Bebeklerde Yeme Problemleri

Neden çocuklarda beslenme hep bir soruna dönüşür?

Çocuğun günlük rutini içinde bağımsızlığını deneyimleyip keş­fettiği pek çok aktiviteden hemen hemen en etkili olanı beslen­medir Çocuğun, eğer kendisi İstemezse ona hiçbir gücün yediremeyeceğini öğrenmesi çok zamanını almaz. Ayrıca da çocuğun, anne babasının en çok üzerine düştüğü, onları en çok kaygılan­dıran konunun da yine beslenme olduğunu kavraması da aynı çabuklukta olur.

Elbette, anne babaların çocuklarının beslenmesi konusunda kaygılanmaları çok doğaldır. Yeni doğan bir bebek aç olduğu için ağlar ve siz anne baba olarak bunu yalnızca bilmez aynı zamanda da hissedersiniz. Bebeğinizin hayatta kalabilmesi için onun dü­zenli aralıklarla beslenmesi şarttır. Doğumdan sonraki ilk haftalar­da bebeğinizi beslediğiniz zamanlar onunla özel bir fiziksel ve duygusal yakınlığı da yaşadığınız zamanlardır.

Çocuklarda besin problemleri

Bebek ve ebeveyni arasındaki duygusal bağ özellikle beslenme zamanlarında kurulup, gelişir. Eğer başlardan itibaren bebek ve ebeveynleri arasında bir yakın ilişki kurulamadı ise sonraki yıllarda çocuğunuz yemek yemeyi reddettiğinde hoşgörü göstermeniz, sabırlı, soğukkanlı davran-manız zor olur. Bunun temel nedeni de beslenmenin en başından itibaren aslın­da duygusal bir deneyim olmasıdır. Beslenme özü itibariyle duygu­sal bir deneyim olduğu için anne babaların en hassas oldukları ko­nulardan birisidir.

Beslenme zamanlarında anne babaların koyacakları kurallar ve sınırlar beslenmenin bu duygusal boyutunun yarattığı baskıyı azaltmakta çok işe yarar. Böylece yemek zamanları tüm aile birey­lerinin keyif aldığı bir paylaşıma dönüşür. Çocuklarını en sağlıklı şekilde beslemek anne babanın görevi ise onlara nasıl yiyecekleri­ni öğretmek de yine anne babanın görevidir.

Başlangıçtan itibaren çocuğa sağlıklı yiyecekler sunmak, belli kuralların ve sınırların olduğu bir beslenme yöntemini yerleştir­mek ve bunu bir yaşam biçimi haline getirmek gerekir. Sonuçta hiçbir anne baba çocuğuna kaza ile çikolata vermez ve hiçbir ço­cukta şekerli şeyler yeme arzusu ile doğmaz. Sağlıklı beslenen bir çocuk için bir meyve ödülken bir başka çocuk için ödül bir gofret olabilir. Burada belirleyici olan çocuğunuza ödül olarak ilk neyi sunduğunuzdur.

Çocuklarda görülen beslenme sorunları duygusal açıdan hangi nedenlere dayanır?

Bebeklerde beslenme konusu ele alınırken detaylı olarak değinildiği gibi beslenmenin duygusal ve ruhsal gelişmeye olanak veren bir iliş­ki içinde gerçekleşmesi gerekir. Konuya başlarken özellikle üzerinde durmak istediğim konu, çocuklarının iştahları ile ilgili olarak şikâyet­lerde bulunanların genellikle babalar değil de anneler olmasıdır. Dik­katinizi çekmek istediğim bir başka nokta da çocuğunun yeterince yemediği inancında olan annenin bu iddiasında ne kadar haklı oldu­ğudur. Çünkü belki de anne kendisi bilinçdışı olarak çocuğuna duy­gusal olarak yetemediği kaygısını duyuyor olabilir. Anne 'doyuramı­yorum' derken aslında ifade ettiği şey çocuğunu duygusal olarak besleyemediği de olabilir. Yemeği reddeden çocuk annesi tarafından kendisinin reddedilmesi olarak algılanabilir. Bu da annenin kendisi­ni daha da çaresiz hatta depresif hissetmesine yol açar.

