Laporoskopi Nedir Ameliyati

Laporoskopi Nedir, Laporoskopi Ameliyatı

Laporoskopi yıllardan beri kullanılan ve kısırlık konusunda önemi gittikçe artan bir yöntemdir.


Olayı şöyle tanımlamak mümkündür. Karının ıçı bir gazla (karbon­dioksit veya azotprotoksit gibi) doldurulur, ışıklı ve optik aletlere sa­hip bir boru ile kadınlık organları gözlenir. Bu şekilde anormallikler, yapışıklıklar, iltihaplar, urlar ve en önemlisi de tüplerin açık olup ol­madığı anlaşılabilir. Bir de başka hiçbir yöntemle kesin tanısı müm­kün olmayan endometriyosis hastalığı teşhis edilebilir.


Aletin karın içine sokulduğu yer, göbeğin hemen altındaki bir yer olup meydana gelen yara yeri, yarım santimlik bir genişlikten fazla ol­maz O nedenle işlem sabah yapılmışsa hasta akşama veya ertesi gü­nü taburcu edilir. Genel olarak bu olay genel anestezi altında yapılır. Ülkemizde birçok klinikte 1960'lı yılların ortasından ben uygulanmak­tadır.

Amerika'da hiç genel anestezi uygulanmadan da bu yöntemin uy­gulanabileceği konusunda yayınlar yapılmıştır. Bu da, olayın hasta açı­sından fazla külfetli bir şey olmadığının delilidir.

Eskiden bu ışıklı boru haznenin içinden de sokularak uygulanmakta idi (çelyoskopi, küldeskopi). Günümüzde tıbbın ileri olduğu ülkelerde, kısırlık şikâyeti ile gelen kadınlarda başta hemen uygulanan ve birçok kısırlık sebebinin olup olmadığını ortaya koyan en iyi yöntemdir.


Her nedense ülkemizde bu yöntemi aynı başarı ve yaygınlık derecesinde kullanmak mümkün olmamaktadır. Bu da doğrudan doğruya hastanın sosyo-ekonomik ve kültürel seviyesi ile ilgilidir.

Kisirlik Tedavisi Diger Yontemler

Kısırlık Tedavisinde Diğer yöntemler, Kısırlık Tedavi

Kadında yumurtlamayı tanımlamak için, daha birçok fizik vücut elektriğini değerlendirmek gibi, kimyasal (rahim ağzında) haznede ba­zı kimyasal maddeleri asit-baz dengesini ölçmek gibi yöntemler varsa da, bunlar yaygın olarak kullanılan sağlıklı yöntemler değildir.

Fallup borularının (tüplerin) açıklığının kontrolü


Kadında yumurtlama kadar önemli diğer faktör de tüplerin açık olup olmadığıdır.
Bu nedenle, kadında kısırlık konusunda en önemli araştırılması lazım gelen konulardan birini de tubaların (uterus ile yumurtalık arasın­daki yol) açık olup olmadığı oluşturur. Bu konuda hekimler hem uy­gun hem de kolay teşhis yöntemini bu asrın başından beri bulmaya çalışmışlardır. Önceleri rahim içine çeşitli boyalar vererek bu boyala­rın idrar yolu ile atılmasından tüplerin açık olup olmadığını anlamaya çalışmışlardır. Sonraları röntgen ışınlarından faydalanmışlardır. Bu yön­tem günümüzde hâlâ geçerli bir yöntemdir.


Tubaların röntgenle açıklığını anlamak için rahim içine ince bir boru ile yoğun (kontrast) bir madde verilmekte ve bu maddenin tubalardan geçerek karın boşluğuna dökülmesi izlenmektedir. Eğer film çekile­rek tubalardan bu maddelerin karın boşluğuna dökülmesi tanımlanır­sa tubaların açık olduğu anlaşılmıştır.

