Obezitenin Tedavisi

Obezitenin Tedavisi



Obezite tedavisi hastanın değerlendirilmesi ile başlar. Özellikle kilo artışının seyri, aile öyküsü ve hastanın klinik olarak değerlendirilmesi, obezite ile ilişkili genetik hastalıkların tanınması için önemlidir. Hastanın, kardiyovasküler risk faktörleri başta olmak üzere komorbidite yönünden değerlendirilmesi ve gerekiyorsa spesifik tedavilerin başlanması gerekir. Sigara ve alkol kullanımı gibi modifiye edilebilir faktörler belirlenir. Bütün bu değerlendirmeler sonrasında obezite ve tedavisinin önemi için bilinçlendirilen ve motivasyonu sağlanan hasta için bireysel kilo kaybı hedefleri belirlenir (Efil, 2005). Obezite tedavisinde amaçlanan, ideal vücut ağırlığına ulaşmaktan çok, kilo kaybı hedeflerinin bireyselleştirilerek obezitenin derecesinin azaltılması, en önemlisi de ulaşılan vücut ağırlığının korunmasıdır. Başlangıçtaki vücut ağırlığının % 5’i oranında bir kilo kaybı ile kısmi düzelme sağlanabilmektedir. Ağırlığın % 10 oranında azalması ile kan basıncı, hiperlipidemi ve kan şekeri regülasyonunda anlamlı azalmalar gözlenmiştir. Bu nedenle tedavinin temel hedefi, başlangıç kilosunun % 10’u oranında azalma sağlanmasıdır. Ancak % 5’in üzerindeki kilo kaybı da risk faktörlerinde düzelme sağlamaktadır (Efil, 2005; Ulusal Obezite Rehberi, 2008).



Obezite tedavisinde kullanılan yöntemler beş grupta toplanmaktadır;


- Diyet tedavisi,


- Davranış tedavisi,


- Fiziksel aktivitenin artırılması,


- İlaç tedavisi,


- Cerrahi tedavi,



Diyet Tedavisi: Diyet tedavisinin amacı, alınan enerjinin tüketilen enerjiden az olması ve eksik alınan enerjinin vücudun yağ depolarından karşılanmasının sağlanmasıdır. Diyet tedavisine başlamadan önce bireyin günlük enerji ihtiyacının hesaplanması gerekir. Oranlar, günlük enerji ihtiyacı, dinlenme halindeki vücut enerji tüketimi hesaplanarak tahmin edilir (Sencer ve Orhan, 2005). Ağırlık kaybı için toplam enerji alımının azaltılması temeldir. Diyetteki yağ miktarının azaltılması önemli olsa da toplam enerji alımının azaltılmaması durumunda ağırlık kaybı gerçekleşmez (Memiş, 2004; Özata, 2003).



Diyet tedavisi olarak sıklıkla düşük enerjili ve çok düşük enerjili diyetler uygulanmaktadır. Çok düşük kalorili diyet, günde 800 kcal veya altında kalori alımı sağlayarak kısa dönemde etkili bir kilo kaybına yol açar. Ancak uzun dönemde sürdürülmesi mümkün olmayıp sağlığı olumsuz etkileyebilir. O nedenle, uzman kontrolünde uygulanır. Morbid obez bir bireyde, bariatrik cerrahi öncesinde hızlı bir kilo kaybı sağlamak amacıyla hastane ortamında uygulanır (Efil, 2005).



Sıklıkla kullanılan çok düşük enerjili diyet boya, ağırlığa, yaşa ve cinsiyete göre hesaplanmış bazal metabolizma hızına, günlük olağan etkinlikler için gereken enerji de eklenerek hesaplanan günlük enerji ihtiyacından 500-600 kcal daha düşük kalori ile beslenmeyi amaçlar. Haftada 450-900 gram arasında değişen kilo kaybı sağlanır. Bu diyette bireyin alması gereken günlük enerji, besin değişim listeleri kullanılarak hesaplanır (Efil, 2005; Yetkin, 2008).



Enerji ihtiyacına yönelik bir diyet düzenlenirken bazı ilkeler göz önünde bulundurularak, enerjiden zengin cips, pasta gibi yiyecekler, kremalı soslar, hamur tatlıları diyetten kaldırılır ya da kısıtlanır (Sencer ve Orhan, 2005). Günlük enerji alımı, haftada 0.5-1 kg. ağırlık kaybı olacak şekilde azaltılır. Diyetteki günlük enerji miktarı, harcanan enerjiden az olmalıdır (Ulusal Obezite Rehberi, 2008; Insel, 2007).


