Vucuttaki Yagin Olculmesi

Vücuttaki Yağın Dolaylı Olarak Ölçülmesi



a. Deri Kıvrım Kalınlığı: Obezitede yağın bir kısmı cilt altında toplanmaktadır. Cilt altı yağ dokusunu belirlemek için cilt kıvrım kalınlığı ölçülür (Akbulut ve ark., 2007). İdeal ölçüm dört deri kıvrımından (biseps, triseps, supskapular ve suprailiak) elde edilen verilerle sağlanmaktadır (Atar, 2005). Deri altı yağ dokusunun miktarını gösterir (Akbulut ve ark., 2007).



b. Çevre Ölçümleri: Esnemeyen mezur ile ölçüm yapılır. En alt kaburga kemiği ile kristailiyak kemik arası, orta noktadan ölçülür (Saruhan, 1996; Şanlıer, 2005). Vücuttaki toplam yağ miktarı önemli olmakla beraber, yağın nerede biriktiğini bilmek daha önemlidir. Karın çevresinde yağ birikimi, kalça ve vücudun diğer bölgelerinde yağ birikiminden daha fazla oranda sağlık risklerine neden olmaktadır. Bu risk için basit fakat doğru bir yöntem, bel çevresinin ölçülmesidir. Bununla birlikte, bel çevresi ile ilişkili hastalık riskinin, farklı toplumlarda değişkenlik gösterdiği belirtilmektedir (Efil, 2005).



Bel ve kalça oranı, vücut yağ dağılımının göstergesi olarak epidemiyolojik araştırmalar sonucu geliştirilmiş ilk antropometrik yöntemdir. Bel-kalça oranı android ve jinoid tip obezite olarak adlandırılan iki tip obeziteyi ayırdetmek için kullanılır. Abdominal obezite, kalça ve vücudun diğer bölgelerinde yağ birikmesinden daha büyük ölçüde sağlık risklerine neden olmaktadır. Erkeklerde bel çevresinin 102 cm, kadınlarda 88 cm’nin üzerinde olması, obezite ve obeziteye bağlı koroner kalp hastalığı ve metabolik sendrom için önemli bir risk faktörüdür (Atar, 2005; Şanlıer, 2005).



c. Beden Kütle İndeksi: BKİ, kas dokusu ile yağ dokusu artışına bağlı vücut ağırlığı arasındaki farktır (Maskarinec et al., 2006; Aslan ve Atilla, 2002). BKİ, uzmanlar tarafından vücut ağırlığının değerlendirilmesinde tercih edilmektedir. Çünkü epidemiyolojik olarak geçerlilik, güvenirlik, tekrarlanabilirlik ve elde edilebilirlik niteliği taşımaktadır (Chang, 2005). Obezitenin tanımında ve derecelendirilmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Hesaplanması kolay olduğu gibi boy ve ağırlıktan doğrudan BKİ’ni veren hazır tablolar, diskler, cetveller bulunmaktadır (Sencer ve Orhan, 2005).

Obezitenin Tanisi

Obezitenin Tanısı



Ölçüm Yöntemleri



Vücuttaki Yağın Doğrudan Ölçülmesi



a. Vücut dansitesinin hesaplanması: Altın standart” olarak kabul edilmektedir. Farklı dansitede olan yağsız doku ile yağ dokusu, su altı tartımı ile belirlenmektedir. En hassas olan ölçümlerden biri olan su altı ağırlık ölçümü ilk olarak 1942 yılında kullanılmıştır (Öztora, 2005; Sencer ve Orhan, 2005).



b. Toplam vücut suyunun izotop dilüsyon yöntemi ile hesaplanması: Yağ dokusunun su içermemesine dayanmaktadır. H+2, H+3 veya O-18 iyonları ile işaretli su içildikten sonra bunların vücut salgılarındaki yoğunlukları ölçülerek toplam vücut su miktarının bulunması ile hesaplanmaktadır. Yağsız doku kütlesi sabit bir şekilde ortalama % 73.2 oranında su içerdiğinden, hesaplanan toplam vücut suyu 0.732 ile çarpılarak yağsız kütle miktarı bulunmaktadır. Daha sonra hastanın ağırlığından yağsız doku kütle miktarı çıkarılarak total yağ dokusu hesaplanmaktadır (Atar, 2005).