Aslında film çekilirken kadının hiçbir acı duyması söz konusu de­ğildir. Zira rahim ağzı açıklığına yerleştirilen çok ince bir boru rahimin içine belli bir basınçla ve belli bir miktarda yoğun sıvı vermektedir. Böy­le bir olay, kadının rahim ağzı, sinirler ihtiva etmediğinden hiçbir acı meydana getirmez.

Halk arasında bu röntgen olayının acılı, ağrılı olması izlenimi bel­ki çekimi esnasındaki lüzumlu şartların yerine getirilmemesinden do­layı oluşan birkaç olay nedeniyle yaratılmış olsa gerektir. Bu film es­kiden bir kadın doğum uzmanı ile röntgencinin müşterek olarak çek­tikleri film iken, günümüzde tek başına bu filmi çekebilecek röntgen uzmanlarının gittikçe artması ile daha kolay bir işlev haline gelmiştir.


Yoğun madde olarak eskiden yağlı maddeler kullanılmakta iken gü­nümüzde suda eriyen maddeler daha fazla rağbet görmeye başlamış­tır. Bu da, bu gibi maddelerin film çekildikten sonra vücutta kalma­masını tamamen temizlenip atılmasını mümkün kılmıştır.

Uzman röntgenci filmi çekerken sıvıyı bilerek ve belli bir basınç içinde (200 milimetre civa basıncının üzerinde olmamak üzere) verme­lidir. Bu şekilde kesinlikle kadının ağrı duymasından kaçınmış olur.


Bu röntgene tıpta "histerosalpingografi" (HSG) adı verilir. Bu şe­kilde bu film çekilirken yalnız tubalar hakkında değil, rahim boşluğu hakkında da fikir elde etmek mümkündür.

Özellikle ülkemizde kısırlık vakalarında tuba açıklığını ortaya ko­yan en geçerli, en yaygın yöntemdir.


Tuba açıklığı bir gaz vererek de (karbondioksit) anlaşılabilir. Yön­tem 15-20 sene evvelinin çok kullanılan bir yöntemi iken gittikçe dahai sonra izah edeceğimiz laparoskopi yönteminin ve histerosalpingog­rafi yönteminin yayılması nedeniyle yaygınlığı azalmaya başlamış bir usuldür. Burada verilen karbondioksit basıncı bir grafik ile (insüflatör aleti) tespit edilmekte 60-70 milimetre civa basıncında kolaylıkla kar­bondioksit gazının tubadan geçerek periton boşluğuna ulaştığı anla­şılarak tubaların açık olduğu saptanabilmektedir. Burada da basınç 200 milimetre civa basıncının üzerine çıkmamaktadır. Aksi takdirde tuba­ların patlaması, söz konusudur. Hangi tuba açıksa, geçişim olduktan sonra kadın o tarafında sırtına doğru şiddetli bir ağrı hisseder. Ayrıca doktor, hastanın karnını dinleyerek (siteteskopla) tubadan karbondioksit gazının geçiş sesini dinleyebilir. Yöntem tedavi maksadı ile de kullanılabilir.

Günümüzde tuba açıklığını ve fonkisyonunu en gelişmiş olarak tes­pit eden yöntem laporoskopi yöntemidir. Bu yöntem aşağıda açıkla­nacaktır. Burada tuba, gözle görülebilmekte etrafı ile yapışıklığı olup olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca yine diğer yöntemlerle benzer şekil­de hazne yolu ile rahim ağzından verilen boyalı maddenin tüplerin için­den geçip karın boşluğuna dökülüp dökülmediği izlenebilmektedir.


Tüplerin açık olup olmadığını araştıran yöntemler içinde, teşhis açı­sından en sağlıklı yöntem yine laparoskopidir. 20 seneye yakın bir za­mandan beri ülkemizde kullanılan bu alete halkımız gelişmiş ülkeler­deki kadar sempati ve kabul göstermemiştir.

