Demans Nedir

Demans Nedir

Organik bazı hastalıklar sonucu beynin entellektüel fonksiyonlarının bozulması, mental gerilik tablosudur. Demans bir tanı değil, bir bul­gu veya belirtidir.

Etiyoloji

İlaç toksikasyonları Metabolik bozukluklar Nörolojik bozukluklar Serebrovasküler hastalık Alkolizm Miksödem

Demans Belirtileri

Rasyonel olmayan davranışlar
Oryantasyon bozukluğu
Ajitasyon
İnkontinans
Düşmanlık duyguları

Demans Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

Hastanın bakımı ve kontrolü oldukça zordur. Hastanın kendisine ve çevresine zarar vermemesi için gerekli ön­lemler alınmalı ve çevrenin güvenliği sağlanmalıdır. Hastada davranış bozukluğunun kontrol altına alınması için uygu­lanan ilaç tedavisi hasta için olumsuz etkileri olabilir, bu etki belirti­lerinin izlenmesi ve uygun önlemlerin alınması gerekir.
Zihnin aktif tutulmaya çalışması ve hastaya değişik uyaranların ve­rilmesinin zihinsel gerilemeleri yavaşlatabileceği unutulmamalıdır. Hastanın öz bakımına en üst düzeyde katılımının olabildiğince uzun süre sağlanması önemlidir.

Alzheimer Hastaligi Hakkinda

Alzheimer Hastalığı

Alzheimer hastalığı, bellek, algılama ve kendine bakım yeteneğinin bozulmasına neden olan kronik, ilerleyici nörodejeneratif bir hastalıktır. Özellikle frontal lobta yaygın atrofi ve beyin korteksindeki nö­ronlarda harabiyet ile karekterizedir. Unutkanlıkla başlayıp şiddetli demansa kadar gider. Kadında alzheimerin görülme oranı erkekler­den daha fazladır.

Etiyoloji

Alzheimer hastalığının nedeni tam olarak bilinmemektedir. Hastalı­ğın oluşumunda; ailesel yatkınlık, kromozom anomalileri, virüsler, otoimmün bozukluklar, asetilkolin metabolizması ile ilgili bozukluk­lar, kafa travmaları, alüminyum toksisitesinin etken olabileceği dü­şünülmektedir.
Beyin dokusunda asetilkolin üretiminde rol oynayan asetilkolin transferaz enziminin aktivitesindeki azalma, yeni bilgilerin öğrenil­mesi ve hatırlanmasında önemli rol oynayan bu enzimin üretilmesi­ni azaltır. Alzheimer hastalığında görülen bellek kaybı ve öğrenme yeteneğindeki azalma bu enzimin eksikliği ile açıklanabilmektedir.

Alzheimer Hastalığı Belirtileri ve Bulgular

Alzheimer hastalığının klinik gidişi ve buna bağlı olarak belirti ve bulguları 3 evrede incelenir.
1.Başlangıç evresi (2-4 yıl) Hastada dalgınlık ve unutkanlıkla baş­lar. Bu evrede bulgular çok yavaş başladığı için ne hasta ne de ai­lesi hastalığın başlangıcını farketmez. Hasta zihinsel faaliyet göste­rebilir. Bu evrenin sonlarına doğru sıkıntılı halisünasyonlar, kas seyirmeleri, epileptik krizler ve iş kaybına kadar gidebilen performans düşüklüğü görülebilir.

2. İlerleyici evre (2-12 yıl) Hastalık bulguları oldukça belirginleşir. Tanı genellikle bu evrede konur. Hastada ilerlemiş bellek kaybı var­dır. Olumsuz kişilik özellikleri, halisünasyonlarla birlikte paranoid bulgular görülebilir. Hastalığın ilerlemesiyle sosyal ilişkileri bozulur ve topluluk içinde uygun olmayan davranışlarda bulunarak aile üye­lerini ve arkadaşlarını güç durumda bırakırlar. Bu davranışlar sos­yal izolasyonla sonlanır.

3. Terminal Evre (1 yıl ve fazla) Bu evrede hastalar yakın aile üye­lerini tanıyamaz, yazılı ve sözlü iletişim kuramaz duruma gelirler. Dehidratasyon, beslenme bozukluğu, pnömoni veya üriner sistem enfeksiyonu nedeniyle hasta kaybedilir. Alzheimer hastalığının bu 3 evresinde görülen klinik bulguların ortaya çıkışı ve ilerleyişi bireysel farklılıklar gösterebilir. Hastalık genellikle 5-10 yıl içinde ölümle sonlanır.

Tedavi ve Hemşirelik Bakımı

Günümüzde Alzheimer hastalığının etkin bir tedavisi yoktur. Semp-tomatik tedavi yapılmaktadır.

Hemşirelik bakımı demansın derecesine göre düzenlenir. Hemşire­lik bakımının amacı; hastanın zihinsel fonksiyonlarının en üst dü­zeyde sürdürülmesi, fiziksel güvenliğin sağlanması, ajitasyon ve anksiyetenin azaltılması, iletişimin düzenlenmesi, kendine bakım aktivitelerini bağımsızca yerine getirmesinin sağlanması, sosyali­zasyon gereksinimlerinin karşılanması ve seksüel sorunların çözü­mü, beslenme ve uyku düzeninin sağlanması, aile veya bakımını üstlenen bireylerin eğitiminin sağlanmasıdır.

Epilepsi Belirtileri ve Tedavisi

Epilepsi Nedir

Epilepsi merkezi sini
r sisteminin irritasyon ve fonksiyon bozukluğu­na bağlı olarak aşırı ve anormal sinir deşarjının beyin dokusunda tekrarlayan paroksismal ataklara neden olmasıyla karakterize kro­nik bir sendromdur.

Etiyoloji

Serebral,
Biokimyasal,
Posttravmatik (kazalar ve cerrahi travmalar)
İdiyopatik faktörler üzerinde durulmaktadır.

Jeneralize Konvülsiyon

Ortalama olarak hastaların % 90'ı jeneralize konvülsiyon geçirirler. Jeneralize konvülsiyonun 5 devresi vardır. Aura (haberci)
Cri epileptikus (epileptik çığlık) Tonik safha (devamlı kasılma) Klonik safha (zıt kas gruplarının kasılıp gevşemesi) Postiktal safha (uyku devresi)
Auradan sonra hasta diafragma ve larenks adalelerinin spazmı ne­deniyle alçak ya da yüksek tonda bir ses çıkar. Bunu takiben hasta olduğu yere bir kütük gibi düşer. Bu sırada tam bir bilinç kaybı oldu­ğu için ateşe (sobaya ya da suya) düşüp yanabilir. Bu nokta tanıda histeriden ayırmada önemlidir. Histerik bir hasta hiç bir zaman ken­dini yaralamaz, bayılır.
Epileptik hasta düştükten sonra kısa bir süre için opus tetanus ha­linde kalır (tonik safha) 30-40 saniye sürer. Bu safhada baş ve gözler yukarıya ya da bir yana dönüktür. Kollar, gövde ve bacaklar hi-perekstansiyon halindedir. Diafragma spazmı nedeniyle hasta ne­fes almadığı için siyanotiktir ve ağızda köpük vardır. Hasta, eğer çene adelelerinin kasılması sırasında dilini ya da ağızdaki yumuşak dokulardan birini ısırmış ise köpük kanlı olabilir. Bundan sonra hastada tonik ve klonik kasılmaların görüldüğü, 25-40 sn. süren tonik-klonik safha gelir. Başlangıçta sık görülen hare­ketler zamanla seyrekleşir. Klonik fazın başlangıcında solunum ke­sintili ve hırıltılıdır, idrar, dışkı inkontinansı çok nadiren de ejekülas-yon olabilir. Konvülsif hareketlerin kesilmesinden sonra hasta gev­şer. Kısa bir süre sonra bilinç geri gelebilir, ya da hasta verilen uya­rılarla uyandırılamayan, derin bir uykuya benzer bir duruma girer (postiktal safha). Bu safhada kesinlikle hasta uyandırılmaya çalışılmamalıdır.

Hasta bazen saatler sonra kendine gelir. Uyanırken baş ağrısı, bu­lantı, adale sertliği ve genel bir bitkinlikten yakınır. Epilepside kısa süreli bilinç kaybı vardır bu nedenle hasta nöbeti hatırlamaz. Hasta­lar, eğer uykuda nöbet geçirmiş ise, genellikle nöbet geçirdiklerini farketmezler.

Nöbetlerin süresi bir iki dakika, 1/2 saat ya da daha fazla olabilir. Epileptik nöbet bir biri arkasına status epileptikus olursa hasta as-fiksiye girebilir. Acil müdahale gerektirir.

Epilepsi Hastalarında Tanı

Bir konvülsif nöbetin teşhisi eğer hasta nöbet sırasında görülmüşse veya nöbeti gören kişilerden yeterli bir öykü alınabilirse güç değil­dir.
Nöbetler hakkında biigi edinebilmek ve kesin tanıya varmak için hastaya şu sorular sorulmalıdır.

1. İlk nöbet yaşı,
2. Epilepsinin seyri,
3. Bilinç kaybı olup olmadığı,
4. Nöbetle ilgili objektif ve sübjektif bilgiler,
5. Nöbetin süresi ve sıklığı,
6. Aura veya herhangi bir prodromal bulgunun var olup olmadığı,
7. Nöbeti uyaran herhangi bir faktörün olup olmadığı,
8. Hastanın nöbet sonrası davranışları,
9. Nöbet sırasında herhangi bir travma olup olmadığı,
Bu bilgilerin yanısıra, kafatası filmi, EEG, BT tanıyı kesinleştirmede yardımcı işlemlerdir.
Epilepsinin histeri nöbetlerinden dikkatle ayrılması gerekir. Hastayı nöbet sırasında izleme şansı olduğundan bu ayrım zor değildir. Histeri nöbetinde, dil ısırması, inkontinans bulunmaz, nöbet hasta tek başına olduğu zaman meydana gelmez, hasta herhangi bir yere düşerek kendini yaralamaz, nöbet genellikle emosyonel bir nedeni izler. Histeride bilinç kaybı yoktur. Fakat kişi hatırlamadığını söyler.

Epilepsi Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

Epilepsi tedavisi Tıbbi ve Cerrahi tedavi olmak üzere iki grupta top­lanır.
Hastaların ilaçlarını düzenli kullanmaları ve ani olarak kesmeme­leri çok önemlidir. İlaç birden kesilirse status epileptikus gelişebilir. Barbitüratlar: Grand mal epilepsi ve fokal epilepsi de kullanılır. (Örneğin: Luminal) Bu ilaçların; uyku hali, dalgınlık, ataksi, nistag-mus gibi yan etkileri olabilir, bunların izlenmesi gerekir. Hidantoin grubu ilaçlar: Örneğin Eptantoin, Epanülin, Grand mal epilepsi, temporal epilepsi ve fokal epilepside kullanılır. Oxazolidin grubu ilaçlar: Petit mal epilepside kullanılır. (Örn. Tridi-on) Bu ilaçlar kemik iliğini deprese eder ve lökopeniye neden olabi­lir. Her ay düzenli lökosit sayımı yapılmalıdır. Pyrimidine grubu ilaçlar: Grand mal epilepside, temporal epilepsi­de ve fokal epilepside kullanılır. Bu ilaç yüksek dozda ve barbitürat-larla kullanıldığında, uyku hali, serebellar ataksiye neden olur. Zo­runlu olmadıkça barbitüratlarla birlikte kullanılmaz. Diyazem, librium gibi trankilizanlar kullanılabilir. Menstürasyon dönemlerinde nöbetler sıklaşabilir, bu dönemlerde ilacın dozu doktora danışılmadan artırılmamalıdır. İlaç tedavisi ömür boyu sürebilir, ancak hasta tedavi süresince üç yıl nöbet geçirmediyse ilacın dozu 1-2 yıl gibi uzun bir sürede azal­tılarak kesilebilir.

Epilepside bazı durumlarda tedavide steroidler de kullanılabilir. Epilepsi ilaca cevap vermiyorsa cerrahi tedavi uygulanır. Epileptik nöbetin aurasını tanımak gerekir. Aura geldikten sonra hastanın,kazalardan korunmasına ilişkin önlemler alınır. (Başını ka­sılıp gevşeme sırasında vurmaması için desteklemek, dilini ısınma­ması ve dişlerinin kırılmaması için ağzına rulo, mendil koymak, çev­resinde çarpabileceği eşyaları kaldırmak gibi). Epileptik nöbetin doğal seyrini tamamlaması sağlanmalı ancak hasta yaralanmalardan korunmalıdır.
Epilepsili hastaların ve yakınlarının aşağıdaki konularda eğitilmesi
hasta ve yakınları açısından yararlıdır.

Epilepsi Diyeti

1. Her türlü alkollü içki kullanımından kaçınılmalıdır.
2. Çok fazla kahve kullanılmamalıdır.

Genel Sağlık

1. Konstipasyondan kaçınmalıdır.
2. Aşırı yorgunluktan kaçınmalıdır (günde 8 saat uyku gereklidir)
3. Aşırı stresten kaçınmalıdır.
4. Elektroşok nöbet olasılığını artırır, bu nedenle sakıncalıdır.
5. Ateşli hastalıklar epileptik nöbetleri arttırır.
6. Su ile doldurulmuş küvetle banyo yapmaktan çok, duş ile banyo tercih edilmelidir.
Fiziksel Aktivite
1. Hasta normal aktivitelerini yapmaya teşvik edilmelidir. Aktivite epileptik atakları artırmayıp, aksine azalmasını sağlar
2. Dağcılık, paraşütle atlama vb. zorlayıcı aktivitelerden kaçınmalı­dır.
3. Denizde yalnız yüzmesi ve araba kullanması sakıncalı olabilir.
İŞ
1. Hasta kendisinin veya başkalarının yaralanmasına ve zarar gör­mesine neden olabilecek işlerde çalışmamalıdır.
2. Epileptik hastaların sürücü belgesi alabilmesi her devletin yasa­larına göre değişebilmekle birlikte en az 1-3 yıl hiç nöbet geçirmemiş olması şartı aranmaktadır.

