Osteoporoz Siniflandilmasi

Osteoporozun Sınıflandırılması


Osteoporozun değişik açılardan sınıflandırılması yapılmıştır: Yaşa göre : Juvenil, erişkin, senil Lokalizasyona Göre: Genel, bölgesel Tutulan Kemik Dokuya Göre: Trabekuler, kortikal Etyolojiye Göre: Primer, sekonder Histolojik Görünüme Göre: Hızlı kemik yapım-yıkım döngülü, yavaş döngülü


En sık ve geçerli olan sınıflama ise, etyolojiye ve lokalizasyona göre yapılan sınıflanmadır


Riggs ve Melton, Tip I ve Tip II osteoporoz tanımlarını gündeme getirmiştir. Tip I osteoporoz, 65 yaş altında oluşur. El bileği ve vertebra kırıkları ile karakterizedir. Tip II ostteoporoz, 75 yaş üzerinde görülür ve kalça kırıkları ile karakterizedir. Tip I (postmenopozal) ve Tip II(senil) OP’nin farklı klinik görünümleri ve etyopatogenezleri vardır.


Tip l Postmenopozal Osteoporoz


50-75 yaş arası kadınlarda ortaya çıkar. Menopoz sonrası östrojen eksikliği sonucu oluşur, kemik kaybı hızlanır, PTH sekresyonu azalır, kalsitonin sekresyonu artar. PTH salınımının sekonder süpresyonu 1,25(OH)2D vitamini sentezinde azalma ve kalsiyum absorbsiyonunda bozukluk ile sonuçlanır; bu da kemik kaybını hızlandırır. Tip I OP'da temel mekanizma östrojen yetmezliğine bağlı osteoklastik aktivitede artıştır.Bunun nedeninin ostoblastların PTH'a duyarlılığın artmasının yanı sıra apopitozis azalmasına bağlı olabileceği düsünülmektedir.İntestinal kalsiyum absorbsiyonunun baskılanması da söz konusudur. Tip I OP da östrojen yetmezliğine bağlı olarak IL-I, IL-6 ve TNF-a gibi sitokinler artar ve kemik yıkımına neden olur. İntestinal D vitamini reseptör yetmezliğinin nedeninin de östrojen


eksikliği olduğu ileri sürülmektedir. Hormonal defisitin diğer önemli bir sonucu da IGF-I, IGF-II ve TGF-P büyüme faktörlerinin baskılanmasıdır. Ayrıca kalsitonin yapımı da azalmaktadır. Östrojen eksikliğine bağlı osteoklast aktivitesindeki artış ile osteoblast aktivitesindeki azalma, kemik kitlesinde azalma ile sonuçlanmaktadır. Östrojen eksikliğinde, monosit, makrofaj ve osteoblastlardan IL-1, IL-6 ve TNF-a gibi proinflamatuvar sitokinlerin salınımında artış meydana gelmektedir. Östrojen eksikliği sonucu, osteoblastların RANKL üretimi artmakta ayrıca osteoblastın RANKL üretimi ve aktivitesini azaltan osteoprotegerin (OPG) üretimi de azalmaktadır. Östrojen eksikliği benzer mekanizmalarla osteoblastogenezisin azalmasına, osteoblastların ve osteositlerin yaşam sürelerinin kısalmasına yol açarak postmenopozal OP patogenezinde rol alırlar.


Tip I OP’de trabekuler kemik kaybı normale göre 3 kat artmış, kortikal kemik kaybı ise hafif yükselmiştir. Vertebra (genellikle crush-çökme) ve distal radius kırıkları en belirgin klinik bulgudur. İliak krest biopsileri kemik turnoverinin, vakaların % 30’unda düşük, % 45’inde normal, % 25’inde hızlı olduğunu göstermektedir.


Tip 2 Senil Osteoporoz


70 yaş uzerindeki kadın ve erkeklerde yavaş kemik kaybı ile seyreder. Kemik kaybından sorumlu iki mekanizma bilinmektedir, bunlar: 1. Barsaktan kalsiyum absorpsiyonunun azalması sonucu gelişen hiperparatiroidi, 2.Osteoblastik aktivite azalması sonucu kemik formasyonunun bozulması. Hem trabeküler hem kortikal kemikte azalma görülür. En sık kalça ve vertebra (multiple-kama tipi) kırığı görülürse de proksimal humerus, proksimal tibia ve pelvis kırıkları da oluşabilir.


