyona sahip olan endotel hücrelerinin ince bir tabakasından oluşmuştur. 10-15 µm genişliğinde, 20-25 µm uzunluğunda olan endotel hücreleri; uzamış nükleusları ile kan damarlarının iç yüzeyinin uzun ekseni boyunca sıralanarak tek katlı bir tabaka oluşturan poligonal hücrelerdir. Bu sayede damar endoteli; nontrombojenik bir iç yüzey oluşturduğu gibi, vücudun değişik dokuları ile alışveriş halinde bulunan kan arasında seçici bir geçirgenlik işlevini de üstlenir. Normal koşullarda endotel yüzeyinin sağlam olması ve kanın sürekli akım halinde bulunması, pıhtılaşma sisteminin ve trombositlerin kendiliğinden aktive olmalarını engeller. Fakat travma ve bazı damar hastalıklarında bu yüzeyin bozulmasıyla birlikte koagülasyon sistemi ve trombositleri aktive eden değişiklikler gözlenmektedir

Damar endotel hücrelerinin dış membranı antitrombotik özelliklerden sorumludur. 50-60 angstrom kalınlığında glikokaliks denilen bu proteoglikan tabaka; heparan sülfat, dermatan sülfat ve heparin içerdiğinden dolayı damar endotelinin kana bakan yüzeyinde kaygan bir zemin oluşturur (16,70,109). Heparan sülfat, doğal bir antikoagülan olan Antitrombin III (AT-III) plazma proteinini üretir. AT-III antikoagülan etkisini fibrinojeni fibrine dönüştürmekten sorumlu enzim olan trombin ve Faktör XIIa, FXIa, FXa, FIXa gibi bazı pıhtılaşma faktörlerini inhibe ederek gösterir

Dış membran ayrıca bazı reseptörleri içerir. Trombomodulin böyle bir membran reseptörüdür ve trombinle etkileşerek kuvvetli bir pıhtılaşma inhibitörü olan protein C’nin aktivasyonunu hızlandırır. Aktif protein C; FV ve FVIII’i inaktive ederek ve plazminojen aktivatörlerinin konsantrasyonunu arttırır ve trombozu kontrol altına alır

Endotel hücrelerinden sentezlenen protein S de aktif protein C’nin antikoagülan aktivitesinde kofaktör olarak görev alır

Ayrıca aktif protein C, damar endotelini uyararak Doku plazminojen aktivatörünün (t-PA) salgılanmasını sağlar. T-PA, plazminojenin plazmine dönüşmesinde kritik bir maddedir. Plazmin ise fibrinin parçalanmasından sorumlu olan proteolitik bir enzimdir. Plazminojenin plazmine dönüşümünde gerekli olan diğer bir aktivatör ise, endotel hücreleri ve böbrek hücrelerinde sentezlenen ürokinazdır. T-PA’nın inaktivasyonu ise, yine endotel hücrelerinde sentezlenen ve ürokinazı da nötralize eden plazminojen aktivatör inhibitörü-1 (PAI-1) tarafından gerçekleştirilir

Damar endotel hücreleri, kuvvetli bir trombosit antiagreganı ve vazodilatör olan prostasiklini (PGI2) de sentezler ve salgılarlar. Prostasiklin, trombosit aktivasyonunu inhibe eder ve kan damarının çapını arttırarak vazodilasyonu uyarır. Bunu, trombosit zarında bulunan reseptörlere bağlanarak adenilat siklazı uyarıp trombosit cAMP düzeylerini yükselterek yaparlar. Bu yükselme trombositlerin agregasyonunu, şekil değişikliğini, kollajen ve von Willebrand faktörüne bağlanmasını yani trombus oluşumunu engelleyici bir rol üstlenir
Damar endotel hücreleri, faktör VIII’i (FVIII) de kısmen sentezler. Dolaşan FVIII molekülü; bimoleküler bir kompleks yapı olup, prokoagülan özelliği vardır ve von Willebrand faktör (vWF) adını alır. Aktif trombositlerin membranı üzerinde özgün bir reseptörle etkileşerek, bunların subendotel bileşenlerine ve kollajene adezyonunu kolaylaştıran von Willebrand faktörü hemostazda kritik rol oynar

Endotel hücreleri ayrıca, hemostazda önemli diğer maddeleri de üretirler. Bunlar arasında, travma sonrası hasarlı subendotel ile trombositlerin etkileşiminde önemli olan kollajen tip IV gibi kollajen molekülleri sayılabilir

Endotelde meydana gelecek bir hasar sonucu; nontrombojenik yüzeyin ortadan kalkmasıyla birlikte ortaya çıkan subendoteldeki kollajen lifleri, trombosit adezyonuna ve agregasyonuna neden olur

Aktive olmuş trombositlerden salınan ADP ve tromboksan, çevredeki diğer trombositleri de aktive ederek trombosit tıkacının büyümesini sağlar. Ayrıca subendoteldeki kollajen liflerinin aktive ettiği faktör XII, trombosit yüzeyinde aktive olan faktör XI ve haraplanmış endotel hücrelerinden salınan bir doku faktörü; koagülasyon mekanizmasını başlatır. Fibronektin gibi nonkollajen tipte proteinler de hücre aglutinasyonu, agregasyonu ve adezyonunda rol oynarlar