Sosyal Yaşam

1 .Epileptik hastaların evlenmesinde bir sakınca yoktur.
2.Epileptik hastalar normal sosyal yaşantılarını sürdürebilirler.
3.Epileptik hastalar yanlarında epilepsileri olduğunu belirten bir kart taşımalıdır.

MS – Multipl Skleroz

Multipl Skleroz (Dissemine Skleroz veya MS)

Multipl skleroz, merkezi sinir sisteminde myelin kılıfı dejenerasyo­nu, yaygın skleroz plakları ve aksonların dejenerasyonu ile karakte-rize demyelinizasyon yapan hastalıklardan biridir. Multipl skleroz 20-40 yaşları arasında başlayan daha çok kadınlar­da görülen, nedeni bilinmeyen akut alevlenmeler ve iyileşme dö­nemleri gösteren kronik bir hastalıktır.

Etyoloji

Hastalığın nedeni bilinmemektedir, ancak; enfeksiyon, travma, yor­gunluk, fazla çalışma, emosyonel baskı, aşı, serum enjeksiyonu, gebelik, rutubetli iklim, vitamin yetersizliği, allerjik hipersensitivite, otoimmünite hazırlayıcı faktörler olabilmektedir.

Multiple Skleroz Belirtileri ve Bulgular

Semptomlar çeşitli nöral lezyonlar nedeniyle karışık ve değişiktir, hafif görme bozukluğu, ekstremitenin geçici zayıflığı, sık olmamakla beraber bacaklarda veya bir kolda uyuşukluk, zayıflık, ekstremite-lerde sertlik, yürümede kolay yorulma ve hafif zorluk, baş dönmesi, nistagmus, baş ağrısı, emosyonel bozukluk, inkontinans, konstipasyon görülür. Ekstrem itelerin spastik kuvvetsizliği abdominal refleks­lerin azalması dikkati çeker.
Emosyonel bozukluklar iyileşme döneminde öfori, ani öğürmeler, ağlama, kusma, tiksinme, baş dönmesi vestibülnükleinin dejenere olduğunu gösterir.

Tanı

MS tanısında yararlanılabilecek özel bir test yoktur. Bazı laboratu-var bulguları tanı koymada yardımcı olabilir. BOS'da total protein yükselebilir. IgG hastaların 2/3 ünde yükselebilir.
Son yıllarda PETT (Positron emission transaxial tomography) ta­nıda kullanılmaya başlayan yeni bir yöntemdir.

Multipl Skleroz Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

Tedavi semptomatiktir.
Akut devrede streoidler ve vazodilatatörler kullanılabilir.
İstirahat
Vasküler spazmotik hadiseyi azaltmak için ani ısı değişikliklerin­den kaçınılmalıdır.
Hastaların şişman ise zayıflaması gereklidir. Hamilelik önlenmelidir.
Rehabilitasyon, fizik tedavi ve psikoterapi gereklidir. Hasta mesane, barsak eğitimi programına alınır. MS'li hastaların ve ailenin eğitimi ve desteklenmesi hastalığı ka­bullenmede ve hastalıkla birlikte yaşamada ve komplikasyonların önlenmesinde önemlidir.

Parkinson Hastaligi Belirtiler Tedavi

Parkinson Hastalığı Nedir

Bazal ganglionların kronik dejeneratif bozukluğudur. Parkinson ta­rafından tarif edilmiş ve nedeni kesin olarak bilinmeyen bir hastalık­tır. Her yaşta görülmekle birlikte sıklıkla 50 yaşın üzerinde görülür.

Etyoloji

Postensefalitik
İlaçlar
Toksik maddeler
Travma
Arteroskleroz neden olabilir.
Belirti ve Bulgular
Bazal ganglionların harabiyetinde 4 temel bulgu ortaya çıkar.
1. Koordine hareketlerin kaybı,
2.Spastiktonüs,
3.Rijidite,
4.Tremor,
Parkinsonda; öne doğru eğik postür, maske yüz, saiivasyon ve lak-
rimasyon ayrıca;
Konstipasyon,
İnkontinans,
Seksüel kapasitede azalma,
Monoton ve yavaş konuşma,
Asosiye hareketlerin kaybı dikkati çeker.

Tanı

Belirti ve bulgular tanı koymada yararlanılan önemli belirliyecilerdir.

Parkinson Hastalığı Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

Parkinson'un kesin bir tedavisi yoktur. Tedavi ile hastalığın belirtileri hafifletilir ve seyri yavaşlatılır. Bazal ganglionlardaki düşük olan dopamin düzeyini kontrol altına almak için L-dopa kullanılır.
Rijiditeyi ve tremoru azaltmak için antikolinerjik ilaçlar kullanılır. Örneğin; akineton.
İlaçların yan etki belirtileri gözlenmelidir.
Postür ve yürüyüş için egzersiz ve fizik tedavi programı uygulanır. Az miktarda alkol trankilizan etkisi nedeniyle yararlıdır. Saiivasyon nedeniyle yemede güçlük olur. Parkinsonlu hastalara bakımda sabırlı ve hoşgörülü olmak özellik­le gereklidir.
Fizik tedavi ve egzersiz önemli yararlar sağlar. Aile ve hasta eğitimi yapılır.

Myastenia Gravis Hastaligi

Myastenia Gravis Hastalığı

Kranial sinirlerin inerve ettiği kaslarda ve bulbus nukleus (beyin sa­pı) tarafından inerve edilen kaslarda (yüz, dudak, dil, gözler, boğaz, boyun) güçsüzlükle karakterize bir hastalıktır. Etyolojisi bilinmemektedir. Nöromüsküler kavşakta serbest hale ge­çen asetilkolinin kolinesteraz enzimi ile parçalanması ve inaktivas-yonu sonucu sinir impulslarının naklinin bozulması üzerinde durul­maktadır. Hastalığın otoimmün bir bozukluk ya da timus bezi ile ilgi­li olduğu düşünülmektedir.

Myastenia Gravis Belirti ve Bulgular

En tipik bulgu ileri derecede adale yorgunluğudur. Günün sonuna doğru sürekli çalışan kaslarda yorgunluk başlar. Pitozis, strabismus, çiğneme, yutma ve konuşma güçlüğü sıklıkla görülür. Solunum kasları etkilendiğinde solunum güçlüğü ortaya çı­kar.

Tanı

Timoma denilen timus bezinin bening tümörü aranır. Neostigmin testi yapılır.

Myastenia Gravis Tedavi ve Hemşirelik Bakımı

Prostigmin, mestinon, tensilon, neostigmin gibi antikolinesteraz et­kisi olan ilaçlar verilir.
Antikolinesterazların yan etkilerini azaltmak için Atropin grubu ilaç­lar verilir.Antikoiinesteraz etkili ilaçların dozu iyi ayarlanmadığında "kolinerjik kriz" ortaya çıkar. Acil müdahale gerektirir. Ayrıca steroidler, potasyum tuzları, ambensium klorür tedavide yer almaktadır.
Hastalar etkin solunum ve öksürük yapamadığı için akciğer e ek-siyonu gelişme olasılığı yüksektir. Solunum/öksürük egzersizleri yaptırılmalı,
Bağırsakta kas-sinir iletimi bozulacağından normal bağırsak bo­şaltımının devamlılığının sağlanması,
Cerrahi olarak timus alındığında bazı vakalarda belirtilerin gerile­diği görülmüştür.
Işın tedavisi, ilaca cevap vermeyen hastalarda timus bezine ışın tedavisi yapılır.

Guillain Barre Sendromu (Landry Felci)

Guillain Barre (Landry Felci)

Spinal kökleri, periferik sinirleri bazen de kranial sinirleri tutan bir nöropatidir.
Etyolojisi, kesin olarak bilinmemekle birlikte virütik ve allerjik neden­lerle ortaya çıkabileceği düşünülmektedir.

Belirti ve Bulgular

Nöropati belirtileri başlamadan 1-3 hafta önce hafif bir sindirim sis­temi veya solunum sistemi enfeksiyonu belirtileri vardır. Alt ekstremitelerden başlayarak, yukarı doğru ilerleyen his azalma­sı, kuvvet azlığı ile devam eden bir hastalıktır. Bu nedenle assendan felç de denir.

Landry Felci Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

Spesifik bir tedavisi yoktur. Kas-sinir iletimini sağlamak amacı ile mestinon ve streoid kullanılabilmektedir.
Interkostal kaslar etkilendiğinde ciddi solunum yetmezliği görülür. Bu nedenle solunum takibi önemlidir. Hastalara derin soluk aldırılarak sayı sayması istenir. 15'in altında sayıyorsa trakeostomi seti, respiratör hazır bulundurulmalıdır. Hasta her an solunum yetmezli­ğine girebilir.
Hastalar etkin soluk alıp veremedikleri ve yeterli öksüremedikleri için akciğer enfeksiyonları kollaylıkla gelişir. Akciğer enfeksiyon be­lirtilerinin gözlenmesi ve hastayı yormadan solunum ve öksürük eg­zersizlerinin yaptırılması önemlidir.
Bağırsak hareketleri yavaşladığından sıklıkla konstipasyon gelişe­bilir. Normal bağırsak boşaltımının sağlanması gereklidir.

Ensefalit Belirtileri ve Tedavisi

Ensefalit Nedir

Beyin dokusunun iltihabıdır.

Etyoloji

Toksik ya da virütik olabilir. Toksik ensefalit akut streptekoksik ve stafilakoksik enfeksiyonlardır. Bakterilerin toksinleri beyinde infla-matuar reaksiyona neden olur.

Ensefaliti Belirtileri ve Bulgular

Yüksek ateş, kovülsiyon, ödemin yaptığı basının şiddetine göre du­yu ve motor kayıplar olur. Virütik ensefalite kuduz ensefaliti örnek verilebilir. Kuduz ensefalit belirti ve bulguları 20-40 gün içinde çıkar. Hastada; ışığa hassasiyet, irritabilite vardır. Larenks spazmı, yutma güçlüğü adale ağrıları tipiktir.

Ensefalit Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

Enfeksiyon odağını bulmak ve buna yönelik tedavi uygulamak ilk
hedeftir. Yüksek dozda penisilin verilir.
Kuduz ensefalitinde virüs olduğu için öze! bir tedavisi yoktur.
Hasta yanında trakeostomi seti hazır bulundurulur ve bakım veren
kişi eldiven ve gömlek kullanmalıdır.
Yatağa bağımlı hasta bakımı uygulanır.

Norosifiliz Belirtileri ve Tedavisi

Nörosifiliz

Sitiliz, cinsel yolla bulaşan, bir hastalıktır. Etkeni; treponema palli-dumdur. Nörosifiliz, etkenin vücuda girmesinden 3-18 ay içinde te­davi yeterli olmazsa sinir sistemi etkilenir.

Belirti ve Bulgular

Nörosifilizde beyin parankimi, meninkslerve kan damarları etkilenir.
BOS'da lökosit, protein miktarı artar, glikoz azalır.
Baş ağrısı, irritasyon görülür.
Etkilenen bölgeye göre duyu ve motor kayıplar ortaya çıkar.

Nörosifiliz Tedavisi

Penisilin, eritromisin kullanılır, sifilitik gum gelişti ise cerrahi uygula­nabilir. Nörolojik bozukluklar düzeltilemez. Semptomlara yönelik bakım uygulanır.

Herpes Zoster Belirtileri ve Tedavisi

Herpes Zoster

Viral bir enfeksiyondur. Etkeni varisella zosterdir. Sinir köklerinde ve sinir boyunca seyreden inflamatuar reaksiyona neden olur.

Belirti-Bulgular

Ciltte ağrılı nodüller/veziküller vardır.
Sinir ağrısı vardır.
Vücudun bir yarısını tutar, özellikle interkostal sinirler etkilenir.
5.Kranial sinirin 1. Dalını da tutabilir. Göz küresi ve çevresinde ağrı görülür.
Ateş.
Halsizlik, Baş ağrısı

Herpes Zoster Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

Özel bir tedavisi yoktur. Tedavi semptomatiktir. Hemşirelik bakımında amaç; deri lezyonlarının enfekte olmasını ön­lemek, ağrılarını azaltmak ve hastanın mümkün olduğunca rahatını sağlamaktır.
Lezyonlar travmadan korunmalıdır. Veziküller kaşıntılı olduğu için cilt bakımı, tırnak bakımı verilir. Kaşıntı için kalaminli solüsyonlar kullanılabilir.
Ağrıyı azaltmak için aneljezik verilebilir. Akut devrede steroid ve yatak istirahati uygulanır. Bakteriyel enfeksiyon geliştiyse; lokal/sistemik antibiyotik kullanı­labilir.
Hastayı rahatlatmak için ıslak elbise uygulaması yapılabilir. Nevralji uzun süre ve şiddetli olarak devam ederse interkostal si­nir blokajı yapılabilir.

Merkezi Sinir Sistemi Tuberkulozu

Merkezi Sinir Sistemi Tüberkülozu

Merkezi sinir sistemi tüberkülozunun epidural, subdural ve leptome-ningeal tüberküloz şekilleri vardır. Epidural tüberkülozun kranial şekli çok nadirdir. Buna karşın spinal şekilleri pot hastalığı (vertebra tüberkülozu) ile sık olarak beraber bulunur. Subdural tüberküloz mi­ller tüberkülozun seyri sırasında görülür.

Beyin omurilik sıvısında lenfositler hakimdir. Potein yüksek ve şe­ker azalmıştır. Kültürde tbc basili üretilebilir. Tüberküloz menenjitin seyri bakteriyel menenjit gibi olmakla bera­ber şu özellikler vardır; Kazeifikasyon nekrozu vardır, Kronikleşmeye meyilleri çok daha fazladır, Fibrozis sonucu hidrosefali gelişir. Tüberküloma oluşumu vardır, Tedavisi tbc tedavisinin aynısıdır.