OP, birincil ve ikincil olarak da sınıflandırılabilir. Birincil osteoporozda altta yatan hastalığa neden olabilecek bir osteoporoz yoktur. Birincil OP kendi içinde 3 grupta değerlendirilebilir:


- İdiopatik Juvenil Erişkin


- Postmenopozal


- Senil


İdiyopatik OP’nin nedeni bilinmemektedir. 30–50 yaş arası erkeklerde sıktır. Juvenil OP nadirdir. Prepubertal çocuklarda 8–14 yaşlar arasında görülür. Aile hikâyesi yoktur. Yüksek kemik döngüsü ile seyreder. Hastalarda kırıklardan dolayı sırtta ve ekstremitelerde ağrılar vardır. Radyolojik bulgu olarak vertebralarda kompresyon, bikonkavite gelişimi, uzun kemiklerde metafizyel kompresyon kırıkları görülebilir. Bilinen bir tedavisi yoktur(21). Erişkin idiyopatik OP nadirdir. Genç erkek ve premenopozal kadınlarda ortaya çıkar. Birincil nedeni bulmak mümkün değildir. Kadınlarda doğumu takiben gelişebilir. Bu tablo bazı hastalarda idiyopatik juvenil osteoporozun devamı olarak tanımlanabilmektedir. Ayırıcı tanıda, geç başlayan osteogenesis imperfecta da akla getirilmelidir. Klinik görünüm ağrı ve kifoz olmaksızın yükseklik azalmasıdır.


http://zehirlenme.blogspot.com

Kemigin Yeniden Yapilanmasi

Kemiğin Yeniden Yapılanmasında Rol Oynayan Faktörler


Kemiğin yeniden yapılanması, yapım ve yıkımın bir arada ilerleyen aktivasyon, rezorbsiyon ve yapım sırasının işleyişi ile ortaya çıkmaktadır. İskeletin gücünü kaybetmeden ortama kalsiyum verilmesini düzenleyen etkili mekanizmaların rol oynaması ile oluşmaktadır.


Paratiroid Hormon (PTH)


Paratiroid hormonun (PTH) esas görevi kısa dönem kalsiyum dengesini korumak olup, ekstraselüler kalsiyum seviyesi PTH salınımı için en kuvvetli uyarandır. PTH böbreklerde kalsiyumun tübüler emilimini arttırırken, fosfatın tübüler salınımını azaltır. PTH aynı zamanda böbreklerden 1,25- Dihidroksivitamin D3 salınımını arttırır, bu sayede intestinal sistemden kalsiyum ve fosfat emilimi arttırılır. PTH’nin kendisi ve N-terminal peptidleri ve analogları osteoporoz tedavisinde kullanılmaktadır. Kemik yeniden yapım oranını arttırıp, sessizce bekleyen hücreleri aktive ederek ve TÇB’deki osteojenik hücreleri hareketlerini arttırarak etki etmektedir. PTH aynı zamanda osteoblastların apopitozunu engellemektedir.


Kalsitonin


Kalsitonin, tiroid bezinin C hücrelerince üretilen, 32 aminoasitli bir peptiddir ve kemik yıkımını önler. Osteoklastların kalsitonin reseptorleri vardır ve kalsitonin, osteoklastların faaliyetini hızla baskılar. Mineralize matriksten kalsiyum salınımını arttıran PTH ve 1,25(OH)2D3’ün aksine kalsitonin osteoklast aktivitesini inhibe etmektedir. Kalsitonin kan kalsiyum seviyesi 9,5mg/dl seviyesine gelmeden salgılanmaz. Beta adrenaljik agonistler, dopamin ve östradiol kalsitonin salınımını arttırır.