Eğer çocuk gerçekten iştahsızsa ve yapılan tıbbi muayene son­rası bir fiziksel neden bulunamamışsa o zaman duydusal nedenler üzerinde durmak gerekir. Böyle bir durumda bebeklikten başlana­rak başta anne çocuk ilişkisinin çok iyi analiz edilmesi gerekir, çünkü belki de çocuk yemeği redderek aslında anneyi ya da baba­yı ya da ilişkiyi reddediyor olabilir.

Çocuğunuzun iştahsız olduğunu düşünüyorsanız bu davranışı ile çocuğunuzun aslında size neyi anlatmaya çalıştığı üzerine dü­şünmeniz gerekir. Ancak öncelikli olarak çocuğunuzun size göre ya da yakın çevrenize göre değil, objektif değerlendirmelere göre iştahsız olduğundan ve bu durumunun da bir süredir devam etti­ğinden emin olmanız gerekir. Çocuklar da biz yetişkinler gibi duy­gu durumlarına bağlı olarak ya da hiçbir özel nedene dayanmak­sızın bir süre daha az iştahlı olabilirler, bu da çok doğaldır. Çocu­ğunuzun iştahsızlığının sorun boyutunda olabilmesi için bir süre­dir devam ediyor olması gerekir.

Eğer çocuğunuzun beslenme problemi olduğunu düşünüyorsa­nız ve fiziksel olarak çocuğunuz sağlıklı ise öncelikle bu sorunun ne zamandan beri devam ettiğini tespit etmeniz gerekir. Aile içindeki problemler, değişimler çocuğun beslenmesi üzerinde oldukça etkilidir. Anne babalar çocuklarına sorunlarını yansıtmadıklarını düşünseler bile anne babanın yaşadığı sorun muhakkak kendi davranışlarına yansıyacaktır.

Çocuğunuzdaki problem davranışın olası neden ya da nedenleri­ni bulmanız için, içinde bulunduğunuz durumu içinden çıkılmaz bir problem olarak görmek yerine, daha akılcı bir tavır içinde olmanız gerekir. Beslenme duygusal bir deneyimdir. Akılcı bir tavır almak, duygusal değişkenlerin etkisini en aza indirecektir.

Bebeklerde Yemek Secme

Bebeklerde Yemek Seçme

Bebekler sadece bir yiyeceği kabul ederek diğer tüm yiyecekleri ye­meyi reddedebilirler. Bağımsız bir kişilik sergileyerek kararını seç­tiği o özel yiyecekten yana verebilir ve başka hiçbir şey yemeyebilir. Bu da elbette doğal olarak anne baba ile olan ilişkisinde çatış­manın yaşanmasına yol açar.


Bebeklerin besin seçmesi genellikle travmatik beslenme dene­yimi olan, ameliyat ya da hastalık geçirmiş ya da geçirmekte olan bebekler de görülür. Böyle bir durumda bebek tarafından bastırıl­mış olan ve besin seçme olarak ortaya çıkan olumsuz geçmiş de­neyimlerin etkisi söz konusudur. Oyun yöntemi kullanılarak bebeğin bu olum­suz deneyimler üzerine bir bakıma konuşturulmaya ihtiyacı vardır.

Bebeklerde görülen besin seçme probleminin post-travmatik beslenme bozukluğu ile karıştırılmaması gerekir. Bebeklerin yiyecek seçme­sini post-travmatik beslenme bozukluğundan ayıran şey bebeğin uykularının düzenli, davranışlarının hırçın ya da bebeğin içe dö­nük olmamasıdır.