Menenjit Hastaligi Belirtileri ve Tedavisi

Menenjit Hastalığı, Çocuklarda ve Bebeklerde Menenjit

Menenjit meninkslerin enfeksiyonudur.

Etiyoloji

Piyojenik enfeksiyonlar, tüberküloz, sitiliz, fungus, riketsiya, proto-zoa, metazoa menenjite neden olur. Enfeksiyonlar merkezi sinir sis­temine; kan yoluyla, serebrospinal sıvı yoluyla, sinuslardan orta kulaktan ve mastoid kemiklerden, kafatası kemiklerinin kırıklarından ulaşabilir. Piyojenik enfeksiyonlarda mikroorganizma beyne, vücut­ta bulunan bir fokustan örneğin; akciğerden kaynaklanarak kan yo­luyla ulaşır.

Menenjit Belirtileri ve Bulgular

Yaygın baş ağrısı,
Halsizlik,
Bulantı-kusma,
İştahsızlık,
İrritabilite,
Yüksek ateş,
Konfüzyon,
Laterji,
Konvülsiyon,
Boyun ve sırt ağrısı,
Ense sertliği,
Dudak çevresinde herpes,
Fotofobi,
Kernig ve Brudzinski belirtileri pozitiftir.

Menenjitte Tanı

LP ile konur. BOS sıvısının protein miktarı artmış, şeker miktarı ise
azalmıştır. Kültürde mikroorganizma üretilebilir.
Komplikasyonları;
Hidrosefali,
Apse,
Hemipleji,
Monopleji,
Parapleji,
Görme kaybı,
Zeka geriliği,

Temel Bakım Sorunları;

Eliminasyon sorunu
Beslenme sorunu,
Yatak istirahatinde olmanın getireceği sorunlar
Işık ve sese karşı duyarlık sorunu

Menenjit Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

Menenjite neden olan mikroorganizmanın cinsine göre antibiyotik tedavisi planlanır.
Meningokoksik menenjitin spesifik tedavisi sulfonamid ve penisi­linle birlikte verilebilir.
İzolasyon; epidemilere neden olan meningokoksik menenjitte uy­gulanır.
Bilinçsiz hastada uygulanan tüm bakım işlemleri bu hastalar için de geçerlidir.
Hasta sessiz sakin ve loş bir odada yatırılmalıdır. Komplikasyonların belirtileri izlenmelidir.

Serebrovaskuler Hastalıklar

Nörolojik Rahatsızlıklar

Serebrovasküler Hastalıklar (CVA/SVO)

Serebrovasküler hastalık için strok ya da Appoplexy terimleri de kullanılmaktadır. Beyin kan akımıyla doğrudan ya da dolaylı olarak ilişkili ani ortaya çıkan fokal nörolojik bozukluklardır. CVA kilinikte
üç şekilde görülmektedir.

a. Tromboz
b. Emboli
c. Kanama

a. Tromboz

Ateroskleroz nedeniyle arter lümeninin daralması söz konusudur.

Etiyoloji

Diyabet
Hipertansiyon
Arterioskleroz
Temporal arteritis
Periarteritis nodosa
Sistemik lupus eritematozus gibi kollagen doku hastalıkları
Orak hücreli anemi
Trombositopeni

Tromboz Belirtileri ve Bulgular

Hastanın zaman zaman el, kol ve bacağında gelip geçici uyuşma­lar,
Hemipleji, Afazi, Hemianopsi
Vertebral baziller yetmezlikte tabloya baş dönmesi, denge bozuk­luğu, beyin sapının hastalandığını gösteren bulgular, parazi, parali-zi ve kafa çiftlerine ilişkin bulgular ortaya çıkar.

Tanı

Serebral anjiografi ile kesin tanı konur. Yaşlılarda damar bütünlü­ğü bozulduğu için gençlere göre daha sakıncalıdır. Bilgisayarlı tomografi ile nekrotik alanları tespit etmek mümkün­dür.
BOS basıncı 200 mm H2O üzerindedir. BOS proteinleri yükselmiştir. Serum kolesterolü ve trigliseridler yükselmiştir.

Tromboz Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

Trombüs ana bir arterde ve taze ise embolektomi yapılır. Gelip geçici iskemik atakları önlemek ve strokun gelişimini gecik­tirmek için antikoagülan tedavi uygulanır. Ancak antikoagülan teda­vi sosyal kontrendikasyonu olan ilaç grubudur. Bu nedenle protrom- bin zamanına baktıramayacak hastalara hastane dışında uygulan­maması gerekir.
Serebral vazodilatör ilaçların verilip verilmeyeceği konusu tartış­malıdır. Buna karşın geçici iskemik ataklara neden olmaktadır. Bu­nun için kullanımı tartışmalıdır.
Hasta ve ailesinin hastalık, tedavi ve beslenme konularında eğitil­mesi son derece önemlidir. Az kolesterollü diyet, düzenli kontroller ve önemi, gelişebilecek komplikasyonların belirtileri yer almalıdır. Aspirin-persantin kombinasyonu trombositlerin çökmesini önler. Hastada tam tıkanma gelişmişse bilinçsiz hasta bakımı uygulanır.

b. Emboli

Serebral damarlardan birinin pıhtı, tümör, yağ, bakteri veya hava ile tıkanmasıdır.

Etiyoloji

Ekstrasistoller, enfarktüs, subakut endokardit, atrial fibrilasyon ve
romatizmal kalp hastalıkları,
Kırıklara bağlı yağ embolileri,
Kalp ameliyatlarından sonra pıhtı veya hava embolisi,
Tümör embolisi olabilir.

Emboli Belirtileri ve Bulgular

Hemipleji, Hemiparezi,
Hemianopsi,
Ani bilinç kaybı gibi değişik derecelerde nörolojik belirtiler görülür.

Tanı

BT veya anjiyografi emboli tanısında kullanılan yöntemlerdir. Hemoraji gelişmiş ise BOS kanlı olabilir. Septik embolilerde BOS da lökosit sayısı yükselir.

Emboli Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

Tedavi olarak acil antikagülasyona başlanır, Tedavinin yan etkileri izlenir. Bilinçsiz hasta bakımı uygulanır. Emboliye neden olan faktör tedavi edilir.
Sekel kalmışsa rehabilitasyon uygulanır. Rehabilitasyonun dört te­mel amacı vardır. Bunlar;
1. Akut devredeki komplikasyonları önlemek,
2. Deformiteleri düzeltmek,
3. Hastanın maksimum bağımsızlığını kazanmasını sağlamak,
4. Sosyal ve fiziksel uyumu sağlamaktır.
Koruyucu olarak aspirin-persantin kombinasyonu uygulanabilir.
Trombositlerin bir araya toplanarak çökmesini (agregasyonunu)
engeller.

c. Kanamalar

Serebral damarların rüptürü sonucunda gelişir.

Etiyoloji

Anevrizma, hipertansiyon, diyabet, travma, kollajen doku hastalığı.

Kanama Tipleri

1.İntraserebral kanama-beyin içine olur. Genellikle hipertansif ve arteriosklerotik yaşlılarda görülür. Hastada yüz kırmızıdır, hırıltılı solunum vardır, hasta koma halindedir. Baş ve gözler kanama olan hemisfer tarafına doğru çevrilmiştir.
2. Subaraknoid kanama; Subaraknoid mesafeye olur, genellikle genç ve orta yaşlılarda görülür. En sık nedeni anevrizmadır, şiddetli baş ağrısı, irritabilite, tüfek tetiği manzarası, kusma ve çift görme vardır.
3. Epidural kanama; Duramater ile kemik arasındaki kanamadır. Genellikle kafa travmasından sonra gelişir. Göz dibinde staz, kanama görülür. Tentoryal herniasyon gelişebilir.
4. Subdural Hematom; Subdural hematomda kan dura ile araknoid arasında toplanır, epidural kanama hızlı ilerler.subdural kanama ise daha yavaş ilerler.

Belirtiler

Epidural hematom belirtileri gibidir, ancak daha yavaş ilerler.

Tanı

Anjiyografi ile kesin tanı konur; ayrıca tomografi, sintigrafi de yapıla­bilir.

Kanamalarda Tedavi ve Bakım

Anevrizma kanamaları dışında kanamaların özel bir tedavisi yoktur. Serebral kanamalarda stres ülserleri ve buna ilişkin akut mide ka­namaları oldukça sık görülür. Hemşire, ülser ve kanama belirtilerini gözlemeli,
Serebral kanaması olan hastalarda antikoagülanlar kontrendikedir, aspirin kullanılmaması gerekir.
CVA nedeni ne olursa olsun hastada KİBAS gelişebilir, hastanın Kİ-BAS yönünden de izlenmesi ve bakımının buna göre planlaması ge­rekir.
CVA'da kafa için basıncını artırmamak için gereksiz aşırı hareketler engellenir ve boyun çevresinde sıkan giysiler varsa gevşetilir. CVA'da hastaya bilinçsiz hasta bakımı aynen uygulanır. Pozisyon değişikliği her iki saatte bir yapılması ancak hemiplejik tarafa 2C da­kikadan uzun süre yatırılmaması gerekir.
Bilinçsiz hastaya uygulanan her işlemin mutlaka anlatılması ve sü­rekli hastayla iletişim içinde olunması gerekir.

KİBAS - Kafaici Basinci Artma Sendromu

Nöroloji Hastalıkları

Kafa İçi Basıncı Artma Sendromu (KİBAS)


Beyin ventrikülleri içerisindeki serebrospinal sıvının basıncı intrak-raniyal basınç veya kafa içi basıncı olarak tanımlanır. Normalde ka­fa içi basıncı 80-180 mm H2O veya 0-15 mm Hg arasında değişir. Bu değerlerin üzerine çıktığında kafa içi basıncında artma söz ko­nusudur.

Etiyoloji

Beyin lezyonları,
Hidrosefali,
Ödem,
Hemoraji,
Tümör,
Apse,
Enfeksiyonlar,

Kibas Belirtileri ve Bulgular

İç çekme (ilk belirtilerindendir).
Esneme (ilk belirtilerindendir).
Husursuzluk (ilk belirtilerindendir).
Fışkırır şekilde kusma (ilk belirtilerindendir).
İrritabilite,
Konfüzyon,
Disoryantasyon,
Deliryum,
Bilinç seviyesinin azalması,
Pupilla reaksiyonunda yavaşlama,
Pupillalarda anizokori,
Görme keskinliğinde azalma,
Papil ödemi
KİBAS acil bir durumdur, zamanında tedavi edilmezse herniasyon gelişebilir.

Foramen Magnum Herniasyonu

Beyin sapındaki oluşumların ka­fa kemiklerinin bitimi ile servfkai vertebraların başlangıç bölgesinde bulunan foramen magnumdan aşağrdoğru fıtıklaşmasıdır. Bu herniasyonda beyin sapında yer alan hayati merkezler kemik yapı arasında sıkışacağı için yaşamsal önemi olan herniasyon şek­lidir. Kesin tanıda, klinik belirtiler ve göz dibi bulguları esas alınır, direkt kafa grafisi ile kemiklerin ve suturların değerlendirilmesi ve kafa içi basıncın ölçülmesi de tanı koymada yararlanılan yöntemler­dir.

Kafa İçi Basıncı Artma Sendromu (KİBAS) Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

Üre, Mannitol, Reomakrodeks, % 30-50'lik glikoz gibi ozmotik diüretiklerle diürez sağlanır.
Ödem çözücü olarak, steroid de kullanılabilir.
Diürez için kafein, sodyum benzoat, magnezyum sülfat verilebilir.
Beyin drenajı için baş 30-40° yüksek tutulur.
KİBAS olan hastada acilen ventriküler ponksiyon yapılabilir, LP yapılırsa herniasyon gelişebilir.
KİBAS'h hastada lavman, ıkınma, öksürme, hapşırma, nazotrakeal aspirasyon gibi zorlayıcı işlemlerden kaçınmak gerekir.
Baş ağrısı için sakıncası yoksa asetilsalisilik asit, kafein verilebilir.
Solunumu deprese eden ilaçlar, sedatifler sakıncalı olabilir.
KİBAS'ı önlemek için özellikle hipoksi önlenir.
Yaşam bulguları dikkatle izlenir ve kaydedilir.
Bilinç, pupilla, ekstremite kontrolü yapılır ve kaydedilir.

Bilincsiz Hasta Bakimi

Nörolojik Hastalıklar

Bilinçsiz Hasta ve Hemşirelik Bakımı


Nörolojide bir çok hastalıkda bilinç değişikliği söz konusu olduğu için önce bilinçsiz hasta ve bakımı üzerinde durulacaktır. Kişinin kendisinin ve çevresinde olan olayların farkında olması ha­line bilinç denir.

Etiyoloji

Bilinç kaybına veya değişikliğine neden olan faktörler şöyle sıralanabilir; Supratentoryal beyin lezyonları, Subtentoryal beyin lezyonları, Beyin travmaları ve kanamaları,
Elektrolit dengesizlikleri, hiperozmolarite, hiperkalsemi, asidoz, hi­poglisemi, üremi, karaciğer hastalıkları, alkol ve bazı ilaçların ne­den olduğu metabolik değişiklikler, Fonksiyonel veya psikiyatrik hastalıklar.

Bilinçsizlik Seviyeleri

Bilinç kaybı çeşitli seviyelerde olabilir. Bu­nun sık sık değerlendirilip kaydedilmesi gereklidir.

1. Seviyede Bilinç Değişikliği: Kişi kolay uyarılabilir, uyarılara cevap verir.
2. Seviye, Letarji, Somnolans, Obduntasyon: Bu seviyede hastada yarı uykulu hal, küntlük, davranışlarda ağırlaşma vardır. Fakat has­talar genellikle uyarıya reaksiyon verirler.
3. Seviye, Stupor: Bu devrede fiziksel ve mental aktiviteler minimal­dir. Sözlü uyarılara cevap yetersizdir veya çok zor anlaşılır. Hasta canlı ışık, gürültülü ses veya ağrılı uyarana mimiklerle cevap verir.
4. Seviye, Hafif Koma veya Yarı Koma: Normal uyarılara cevap yoktur, fakat ağrılı uyarılara cevap alınabilir. Refleksler devam ede­bilir.
5. Seviye, Derin Koma: Derin bir duyarsızlık söz konusudur. Ekstre-miteler flasid (gevşek) ve hareketsizdir. Kas, tendon ve plantar ref­leks genellikle yoktur. Ağrılı uyaranlara cevap yoktur. İnkontinans vardır, pupillalar dilate veya konstrükte olabilir, kornea ve farengeal refleksler yoktur veya çok azdır.