Östradiol


Östrojenler, kalsiyum regülasyonunda, özellikle fetal gelişme ve doğum sonrası laktasyon sırasında önemli rol oynarlar. Menopoz sonrası dönemde veya ooferektomi sonrası gelişen östrojen eksikliği, trabeküler kemik kaybına, kortikal kemikte de delikler açılmasına yol açar. Östrojen eksikliği artmış kemik yeniden yapım oranına neden olur. Ancak artmış kemik yıkımını kemik yapımı karşılayamamaktadır. Östrojen ve androjenler osteoklast apopitozunu uyarmaktadırlar. Steroid eksikliği kemik yıkımından sorumlu hücrelerin yaşam sürelerini arttırmaktadır. Östrodiol eksikliği osteoblast ve osteositlerin yaşam süresini azaltmaktadır.


Lokal Sitokin ve Sinyaller


Lokal sitokinler, hücrelerarası ağ boyunca iletilen sinyaller ile kemik yeniden yapılanmasında önemli rol oynarlar. Kemik morfojenik proteinleri, Wnt sinyal proteini, TGF-beta, PDGF, ILGF gibi büyüme faktörleri osteoblastogenezisin birçok basamağını etkilerler. Mezanşimal kök hücrelerin osteoblastlara dönüşümünü, migrasyonunu, çoğalmasını ve olgunlaşmasını düzenlerler. Bunlara ek olarak lokal büyüme faktörleri de osteoklastların aktivasyonu ve inhibisyonunda rol oynarlar.


Sinovyal Sıvı ve Sinovyal Doku


Eklem boşluklarında bulunan sinovyal sıvı eklem kıkırdağının beslenmesini ve eklem yüzeyinin yağlanmasını sağlar. Bu sıvı sinovyal membran tarafından sağlanır. Miktarı eklemden ekleme değişir. Sinovyal sıvı miktarı bazı eklem hastalıklarında artabilir. Albumin ve globulin türü proteinlerin ve çok sayıda hücrenin bulunduğu sinovyal sıvıda fibrinojen bulunmaz. Sinovyal sıvı bir plazma filtratı olmakla birlikte içinde fagositik makrofajlar, lenfositler, fibroblastlar ve polimorf nüveli lökositler bulunur fakat trombositler bulunmaz.


Makrofaj ve fibroblastlardan türeyen çeşitli sitokinler de sinovyal sıvıda bulunabilmektedir. Sinovyal sıvıda bulunan hyalüronik asid buraya sinovyositlerden salınır. Sinovyal sıvıda glukoz, glikoproteinler, lipoproteinler bulunur. Protrombin küçük moleküllü olmakla birlikte sinovyal sıvıda bulunmaz. Normalde dizden alınan sinovyal sıvının protein miktarı, plazmanın % 20’si kadardır. Normal dizden 1-3 ml sinovyal sıvı aspire edilebilirn.


Kıkırdak hücreleri, osteositler ve sinovyositler fibroblastların özelleşmiş şekilleridir. Bunlar sırasıyla; kıkırdak, kemik ve sinovyal sıvı oluşumundan sorumludurlar. Bağ dokusunun hücresel ve fibriller komponentleri temel madde “ground substance” adı verilen amorf sol-jel yapıya gömülmüştür.


Sinovyal doku vasküler bir bağ dokusudur. Eklem kapsülünün iç kısmıdır. Artiküler kıkırdağı kaplamaz. Sinovyal doku bağ dokusu hücrelerinden, kollajen gibi fibriller proteinlerden ve temel maddeden meydana gelir.


Sinovyal dokuda; kan damarları, lenf damarları, sinir fiberleri vardır. Kapiler ve lenfatik ağı eklem boşluğuna yakındır. Eklem boşluğuna giren büyük partiküller fagositozla uzaklaşır. Bol damarlı sinovyal doku çok çabuk rejenere olma kabiliyetindedir.


