Lepra Hastaligi (Hansen Hastaligi)

Lepra (Hansen Hastalığı) Nedir, Lepra Ppt

Bulaşıcılık oranı düşük olan bu hastalık tropik bölgelerin çoğunda endemiktir. Aside dirençli miroorganizma Myobacterium leprae'nin etkeni olduğu enfeksiyon uzun süreli yakın ilişki sonucu bulaşır; bu nedenle kuluçka döneminin yıllar sürdüğü bilinmekle birlikte, kesin olarak kaç yıl olduğunu belirlemek güçtür. Bilinen bir rezervuar hayvan veya vektör yoktur.

1) Tüberküloid Lepra: Hastalığın selim türüdür. Esas reaksiyon periferik sinirlerde ve bunların sinirlendirdiği deride görülür. Hastalar uyaşmadan, karıncalanmalardan ve hasta bölgelerde ağrı ve ısı duyumundaki kayıptan yakmalar. Tutulan simin veya sinirler palpasyonla kordon gibi serttir.

Lepra Deri

Kenarları deriden kabarık, sınırları belirgin, halka şeklinde eritem alanları meydana gelir ve bunlar genişledikçe ortaları iyeleşir ve pigmentini kaybeder. Buna borderline tüberküloid veya dimorf lepra adı verilir.

2) Lepromatöz Lepra: Hastalığın habis türüdür. En erken lenyon yüz, baş, göğüs ve kolların ekstensor yüzeylerinde maküler bir döküntüdür. Özellikle yüz ve kulak derilerinde çok sayıda M. leprae içeren granülomatöz reaksiyonlar meydana gelir. Çok az bir enflamatuar reaksiyona neden olduğundan sinir fonksiyonu hastalığın çok geç evrelerine kadar bozulmaz.
Tanı Lepromatöz leprada deri lezyonlarından alınan kazıntılarda karakteristik aside dirençli basillerin bulunmasıyla; tüberküloid ve dimorf lepra türlerindeyse derinin ve sinir lifçiklerinin karakteristik histolojisi ile konur.

Lepra Deri Hastalıkları Tedavisi

1) Ayda bir 600 mg Rifampicin
2) Günde 50 mg ve buna ek olarak ayda bir 300 mg Clofazimine
3) Günde 100 mg Dapsone

Rifampicin ve Clofazimine 4 aylık bir süre için; dapsone deri lezyonlarında organizmalar kaybolana kadar veya organizmalar eğer tedavi öncesi dönemde de lezyonlarda bulunmuyorlarsa en az iki yıl kullanılmalıdır
Semptomatik tedavi, beslenme, ortopedik deformitelerin tedavisi ve rehabilitasyona gereken önem verilmelidir.

Amibiyazis Nedir

Amibiyazis Nedir

Bulaşma E. histolytica'nın kistik formunun yiyeceklerle (özellikle sebzeler) alınmasıyla meydana gelir. Bulaşma fekal - oral yolla olduğundan beszin sekteründe çalışan kişilerin bunda rolü büyüktür.

Amibli Dizanteri

Dışkı (günde 6-8) gevşek yapıda, kanlı ve mukusludur. Ateş genellikle yoktur. Birkaç gün veya hafta içinde kişi iyileşir. Kolon (özellikle inen kolon veya sigmoid) bazen palpe edilebilir. Bir kabızlık döneminin ardından ikinci kez dizanteri atağı ortaya çıkar. Dizanterisiz kolit düzensiz diyare nöbetleri ile karakterizedir. Buradaki diyare de bazen kanlı ve mukusludur. Bu özellik, nonspesifik ülseratif kolit ve kolon karsinomu ile ayrıcı tanının yapılabilmesi bakımında önemlidir. Tropikal bir lükede bulunmuş, kan ve mukusun eşlik ettiği veya bunlar olmaksızın nöbetler halinde diyare ataklarından yakınan tüm hastalarda aksi kanıtlanıncaya kadar amibli dizanteriden şüphe edilmelidir.