Birçok defa belirttiğimiz gibi konuyu çabuk, sağlıklı, kısa dönem­de belirtecek çok yönlü bir yöntemdir. Ayrıca tuba tıkanıksa veya et­rafına yapışıksa nasıl bir ameliyat uygulanacağı konusunda hekime doğru bilgi verebilmektedir.Kanımızca halk için yazılmış kitapların okunması, kısırlık dertlen olan kadınları aydınlatarak, yöntemin korkulmayacak ve basit bir yön­tem olduğunu öğretecek ve yöntem de, ülkemizde ileri-ülkelerde ol­duğu gibi yaygın hale gelecektir.

Kisirlik Tedavisi Prolaktin Endometrium Biopsisi

Kısırlık Tedavi Yöntemleri, Bayanlarda Kısırlık Tedavisi

Prolaktin Tedavisi

Prolaktin Hormonu Tedavisi, Son yıllarda üstünde en çok durulan hormon prolaktin hormonu­dur. Bu hormon, kanda belirli bir seviyede (2-20 ngr) bulunursa yumurt­lama olayı normal olarak cereyan edebilir.
Eğer bu seviyenin üstünde veya altında ise yumurtlama olmamak­ta ve hatta kadın, âdetten bile kesilebilmektedir.


Prolaktin (PRL) hormonunun yükselmesine sebep olan birçok olay ortaya çıkmıştır. Bunların içine ruhi bunalımlar, ilaç alışkanlıkları, do­ğuştan nedenler veya hipofiz bezinin mikroskobik veya makroskobik tümörleri, beyin hastalık ve tümörleri beyin zedelenmeleri ve iltihap­ları v.b. girmektedir.

Endometrium biopsisi yöntemi nedir, Endometrium Tedavisi

Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu yöntemde âdete birkaç gün kala veya âdetin çok başlangıcında rahim içinden çok küçük ince bir boru ile rahim zarı alınır. Bunu özel boyalarla boyayarak yapılan mikrosko­bik tetkiki bize o kadının yumurtlayıp yumurtlamadığı, eğer yumurtla-' di ise, o yumurtanın döllenebilmesi için kâfi hormonal desteğe sahip olup olmadığı hakkında bir fikir verebilir.


Bu yöntem birinci yönteme göre çok daha ucuz yöntemdir. Bir iş­lemle yumurtlama hakkında fikir alınabilir. Ülkemizde yaygın olarak kul­lanılan bir yöntemdir. Eğer ehil ellerde yapılırsa yanılma payı yok gi­bidir.

Sitolojik olarak yumurtlamayı anlamak


Kadının haznesinin içini örten özel doku (mukoza) her âdet boyu tıpkı rahim içi zarı gibi hormonlara bağlı olarak değişiklik gösterir. İş­te bu dokuya ait dökülen hücreleri bir cama yayarak ve özel boyalarla boyayarak mikroskop altında değerlendirmeye sitolojik (hücresel) tet­kik diyoruz.

Anlaşılacağı gibi bir âdet esnasında defalarca ve arka arkaya alı­nan hazne akıntısında sitolojik olarak bu değerlendirme yapılır. Mey­dana çıkacak hormon değeri de bize kadının o ay içinde yumurtlayıp yumurtlamadığı hakkında fikir verebilir. Ancak bu yöntem kesin bilgi verici bir yöntem değildir. Birçok defektleri vardır. Ayrıca yumurtlama olayını vermiş olsa da kâfi miktarda hormonal desteğin olup olmadığı hakkında derecesel olarak bize fikir vermez,

Bazal temperatür ölçme


Bu yöntem, kadının kendi kendine uygulayabileceği çok basit bir yöntemdir. Kadında yumurtlama olayı olduktan sonra meydana gelen progesteron hormonu onun beyindeki ısı merkezine etki ederek vü­cudun ısısını bir-iki diziem (derecenin 1/10'u) artırır. Yani bir başka de­yişle normal 36.8 olan bir kadının ısısı 37-37.1 dereceye kadar, hatta ve hatta 37.5 dereceye kadar yükselmektedir.