Bilinçsiz Hasta Bakımı

Bilinçsiz hasta bakımında iki temel amaç vardır;
Normal yaşam aktivitelerini sürdürmek ve bunlara yardımcı olmak,
Hastayı, bilincine kavuştuğunda yaşamını engelleyecek komplikasyonlardan korumaktır.
Bilinçsiz hasta bakımında yapılması gerekenler şöyle sıralanabilir.

1 .Hava Yolları Açık Tutulmalı
Bu işlem beyin hastaları için özellikle önemlidir. Çünkü kan CO2 düzeyinin yükselmesi beyin damarlarının permeabilitesini arttırır ve vazodilatasyon yaparak beyin ödemini kolaylaştırır. Hava yollarının açık olması için gereken sıklıkta aspirasyon yapılır, airway, endotrakeal tüp takılabilir, trakeotomi açılabilir ve hastaya lateral pozisyon veya yarı oturur pozisyon verilebilir. Yarı oturur po­zisyon ile beyinden venöz drenaj sağlanarak, beyin ödemi önlenebilir. Nöroloji hastasında aspirasyon uygulama tekniği ve sıklığı çok önemlidir. Gereksiz yere sık sık ağızdan ve burundan yapılan aspi­rasyon kafa içi basıncını arttırabilir. Aspirasyon özellikle trakeotomi-den veya endotrakeal tüpten yapılıyorsa aseptik tekniğe uyularak yapılması, akciğer enfeksiyonlarını önlemek bakımından önemlidir.

Endotrakeal Aspirasyon

Aspirasyon; negatif basınç (emme ba­sıncı) kullanarak sekresyon, sıvı vb.nin dışarı alınması işlemidir. Endotrakeal tüp takılmış hastalar, sekresyonlarını kendi-kendilerine atamadıkları için; sekresyonlarını atmak, hava yollarının açıklığını sağlamak için aspirasyona gereksinim vardır. Hastanın aspirasyon gereksinimini gösteren bulgular şunlardır; Solunum hızında artma, Kalp hızında artma, Dispne, Hırıltılı/gürültülü solunum
Huzursuzluk
Suni hava yolu içinde sekresyonların görülmesi,
Akciğerler steteskop ile dinlendiğinde hırıltılı ses duyulması,
Ventilatörde yüksek basınç alarmı,
Siyanoz (geç bulgu),
Bu bulgulardan birinin ya da bir kaçının olması, hastanın aspiras-
yon gereksinimi olduğunu gösterir.

Endotrakeal Aspirasyon İçin Gerekli Malzemeler

steril aspiras-yon kateteri (yetişkinler için 12-14-16 nolu kateter), steril eldiven, aspiratör (yetişkinler için 80-120 mm Hg'ya ayarlı), steril su (kateteri yıkamak için), serum fizyolojik, ambu.

İşlemin Uygulanışı

Malzemeler hazırlamalı ve işlem hastaya açıklanmalıdır. Eğer mümkünse aspirasyon iki kişi ile yapılmalıdır. Aspirasyonu yapan kişi steril eldiven giyip, kateterin sterilitesini bozmadan çalı­şır. İkinci kişi disposıbl eldiven giyip, hastayı ambu ile havalandıra­rak ve işlem sırasında hastanın tüpünü tutarak yardım eder. Eğer aspirasyonu tek kişi yapıyorsa, kateteri tutan el steril kalmalı ve kontamine olan diğer el hastayı ambu ile havalandırmak için kulla­nılmalıdır.
Aspirasyona başlamadan önce, hasta 5-6 kez ambu ile havalandı­rılarak oksijenlendirilmelidir.
Kateter, aspirasyon uygulanmadan güç kullanmadan endotrakeal tüp içine sokulur. Sonra aspirasyon uygulanır ve geri çekilirken ka­teter baş ve işaret parmağı arasında döndürülerek çıkarılmalıdır. Aspirasyon zamanı 10 saniyeyi geçmemelidir. Hasta ard-arda 4 defadan fazla aspire edilmemelidir. Aspirasyonlar arasında çıkarılan kateter steril sudan geçirilmeli. Aspirasyonlar arasında ve aspirasyonlar bitiminde hasta ambu ile 5-6 kez havalandırılarak oksijenlendirilmelidir. Eğer sekresyonlar yapışkan, koyu ise endotrakeal tüp içine 3-5 cc serum fizyolojik verilip, ambu ile havalandırılıp, aspire edilmelidir. Aspirasyon süresince hastanın nabzı ya da monitörden kalp atım­ları izlenmelidir. Eğer kalp hızı dakikada 20 atımdan daha çok aza­lıyorsa ya da dakikada 40 atımdan çok artıyorsa ya da ekstrasistol-ler görülüyorsa işleme devam edilmez. Endotrakeal aspirasyon bitince ağız içi ve orofarenks aspire edilir.

Yaşam bulguları kontrol edilerek malzeme yerine kaldırılır. İşleme ilişkin ortaya çıkan değişiklik (kalp hızında artma, ekstra­sistol vb.) sekresyonun miktarı ve yoğunluğu kayıt edilir. Ayrıca bu hastalara sık ağız bakımı verilir ve 2 saatte bir endotra­keal tüpün kafinin inip-inmediği kontrol edilir ve hergün iç kanül de­ğiştirilir. Bunun yanısıra endotrakeal tüpün çevresine hergün cilt ba­kımı verilir.

Komplikasyonları; uygun şartlarda yapılmayan endotrakeal aspiras-yonun enfeksiyon, hipoksi, hipoksemi, trakeal travma, bradikardi, taşikardi, ekstrasistol, alveoler kollaps, kardiyak arrest ve ölüm gibi ciddi komplikasyonları vardır.
2. Yaşam belirtileri sık sık kontrol edilmeli ve kaydedilmelidir. Örne­ğin; nabzın azalması ve kan basıncının artması intrakranial basınç artmasını düşündürür. Bilinçsiz hastada ısı kontrolü rektal yolla ya­pılmalıdır.
3. Cilt rengi, ağız, burun ve kulak sekresyonu, inkontinans gözlen­meli ve kaydedilmelidir.
4. Bilinç düzeyi, ışık reaksiyonu ve pupilla büyüklüğü, ekstremitele-rin duyu ve motor cevabı sık sık kontrol edilmeli ve bulgular kayde­dilmelidir.
Hastaya çeşitli sorular sorularak bilinç durumu, el feneri ile karanlık ya da loş bir ortamda pupillaya ani ışık tutarak büyüyüp küçülmesi gözlenir. Normalde ışık tutulduğunda pupillaların büzülmesi, ışığı çekince genişlemesi gerekir. Bazı hastaların pupillalan normalde de eşit olmayabilir veya takma gözü olabilir. Doğru değerlendirme yapmak için bu durumu da bilmek gerekir.
5. Normal ve anormal refleksler değerlendirilir ve kaydedilir.
6. Bilinçsiz hastanın normal vücut temizliğini sürdürmek gerekir; ak­si halde bazı komplikasyonlar daha kolay gelişebilir. Bunun için günlük cilt temizliğinin yapılması gerekir. Göz bakımı özellikle önemlidir. Bilinçsiz hastaların gözleri açık kalabilir. Bu durum kor­nea kuruluklarına ve ülserlerine ve hatta körlüklerine neden olabilir, bunun için gözlere hergün serum fizyolojik ile irigasyon uygulanır, göz çevresi silinir ve hafif yağlandıktan sonra göz kapakları nemli bir spanç ile kapatılır. Bilinçsiz hastanın burun mukozası kurur ve tıkanabilir; temizlenip yağlanması gerekir. Ayrıca odanın nemlendirilmesi üst solunum yolları için özellikle yararlıdır. Kafa travması ge­çiren hastanın burun ve kulağından BOS sızabilir veya kan gelebilir bu durumda doktor istemi olmaksızın burun ve kulak temizlenmez.
Kulak ve burundan olabilecek bu tür akıntıların hemşire gözlem ka­ğıdına kaydedilmesi ve hastanın sırtüstü yatırılması gereklidir. Bilinçsiz hasta ağızdan soluk alıp verdiği ve ağızdan beslenmediği için ağız kuruluğu olur. Bu nedenle her iki saatte bir ağız bakımı ya­pılmalıdır. Aksi halde bilinçsiz hastanın ağzında kolaylıkla enfeksi­yonlar gelişir hatta bu enfeksiyon alt solunum yollarına inebilir (örn; moniliazis).
7. Bilinçsiz hastada, devamlı yatan hastada gelişebilecek tüm komplikasyonlar gelişebilir, bu nedenle ilgili önlemlerin alınması ge­rekir. Bu bilgiler için Devamlı Yatan Hasta bakımı bölümüne bakı­nız. Bilinçsiz hastada özellikle adele atrofisi ve kontraktürler daha kolay gelişebilmektedir.
8. Hastanın beslenmesinin devamlılığının sağlanması gerekir. Bi­linçsiz hasta en fazla 2-3 gün IV yolla beslenir. Bilinçsizlik devam ediyorsa, yutma refleksi yoksa Nazogastik (NG) yol ile beslenmeye geçilmelidir. NG yolla beslenmede şu noktalar önemlidir.
Her beslenmede tüpün yerinde olup olmadığının kontrolü gereklidir. Beslenme sırasında başın yükseltilmesi gereklidir. Gavaj sıvısı çok sıcak veya soğuk olmamalıdır. Gavaj sıvısı tüm besin öğelerini içermelidir. Beslenmeden sonra bı. miktar sıvı verilerek NG tüp temizlenmelidir. Besleme sıklığı ve gavaj sıvısının miktarı hastanın yaşına ve du­rumuna göre planlanır. Verilen sıvı miktarı ve defekasyon miktarı kaydedilir.
9. Bilinçsiz hastanın eliminasyonunun sağlanması gerekir.

Bu hastalarda sıklıkla üriner ve fekal inkontinans olabilir. Inkonti-nansı olan hastalarda böbrek taşı ve enfeksiyonu daha kolay oluşur bu nedenle enfeksiyondan koruma özellikle önemlidir. Üriner inkon-tinansı olan hastanın mesanesinin düzenli boşalması önemlidir, bu­nun için tidal drenaj sistemi uygulanabilir.

Düzenli bir bağırsak boşaltım programı uygulanmalıdır. Bunun için her gün sabah orta derecede etkili bir laksatif veya iç sfinktere gli­serin suppozituar yerleştirmek veya sakıncası yoksa günde 3.000 cc ve sabahları kuru erik hoşafı, bağırsak inkontinansı olan hastada düzenli boşaltım sağlamada yardımcı olur.

Norolojik Hastaliklar Anasayfa

Bilinçsiz Hasta ve Hemşirelik Bakımı

Kafa İçi Basıncı Artma Sendromu (KİBAS)

Serebrovasküler Hastalıklar (CVA/SVO)

Menenjit Hastalığı

Merkezi Sinir Sistemi Tüberkülozu

Herpes Zoster

Nörosifiliz

Ensefalit

Guillain Barre (Landry Felci)

Myastenia Gravis Hastalığı

Parkinson Hastalığı

Multipl Skleroz (Dissemine Skleroz veya MS)

Epilepsi

Alzheimer Hastalığı

Demans

Kas ve Eklem Hastaliklari Korunma

Kas ve Eklem Hastalıklarından Korunma

Çoğunun nedeni tam olarak bilinmediği halde; kas ve eklem hasta­lıklarından korunma konusunda bazı temel ilkeler vardır. Hemşire, bu koruyucu ilkeleri iyi bilmeli ve çevresindekilere öğretmeli, onların istendik davranış kazanmasını sağlamalıdır. Kas, iskelet sistemi ve bağ dokusu hastalıklarından korunmak için öncelikle, iyi sağlık alışkanlıklarının kazanılması gerekmektedir. Bu­nun için hemşire çevresindeki kişilere; Yeterli-dengeli ve düzenli beslenme, Yeterli dinlenme ve yeterli uyuma,
Yaşa ve genel sağlık durumuna uygun düzenli eksersiz ve hare­ket programlarını uygulama,
Gerek iş ve çalışma ortamı, gerekse eksersiz programlarında vü­cut mekaniğini iyi kullanma,
Kişisel hijyeni sağlama ve enfeksiyonlardan korunma, Streslerden uzak kalabilme,
Periyodik sağlık kontrolleri yaptırma, özellikle ailesinde kalıtımsal bir romatizmal hastalık öyküsü olduğunda bu konuda daha duyarlı olma.

Sağlıklı, güvenli bir çevre sağlama, kemiğe ve ekleme zarar vere­cek fiziksel travmalardan olabildiğince kaçınma, Edinilen sağlıklı davranışların tümünü çocukluktan başlayarak ak­satmadan sürdürme gibi sağlık alışkanlıkları kazandırmalıdır. Hemşire; ayrıca çevresinde kas iskelek ve bağ dokusu hastalıkla­rına yönelik koruyucu ve bilgilendirici görevini yerine getirebilmek için, kendisi de romatizmal hastalıkların nedenlerini, klinik belirtileri­ni, bulgularını, artrit özelliklerini bilmeli, bu konuda ayrıntılı bilgi biri­kimine ulaşmalıdır.

Kas ve Bagdokusu Hastaliklari

Diğer Kas İskelet Sistemi ve Bağ Dokusu Hastalıkları

Romatolojik hastalıklar kapsamında görülen; kas-iskelet ve bağ do­kusunu ilgilendiren diğer hastalıklar ise şunlardır;
Psöriyatik Artrit: Psoriyazis (sedef hastalığı) ile birlikte artrit, si-novit, spondilit yapan bir hastalıktır.