Karaciğerde Amib Absesi

Genellikle bir, ama bazen çok sayıda abse vardır. Abselerin dörtte üçü karaciğerin sağ lobundadır. Klinik olarak karaciğer büyük ve hassastır ve terlemeyle birlikte dalgalı yüksek ateş olrtaya çıkar. Sağ hipokondrium veya sağ margo inferior üzerinde şişlik görülebilir. Sarılık genellikle yoktur. Sağ alt göğüste konsolidasyon ve / veya effüzyon belirtileriyle birlikte solunum sıklıkla ağrılıdır. Abse diyaffagmayı harap ederek bronşlara ulaşabilir ve öksürükle klasik ançüez sosu görünümlü balgam çıkartılır (amib nekrotik karaciğer dokusu).

Tanı

Kesin tanı için Entamoeba hystolitica trofozoitlerinin gösterilmesi gerekir. Dışkı incelenmesinde taze, sıcak dışkı kullanılmalıdır. Soğuk dışkıda hareketli trofozoitler ancak birkaç saat canlı kalırlar. Amibii kolit tanısında sigmoidoskopi değerli bir yöntemdir. Biyopsi genillikle yararlıdır. Baryum lavmanı değişken sonuçlar verir ve ancak nadiren tanı yönünden değerlidir. İmmünolojik tanı yöntemleri ancak hastalık istila edici nitelikteyse yararlıdır. Floresanslı antikor titresi, metaztaz varlığında yüksek konsantrasyonlara ulaşır. Komplement fiksasyonu, jel diffüzyonu ve hemaglutinasyon teknikleri de kullanılmaktadır.

Amibiyazis Tedavisi

Amibli dizanteri veya kolitte, 5 gün süreyle günde 3 kez 800'er mg. metronidazol ve hastalığın barsak dışı formlarında 10 gün süreyle aynı doz verilmelidir. Amibli ampiyem ve prekardit, aspirasyon veya cerrahi drenajla tedavi edilmelidir. Dehidratasyonlu, akut amibli dizanteride sıvı tedavisi gereklidir.

Weil Hastaligi - Spiroket Sariligi

Weil Hastalığı (Epidemik Spiroket Sarılığı)

Leptospiroz, leptospira serotiplerinin oluşturduğu yaygın vaskülit sonucu gelişen bifazik bir grup multiorgan hastalığıdır.

Etken organizma olan Leptospira icterohemorrhagica hastalıklı farelerin idrarında çıkar. Leptospiroz esas olarak nemli, fare barınan yerlerde çalışan­larda, örneğin maden işçileri, lağım işçileri, kanal ve liman işçileri, çiftçiler ve balık temizleyicilerinde görülür. İnsanlara, enfekte hayvanların idrar ve doku­larına temas suretiyle doğrudan veya kontamine su, toprak ve sebzelerden dolaylı olarak geçebilir. Etken , deri sıyrıklarından, konjuktiva , burun ve ağız mukozasından girer., insandan insana bulaşma son derece azdır.

Patogenez

Giriş yerinde belli bir patoloji saptanmaz. Leptospiralar kuluçka dönemini izleyerek üredikleri giriş yerinden kan yoluyla yayılırlar. Leptospirozda patolojik bulgular esas itibariyle kapiller endotelinin hasarı (vaskülit) sonucu oluşur. İskelet kaslarında fokal nekroz ve nekrobiyoz görülmesi tipiktir. Özellikle böbrek, KC, Ac ve sürrenal de kanamalar görülebilir. Etken özellikle, böbrekte yerleşir ve idrarla dışarı çıkar.

Klinik Özellikler

Leptospiroz karekteristik olarak iki fazlı bir hastalıktır. Asemptomatik enfeksiyondan ikterle seyreden ciddi hepatorenal sendroma (Weil hst. ) kadar değişebilen klinik tablolarla seyredebilir.
1-2 haftalık Kuluçka Döneminden sonra hastalık ateş, baş ağrısı, sırt ve ekstremite ağrısı ile ani olarak başlar. (İkterli hemoraji) adı sarılık ve purpuraya işaret eder. İnfeksiyöz hepatitten ayırdetmede yardımcı özellikler aşırı halsizlik, ağır albüminüri, purpura tarzında döküntü ve bazen hemoptizi, hematemez, melena veya diş etlerinden kanamadır.