c. Toplam vücut potasyumunun ölçülmesi: Potasyum vücutta yağsız dokuda bulunduğu için potasyum değeri yağsız doku kütlesi hakkında fikir vermektedir (Öztora, 2005).



d. Nötron aktivasyon analizi: Ölçüm yapılacak kişiye hidrojen ölçümü için trityum enjekte edilmekte, kişi gama radyasyonuna maruz bırakılmaktadır. Yansıyan radyasyon spektrumu, ölçülüp analiz edilerek azot (vücut proteinin ölçümü için), hidrojen (vücut suyunun ölçümü için), karbon (yağ ölçümü için) ve kalsiyum (kemik kütlesinin ölçümü için) miktarları belirlenmektedir (Akbulut ve ark., 2007). Doğru sonuçlar vermesine rağmen pahalı oluşu, deneyimli personel gerektirmesi ve radyasyon nedeniyle uygulamadan kaçınılmaktadır (Atar, 2005).



e. Ultrasonografi: Hem normal ağırlıklı hem de obezlerin değerlendirilmesinde kullanılabilir (Atar, 2005). Yüksek frekanslı ses dalgalarının vücuda gönderilerek, farklı doku yüzeylerinden yansımalarının saptanarak değerlendirilmesine dayanan bir yöntemdir (Yetkin, 2008).



f. Bilgisayarlı tomografi: Tüm vücut bileşimi, taranan kesitlerin ara değerinin bulunması ile ölçülmektedir (Akbulut ve ark., 2007). Yağsız doku, yağ dokusu ve kemik arasında kesin ayırım sağlayan bir yöntemdir (Atar, 2005).



g. Manyetik rezonans: Bireyin manyetik alana yerleştirilmesi ve radyo dalgaları ile taranmasıyla uygulanmaktadır (Atar, 2005). Sinyal şiddeti, incelenen dokulardaki su ve yağın derişim ve gevşeme özellikleri tarafından belirlenmektedir. Yağ dokusu, diğer dokulara göre çok daha kısa zamanda gevşemektedir (Akbulut ve ark., 2007).



h. Biyoelektrik impedans analizi: Vücut kompozisyonunun belirlenmesinde biyoelektrik impedans hesaplanması, sahada kullanılan yağsız doku kitlesi ile yağ dokusunun elektriksel geçirgenlik farkına dayanmaktadır. Vücuda zayıf bir elektrik akımı verilerek oluşan direnç ölçülmektedir (Akbulut ve ark., 2005).



ı. Dual Enerji X- ışını absorpsiyometri (DEXA): Kemik mineral içeriğinin saptanması için tasarlanmış olan DEXA yöntemi ile yumuşak doku bileşimi tüm vücut taraması ile ölçülmektedir. İki gama ışınının (6,41ve 11,2 fj) vücut dokuları tarafından tutulması sonucu vücut yağ dokusu, yağsız vücut dokusu ve toplam vücut kemik mineral düzeyi saptanabilmektedir. Vücut bileşiminin saptanmasında en güvenilir yöntemlerden biridir (Memiş, 2004; Akbulut ve ark., 2007).

Obezitenin Komplikasyonlari

Obezitenin Komplikasyonları



Aşırı vücut ağırlığı ve obezite, yol açtığı sonuçlar nedeniyle yaygın olarak gözlenen en önemli sağlık sorunlarındandır. Birçok sistemi etkilemekte ve istenmeyen sonuçlara neden olmaktadır. Önlenemediği ve tedavi edilmediği takdirde yaşam süresini kısaltmakta ve yaşam kalitesini azaltmakta, dolaşım sistemini, hormonal sistemi ve sinir sistemini etkileyerek birçok hastalığa neden olmaktadır. Tip 2 diyabet, hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, hiperlipidemi, karaciğer hastalığı, bazı kanser türleri ve obstrüktif uyku apne sendromu gibi hastalıklar bunlardan bazılarıdır.