Çocuklarda yemek seçme

Sadece pilav yiyen, geri kalan bütün yiyecekleri yemeyi redde­den, on altı aylık bir bebeği örnek vermek istiyorum. Yemek seç­mesi dışında başka hiçbir problemi yoktu. Küçük kızı başka bir şey yemeye ikna etmek için anne baba bir hayli çabalamış; ama hiçbir sonuç alamamışlardı. Küçük kız ile anne babanın kurduğu ilişkiye bakıldığında anne baba arasında büyük bir yaklaşım far­kının varlığı göze çarpıyordu. Baba, kızının her istediğini yapma eğilimindeyken, anne daha otoriter olmaya çalışıyordu. Bu yakla­şım farkı eşler arasındaki ilişkinin de zamanla bozulmasına neden olmuştu. Aralarındaki tutum farklılıkları nedeniyle evde bir yemek düzenini de sağlayamamışlardı. Ayrıca kendileri de zaten evde be­lirli bir yeme düzeni olmasını arzu etmiyorlardı. Anne baba bir dü­zeni oturtma çabasından tamamen vazgeçerek her şeyi akışına bı­rakmışlardı. Oysa küçük kızın evde tutarlı bir düzenin varlığına ihtiyacı vardı. Anne babanın her ne kadar kendileri istemese de evde çocuklarının gereksinimlerini dikkate alarak, duygusal açıdan büyüyüp yetişkin olarak sorumluluk almaları gerekiyordu. Anne babanın kızlarının düzene olan gereksiniminin farkına varmaları ve bu doğrultuda kendilerini duygusal olarak olgunlaştırmaları kı­sa zamanda sorunu çözmelerini sağlamıştı. Kızları sadece pilav yi­yerek içinde yaşadığı düzene direnç gösteriyor, protestosunu da pilav dışında tüm yiyecekleri reddederek ifade ediyordu. Bu örnek­te de açıkça görüldüğü gibi bebeklerin/çocukların istenmeyen dav­ranışları aslında hep bir ihtiyacı anlatır. Problem davranışın, bir ihtiyacı anlattığı şeklinde yorumlanması beraberinde çözüm yola­rını da getirir.

Bebegi Anne Sutunden Kesme

Bebeği anne sütünden kesmenin anne üzerinde etkisi var mıdır?

Pek çok kadın bebeğini sütten kesme kararını aldığında pek çok değişik duyguyu bir arada yaşar. Sütten kesme anne tarafından bir tür ayrılma olarak yaşanır. Bir taraftan artık emzirmiyor olmak kadını özgürleştirirken ve bebeğini büyütmenin gururunu yaşatır­ken, bir taraftan da bebeği ile arasındaki güçlü bağın, emzirmeye son verilmesiyle birlikte yok olacağı düşüncesi anne için hüzne neden olur

Anne sütünü kesmek kadın için bebeğinin bağımsızlaşması ve bir daha bebeğinin kendisine onu emzirirken olduğu kadar 'ba­ğımlı' olmayacağı anlamına gelir. Bebeğin artık çaresiz bir şekilde anneye 'bağımlı' olmaması, annesine duyduğu gereksinimin görece olarak azalması ve artık yeni bir dönemin başlaması anneyi hüzünlendirir. Bu nedenle de annenin emzirmeye son verirken çok farklı karmaşık duygular yaşamaya, duygusal olarak hazırlıklı ol­masında yarar vardır. Annenin bebeği ile olan ilişkisinin niteliği­nin değil de formunun, onun büyümesi ile birlikte değiştiğini ve bebeğine yakın olmanın, onu 'beslemenin' başka değişik yollan olduğunu fark etmesi gerekir.

Kadının bebeğiyle olan yakın ilişkisi doğumdan önce onu kar­nında taşıması, doğumdan sonra da emzirdiği için sürekli olarak bebeğinin kendisine tam bağımlı bir halde yaşamasına neden olur. Bebeği sütten kesme kadının kendi bedenine yeniden sahip olma­sı, yeniden bireyselleşmesi anlamını taşır. Bazı kadınlar için emzir­meye son verilmesi yaşam döngüsü içinde bedenlerinin ikinci be­bek için hazır olduğu anlamına gelir. Bu süreç annenin aynı za­manda yeni bir bebek fikrine de sahip olduğu dönemdir.

Emzirmeye son vermek, kadının kendi bedeniyle olan ilişkisini hem bebeğiyle hem de eşiyle olan ilişkisi bakımından da etkiler. Bazı kadınlar bebeklerini emziriyor olmalarını eşleriyle istemedik­leri bir cinsel ilişkiye girmemek için bahane olarak da kullanırlar. Kadının hayatında bebeği öylesine büyük bir yer kaplar ki eşine de yaşamında yer vermekte zorlanır.