Ayırıcı Tanı:

Menenjit, pnömoni, nefrit, hepatit yapan diğer nedenlerden ve influenza, Kavvasaki sendromu, toxik şok sendromu ve lejyoner hastalığından ayırtedilmelidir.
İlk birkaç gün içinde alınan kan örneğinin veya üçüncü haftada alınan idrar örneğinin karanlık saha mikroskopunda incelenmesiyle spiroketleri görerek konur

Usye Nedir Cocuklarda Usye

Üsye Nedir, Çocuklarda Üsye Tedavisi

Yetişkinde %85'i nonbakteriyel ajanlarla gelişir, bunların da çoğu virüstür. Ancak %15'i nonbakteriyel ajanlarla gelişir. Bunun %10-20'si A grubu beta HS (Beta Hemolitik Streptokok) enfeksiyonudur ve tedavisi gerekir. A grubu Beta HS enfeksiyonu kliniği; -Boğaz ağrısı -Yüksek ateş -Ağrılı LAP -Lökositoz -Deri döküntüsü

Viral Üsye

Bir ÜSYE'de bunların hepsi varsa %100 A grubu Beta HS enfeksiyonudur. Ağrılı LAP yoksa Beta HS enfeksiyonu olduğu şüphelidir. Viral mi Beta HS mi olduğu FM ile kesin ayırt edilemez. Beta HS enfeksiyonunda tonsiller ileri derecede hiperemik, hipertrofiktir ve birkaç eksuda içeren plak bulunur. Ayrım için boğaz kültürü yapılmalıdır. Periferik yaymada nötropeni vardır. A grubu Beta HS 9 güne kadar tedavi edilmese de olur. Önemli olan ARF'dir. Lokal komplikasyonlar çok önemsizdir. Abse oluşabilir bu da drenaj ve antibiyotikle iyileşebilir. 9 gün içinde tedavi verilirse ARF önlenir.
Tedavide birkaç yöntem vardır;

-Tek doz 1. 2 milyon Ü benzatin penisilin
-Oral penisilin tedavisi 4 x 250 mg 10 gün süre ile
-Allerji varsa eritromisin 4 x 250 mg 10 gün süre ile
-Viral enfeksiyon için birşey verilmez.

Stafilokokkal ÜSYE retrofaringeal veya peritonsiller abse şeklinde görülür. Bunlarda cerrahi drenaj + antistafilokokkal antibiyotik tedavisi uygulanır. Boğaz kültüründe staf. üremesi önemsizdir. Viral enfeksiyonlarda boğaz florası değişir, stafilokok yerleşir. Viral enfeksiyon seyrinde kültür alınırsa staf. ürer.

Sicak Carpmasi Nedir

Sıcak Çarpması Nedir, Sıcak Çarpmaları

Hemen daima, çok sıcak ve nemli bir ortamda uzun süre kalmakla ve çoğu kez , başka bir hastalığı olmayan insanda yorucu bir eforla ortaya çıkar. Vücut sıcaklığının 40. 4 "C'yi aşması, terlemenin durması, terlemenin durması ve bilinç bulanıklığı veya koma ile karekterizedir. Hızla soğutma, hastanın hayatta kalabilmesi için önemlidir. En etkili tedavi yaklaşımı hastayı önce soğuk suya (11 °C)
daldırarak rektal ateşi 39 °C ye düşürmek
Oral Ateş: 37. 2 DC
Koltuk altı ateşi: 36. 7 °C
Rektal ateş: 37. 7 °C

Sıcak Çarpması Belirtileri

Isı sabahleyin saat 04. 00-06. 00 arası en düşük, gece 20. 00-23. 00 arası en yüksektir. Kişi komada değilse ve burnu da tıkalı değilse oral ateş alınır. En az 30 dk. önce hiçbir şey yememiş olmalıdır (sigara dahil) .