Reiter-Sendromu: Artrit, üretrit, konjonktivit, ağız ülserasyonları ve dermatit yapan bir romatizmal hastalıktır.

Enteropatik Artrit: Ülseratif kolit, Crohn hastalığı gibi bağırsak hastalıkları ile birlikte enflamatuvar poliartrit ve eklem bozukluğu yapan bir romatolojik hastalıktır.

Piyojenik Artrit: Virüs, bakteri, fungus enfeksiyonları ile eklem si-novyasında enflamasyon yapan, akut ve kronik olabilen bir artrit tü­rüdür.

Bakteriyel Artrit: Sinowyal dokunun bakterilerle, örneğin strepto­koklarla ciddi enflamasyonu sonucu gelişen artrittir.

Tüberküloz Artriti: Daha çok diz, kalça gibi büyük eklemlerde gö­rülen tüberküloza bağlı gelişen artrittir.

Paget's Hastalığı: Osteitis deformans da denilen kronik enflama­tuvar bir kemik hastalığıdır.

Osteomyelit: Özellikle kemiğin açık yara ve kırıklarından sonra meydana gelen, daha çok da bakteriyel kökenli olan kemik enfeksi­yonlarıdır.

Osteomalasi: D vitamini alımında eksiklik ya da D vitamini meta­bolizma bozukluğu sonucu gelişen kemik hastalığıdır.

Nörojenik Artropatiler: Merkezi sinir sistemi ve periferik sinir sis­temi harabiyeti, diyabetik nöropati nedeni ile gelişen ağrısız defor-miteli eklem yakınmaları yapan bir hastalıktır. Bursit: Daha çok omuz, diz, dirsek gibi büyük eklemlerdeki bursa boşluklarının iltihaplanması sonucu oluşan hastalıktır.

Tenosinovit: Daha çok radius, ulna kemiklerinde görülen kemiklerdeki tendonun iltihaplanması ile karakterize bir hastalıktır.

Poliarteritis Nodosa Nedir

Poliarteritis Nodosa

Periarteritis Nodasa, panarteritis nodosa adları ile bilinen poliarteri-tis nodosa; çeşitli organların küçük ve orta çapta damarlarının nekrotizan arteriti (damar iltihabı) ile karakterize bir immün kompleks hastalığıdır. Hastalık yaşlılarda ve erkeklerde daha çok görülür.

Belirtileri ve Bulgular

Hastalık arterit yaptığı organa göre belirti ve bulgu verir. Böbrek tutulumunda; hematüri, proteinüri, hipertansiyon ileri dö­nemde üremi,
Kalp tutulumunda; iskemi, enfarktüs, hipertansiyon, konjestif kalp yetmezliği, miyokardit
Merkezi sinir sistemi tutulumunda; bayılmalar hemiparezi, periferik nöropati,
Deride ülserasyonlar, hemorajik nekrozlar ve gangrenöz deri deği­şiklikleri,
Gezici kas ve eklem ağrıları,
Genel olarak da yüksek ateş, kilo kaybı, bazen hipotansiyon, me-zanter arter tutulumu nedeni ile akut batın sendromu görülebilir.

Poliarteritis Nodosa Tanısı

Laboratuvar incelemeleri (kan sedimentasyon hızında artma, lökosit ve trombosit sayısında artma, idrar bulguları,; proteinüri hematüri), Biyopsi incelemeleri (kas, deri, böbrek hatta sinir biyopsilerinde nekrotizan arterite ait değişiklikler) ile koyulur. Olguların yarısından çoğunda viral hepatit B antijeni veya antikoru pozitifliği de vardır.

Poliarteritis Nodosa Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

Poliarteritis nodosa tedavisinde en etkili ilaç grubu kortikosteroidler-dir. Başlangıçta yüksek dozda hastalığın genel belirtileri düzeltilir, hastanın durumu iyileştikçe ilacın dozu yavaş yavaş azaltılarak ke­silir. Poliarteritis nodosa, etkilediği organa göre çeşitli yakınma ve belirtiler verdiği için, hemşirelik bakımı da buna bağlı olarak deği­şiklik gösterir. Örneğin bazı hastalar böbrek hastası gibi bakım ge­rektirirken, bazı hastalar da kalp ve akciğer hastası olarak öne çı­karlar. Bu açıdan hemşirelik bakımında temel ilke; poliarteritis no-dosalı hastanın her organının olaydan etkilenebileceğini düşüne­rek, çok dikkatli olmak, hastadaki belirti ve bulguları iyi izlemek ve değişiklikleri zaman geçirmeden hekime haber vermektir. Bu arada, kortikosteroidlerin özellikle yüksek dozlarda kullanımlarında ciddi yan etkileri olduğu, bunların iyi gözlenmesi ve ilacın kesinlikle hasta tok iken, süt ve antiasitle verilmesi gereği de unutulmamalıdır.

Kas Hastaligi Kas Distrofisi

Kas Distrofisi

Müsküler distrofi olarak da adlandırılan bu hastalık, genetik geçiş gös­teren bir kas hastalığıdır. Hastalık küçük yaşlarda başlar, kronik iler­leyici bir seyir göstererek 15-20 yaşlarında önemli kalp-akciğer sorun­ları ile ciddi bir prognoza girer.

Kas Distrofi Belirtileri ve Bulgular

Kas distrofilerinin ilk belirtileri küçük yaşlarda başlar. Bacak kasları zayıflığı, çabuk yorulma, Merdiven çıkarken zorlanmalar olur. Hasta 10 yaş dolaylarında tekerlekli sandalyeye bağımlı olur. Daha ileri yaşlarda kalp-akciğer kasları etkilenerek önemli kompli-kasyonlarla hasta kaybedilir.
Bazen de sadece göz kaslarında güçsüzlük ve göz kapağında düşme (pitozis) ile kendini gösteren "oküler miyopati" olarak adlan­dırılan şekli ile ortaya çıkar. Bu olgularda, göze yakın yüz ve omuz kaslarında da güçsüzlükler olur.

Tanı

Kas distrofilerinde tanı;
Kas enzimlerinin (SGOT-SGPT) incelenmesi,
Serum kreatinin Fosfokinaz (CPK) incelemesi,
Elektromyografi (EMG) çekilmesi,
Kas biyopsisi yapılması ile konur. (Bakınız Tanı İşlemleri)

Kas Distrofileri Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

Spesifik bir tedavisi yoktur. Genellikle kortikosteroidlerden ve has­tayı rahatlatacak semptomatik tedavi ilkelerinden yararlanılır. Kas distrofilerinde yürütülecek bakım girişimleri hemşire, rehabili­tasyon uzmanı, hasta ve ailesi arasında tam bir işbirliği ve uyum gerektirir. Bu doğrultuda;
Hastanın günlük yaşam aktivitelerini ve hijyenini sürdürmesine yardım edilir.
Hastanın kaslarını güçlendirici aktif-pasif eksersizleri içeren dü­zenli bir program uygulanır.
Bu çalışmalarda özellikle aile, hastaya fiziksel ve psikolojik destek olmak açısından bilinçlendirilir.
Hastayı aktive edecek ve streslerinden uzaklaştıracak uğraş teda­vileri (okuma-yüzme-müzik dinleme gibi) hazırlanır. Hastanın aldığı ilaçların (özellikle kortizonlar) yan etkilerinden ko­runması sağlanır.

Kas Sistemi Hastaliklari

Kas Sistemi Hastalıkları; Dermatomiyosit Polimiyozi

Dermatomiyosit, diğer adı ile polimiyozit, çizgili kasların enflamatuvar bir hastalığıdır. Her yaşta görülebilen hastalık daha çok kadınlarda ortaya çıkmaktadır. Nedeni tam olarak bilinmeyen hastalığın oluşu­munda viral ve otoimmün etkenlerin sorumlu olduğu öne sürülmekte­dir.

Belirti ve Bulgular

1. Kas Belirtileri
Hastalığın temel belirtisi ekstremitelerin proksimalini tutan kas güç­süzlüğüdür. Özellikle bu yakınma merdiven çıkma, yük kaldırma gibi eforlarda daha da belirginleşir. Bunun yanında; Solunum kasları enflamasyonuna bağlı olarak solunum bozuklukları, Özefagus kaslarının tutulmasına bağlı olarak yutma güçlüğü, Larenks kaslarının tutulmasına bağlı ses kısıklığı (disfoni) olur.

2. Deri Belirtileri
Deride mor-kırmızımsı eritem,
Deride ödem,
Tırnak çevresinde eritemli lezyonlar,

3. Laboratuvar Bulguları
Serum kreatinin fosfokinaz yükselmiştir.
SGOT yükselmiştir (Bakınız tanı işlemleri)
EMG de hastalığa özgü tipik kas değişikliği belirtileri görülür.

Dermatomiyosit Polimiyozi Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

Akut dönemde kortikoterapi (Prednison)
Semptomatik ve destekleyici (ağrı gideren, kas gevşeten ilaçlar) te­davi,
Akut dönemde yatak istirahati,
Ekstremitelerdeki kontraktür ve deformitelerin önlenmesi için uygun şekilde atel uygulamaları Dermatomiyositli hastaya bakım veren hemşire; Hastanın, tedavide kullanılan ilaçların yan etkilerinden korunmasına, Hastanın dinlenmesine,
Gelişebilecek komplikasyonlar açısından hastanın dikkatle gözlen­mesine ilişkin hemşirelik uygulamalarına özen gösterilmelidir.

Behçet Hastaligi Tedavisi

Behçet Hastalığı Nedir

İlk kez 1937yılında Dr. Hulusi Behçet tarafından tanımlanan Behçet hastalığı; kronik artrit, oral ve genital ülserasyonlar ve göz inflamas-yonları ile karakterize sistemik romatolojik bir hastalıktır. Nedeni tam olarak bilinmeyen hastalığın oto immün kökenli olduğu düşünülmekte ancak virüslerin de etkili olduğu öne sürülmektedir. Hastalık 30-40 yaşlarında ve erkeklerde daha sık görülür.

Behçet Hastalığı Belirtileri ve Bulgular

1. Majör Belirtiler
Genital ülserasyonlar,
Ağızda aftöz ülserasyonlar,
Göz belirtileri (uvea ve irisin iltihabı)
Deri lezyonları (yüzey tromboflebit, eritemli püstüllü deri lezyonları),

2. Minör Belirtiler
Kronik seyirli artrit,
Gastrointestinal yakınmalar,
Damar tıkanmaları, anevrizma gibi vasküler lezyonlar,
Çeşitli merkezi sinir sistemi değişiklikleri,

3. Laboratuvar Bulguları
Kan sedimentasyon hızında ve lökosit sayısında artma gibi nonspe-sifik enflamasyon belirtileri, HLA-B5 antijen pozitifliği,

Behçet Hastalığı Tedavi ve Bakım

Behçet hastalığının kendine özgü bir tedavi yöntemi bilinmemekte­dir. Bu nedenle tedavide kortikosteroidler ve ağır olgularda sitostatiklerden yararlanılır.
Behçet hastasının bakımında ise hemşire; Hastanın tedaviye uyumunu . İlaçların yan etkilerinin önlenmesini Hastanın hijyenine ve püstüllü lezyonlarına tedavi edici ve enfeksi­yonlardan koruyucu bakım vermeye dikkat etmeyi sürdürmelidir.

Osteoartrit Nedir

Osteoartrit Nedir

Osteoartrit; dejeneratif eklem hastalığı, osteoartroz olarak da adlandı­rılan, genellikle kireçlenme olarak bilinen kronik, dejeneratif bir eklem hastalığıdır. Hastalık daha çok ağırlık taşıyan eklemlerde ve 50-70 yaş grubu kadınlarda görülür.

Osteoartriti Nedenleri

Osteoartrozun nedeni tam olarak bilinmemekle beraber oluşumunda;
Yaşlanmanın,
Hereditenin,
Şişmanlığın,
Travmaların etkisi olduğu öne sürülmektedir.

Osteoartrit Belirtileri ve Bulgular

Artrit: Daha çok el ve ayakların küçük eklemleri (interfalangial ve metakarpofalangial eklemler) ile kalça, diz ve omurga gibi ağırlık taşı­yan eklemlerde ağrı ve girintili-çıkıntılı kemik oluşumlar, şekil bozuklu­ğu, Eklemlerde hareket kısıtlılığı, kontraktür ve ekleme yakın kaslarda
spazm,
Kemik ve eklemlerdeki ağrı ve hareket kısıtlılığının özellikle sabahla­rı fazla olması, hareket edince azalması, ancak fazla hareketle yeni­den ağrıların başlaması ve bütün bu yakınmaların nemli havalarda
artması,
Enfeksiyon ve enflamasyon bulgularının olmaması,
Röntgen filmlerinde, eklem mesafesinin daralması ve kemik dikenleri
(osteofit),
Laboratuvar analizlerinde genellikle sedimentasyon hızının, lökosit sayısının normal oluşu ve Romatoid Faktör (-) negatifliği; tanı koydu-rucu belirti ve bulgulardır.

Osteoartrit Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

1. İlaç Tedavisi

Analjezikler (Aspirin)
Antienflamatuvarlar (Naprosin)
Kas gevşeticiler (Kuilil) gibi ilaçlar verilir.
Eklem arasına kortizon enjeksiyonu da yapılabilir.

2. Fizik Tedavi
Lokal ısı uygulamasını,
Eklemi bir süre hareketsizleştirmeyi,
Destekli pasif eksersizleri,
Ağrılar hafifledikçe arttırılan aktif eksersizleri içerir.

3.Dinlenme - İstirahat
Yeterli uyku sağlanmalı,
Hasta ekleme aşırı yüklenmekten ve aşırı kullanımdan kaçınmalı,
Kemik-eklem travmalarından (çarpma-vurma) korunmalı,
Günlük aktiviteler arasında yeterli dinlenme sağlanmalıdır.