Bazı kadınlar için emzirmek cinsel haz kaynağına dönüşmüş de olabilir. Bu da annenin emzirmeye son vermesini güçleştirir. Emzirmenin gereğinden fazla uzun sürmesi bebek üzerinde olum­suz psikolojik etkiler bırakabilir.

Babanın hem başlangıçta anne ile bebek arasında sağlıklı bir beslenme ilişkisinin yerleşmesinde, hem de daha sonra bebeği süt­ten kesmede anneye yardım konusunda çok önemli bir rolü vardır. Emzirmeye son verilmesi hem annenin hem de bebeğin ailenin di­ğer fertlerine fiziksel ve duygusal olarak daha dönük olmaları an­lamına gelir. Ailenin kendi dinamiğine bağlı olarak baba, kadın ta­rafından ya bebeği ile arasındaki yakın ilişkide araya giren olarak ya da destek olarak algılanır. Burada belirleyici olan anne babanın arasındaki yakınlığa bağlı olarak aradaki ilişkinin niteliğidir. İlişkinin niteliğine bağlı olarak bebeğin gelişi aileyi büyütür, zengin­leştirir ya da ailenin yapısına bağlı olarak rutinini bozup berabe­rinde kaosa neden olabilir. Bütün bu değişkenler de sonraki aylar­da karşılaşılan yeni deneyimlerin nasıl aşılacağını da belirler.

Bebegi Anne Sutunden Kesme

Bebeği anne sütünden keserken dikkat edilmesi gerekenler

Bu geçişi kolaylaştırmak için bebeğinizi normalde emzir­meniz gereken zamanlarda onu başka şeylerle oyalaya­bilirsiniz. Birlikte oyun oynayabilirsiniz. Bu zamanı eğlen­celi bir şekilde geçirebileceği bir yere götürebilirsiniz.

Eğer bebeğin hayatında diş çıkarma ya da bakıcısının de­ğişmesi gibi bir başka değişim de söz konusu ise, bebeğin birden çok değişimi bir arada yaşamaması için sütten kes­menin ertelenmesi gerekir.


Bebeğin dikkatinin başka şeyler üzerine yoğunlaştırılma­sında babanın da yardımına ihtiyaç vardır.

Bebek bu değişim sürecinde parmağını emmeye başlayabi­lir ya da battaniyesi gibi bir objeye karşı bir tür bağımlılık geliştirerek o özel objeyi yanından ayırmak istemeyebilir. Böyle bir durum karşısında anne baba sabırlı davranmalı­dır. Bebek, yaşadığı değişime karşı duygusal olarak kendi­sini korumaya almaktadır. Kaybettiği birşeyin yerine bir başkasını koymaya çalışmaktadır. Bebeğin kendisini bu yeni duruma uydurmaya çalıştığını düşünüp, objelere kar­şı geliştirebileceği yakınlığa hoşgörüyle yaklaşmak yerin­de olur.

Bebek bu dönemde uyku problemi ve huzursuzluk da yasayabilir. Annenin duygusal olarak güçlü ve rahat olması bebeğin kendi duygulan ile kolaylıkla baş etmesini sağlar.

Bebegi Sutten Kesme

Bebeği anne sütünden keserek katı gıdalara geçişin bebek üzerinde psikolojik etkileri var mıdır?

Bebek için katı gıdalara geçiş çok önemli bir duygusal gelişim basamağı­dır. Bu önemli geçiş sadece bebek için değil, anne için de söz konusudur. Hat­ta bazı durumlarda annenin bu süreçte bebekten daha çok zorlandığı görül­mektedir.

Bebeği Sütten Kesme

Bebek dördüncü ve beşinci aylarda katı gıdalar ile tanıştırılır. Bebeğin birdenbire katı gıda ile beslenmeyi kabul etmesi beklen memelidir. Başlangıçta bebeğe yeni tatlar sunarak yeni beslenme alışkanlığını benimsemesi için zaman tanınmalıdır. Bebeğin bir süre daha en önemli besin kaynağı süt olacaktır.