Normal bir kadında yumurtlama olayından sonra geride kalan yu­murtalık yuvası (korpus luteum) tarafından yapılan progesteron hor­monu 14-15 gün kadar kadın kanında yüksek seviyesini muhafaza eder. Dolayısıyla normal yumurtlayan bir kadının ısısı da yumurtlama ola­yından sonra da 14-15 gün kadar 3-4 diziem yüksek olacaktır.

İşte bu ısıyı bir âdet dönemi boyunca ölçme işlemine bazal tempe­ratür alma denir. Bu ölçmeler ağızdan, koltuk altından veya makattan yapılabilir. En pratiği dil altı, ağızdan yapılan ölçme yoludur. En uy­gun zaman da sabahleyin uyandıktan sonra henüz1 yatakta iken olan zamandır.

Yöntemin mantıken de anlaşılacağı gibi kesinliği söz konusu de­ğildir. Zira ölçme yanlışlıklarının dışında kadının o esnadaki basit ateşli rahatsızlıkları yanlış fikirler verebilir. Ancak yardımcı yumurtlama de­ğerlendirilmesi yaygın olarak kullanılabilir.
Kuşkusuz hastanın kendi kendine yaptığı ucuz ve pratik bir yön­temdir.

Rahim ağzı ifrazatının (servikal mukus) değerlendirilmesi, Servikal Gebelik

Servikal Nedir, Mukus Nedir? Rahim ağzında bulunan guddelerden "servikal mukus" adı ile sümüğümsü bir maddenin salgılandığından kitabın önceki bölümlerin de de bahsetmiştik. Bu salgı da yine hormonların etkisinde kalarak bazı değişikliklere uğrar. Bu fiziksel ve kimyasal değişikliklerde yu murtlama olup olmadığı hakkında bilgi veren yardımcı muayene yön­temleri olarak kullanılır.
Spinnbarkeit testi (siinme testi): Adından da anlaşılacağı gibi ser vikal mukusun uzayabilme özelliğini ölçen bir testtir. Normalde 3-4 san­timetre kadar uzar ve kopar. Fakat ovülasyon zamanında bu esneme (sünme) kabiliyeti 8-10 santime kadar çıkar. Fern test (Eğreltiotu testi): Yumurtlama olayından önce, daha ön­ce de bahsettiğimiz gibi servikal mukus, östrojen hormonunun etki-sindedir. Böyle bir salgı bir cama sürülüp kurutulursa ve mikroskop altında incelenirse eğreltiotu manzarası gösterir. Eğer yumurtlama ol­muş ise yani vücut progesteron hormonu etkisinde ise bu manzara kaybolur.


Görüldüğü gibi yukardaki basit 2 test ile servikal mukus (rahim ağzı salgısı) incelenerek yumurtlama olayı hakkında bilgi sahibi olunabilir.

Ultrasonografi yöntemi

Ses ötesi ışınları veren aletleri kullanarak yapılan bir fiziki yön­temdir. Bu yöntem son yıllarda tüp bebek imal eden tıbbi merkezlerin geliştirdiği bir yöntem olarak ün salmıştır.
Bu işlem esnasında yumurtalığın ses ötesi ışınları kullanılarak iz­düşümü bir ekrana yansıtılır ve bir âdet boyunca yumurtalığın büyük­lüğü (o halde bir âdette defalarca bakılarak) ölçülerek onun üzerinde meydana gelen yumurta kabarcığı (folikül) gözlenir. Sonra da yumur­ta yuvası (korpus luteurn) gözlenerek yumurtlama olup olmadığı anla­şılmaya çalışılır.


Pratik tarafı olmayıp hastaya gidip gelme açısından külfet getiren bir olay olduğu için hastanelerde yatan hastalara yapılması daha ge­çerli bir olaydır.Yumurtlama olayının hormonal yönü açısından bize bir fikir vermez. Bütün ultrasonografi uzmanları tarafından yerine getirilebilecek bir yöntemdir.