Yağ yüksek düzeyde enerji içerdiği için margarin, sıvı yağ, tereyağ ve hayvansal yağlar az tüketilmeli, porsiyonlar küçük tutulmalıdır. Yağdan gelen enerji miktarı % 10 oranında azaltıldığında, yılda ortalama 5 kg veya daha fazla ağırlık kaybı meydana gelmektedir (Sencer ve Orhan, 2005).



Alınan enerjinin % 12-15’i proteinlerden karşılanır ve kaliteli protein kaynakları kullanılmalıdır (Akbulut ve ark., 2007). Basit karbonhidrat olan şeker gibi gıdaların alımı azaltılır, kompleks karbonhidratların tüketimi artırılır. Günlük enerjinin % 55-60’ı karbonhidratlardan sağlanır (Ulusal Obezite Rehberi, 2008).


Günde en az 2-3 litre sıvı alınır. Her öğünde, yemeğe başlamadan önce tüketilmelidir. Beslenme, günde 4-6 öğün olarak düzenlenerek sık aralıklarla az miktarda gerçekleştirilir (Akbulut ve ark., 2007).



Davranış Tedavisi: Davranış tedavisi, aşırı yeme eğilimine yol açan çevresel faktörlerin ve yaşam tarzının, kişi tarafından tanınmasını ve değiştirilmesini sağlayarak obezite tedavisinin ilk basamağını oluşturur. Davranış değişikliği, diyet ve fiziksel aktivite ile beraber uygulandığında oldukça yararlı sonuçlar vermektedir. Obezitenin tedavisinde, ulaşılan vücut ağırlığının korunmasında, yeme davranışını değiştirmeyi ve hareketle birlikte beden tembelliğini ortadan kaldıran davranışları kazandırmayı amaçlayan davranış değişikliği önemlidir (Sencer ve Orhan, 2005, Efil, 2005). Bu tedavide, kendini gözleme, uyaran kontrolü, alternatif davranış geliştirme, pekiştirme (kendi kendini ödüllendirme), bilişsel yeniden yapılandırma, sosyal destek gibi basamaklar bulunmaktadır (Ulusal Obezite Tedavisi, 2008).



Fiziksel Aktivitenin Artırılması: Hafif-orta düzeydeki fiziksel aktivitenin, haftanın en az beş günü, en az 30 dakika sürdürülmesi ve 150 kcal değerinde enerji tüketilmesi sağlanmalıdır. Bisiklet, yüzme, ağırlık kaldırma gibi egzersizler yapılabileceği gibi, güvenli olması nedeniyle daha çok tercih edilen tempolu yürüyüştür (Efil, 2005, Insel, 2007).



Düzenli ve önerilen şekilde fiziksel aktivite yapılması, kardiyovasküler riskleri azaltmakta, insülin direncini azaltarak tip 2 diyabetin gelişmesini önlemekte, bazal metabolizma hızının artmasına neden olmaktadır. Ağırlık kaybının kalıcılığını sağlamak için egzersiz yaşam boyu sürdürülmelidir (Akbulut ve ark., 2007).



İlaç Tedavisi: En az üç ay süren gözetimli diyet, egzersiz ve davranış tedavisine rağmen % 10 oranında kilo kaybı sağlanamazsa ilaç tedavisine başlanır. İlaç tedavisi özellikle obezite nedenli komorbiditenin bulunduğu hastalarda uygulanır. Medikal tedavide daha önceleri fentermin, fenfluramin, deksfenfluramin, dietilpropion, fluoksetin, L-tiroksin denenmiş olmakla birlikte günümüzde ruhsat alan iki ilaç vardır; orlistat (Xenical) ve sibutramin (Reductil). BKİ, 30 kg/m² üzerinde olan hastalarda ya da 28 kg/m² iken yerleşik komorbidite riski olan hastalarda iki yıla kadar kullanımlarına izin verilmiştir. Kişi on iki ay izlenir ve % 5-10 oranında kilo kaybı sağlanması durumunda tedavi iki yıla uzatılabilir (Akbulut ve ark., 2007; Efil, 2005).



