Otoimmun Orsit Nedir

Otoimmün Orşit Nedir



Otoimmün orşit, köpek ve vizonlarda kendiliğinden; tavşanlarda vazektomi sonrasında oluşabilir. İnsanlarda, otoimmün orşite benzer çeşitli idiyopatik hastalıklar tanımlanmıştır. Homolog testis antijeni enjekte edilen hayvanlarda da otoimmün orşit gelişmektedir.



Deneysel otoimmün orşitte (DOO) proinflamatuvar sitokinlerin rolü olduğu gösterilmiştir. TNFyi nötralize eden antikorlar, DOO’nun etkilerini gidermektedir. Ayrıca, DOO oluşturulan farelerden elde edilen T-lenfosit klonlarının normal farelerde otoimmün orşiti indüklediği bulunmuştur. DOO’in transferi T-lenfositlerin CD4+ alt grubu ile gerçekleştirilmektedir ve bu lenfositler TNF-a, IL-2 ve IFN-y sitokinlerini salg layabilmektedirler.


Suescun ve arkadaşları (2003) tarafından yapılan bir çalışmada, DOO oluşturulan ratlarda TNF-a pozitif testiküler makrofajların sayısında belirgin artış olduğu gözlenmiştir. Aynı çalışmada, DOO oluşturulan hayvanlardan izole edildikten sonra kültüre edilen testiküler makrofajlardan salgılınan TNF-a miktarının normal kontrol hayvanlardan izole edilen makrofajların salgıladığı miktardan daha yüksek olduğu bulunmuştur. Ek olarak, DOO sırasında TNFR1 pozitif germ hücrelerinin sayısındaki artış, DOO oluşturulan hayvanlarda germ hücre apoptozisinde TNF-a’nın olası rolüne işaret ediyor olabilir. İnflamasyonla giden insan testiküler patolojilerinde gözlenen makrofaj sayısındaki ve testiküler makrofajlardan TNF-a salgılanmasıdaki artış, TNF-a’nın testiküler inflamasyondaki rolünün bir göstergesi olabilir.

Behcet Hastaligi ve Vaskuler Tutulum

Behçet hastalığı ve vasküler tutulum



Oküler



BH olgularında, oküler tutulum varlığında ölçülen retrobulber hemodinamik parametrelerin düzeyleri, oküler tutulumu olmayan BH hastaları ve sağlıklı kontrollerden farklıdır.



Göz tutulumu olan BH olgularının tüm retrobulber arterlerinde “diyastol sonu hız” (End-diastolic veloity-EDV) düzeyleri göz tutulumu olmayan BH hastalarına ve sağlıklı kontrollere göre daha düşük; rezistans indeksi (Rİ) ve pulsatilite indeksi (PI) düzeyleri daha yüksek olarak ölçülmüştür. Ek olarak, diğer bir çalışmada BH olgularının oftalmik arter ve santral retinal arter akım hızları sağlıklı kontrollerden daha düşük olduğu belirlenmiştir. Soylu ve arkadaşları (1998), posterior silier arter ve santral retinal arter EDV düzeylerinin BH’deki oküler aktivasyondan bağımsız olarak kontrollerin düzeylerinden daha düşük olduğu belirlenmiştir. Diğer yandan bu çalışmada, BH olgularının aktif ve inaktif gözlerindeki retrobulber kan akım hızları arasında fark olmadığı gözlenmiştir. Oküler tutulumu olan BH olgularının posterior silier arter EDV düzeylerinin, oküler tutulumu olmayan BH olgularından ve sağlıklı kontrollerden daha düşük bulunmuştur. Aynı çalışmada, BH’deki oküler tutulumun posterior silier arterin Rİ’nin artışına neden olduğu gösterilmiştir [95]. Şiddetli retina tutulumu olan BH olgularında santral retinal arter kan akım hızının, hafif veya orta şiddette vaskülit olguları ve sağlıklı kontrollerden daha düşük olduğu saptanmıştır [96]. Ancak, BH’deki santral retinal ven akım hızında farklılık olmadığını bildiren çalışmalar olduğu gibi [8], ağır vasküliti olan BH olgularında santral retinal ven akım hızının azaldığını gösteren çalışmalar da vardır.