Yapılan araştırmalar bebeklerini katı gıda ile tanıştırmakta ge­ciken anne babaların bebeklerinin ileride yemek seçtiklerini orta­ya koymaktadır. Bristol Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada bebeklere altıncı ve dokuzuncu ay arasında verilen besin çeşidinin fazla olması onların ileride yemek seçmelerini engelleyeceğini çar­pıcı bir şekilde ortaya koyar. Altıncı ve dokuzuncu aylar arasında anne babaların bebeklerini değişik lezzetlere alıştırmaları, ileride yemek seçmelerini engellemeleri için önemli bir fırsattır.

Bebeği memeden kesme, bebek için sadece katı gıdalara geçiş­ten daha fazla anlam ifade eder. Bebek, annenin göğsüne sadece acıktığı zamanlarda değil güven ihtiyacı ile de yönelir. Memeden kesilen bebek, bir anlamda yönelebileceği güven objesini de yitirir. Artık daha da bir bağımsızlaşarak kendi kendisine yetmek duru­mundadır. Bu dönemi bir travma yerine bir kazanca dönüştürmek için ebeveynlerin dikkat etmeleri gereken bazı noktalar vardır.

Anne babaların genellikle bebeklerini üzmeden büyütmek gibi bir amaçları vardır. Ancak bazı durumlarda bebeğin olumsuzluk­lar hissetmesi kaçınılmazdır. Hatta buna izin vermek gerekir ki bebeğiniz zor durumlar için de savunma mekanizmaları geliştirerek, duygusal olarak güçlenebilsin.

Kolik Agrisi ve Bebeklerde Beslenme

Kolik ağrılarının bebeğin beslenmesi ile bir ilgisi var mıdır?

Halk arasında gaz sancısı olarak bilinen kolik, bebeklerde olduk­ça yaygındır. Kolik, bebeğin nedensiz olarak çok şiddetli bir şekilde ağlamasıdır. Nedeni açıklanamayan şiddetli ağlamalar genellik­le doğumdan iki hafta sonra başlayıp, gün içinde aynı saatlerde görülür. Kolik günde ortalama üç saat sürer, ikinci veya üçüncü ayda da kendiliğinden ortadan kaybolur.

Kolikte, bebeğin ağlarken vücudunun kaskatı olması, ellerini sımsıkı bir şekilde yumruk yaparak bacaklarını karnına doğru çekmesi ve bu esnada yüzünü buruşturması bebeğin ağrısı oldu­ğu izlenimini verir. Bu nedenle de koliğin genellikle mide-bağır-sak probleminden kaynaklandığına inanılır. Bebeğin emerken ha­va yutması, gazını çıkaramaması gibi nedenlerin bebekte gaz sancısına neden olduğu kolikle ilgili en yaygın inanıştır. Bu elbet­te yararlı bir akıl yürütmedir; ancak tek başına koliğin nedenini açıklamaz.

Sağlıklı bebeklerde görülen kolik sadece şiddetli ağlamalardan ibaret değildir. Koliği olan bebeklerin pek çoğunun hem uyku dü­zenlerinin bozuk olması hem de sürekli olarak uyanmaları koliğin sadece gaz sancısından ibaret olmadığını gösterir. Bu bebeklerin gün içindeki uykuları kısa ve düzensiz, gece uykuları da huzur­suzdur. Gün içinde ve geceleri sık sık ağlayan bebekler uyku ile uyanma arasındaki geçişte de ağlarlar. Bebeğin şiddetli ağlamala­rı onun mizaç özellikleriyle ilgili olabilir, lakin rahat soluk alıp ve­rememesi gibi fiziksel sorunlardan da kaynaklanabilir. Olası bü­tün fiziksel sorunlar elendiği halde kolik devam ediyorsa başta an­ne-bebek ilişkisi üzerine düşünülmesi gerekir. Sözgelimi, bebeğin nasıl bir pozisyonda doyurulduğu, annenin bebeğini emzirirkenki duygu durumu çok önemlidir. Kaygılı ya da gergin bir annenin be­beğini kucağında tutması ile görece olarak daha huzurlu bir anne­nin bebeğini kucağında tutması aynı değildir. Eğer anne bebeğini emzirirken gerginse bu durum bebeğin emerken rahatsız bir po­zisyonda olmasına kendisini annesinin kollarına rahatça bıraka maniasına, dolayısıyla da aldığı besini iyi sindirememesine neden olabilir. Annesi ile olan ilişkisinde kendini güvende hissetmeyen bir bebeğin annesinden kendisini çekmeye çalışarak çok hızlı bir şekilde emmesi beslenirken çokça hava yutmasına neden olabilir.