4. Beslenme
Ekleme (özellikle diz-kalça osteoartritlerinde) binen yükü azaltmak için şişmanlıktan kaçınmaya dikkat etmek gerekir. Bunun için; Yaşa ve boya uygun kiloyu korumak amacı ile karbonhidratların kı­sıtlı olduğu, vitamin, mineral ve uygun kalori içerikli, yeterli ve den­geli beslenmeye dikkat edilmelidir.

5. Cerrahi Tedavi
Kemik ve eklemlerdeki şekil bozukluklarını, Şekil bozuklukları nedeni ile kemikler arasında oluşan boy ve hare­ket farklılıklarını,
Eklem yüzeylerindeki aşırı dejenerasyonu düzeltmek için ortopedik cerrahi yararlı olabilir.
Osteoartritli olgularda genel olarak romatoid artrite benzeyen hemşi­relik bakımı;
Hastayı ilaçların yan etkilerinden korumayı, eklem arasına kortizon enjeksiyonu gibi özel işlem gerektiren tedavilerde hekim ile tam bir ekip çalışması ve aseptik koşullara uygun hemşirelik bakımını, Fizik tedavi uygulamalarında, hastaya destek olmayı, hareketlerin­de ağrı duymasını önlemek için gerekli yardımı yapmayı, Hastanın tedaviye, hareket programına, diyet ve dinlenme prog­ramlarına uyumunun sağlanmasını içerir.

Akut Eklem Romatizması

Akut Eklem Romatizması

Akut eklem romatizması ya da diğer adı ile romatizmal ateş; başta kalp olmak üzere, çeşitli organları etkileyebilen bir bağ dokusu has­talığıdır. Bakteriyolojik kökenlidir. A grubu Beta hemolitik strepto­kokların yaptığı bir üst solunum yolu enfeksiyonundan sonra, oto immun reaksiyonlarla ortaya çıkar. Hastalık daha çok 5-15 yaş gru­bu çocuklarda görülür.

Belirti ve Bulgular

1. Majör Belirtiler;
Artrit: En çok diz ve ayak bileği ekleminde çok şiddetli ağrı yapan, bunun yanı sıra artritin tüm belirtilerini (eklemde sıcaklık-kızarıklık-şışlik) de gösteren, gezici nitelikte artrit söz konusudur Yani ayak bileğinde görülen artrit, 3-5 gün içinde dirsekte, 3-5 gün sonra da el bileğinde görülür. Akut eklem romatizması artriti eklemde şekil bo­zukluğu (deformite) yapmaz.

Kardit: Hastalık miyokardı etkileyerek miyokardit, endokardı etkile­yerek endokardit, perikardı etkileyerek perikardit; bazen de bu üç ta­bakayı birden etkileyerek pankardit yapabilir. Eğer kalp tutulumu er­ken ve uygun tedavi edilmezse ciddi kalıcı kalp hastalıkları (valvulit, mitral stenoz, mitral yetmezlik, Aort stenozu veya aort yetmezliği) ge­lişir.

Korea: Akut eklem romatizması olmuş çocukların çoğunda, ekstra pramidal sistem tutulumu ve bazal gangliyonların etkilenmesi sonu­cu, özellikle üst ekstremitelerde dans eder gibi istemsiz hareketler or­taya çıkar. Bu hareketlere korea denir.

Eritema Marginatum: Akut eklem romatizmasında bir başka önemli belirti; karında ve eksremitelerin vücuda yakın bölümlerinde kırmızı döküntüler (eritema marginatum) olmasıdır.
Deri altı nodülleri: Deride sert ağrısız kabarık nodüllerdir. Ancak, çok küçük (3 yaş altında) çocuklar ile yetişkin akut eklem romatizma­sı olgularında görülmez.

2. Minör Belirtiler

Laboratuvar bulguları: Akut eklem romatizmasında genellikle; Kan sendimantasyon hızı yüksektir. Lökositler artmıştır. ASO yüksektir (Bakınız Tanı işlemleri) EKG de P-R mesafesi uzamıştır. Diğer belirtiler,
Karın ağrısı. Burun kanaması (Epistaksis) 37-39 °C arasında yüksek ateş .Terleme gibi belirtilerdir.

Akut Eklem Romatizması Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

1. İlaç Tedavisi

Antibiyotikler (Penisilin ve Sulfonamid) başlangıçta streptokokları ortadan kaldırmak için 1 hafta -10 gün sürekli tedavi, daha sonra ye­ni streptokok enfeksiyonu ataklarını önlemek için koruyucu olarak 20 günde veya ayda bir (depo penisilin) antibiyotik uygulaması, Salisilatlar (Aspirin) eklemdeki ağrı, ateş ve enflamasyonu gidermek için başlangıçta (1-2 hafta) yüksek dozda, giderek dozu azaltarak uzunca bir süre (1 -1,5 ay) verilir.
Kortikosteroidler (Prednison) karditli ağır olgularda, kalbe ait belirti­leri gidermek amacı ile başlangıçta (1-2 hafta) yüksek dozda verilir, giderek doz azaltılarak yavaş yavaş ilaç kesilir.

2. Yatak istirahati
Akut eklem romatizmasında, kalbin yükünü azaltmak ve metabolik gereksinimleri en aza indirmek için hasta kesin yatak istirahatine alınmalıdır. Ancak; beden ısısı, kan sedimentasyon hızı, nabız sayısı normal düzeylere geldiğinde ve EKG de belirgin kalp hasarı bulguları yoksa hastanın dolaşmasına ve kişisel bakımını kendisinin yapması­na izin verilir.

3. Beslenme
Hastanın enfeksiyon ve yüksek ateşle baş edebilmesi için protein ve karbonhidrattan zengin yumuşak bir diyet uygulanmalıdır. Yüksek ateşe bağlı dehidratasyonu önlemek için bol sıvı verilmeli­dir.

Eğer ciddi bir kardit veya konjestif kalp yetmezliği belirtileri varsa, sodyum ve sıvıdan kısıtlı bir diyet programı hazırlanmalıdır. Akut eklem romatizmalı hastanın bakımını üstlenen hemşire, Hastanın kesinlikle yatarak istirahat etmesine, Özellikle kalp komplikasyonlarının erken tanı ve tedavisi için hasta­yı nabız, tansiyon arteriyel, solunum, aldığı çıkardığı sıvılar ve ödem açısından izlemeye,

Tedavide kullanılan ilaçların (aspirin-kortizon) önemli yan etkilerine, hatta antibiyotiklerin de allerjik reaksiyonlar yapabileceğini göz önün­de bulundurarak tüm ilaç uygulamalarında çok dikkatli olmaya, Hastayı yeni streptokok ataklarından korumak için, koruyucu prog­ram kapsamında başlatılan uzun süreli penisilin tedavisine; hastanın uyumunu sağlamaya ve penisilin allerjileri ve testleri konusunda bi­linçlendirmeye,

Hasta ve ailesini streptokok enfeksiyonlarından korunmanın önemi ve gereken koruyucu hijyenik önlemler açısından bilgilendirmeye dik­kat etmeli, bu konuda gereken hemşirelik bakımını planlı bir şekilde sürdürmelidir.

Skleroderma Hastaligi Tedavisi

Skleroderma Hastalığı

Derinin sertleşmesi ile karakterize olan ve çoğunlukla gençlerde ve özellikle de kadınlarda görülen bir hastalıktır. İlerleyici ve sistemik ol­duğu için "Progresif Sistemik Skleroz" da denilen hastalığın nedeni tam olarak bilinememektedir.

Scleroderma Belirtileri ve Bulgular

Önceleri parmak ve ellerde başlayan giderek yaygınlaşan deri sert­leşmesi,
Daha çok ellerde görülen, soğukta ve streste ortaya çıkan solma, morarma, kızarma gibi deri renk değişiklikleri (Reyno fenomeni), Sabit yüz ifadesi; Yüz ve alın derisinin kalınlaşmasından dolayı hastanın ağzını açamaması, rahat gülümseyememesi ve mimik ya­pamaması sonucu yüzde donuk ve sabit bir ifade (mask face), Saç dökülmesi (Alopesi),
Özefagusun sertleşmesi sonucu yutma güçlüğü (disfaji), Ekstremitelerde, özellikle parmak damarlarında vazokonstrüksiyon sonucu yeterince oksijenlenememe, bu yüzden kolaylıkla açılan deri
lezyonları,
Organ tutulumu; Özellikle prognozu ciddi ve ağır klinik yakınmalarla
seyreden bağırsak, kalp ve böbrek tutulumu,

Tanı

Sklerodermanın klinik olarak en büyük laboratuvar bulgusu kan sedi­mentasyon hızında artmadır. Bunun yanı sıra tanı koymada romato-id faktör, Anti Nükleer Antikor incelemeleri ve deri biyopsisinden ya­rarlanılır.

Skleroderma Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

Etkili ve kesin bir tedavisi yoktur, ancak destek tedavi ile prognoz iyileştirilmeye çalışır. Sklerodermada tedavinin temel amacı, katı­laşmış, sertleşmiş, bağ dokusunu ve deriyi yumuşatmak, gevşet­mektir. Bu amaçla;
İlaç Tedavisi (Kortikosteroidler, D-Penicillamin-Kolşisin) Eksersiz programları uygulanır. Hemşire; bakımını üstlendiği sklerodermalı hastada; Düzenli ve sürekli eksersiz programları ile eklem, kas ve deride kalıcı kontraktürlerin oluşmasını önlemeye, En az günde iki kez (sabah ve öğleden sonra) planlanan dinlenme periyodları ile istirahatin sağlanmasına,
Reyno fenomeni ve özellikle periferik ekstremite yaralanmalarını önlemek için hastanın iyi giyinmesine, soğuk ve travmalara maruz kalmamasına,
Yutma güçlüğü nedeni ile rahat beslenemeyen hastanın uygun, yeterli-dengeli ve rahat beslenmesine,
Bağırsak ve böbrek tutulumunu dikkate alarak boşaltım sisteminin ve giren-çıkan sıvı miktarının izlenmesine,
İlaçların (Aspirin-Prednison)ciddi yan etkilerinden hastanın korun­masına dikkat etmelidir.

Sistemik Lupus Eritematosus

Sistemik Lupus Eritematosus

Bağ dokusunun yaygın enflamasyonu ile karakterize tüm organların damar ve bağ dokularında kimyasal ve yapısal değişiklikler yapan ciddi, sistemik bir hastalıktır. Nedeni kesin olarak bilinmemekle bir­likte, daha çok immünolojik olduğu düşünülmektedir. Hastalık; genç kadınlarda daha sık görülmektedir.

Belirti ve Bulgular

Yüzde kelebek şeklinde (burundan yanaklara doğru) kırmızı eri-temli bir döküntü.
Yaygın ya da yer yer saç dökülmesi (Alopesi), Vücudun değişik yerlerinde yuvarlak (diskoid) deri döküntüleri, Ağızda özellikle yumuşak damakta ülserasyonlar, Güneş ışınlarına hassasiyet (fotosensitivite), Çoğunlukla soğukta ya da stresle ortaya çıkan ve özellikle perife-rik ekstremitelerde, örneğin; ellerde görülen solma, morarma, kızar­ma gibi değişiklikler (Reyno fenomeni),
Artrit; özellikle deformitesiz yani şekil bozukluğu olmadan ağrının ön planda olduğu eklem yakınmaları,
Hematolojik bulgular; Çoğunlukla pansitopeni yani, hem eritrosit­lerde, hem lökositlerde, hem de trombositlerde azalma olması, Seroz doku tutulumu; Seroz zarları olan dokularda iltihaplanma (örneğin; plevrit, perikardit gibi)
Böbrek tutulumu; Ciddi böbrek komplikasyonları (örneğin; nefrotik sendrom gibi) Sinir sistemi tutulumu; Merkezi sinir sistemini tutarak lupus psikozu ve epilepsiye benzer konvülsiyonlar
Diğer belirtiler; Zayıflık, halsizlik, iştahsızlık, beden ısısında artma
Laboratuvar Bulguları;
Kan sedimentasyon hızında yükselme
Kanda LE hücresi ve ANA pozitiflliği
Sitiliz testlerinde yalancı pozitiflik

Tanı

Sistemik lupus eritematosus'da tanı; ayrıntılı fizik muayene, anam-nez ve laboratuvar incelemeleri (kan analizleri-eritrosit-lökosit, sedi­mentasyon hızı, kanda LE hücresi aranması ve ANA testi, tanıyı destekleyici sitiliz testleri) ile gerektiğinde iç organ (örneğin böbrek biyopsisi) ve deri biyopsileri yapılarak tanı konur.

Sistemik Lupus Eritematosus Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

1. İlaç Tedavisi;

Asetil Salisilik asit grubu (Aspirin) özellikle hastalığın ciddi siste­mik belirtileri yoksa, deri belirtileri ve artrit yakınmaları ön planda ise uygulanır.
Kortikosteroid grubu (Prednison): Özellikle sistemik belirtileri ve iç organ tutulumları şiddetli ise uygulanır.
İmmünosupresif ilaçlar (Imuran) Kortikoterapiden yanıt alınama­yan ciddi olgularda başlanır.
Sistemik lupus eritematosus ciddi, sistemik, prognozu oldukça kötü bir hastalıktır. Bu açıdan hemşirenin; Hastayı iyi izlemesi, değişiklikleri kaydetmesi, İlaç tedavisini aksatmadan ve doğru ve bir şekilde sürdürmesi ve ilaç yan etkilerinin kontrolü, Hastanın istirahat etmesini sağlaması,
Hastayı enfeksiyonlardan ve güneş ışınlarından koruması ve bu konuda bilinçlendirmesi,
Hastanın fizik ve emosyonel streslerden uzak kalmasına dikkat et­mesi,
Hastanın vitamin ve kalori açısından yeterli ve dengeli beslenmesini sağlaması,
Hastayı, hastalığı ve tedavisi açısından bilgilendirmesi ve psikolo­jik destek sağlanması çok önemlidir.