SSS



BH’nin gidişi sırasında nörolojik tutulum, nöral parankimal tutulum (primer) veya majör vasküler tutuluma sekonder olabilir. Vasküler BH olan bireylerde, temel vasküler sorunlara bağlı olarak gözlenebilir lezyonlar ve klinik durumlar ortaya çıkabilir. Histopatolojik değişiklikler doku perfüzyonunu etkileyebilir ve doku yıkımına neden olabilir. Vaskülit BH’de sık görülen ve patolojik süreçlerin çoğunda rol alan bir durum olmasına karşın, vasküler sistemdeki patolojik değişiklikler ile ilgili bilgimiz sınırlıdır. Bazı olgularda, çoklu segmentler şeklinde stenoz ve oklüzyonlarla karakterize tipik arterit görünümü ile karşılaşılırken , vasküler BH hastalarını değerlendiren bir otopsi çalışmasında vasküler media ve adventisiya tabakalarında inflamasyon ve yıkım olduğu bulunmuştur [101]. Adventisiyadan intimaya uzanan lenfosit infiltrasyonu, olasılıkla trombus formasyonu ile sonuçlanır. Kısmen aktive endotel hücreleri ve aktive plateletler ile gerçekleşen hiperkoagülabiliteye süperimpoze olan vasküler hasar BH’nin karakteristiğidir. Majör venler ve arterlerdeki oklüzyonlar sıklıkla kanama, infarkt veya organ yetmezliği ile sonuçlanır. BH’deki immünolojik mekanizmalarla mikrotrombusların oluşması ve distal vasküler sistemde embolizasyonla sonuçlanması olasıdır. Büyük veya orta büyüklükteki damarların BH’deki tutulumu, geçici iskemik atak, vasküler trombozis, serebral arter oklüzyonu, inme, pseudotümör serebri ve ölüm gibi nörolojik anormallikler ile sonuçlanır.


Otoimmün hastalık durumlarında, serumda anti-endotel hücre antikoru saptanmıştır. Bu otoantikorlar, endotel hücrelerini aktive ediyor ve sitotoksisite veya apoptotik süreçleri tetikliyor olabilir. Endotel hücreleri indüklenerek HSP60’ın hücre yüzeyi ekspresyonu artırılabilir. Anti-HSP60 antikorunun da endotel hücre sitotoksisitesinde veya apoptozisinde rol aldığına dair kanıtlar vardır. Ayrıca, anti-HSP60 antikoru endotel hücre aktivasyonuna ve kompleman bağımlı endotel hücre lizisine neden olmakta; bu bağlamda aterosklerozisin başlaması, devam etmesi ve şiddetlenmesine katkıda bulunabilmektedir.


Kolsisin Nedir

Kolşisin Nedir



Kolşisin, mikrotübül formasyonunda girişime neden olarak nötrofil göçünü inhibe eden antiinflatuar bir bitki alkoloididir. Kutanöz ve artiküler tutulumu kontrol etmekte etkilidir. Genellikle 1-2 mg/gün dozunda iyi tolere edilmektedir



En sık görülen yan etkileri, gastrointestinal yan etkilerdir (bulantı, kusma, diyare, karın ağrısı). Alopesiye ve kemik iliği süpresyonuna neden olabilir.



Alkilleyici Ajanlar



Alkileyici ajanlar, DNA replikasyonuna etkirler. Lenfositlerin proliferatif ve işlevlerini bozarlar. Refrakter göz hastalığı ve SSS tutulumu tedavisinde kortikosteroidlerle birlikte kombine olarak kullanılırlar. Ancak doz bağımlı yan etkileri nedeni ile diğer tedavilere dirençli olan olgularda uygulanmalıdır



Klorambusil tedavisinin kısa süreli olarak uygulandığı refrakter üveit BH olgularında, olguların 2/3’ündeki oküler tutulumun iyileştiği ve atakların sayısının azaldığı gösterilmiştir. Yan etkiler, kemik iliği süpresyonu, hepatotoksisite, sekonder malignensiler ve infertilitedir. Günümüzde sklofosfamid nörolojik veya kardiyovasküler tutulum varlığında kullanımı önerilen bir ajandır.



Metotreksat



Metotreksat, bir folat analoğudur. SSS tutulumu ve şiddetli mukokutanöz yardımcıdır. Anterior üveit olgularında da kullanımı önerilmektedir.


Kalsinörin İnhibitörleri



Kalsinörin inhibitörleri, T lenfositlerin aktivasyonunu ve döngülerini etkilemektedir. Sklosporin A, bu grup ilaçlardan en sık olarak kullanılan olmasına karşın özellikle refrakter göz hastalığı olgularında etkilidir. Sklosporin A kortikosteroidlerle kombine olarak kullanıldığında, kortikosteroid dozunun daha düşük tutulmasını sağlamaktadır. Nörotoksisite, hepatotoksisite, nefrotoksisite, hipertansiyon, hirşutizm, parestezi, gastrointestinal manifestasyonlar ve jinjival hiperplazi gibi yan etkileri vardır.