1962 yılında Provence ve Lipton, bakımevinde kalan bebekler üzerinde beş yıl süren bir çalışma yapmışlardır. Bu çalışma sonun­da bakımevindeki bebeklerde koliğin çok az görüldüğü saptanmış­tır. Bu da koliğin başlıca nedeninin sorunlu ebeveyn-bebek ilişkisi olabilceği hipotezini güçlendirmektedir. Başka bir deyişle ebeveyn-bebek ilişkisinin olmadığı yerde kolik ya hiç yoktur ya da çok az görülmektedir. Elbette koliğin görülmüyor olması bebeklerin ruhsal anlamda daha sağlıklı olduklarını göstermez. Orada da bebeklerin depresyonda oldukları düşünülebilir. Bu araştırma sonuçlan, anne baba ile bebek arasındaki ilişkinin niteliği ile kolik arasındaki bağ­lantıdır. Bebeğin sorunlarının nedeninin organik olmadığı durum­larda mutlaka aile içi ilişkilerin dikkate alınması gerekir.

Kolikte bebeğin karın bölgesine saat yönünde yapılan masajın yanı sıra etkili olan bir başka yöntem de bebeğinizi kollarınızla kavrayarak göğsünüze yatırmaktır. Anne ya da babanın bebeğini göğsüne yatırma yönteminin bebeği rahatlatmasının en önemli ne­deni bebeğin fiziksel olduğu kadar duygusal olarak da kavrandı­ğını deneyimliyor olmasıdır.

Bebeklerde Anne Sutu ve Onemi

Anne sütü ile beslenmenin psikolojik açıdan bir yaran var mıdır?

Doğum bebek için adeta bir travmadır. Ester Bick'in anlamlı ben­zetmesi ile, doğumdan sonra bebek kendisini adeta uzaya, uzay kostümü giymeden gönderilmiş bir astronot gibi hisseder. Doğum­dan sonra bebeklerin sürekli olarak uyumaları bu değişime karşı gösterdikleri bir tepkidir aslında.
Yeni doğan bebeklerin sürekli sabit bir noktaya bakmaları on­ların tutunma ihtiyacından kaynaklanır. Ona bakan bir çift sıcak göz, başlarda bir objeye bakarak tutunan bebeğin gözlerini, o ob­jeden alarak kendi gözleriyle buluşturur. İşte emzirme göz göze buluşmalar için önemli bir fırsat sağlar.

Bebek Anne Sütü

Emzirme, bebek için sadece bir beslenme yöntemi değil aynı zamanda ilişki demektir. Anne sütünün bebek için pek çok fizik­sel yararının yanı sıra bebeğin duygusal gelişimi açısından da çok önemli katkıları vardır. Araştırmalar, bir haftalık bebeklerin bile kendi annelerinin sütlerinin kokusunu tanıyarak, kendi anneleri­nin sütlerini tercih ettiklerini ortaya koymaktadır. Yapılan bir araş­tırmada bebeklerin beşiklerinin bir tarafına başka bir annenin sütüne batırılmış bir parça sünger, diğer tarafına ise kendi anneleri­nin sütüne batırılmış bir sünger konulduğunda, bebeklerin yüzle­rini kendi annelerinin sütüne batırılmış olan süngere döndükleri çarpıcı bir şekilde gözlemlenmiştir.

Bebek için süt demek anne demektir, anne de yaşam demektir. Bebek annenin bütünsel kişiliği ile tanışıp ilişki kurmadan önce annenin göğsüyle tanışır. Bir başka deyişle, önce ağzı aracılığıyla annenin göğsü ile, dolayısıyla anne ile, böylece de ağzı aracılığıy­la dünya ile tanışıp ilişki kurmaya başlar. Bebeklerin özellikle ilk iki yılda ellerine geçirdikleri her şeyi önce ağızlarına götürerek ta­nımaya çalışmaları da bu yüzdendir.