Solunum Sistemi



Boyun, üst solunum yolu, göğüs duvarı ve abdomende yağ depolanması, solunum sisteminin mekanik işlevini bozmaktadır (Efil, 2005). Solunum sistemi ile ilgili olarak primer alveoler hipoventilasyon, Pick-Wick sendromu, pulmoner fonksiyon bozuklukları, obstrüktif uyku apnesi, horlama ve akciğer kanseri görülebilmektedir.



Uykuda solunum bozukluğu basit horlamadan derin noktürnel hipoventilasyon ve solunum yetmezliğine kadar uzanan birçok bozukluğa neden olmaktadır. Obstrüktif uyku apnesi (OSA), uyku sırasında üst hava yolunun tam veya kısmi kollapsına sekonder olarak hava akımında tekrarlayan azalma veya tamamen kesilme dönemleri ile karakterizedir. Uykuda gelişen apne sırasında, uyanma ile apne sonlanana ve üst hava yolu açıklığı yeniden sağlanana kadar hipoksi meydana gelir. Daralmış üst hava yolunun oluşturduğu solunum direnci, sıkıntılı solunuma neden olur (Insel, 2007; Efil, 2005). Obezlerde solunum problemleri nedeniyle anestezi risklidir ve erken postoperatif ölümlere neden olabilir (Atar, 2005).



Kardiyovasküler Sistem



Koroner kalp hastalığı, miyokard enfarktüsü obezlerde daha fazla görülmektedir. Obezite dolaylı olarak vasküler yatağın direncini artırarak hipertansiyon sıklığını artırmaktadır (Poirier, et al., 2006).



Diyetteki kolesterol düzeyinin aterosklerozla ilişkili olduğu fakat, genetik ve yaş gibi faktörlerin de etkili olduğu belirtilmiştir. Koroner kalp hastalığı için müdahale edilebilir risk faktörleri arasında hiperlipidemi, hipertansiyon, tip 2 diyabet, sigara kullanımı, obezite ve fiziksel inaktivite yer almaktadır (Poirier, et al., 2006; Kwok, et al., 2008; Hubert, et al., 1983).



Endokrin Sistem



Obezite, insülin direncinin artmasına yol açarak tip 2 diyabete yatkınlığı artırmaktadır. Genetik yatkınlık ile birlikte obezite, tip 2 diyabet için risk faktörü olarak kabul edilmektedir. (Efil, 2005).



Ayrıca yağ dokusunun stroma hücrelerinde östrojen üretiminin artması, obez kadınlarda endometrium kanserinin nedeni olarak açıklanmaktadır (Yetkin, 2008).



Kas ve İskelet Sistemi



Obezitenin kas ve iskelet sistemi üzerindeki etkileri zamanla birçok mekanik bozukluklara yol açmaktadır. Osteoartrit, gut, sellülit, ayak ve diz deformiteleri en sık karşılaşılan sorunlardır (Kokino ve ark., 2006).



Karın bölgesinde biriken yağ kütlesine bağlı olarak karın kaslarının zayıflaması, omurganın kavsinin bozulmasına, disklerin kaymasına ve bacakları içine alan nörolojik tablolara yol açmaktadır. Eklemler üzerine binen ağırlığın artması, ilerleyen yaşlarda eklem dejenerasyonuna yol açmaktadır (Akbulut ve ark., 2007).



Santral Sinir Sistemi ve Üriner Sistem



Obezitenin bu iki sistemde yol açtığı sorunlar, hipertansiyon nedeni ile meydana gelmekte, beyin kanaması ve böbrek yetmezliği riskini arttırmaktadır (Esin, 2005; Akbulut ve diğerleri, 2007).


Kanser



Obezitenin hormonlar üzerinde yaptığı etkiyle kanser riskinin arttığı düşünülmektedir. Obezite farklı kanser türleri ile ilişkilidir (Efil, 2005).



Yağ dokusunun stroma hücrelerinde östrojen depolanmasının artması, endometrial kanser riskinin artmasına yol açmaktadır (Atar, 2005).



Kaynak; http://zehirlenme.blogspot.com