Gut Hastalığı Belirtileri ve Tedavisi

Gut Hastalığı Nedir

Gut; tekrarlayan akut artritlerle seyreden kronik, metabolik, kalıtım­sal bir hastalıktır. Genellikle 40-50 yaşın üstünde ve çoğunlukla da erkeklerde görülür.

Nedenleri

Protein metabolizmasının bozulması ve yüksek proteinli diyet alı­mı,
Ürik asit artışı (hiperürisemi) yapan kronik kurşun zehirlenmesi, gebelik toksemisi, kronik açlık gibi nedenler. Genetik yatkınlık,
Şişmanlık (Obesite), hiperlipidemi, hipertansiyon, Kronik alkolizm

Gut Hastalığı Belirtileri ve Bulgular

Özellikle geceleri çok şiddetli ağrı yapan ayak baş parmağı artriti (bazen bu durum, ayak bilekleri, diz, parmak eklemleri, el, bilek ve dirseklerde de görülür).
Deri altında ürat ve sodyum tuzlarının birikimi nedeni ile kabarık­lıklar (deri altı tofüsleri)
Kanda % 7 mgr'ın üstünde ürik asit yüksekliği, İlerlemiş gutlu olgularda böbrektaşı (nefrolitiyazis) ve renal yet­mezlik olasılığı

Gut Hastalığı Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

1. İlaç Tedavisi
Antienflamatuvar ilaçlar (örn; Kolşisin, Butazolidin, Indocid gibi)
özellikle akut dönemde kullanılırlar.
Ürik asit yapımını azaltıcı, atılımını arttırıcı ilaçlar (örn; Allopurinol)
2. İstirahat ve Fizik Tedavi
- Gut artriti olan hasta akut dönemde kesin yatak istirahatinde din­lenmelidir. Hasta daha sonra fizik tedaviden de yarar görebilir.
3. Beslenme Düzenlemeleri
Pürinli yiyecekler (böbrek, karaciğer, sardalya, ançuez, dalak, be­yin gibi sakatat) verilmemelidir. Sebze ve meyve içerikli öğünler hazırlamalıdır. Bol su (günde 2-3 İt) verilmelidir.

Ağızdan sodyum bikarbonat (idrarı alkalileştirmek için) verilmelidir. Alkol ve alkollü içeceklerden kaçınılmalıdır. İlaçlar doğru şekilde verilmelidir, yan etkilerine karşı hasta gözlen­melidir.

Hastanın yatak istirahatine uyumu sağlanmalıdır. Hasta önerilen diyet programına uygun beslenmelidir. Ağrılı hastaya güvenli ve rahat edebileceği bir ortam ve psikolojik destek sağlanmalı, gerektiğinde sıcak soğuk uygulamalarla hasta rahatlatılmalıdır.
Hastaya hastalığının nedenleri ve tedavisine yönelik eğitim yapıl­malıdır.

Ankilozan Spondilit Hastaligi Tedavisi

İskelet Sistemi Hastalıkları ve Kas Hastalıkları

Ankilozan Spondilit Nedir


Ankilozan Spondilit; omurga eklemlerinin kronik iltihabi bir hastalığı dır. Genelikle 15-30 yaşlarında ve daha çok erkeklerde görülür. Hastalığın nedeni tam olarak bilinmemekte, ancak ortaya çıkışında kalıtımsal özelliklerin etkili olduğu öne sürülmektedir.

Ankilozan Spondilit Hastalığı Belirtileri ve Bulgular

Omurga ve sakroiliyak eklemlerdeki ankilozlaşmaya bağlı olarak sırt, bel ve boyun hareketlerinde kısıtlılık özellikle de sabah sertliği,
Özellikle geceleri hissedilen sırt, bel ve kalça ağrısı,
Topuk eklemindeki tendon iltihabı (asil tendiniti) ve dikensi kemik çıkıntı (epin kalkanei) nedeni ile topuk ağrısı,
Stemumda darlık nedeni ile toraksın genişleyememesi ve buna
bağlı olarak zorlu solunum, göğüste sıkıntı hissi
Aort yetmezliği,
Göz bulguları (genellikle tek taraflı akut iritis)

Tanı

Omurga ve sakroiliyak röntgen filmlerinde eklem bozuklukları, an-
kilozlaşma, daralma, sertleşme,
Kan sedimentasyon hızında yükselme,

Serumda C-reaktif protein pozitifliği
Serumda HLA-B27 antijen pozitifliği,
Genellikle normokrom normositer anemi,
Serumda Romatoid Faktör negatifliği tanı koydurucu özelliklerdir.

Ankilozan Spondilit Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

1. İlaç Tedavisi
Salisilatlar (Örn; Aspirin)
Non-steroid Antienflamatuvar ilaçlar (örn; Endol)
Ankilozan Spondilit tedavisine özgü ilaçlar (D-Penicillamine)

2. Hareket Tedavisi
Bel, boyun, kolumna vertebralis bölgelerine aktif-pasif hareketler, Sternumun gelişmesi için düzenli solunum eksersizleri yaptırılır.

3.Cerrahi Tedavi
Omurgada ciddi boyutlarda ankilozlaşma varsa, ilerleyici fleksiyon postürünü (öne eğilme pozisyonu) düzeltmek için ortopedik cerrahi uygulanır. Bu amaçla;
Ortopedik korse ve sırt destekleri ile hastanın pozisyonu düzeltil­meye çalışılır.
Hastaya ilaçlar düzenli verilmelidir.
Hasta ilaçların yan etkilerinden (özellikle aspirin ve kortizonlar) ko­runmalıdır.
Hastanın rahat edebileceği oturma ve yatma pozisyonları (hasta­nın katılımını sağlayarak) düzenlenmelidir.
Hastaya aktif-pasif hareketlerde hem öğretici, hem yardımcı ola­rak düzenli bir egzersiz programı sürdürülmelidir. Hasta hastalığı konusunda, bilgilendirilmeli ve gerektiğinde psiko­lojik destek sağlanmalıdır.

Juvenil Romatoid Artrit Tedavisi

Juvenil Romatoid Artrit

Stili hastalığı olarak da adlandırılan bu hastalık romatoid artritin adölesan ve gençlerde görülen şeklidir.

Belirtileri ve Bulgular

Hastalığın belirti ve bulguları, romatoid artrite benzemekle beraber, bu olgularda diğer belirtilere ek olarak sıklıkla lenfadenopati ve splenomegali görülür. Tanı için yapılan laboratuvar incemeleri ve laboratuvar sonuçları da romatoid artrite benzemektedir. (Bakınız; Romatoid Artrit Laboratuvar Bulguları)

Juvenil Romatoid Artrit Tedavi ve Bakım

Romatoid artritte uygulanan tedavi ve bakım ilkeleri, juvenil romato id artrit için de geçerlidir; ancak genç yaş grubu asetil salisilik asit ve kortikosteroidlere daha iyi tolerans gösterdiği için, bu ilaçlar te­davide daha yararlı olmaktadır. Hastalığın akut dönemi geçince, eklemlerde kalıcı deformite ve hareket kısıtlılığını önlemek için aktif-pasif eksersizler yaptırılır. Juvenil romatoid artritin prognozu ise erişkin romatoid artrite göre daha iyidir.

Romatoid Artrit ve Tedavisi

Kas ve İskelet Sistemi Hastalıkları

Romatoid Artrit Nedir


Bomatoid artrit bağ dokusu hastalıkları arasında en sık görülen, ne­deni tam olarak bilinmeyen özellikle el ve ayakların küçük eklemle­rini tutan kronik sistemik bir hastalıktır. Hastalık, özellikle eller, el bi­leği ve ayaklar gibi periferik eklemlerin sinovyal dokusunda enfla-masyonla başlar; eklemlerde hareket kısıtlılığı, ağrı ve kalıcı defor-miteler yapar. Kalıcı ve ilerleyici olan hastalık zamanla eklemlerin yanısıra değişik organları da etkiler. Romatoid artrit her yaşta ve her cinste görülmesine karşın genellikle 30-50 yaşlarında ve daha çok da kadınlarda görülür.

Nedenleri

Romatoid artritin nedeni tam olarak bilinmemekle beraber olabile­cek nedenler arasında; Otoimmün bozukluklar, Fiziksel ve emosyonel stresler, Doku yaralanmaları,
Mikroorganizmalara bağlı metabolik bozukluklar, Genetik yatkınlık gibi faktörler sayılmaktadır.

Romatoid Artrit Hastalığı Belirtileri ve Bulgular

1. Genel Belirtiler
Yorgunluk
Kilo kaybı
İştahsızlık
Başağrısı
Baş dönmesi
Be­den ısısında artma

2. Kemik ve Eklem Belirtileri
Eklemlerde (özellikle el ve ayak parmakları gibi küçük eklemlerde) ağrı, şekil bozukluğu (deformite) hareket kısıtlılığı, Yaklaşık 30 dakika süren belirgin sabah tutukluğu (eklemlerin sa­bahları katı ve esneksiz oluşu) Deri altı nodülleri (deride sert, ağrısız kabarıklıklar) Özellikle ellerde, soğuk havada, soğuk suda, renk değişiklikleri; solma, sararma, morarma (Reyno fenomeni)

3. Laboratuvar Bulguları
Romatoid Faktör (RF) pozitifliği,
C-reaktif protein (CRP) pozitifliği,
Kan sedimentasyon hızında yükselme,
Anemi (Eritrositopeni-lökopeni-trombositopeni),
Sinovyal sıvıda enflamatuvar değişiklikler,
Röntgende; kemik ve eklem bozukluğuna ilişkin görüntü ve bulgular

4. Kemik-Eklem Dışı Bulgular
Özellikle ilerlemiş Romatoid Artrit olgularında;
Perikardit. Pnömonitis
Vaskülit. Böbrek fonksiyon bozuklukları
Kalp kapak bozuklukları
Felty Sendromu (romatoid artrit+splenomegali ve lökopeni)

Romatoid Artrit Tedavisi ve Hemşirelik Bakımı

1. İlaç Tedavisi
Analjezik ve antipiretikler (Aspirin gibi) Nonsteroid antienflamatuar (Naprosin gibi) ilaçlar Immünosupresif ilaçlar (Cyclophosphamid gibi) Kortikosteroidler (Prednison gibi) Antiromatik ilaçlar
Bütün bu ilaçların dozları; hekim tarafından, hastanın kilosu, yaşı, genel sağlık durumu, romatoid artrit olgusunun şiddeti ve ilaçların yan etkileri göz önüne alınarak, her hasta için ayrı ayrı hesaplana­rak verilir.

2. Genel Tedavi
Fizik tedavi uygulamaları (ılık-sıcak uygulamalar parafin banyoları, eksersizler, ekleme uygun pozisyon vermek için splintler ve destek araçları)
Dinlenme ve istirahat (özellikle sert yatakta ve eklemlere uygun pozisyon verdirilerek istirahat)

Şişmanlıktan kaçınılması ve boya uygun vücut ağırlığının korun­ması için yeterli ve dengeli beslenme, Streslerden uzak, rahat bir ortam, gerekirse psikoterapi Hastanın hastalığına ve tedavisine ilişkin eğitim Cerrahi tedavi ilerlemiş romatoid artritli olgularda ankilozlanmış eklemin hareketliligini sağlayabilmek amacı ile;
Sinovektomi,. Osteotomi, . Artrodez . Tendon operasyonları, Protez eklem gibi ortopedik cerrahi yöntemlerine başvurulur. Romatoid artritli olgularda gerek tedavinin gerekse bakımın temel amacı; ağrıyı ve enflamasyonu gidermek, eklemin en üst düzeyde hareketliliğini sağlamak, sürdürmek, şekil bozukluklarını önlemek ya da varsa düzeltmeye çalışmaktır.

Romatoid Artrit İlaç Uygulamalarına İlişkin Hemşirelik Bakımı

Romatoid artrit tedavisinde kullanılan ilaçlar; özellikle gastrointesti-nal sistem yakınmaları (ağrı, yanma hissi, hatta kanamalar) başta olmak üzere birçok sistemi olumsuz etkileyen, önemli yan etkileri olan ilaçlardır. Asetil şahsilik asit, antienflamatuvar ilaçlar, kortikos-teroidler, altın bileşikleri ve immüno süpresifler bunların en önemli­leridir. Bu nedenle Romatoid artritli olguya bakım veren hemşire hastanın kullandığı ilaçların özelliğini ve yan etkilerini iyi bilmeli, hastayı iyi gözlemeli, değişiklikleri hekime hemen haber vermelidir.

İstirahate İlişkin Hemşirelik Bakımı

Romatoid artritli olgular akut dönemde tam yatak istirahatine alınır­lar. Bu dönemde hastanın yatağı sert olmalı, kum torbası, splint ve diğer aletlerle hastanın el ve ayaklarındaki içe bükülmeyi yani flek-siyon pozisyonda yapışıklıkları önlemek için eklemin olabildiğince açılması (ekstansiyon) ve gergin durması sağlanmalıdır. Akut dö­nem geçince eksersizlere başlanır; ancak romatoid artritli hastalar gündüz en azından 2-4 saat istirahat etmeli, her gün en az 2-3 kez de yarım saat süre ile prone pozisyonda yatmalıdır. Hasta herhangi bir pozisyon verdirme, oturma kaldırma işlemleri esnasında kesin­likle bileklerinden tutulmamalı, çekilmemeli, çabuk hareket etmeye zorlanmamalıdır. Olanak buldukça; (örneğin, hastanın laboratuvar için kan örneği ya da vital belirtileri alınacağı zaman) dirsek eklemi­nin açılması, ekstansiyon pozisyona gelmesi sağlanmalıdır. Bu po­zisyon dirsekteki yapışıklığı (kontraktür) ve hasarın azalmasına yar­dım veder.