Cerrahi Tedavi: Obezitenin cerrahi tedavisi için çeşitli yöntemler uygulanmaktadır. Diyet, egzersiz, davranış ve ilaç tedavisi beraber uygulanmasına karşın kilo kaybının gerçekleşmemesi, cerrahi tedaviyi gündeme getirmektedir (Akbulut ve ark., 2007; Sencer ve Orhan, 2005). Cerrahi tedavi için hasta seçim ölçütleri değişmekle birlikte en sık kullanılan ölçütler şunlardır;



- 18-60 yaş,


- En az 3 yıldır süren obezite,


- BKİ > 40 ya da 30-40 arasında olup hipertansiyon, diyabet, uyku apnesi, artrit gibi eşlik eden hastalık


- En az 1 yıldır ilaç, diyet ve egzersiz tedavisi uygulandığı halde sonuç alınamaması


- Operasyon riskini artırabilecek başka bir hastalığın bulunmaması,


- Obeziteye yol açabilecek metabolik ya da endokrinolojik bir hastalığın bulunmaması,


- Alkol ve ilaç bağımlılığının olmaması,


- Şizofreni, kişilik bozukluğu ve kontrolsüz depresyon gibi psikiyatrik bir hastalığın bulunmaması.



Cerrahi tedavi iki grupta incelenmektedir;



Rekonstrüktif Cerrahi: Bu tedavide amaç, vücudun çeşitli bölgelerine yerleşmiş yağ dokularının uzaklaştırılmasıdır. Estetik ağırlıklı bir tedavidir. Obezite tedavisinin gerekleri yerine getirilmediğinde yağ birikimi tekrarlamaktadır (Ulusal Eylem Planı, 2008).



Bariatrik Cerrahi: Bu tür cerrahi sonrasında hastalarda belli bir süre anormal şekilde yiyecek tüketimi olmamaktadır çünkü midenin basınçla kapasitesi azaltılmaktadır (Wadden ve Stunkard, 2003).



Ayarlanabilir Mide Bandı: 1980 yılından beri kullanılmaktadır. Midenin üst kısmına yerleştirilen şişirilebilir bir bandın cilt altına yerleştirilen bir rezervuardan ayarlanması ile mide kapasitesinin küçültülmesine dayanır. Bandın ayarlanabilir olması, kilo kaybının kontrol altında tutulmasını sağlamaktadır (Akbulut ve ark. 2007).


Vertikal Gastroplasti: Mide ön ve arka duvarının zımbayla birbirine tutturulmasıyla bir çeşit ön mide oluşturulur. Mide küçültülerek doyma hissi daha kısa sürede oluşturulur. Yaklaşık olarak 2 yılda % 60 oranında kilo kaybı gerçekleşmektedir (Akbulut ve ark., 2007).



Mide İçine Silikon Balon Yerleştirilmesi: Ayarlanabilir silikon bir balondur. Keskin kenarları olmadığı için mide içinde serbest şekilde dolaşabilir. 18-60 yaş arasında, BKİ ≥ 35 kg/m veya 30-35 kg/m arasında olup, hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, tip 2 diyabet, uyku apne sendromu, eklem rahatsızlıkları olan hastalara ya da komorbid obez hastalara uygulanabilir (Akbulut ve ark., 2007).



Gastrik Bypass: Bu yöntem komorbid obezlerde özellikle mide ve yemek borusunda gıda tutamama, yediğini kusma hastalığı olan kişilerde tercih edilir. Bu yöntemle 5 yılda % 63-77 arasında kilo kaybı sağlanabilmektedir (Akbulut ve ark., 2007).



Biliyopankreatik Çevirme: Sindirim sisteminin normal yolu değiştirilerek hem sindirimi hem de emilimi önleyen kısa bir ortak kanal yapılmaktadır. Geri dönüşümü olmayan bu yöntem, protein kalori malnütrisyonuna ve hipovitaminoza neden olmaktadır (Akbulut ve ark., 2007).



Obezite temelde fiziksel inaktivite ve aşırı beslenmenin bir sonucu olmakla birlikte, bu iki faktörün ortaya çıkışını, dolaylı yönden obezite oluşumunu kolaylaştıran bireysel ve toplumsal bir çok etmenin katkısı bulunmaktadır. Bu etmenlerin belirlenmesi ve sorunun büyüklüğünün anlaşılması, buna yönelik önlemlerin alınması yönünden önem taşımaktadır.


Kaynak; http://zehirlenme.blogspot.com