Bebeklerde Anne Sütü

Emzirme, bebek için sadece fiziksel beslenme sağlamakla kal­maz, sıcaklık ve rahatlık anlamına da gelir. Anne sütü ile beslenen bebekler emzirme esnasındaki fiziksel yakınlıktan, ten ve göz temasından, annelerinin sıcaklığından büyük keyif alarak kendilerini bu ilişki içinde daha bir güvende hissederler. Biberonla beslenen bebekler ise böylesi bir fiziksel yakınlıktan mahrum kalırlar. Ağızlarında sıcak bir ten teması yerine sadece biberonun lastik ucu vardır.

Emzirme sırasında geçen zaman, bebek ve anne için çok değerli bir zamandır. Anne ve bebek arasındaki bağın daha da güçlenmesi­ne yardım eder. Eğer anne bebeğini emzirmek için özel bir yere çe­kilirse, günlük hayatın keşmekeşinden, stresinden birlikte uzaklaş­mış olurlar. Böylece baş başa huzurlu bir zaman geçirmeleri için önemli bir fırsat yaratılmış olur. Bu, dünyaya yeni gelmiş olan bebe­ğin sosyalleşmesinde attığı ilk adımdır. Ayrıca anne, emzirirken 'an­nelik hormonu' adı verilen özel bir hormonu da salgılar. Bu hormon anne ve bebeğin birlikte gevşeyip rahatlamasına yardım eder.
Dünya Sağlık Örgütü, anne sütüyle beslenen bebeklerin, anne sütüyle beslenmeyen bebeklere göre daha hızlı büyüdüklerini açık­lamıştır. Özel bazı mamalarla beslenen bebeklerin ileride obez olma riskleri de daha fazladır. Son yıllarda yapılan pek çok araştırma anne sütünün beyin gelişimini en yüksek düzeye ulaştırdığı gerçeği­ni de çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır.

Anne Sütü ve Emzirme

Her ne kadar bebeklerin anne sütüyle beslenmelerinin önemi her geçen gün daha iyi anlaşılsa da anneleri daha fazla bilinçlen­dirmek gerekir. Her konuda olduğu gibi bebekleri anne sütüyle besleme konusunda da medyanın etkisi büyüktür. Amerika'da ya­pılan bir araştırmada 1971-1999 yılları arasında yayımlanmış 87 tane popüler anne baba dergisinin içerik ve resimlerinin anneleri bebeklerini emzirmeye teşvik edip etmediklerine bakılmıştır. ("In-fant feeding and the media: the relationship between Parents' Ma­gazine content and breastfeeding", Katherine A. Foss-Brian G. So-uthvvell, 1972-2000) Bu dergilerde bebeklerin elle beslendiği re­simlerin yer aldığı reklamlar arttıkça Amerika'da emzirme oranı­nın düştüğü görülmüştür. Bu çalışma sonucunun da açıkça göster­diği gibi medya sağlıkla ilgili davranışlarımız konusunda oldukça etkilidir. Çağımızda bireyler kendilerinin bilinçli bir şekilde farkın­da olmadıkları pek çok değişkenin etkisi altında kalmaktadırlar.

Bebeği emzirmenin anne için sayısız fiziksel yararına ek olarak pek çok psikolojik yararı vardır. Özellikle doğum sonrası depres­yon yaşayan pek çok kadın için bebeklerini emzirmeleri kendileri­ni içinde buldukları çökkün ruh halinden kurtarmalarına yardım eder. Bebekleriyle geçirecekleri nitelikli zaman annenin depresyo­nunu aşmasını sağlar. Anne ve bebek arasında kurulan güçlü bağ anne için yaşam enerjisine dönüşür.

Anne şu ya da bu nedenle bebeğini emziremezse, bu durumu bir şekilde telafi etmesi mümkündür. Bebeğini biberonla beslerken bunu duygusal bir buluşmaya dönüştürecek şekilde, bebeği ile göz teması kurması, onunla konuşması, başını ellerini okşaması bebek için çok önemlidir.