http://zehirlenme.blogspot.com

Kemik Hucreleri Nelerdir

Kemik Hücreleri Nelerdir


Osteoblastlar


Kemik yapısının organik bölümünü sentezleyen, inorganik kısmının oluşumuna aracılık eden ve yapımından sorumlu olan hücrelerdir. Bunlar, kemik yüzeyinde, adeta basit bir epitel örtüsü meydana getirerek yanyana tek sıralı diziler yaparlar. Kemiğin inaktif yüzeyleri(endosteal yüz), gevşek düzenlenmiş bir grup örtühücresi(bone lining cells) ile kaplanmıştır. Bu hücreler, dinlenme halindeki ya da inaktif osteoblastlar olarak tanımlanmalarına karşın, uyarılmaları halinde kemik çatıyı oluşturabilirler. Osteoblast serisi hücreler mezenşimal kökenli osteoprogenitor hücrelerden farklanırlar. Bunlar, kırık iyileşmesi sırasında, osteojenik potansiyel taşıyan bağ dokusu hücrelerinden (periosteumun kambiyum tabakasındaki fibroblastlar) de farklılaşmış olabilirler.


Osteoblastlar, matriks sentezi süresince protein sentezleyen hücrelere özgü ince yapı özellikleri gösterirler. Matriks bileşenlerinin salgılanması hücrenin olgun kemik ile temas eden yüzeyinde gerçekleşir. Salgılanan bu ön matriks henüz kalsifiye olmamıştır ve osteoid olarak adlandırılır. Osteoid daha sonra, henüz çok iyi bilinmeyen bir mekanizmayla kalsifiye olur. Osteoblastlar, hormon ve sitokinlere bağlı fenotipik değişikliklere gelişimlerinin farklı aşamalarında farklı seçiçilik ve duyarlılık gösterirler.


Osteositler


Osteositler lameller ve ‘woven’ kemik mineralize matriks içinde gömülü bir şekilde bulunan hücrelerdir. Osteoblast oluşumunun son evresinde ortaya çıkarlar ve mineralize matriks içinde hapis kalırlar. Osteositler olasılıkla Wolff kanununa göre kemiği fonksiyonel yüklenmelere adapte edecek kemik şekillenmesi ve kemik matriksinde oluşan mikroskopik hasarların tamirinde yeniden yapılanma için gerekli sinyalleri alan mekanoreseptör olarak roloynarlar. Osteositler östrojen ve glukokortikoidler gibi yaşam sürelerini etkileyen hormonların seviyesinde ki değişiklikleri algılayabilirler. Osteositler iskelet sistemini saran bir ağ oluşturdukları için ve metabolik aktiviteleri nedeniyle kemik dönüşümünde de rol oynadıkları düşünülmektedir.


Osteoklastlar


Osteoklastlar büyük polikaryonik hücrelerdir ve 3 ila 30 çekirdek içerirler. Kemik yıkımı için özelleşmiş hücrelerdir. Bu hücreler çok sayıda lizozom, mitokondri ve özellikli golgi organı içerirler. Osteoklastlar, kemik yüzeyinde yıkım boşlukları (resorption lacunae) adı da verilen “Howship” lakunalarında bulunurlar. Normal şartlarda kemikte 2–3 mikrometreküp gibi az sayıda bulunurlar. Kemik dönüşüm hızının çok yüksek olduğu büyüyen kemiğin metafizel bölgesi, postmenopozal osteoporotik kemiğin trabeküler bölgesi gibi bölgelerde fazla bulunurlar. Osteoklastların pürüzlü yüzeylerindeki parmaksı çıkıntılardan hidrojen iyon ile beraber katepsin K ve matriks metalloproteinaz 9 gibi proteolitik enzimler salınır. PH’nın 4.5 civarında olması ortamdan hidroksiapatitin uzaklaştırılması ve kemik matriksinin yıkılması için proteolitik enzimlere uygun koşullar sağlar. Osteoklastlar kendi membranları ile kemik arasındaki boşluğa proteolitik ve diğer enzimleri salgılar. Bu bileşikler mineralleri ve kemik matriksinin bir kısmını eritir. Kalanı ise fagosite edilerek osteoklastların sitoplazmasında metabolize edilir(10).


Endosteal Hücreler


Kemiklerin iç yüzeyinin %80-95’ini kaplayan düz hücrelerdir. İnaktif osteoblastlardan olustukları düsünülmektedir. Osteositler ve kanalikülleri ile birlikte koruyucu bir tabaka olustururlar. Kemiğin yeniden şekillenmesinde de yer alırlar.


http://zehirlenme.blogspot.com