Normalde ısı oynama gösterebilir. Yemekten sonra, egzersizle, ovülasyon sırasında ısı artar. Nörolojik hastalıkta atropin intoksikasyonunda ter bezleri çalışmaz ve ısı çarpması oluşur.
En önemli ateş belirtileri santral termostattaki bir bozukluk sonucu oluşur.

Sınıflama

1. İntermittan Ateş: Ateş belli günler var, belli günler yoktur. (Sıtmada olur)
2. Remittan Ateş: Sabah-akşam farkı 1°C'dan büyüktür. Ancak ateş normale hiç dönmez.
3. Bacaklı-Septik Ateş: Sabah-akşam farkı 1°C'den çok daha fazladır. (Kolanjitte olur)
4. Subfebril Ateş: Oral ateş 37.7°C'den az ya da eşittir. Eskiden tbc ya da malign hastalık lehine sayılırdı.
5. Kontinüe Ateş: Sabah-akşam farkı 1°C'den azdır ancak ateş devamlıdır. (Tifonun ikinci-üçüncü haftalarında oluşur)

Ates ve Hipertemi

Ateş ve Hipertemi

Ateş hipotalamustaki ısı düzenleme merkezinin sabit noktasının yükselmesiyle meydana gelen vücut sıcaklığı artışıdır. O halde ateş bakteri ürünleri gibi egzojen maddelerle uyarılabilirse de vücut sıcaklığının artışı fizyolojik mekanizmalarıyla olur. Tersine normal homeostaz mekanizmalarının dışında kalan yollarla vücut sıcaklığının artmasına hipertermi denir. Genel bir kural olarak 41 °C'yi aşan vücut sıcaklığı nadiren fizyolojik mekanizmalar aracılığı ile olup , hipertermi düşündürmelidir. Hipertermi aşırı efordan sonra , sicak çarpmasında anestetiklere karşı kalıtımsal bir reaksiyon olarak (malign hipertermi), fenotiazinlere bir cevap olarak (nöroleptik malign sendrom), ve bazan parapleji gibi bir mmerkez sinir sistem hastalığı olanlarda görülür.

Ateş, genellikle infeksiyona veya inflamasyona karşı bir cevaaptır. Monositler veya doku makrofajları, çeşitli uyarılarla aktive olarak, pirojenik etkisi olan çeşitli stokinler salgılarlar, interlökin-1 aynı zamanda immun yanıtın başlaması için çok gerekli olan bir kofaktördür. Bir başka pirojenik sitokin, tümör nekroz faktörü veya kaşektin, lipoproteiri lipazı aktive eder ve ve ayrıca immun sitolizde rol oynayabilir. Bir üçüncüsü antiviral etkinliğe sahip olan alfa interferondur.
Endojen pirojen maddeler hipotalamusun ön preoptik nukleuslarını aktive ederek vücut sıcaklığının sabit noktasını yükseltirler.

Endojen pirojenin termoregülasyon merkezindeki bu dolaylı etkilerinin sonucu olarak organizma vücut sıcaklığını arttırmak üzere vazokonstruksi-yonla ısı kaybını azaltır ve pilomotor kas hareketi ile de ısı üretimini arttır­maya yönelir (üşüme ve titreme) . Başlıca sepsisler ve piyojenik enfeksiyon­lar, KC, bilier traktus, ve üriner sistem enfeksiyonları, malarya, pneumokoksik pneumoni, bakteriyel endokardit ile leptospirozis de ateş titreme ile yakselir. Buna karşılık tifoda ve viral hepatitte titreme genellikle görülmez.

Genellikle ateş yükselmesi nabız sayısının artışı ile beraberdir. 1 °C sıcaklık yükselmesi ile nabız sayısı 8-10/dk artar.