DİKKAT

Romatoid Artritli hasta; Akut dönemde TAM yatak İSTİRAHATİNE alınır. Yatağı SERT olmalıdır. El-ayak eklemleri EKSTANSİYON'da olmalıdır. Her gün 2-3 saat prone pozisyonda yatmalıdır. Bileklerinden tutularak KALDIRILMAMALI, ÇEKİLMEMELİ,
ZORLANMAMALIDIR.

Beslenmeye İlişkin Hemşirelik Bakımı

Romatoid Artritli hastanın beslenmesi
Vitaminden zengin, Yeterli protein içerikli olmalıdır. Hasta şiş­mansa zayıflatılmalı, demir eksikliği anemisi varsa, diyet buna göre düzenlenmelidir.

Hasta Eğitimine İlişkin Hemşirelik Bakımı

Romatoid Artrit'in tedavi ve bakımında hastanın ve ailesinin eğitimi çok önemlidir. Bu amaçla;
Hastaya romatoid artritin nasıl bir hastalık olduğu ve nasıl kontrol altında tutulabileceği anlatılmalıdır.
Hastanın ailesine; tedavi ve bakımında ailenin katılımının ve des­teğinin rolü açıklanmalıdır.
Hasta ve ailesi ilaçların kullanımları, dozları ve yan etkileri konu­sunda bilgilendirilmelidir.
Hastanın; fizik tedavi gibi uzun süren tedavi aşamalarına aktif olarak katılımı sağlanmalıdır.
Hasta ve ailesine yeterli ve dengeli beslenmeye ilişkin öğretim yapılmalıdır.
Hasta tedaviden beklenen yararı bilmeli ve tedaviye uyumu sağ­lanmalıdır.

Kas ve İskelet Sistemi Hastaliklari Anasayfa

Romatoid Artrit

Juvenil Romatoid Artrit

Ankilozan Spondilit

Gut Hastalığı

Sistemik Lupus Eritematosus

Skleroderma Hastalığı

Akut Eklem Romatizması

Osteoartrit

Behçet Hastalığı

Dermatomiyosit Polimiyozi

Kas Distrofisi

Poliarteritis Nodosa

Diğer Kas İskelet Sistemi ve Bağ Dokusu Hastalıkları

Kas ve Eklem Hastalıklarından Korunma

Kas ve İskelet Sistemi Hastalıkları Hemşirelik Bakımı

Hemodiyaliz Nedir

Hemodiyaliz Nedir

Hemodiyaliz, hastadan alınan kanın hemodiyaliz makinesinden ge­çirilerek metabolik artıklardan temizlenmesi ve yeniden hastaya ve­rilmesi işlemidir.

Hemodiyalizde yarı geçirgen zar, koil adı verilen yapay bir zardır. Kanda yüksek olan artık madde ve elektrolitler, bu zardan diyaliz sıvısına geçer. Hemodiyalizde makinaya yeterli kan akımını sağla­yabilmek amacıyla hastaya şant ya da fistül açılır. Şant, bir arter ve bir venin polietiien bir kateter aracılığı ile cilt dışında birleştirilmesidir. Fistül ise, yine bir arter ve bir venin birbirleriyle doğrudan anas-tomozu (birleştirilmesi)dur. Şant internal veya eksternal yapılabilir. Eksternal yapılacaksa, çoğunlukla radyal arter ile sefalik ven arası­na bir kanül yerleştirilir. İnternal yapılacaksa, aynı arter ve ven cer­rahi olarak birleştirilir.

Hemodiyalize alınacak hastalara fistül açılması tercih edilmektedir. Çünkü şant'ta arter ile venin birleştirilmesi cilt dışında polietiien bir kateterle yapıldığından kanama, pıhtılaşma ve enfeksiyon riski, füstüle göre daha fazladır. Kol ya da bacağında fistül açılan hastaların sözü edilen bu problemlerini en aza indirebilmek için şunlar yapıl­malıdır;
Pıhtılaşmayı önlemek için sıcak pansuman yapılır, antikoagülanlar da verilebilir.
Enfeksiyonu önlemek için bölge, antiseptik bir solüsyonla temizle­nir ve steril gazlı bezle kapatılır. Kanamayı önlemek için travmalardan korunur. Fistülün olduğu bölgeden kan basıncı ölçülmez. Fistülün olduğu bölgeden kan alınmaz.

Hastaya fistülün olduğu kol ile ağır kaldırmaması, fistülün üzerini sıkan saat, giysi kolu vb. olmaması, bölgedeki derinin esnekliğini korumak için yumuşatıcı kremler sürülmesi gerektiği, fistül ayakta ise uzun süre ayakta durmamasının gereği anlatılmalıdır. İntemal fistül açıldıktan sonra fistülün oluşup oluşmadığını değerlendirmek için hemşirenin el ya da steteskop ile bölgeyi dinlenmesi ve bölge­den "tril" denen sesi alması gerekir.

Fistül ya da şant'a bağlı olarak gelişebilecek problemlerin yanı sıra hemodiyaliz işlemi sırasında da bazı problemler ortaya çıkabilir, bunlar akut ya da kronik olabilir.

Hemodiyaliz Hastaları ve Hemodiyalizin Akut Komplikasyonları

1. Diyaliz Disequlibrium (dengesizlik) sendromu; Bu sendromu, bey­ne sıvı çekilmesi teorisi ile kısmen açıklamak mümkündür. Bu sendromun ürenin ve diğer elektrolitlerin kandan hızla temizlenme­sine bağlı olarak geliştiği düşünülmektedir. Serebrospinal sıvıdaki üre ve diğer elektrolitler kan beyin bariyeri nedeniyle bu kadar hızlı temizlenemeyeceğinden, serebrospinal sıvı ile kan arasında ozmo-tik dengesizlik ortaya çıkar. Serebrospinal sıvıdaki hiperozmolarite nedeniyle buraya kandan sıvı çekilişi olur ve hastayı ölüme kadar götürebilen akut beyin ödemi ve buna bağlı olarak da bilinç bulanık­lığı, oryantasyon bozukluğu, tremor ve epileptik ataklar gelişir. Diyaliz sıvısının yetersiz ya da aşırı elektrolit içermesi sonucunda elektrolit dengesizliği gelişir. Bunu önlemek için deiyonize su kulla­nılmalıdır.

Deiyonize olmamış su ile hazırlanan diyalizatta (diyaliz sıvısı) alü­minyum konsantrasyonu yüksek ise, kana geçen alüminyum fazla olmakta ve alüminyum intoksikasyonu gelişmektedir. Bu durumda,periton veya hemodiyaliz uygulamasında alüminyum içeren fos­for bağlayıcıların diyetten çıkarılması (örneğin; alüminyum hidroksit) önemlidir. Ayrıca alüminyumu mobilize eden deferri oxamiene (desferal flakon) kullanılmaktadır. Fosfor bağlayıcı olarak kullanılan alüminyum hidroksit yerine kalsiyum karbonat kullanılabilir.
2. Hipotansiyon: Ani sıvı ve sodyum çekilmesine ya da kanamaya bağlı olarak gelişir. Hastada huzursuzluk, bulantı, kusma, terleme, solukluk gibi belirtiler görülür.
3. Hava embolisi: Çok seyrek olarak görülür. Sisteme hava kaçma­sı ile gelişir.
4. Kanama: Diyaliz işlemi sırasında uygulanan sistemik heparini-zasyona bağlı olarak gelişebilir.
5. Adele Krampları: Hiponatremi hiperozmolarite ve hipokalsemi nedeniyle gelişebilir.

Diyaliz Nedir Periton Diyaliz

Diyaliz Nedir, Periton Diyaliz

Diyaliz, kanda birikime uğramış maddelerin yarı geçirgen bir membran aracılığıyla yüksek konsantrasyondan düşük konsantras­yona geçmesidir.
Başlıca iki tür diyaliz uygulaması vardır; Peritoneal diyaliz,
Suni böbrek makinasının kullanıldığı ekstrakorpereal diyaliz (he­modiyaliz).

Peritoneal Diyalizi Hastalığı

Peritoneal diyaliz tekniği oldukça basit ve pratiktir. Hasta özel bir üniteye alınır, Hastaya ve ailesine işlem hakkında bilgi verilir, Hastanın mesanesi boşaltılır,
Hasta sırt üstü pozisyonda yatırılır ve başı biraz kaldırılır, Hastanın karnı temizlenir, kıllar traş edilir ve cilt antiseptik solüs­yon ile silinir ve daha sonra lokal anestezi uygulanır, Göbeğin 3-4 cm. altından, orta hat üzerinden, deri-deri altı insiz-yonu yapılıp stileli kanül periton boşluğuna sokulur. Peritonu geçtik­ten sonra stile kanül içinden çıkarılır ve douglas boşluğuna yerleşti­rilir, İlk kontrol drenajından sonra 37°C ısıtılmış diyaliz solüsyonu 5-10 dakika gibi kısa sürede hızla periton boşluğuna verilir ve sıvı setinin klempi kapatılır,
Karın boşluğuna verilen sıvı ortalama 20-30 dakika bekletilir,
Sonra şişe yatak düzeyinin altına indirilir, klemp açılır ve verilen sıvı geri alınır (içeri verilen sıvının tümüyle geri alınması önemlidir), Her değişim 2 litre diyaliz solüsyonu ile yapılır,
Diyaliz süresi ortalama 48 saattir, kesinlikle 72 saati geçirilmemektedir.
Diyaliz bitince kanül çıkarılır,
Diyaliz takibinde dikkat edilmesi gereken durumlar ve olası komplikasyonlar;
Periton boşluğuna verilen sıvı geri alınamayabilir. Bu durumun ne­denleri;
Kanül yerinin uygun olmaması,
Sisteme hava kaçması,
Periton içi yapışıklıklar,
Pıhtı olmasıdır. Yeterli drenajı sağlamak için;
Kanülün yeri değiştirilir (kateter hafifçe geri çekilir, fakat kesinlik­le tekrar içeri itilmemelidir - enfeksiyonu önlemek için),
Kanülün serum fizyolojik irigasyonu yapılır ve pıhtı varsa diyaliz solüsyonuna heparin katılabilir,
Hastada sıvı eksikliğinden dolayı yeterli drenaj olmadığı düşün cesi ile ikinci değişim sürdürülebilir. Ancak yine yeterli drenaj sağla­namıyorsa hipertonik solüsyon verilir, Karın ağrısı;
Kanülün pozisyonu nedeniyle olabilir, analjezikler verilir, geç
mediği durumda diyaliz sıvısı içine 5-10 mi. % 2'lik procaine ya
da benzeri lokal anestezikler eklenir.
Peritonit; Peritonitin ilk belirtisi diyaliz sıvısında lökosit sayısının artması ve
renginin bulanmasıdır. Bu durumda kültür için örnek alınıp laboratuvara gönderilir. İntraperitoneal ve gerekirse sistemik olarak antibiyotik verilir,
Kanama
Diyaliz sıvısı kanlı geliyorsa, diyaliz süratli ve bekletilmeden uy­gulanır.
Alınan sıvı hala kanlı ise hematokrit kontrolü yapılır ve diyaliz sı­vısının hematokriti % 3'ten yukarı ise, arteriyel kanama olabilir ve hastaya cerrahi girişim uygulanabilir.

Elektrolit Dengesizliği

Hipopotasemi; böbrek yetmezliği nedeniyle hastada potasyum dü zeyi yüksek olduğundan diyaliz sıvısında potasyum bulunmaz. An­cak birkaç değişimden sonra kandaki yüksek olan potasyum diyaliz sıvısına geçer. O nedenle olası bir hipopotasemiyi önlemek için 12 sıvı değişiminden sonra diyaliz solüsyonuna ortalama her litreye 3-4 mEq potasyum ilavesi yapılır.

Hipernatremi; Özellikle değişim süresinin kısa tutulduğu ve hiperto-nik solüsyonların kullanıldığı durumlarda ortaya çıkabilir. Hipotansiyon; Diyaliz sırasında ekstrasellüler ortamdan fazla sıvı çekilmesine bağlı olarak gelişen hipovolemi kan basıncının düşme­sine neden olabilir (özellikle hipertonik solüsyonlar kullanıldığında), Kan basıncı sık sık izlenir ve gerekirse intravenöz sıvı verilir, Pulmoner Ödem; Çoğunlukla drenaj yetersizliği olduğunda akciğer ödemi gelişebilir.

Akciğer ödeminin ön belirtileri yakından izlenmelidir. Solunum güçlüğü; periton boşluğuna verilen sıvının diyafragmaya baskı yapması nedeniyle olabilir. Hastaya semifovvler pozisyonu verilir ve diyaliz her değişimde 1 litre diyaliz sıvı kullanılarak sürdü­rülür.
Hiperglisemi: Hipertonik diyaliz solüsyonlarının kullanıldığı durum­larda sık görülür. Özellikle diyabetik hastalarda kan şekeri düzeyleri izlenmeli, gerekirse paranteral insülin verilmelidir.

Ev Diyalizi

Sürekli Gezici Periton Diyalizi (Continuous ambulatory peritoneal dialysis-CAPD-Kepdi)

Sürekli gezici periton diyalizi, periton boşluğuna yerleştirilen kalıcı bir kateter (Tenkckhoff) aracılığı ile özel setler ve plastik torbalar içindeki iki litrelik diyaliz solüsyonları ile her gün dört değişim yapı­lacak şekilde uygulanır. Diyaliz sıvısı kalıcı kateterden verildikten sonra sistem kapatılır, hasta plastik torbaya özel bir kuşak aracılığı ile beline sarar ve drene edileceği zamana kadar orada bırakır. Bu yöntem diyaliz süresince hastanın serbest kalmasını sağlar. 4-6 sa­at sonra sistem açılarak diyaliz sıvısının plastik torbaya drene edilir. Diyalize en uzun ara gece verilir. Bu diyaliz tekniği ile günde 24 sa­at ve haftada 7 gün sürekli diyaliz uygulanır. Hastanede kısa bir eğitimden sonra hastalara evlerinde kendi başlarına diyalizi sürdürebilir. Aseptik ve antiseptik koşullara dikkat edilmesi, sürekli gezici periton diyaliz uygulaması için en önemli husustur.