Beden Egitimi Yillik ve Gunluk Planlari

Beden Eğitimi Planı

Beden Eğitimi Yıllık Planları


Yıllık eğitim planı hazırlanırken göze alınacak bazı faktörler vardır. İklim ve mevsim şartları, okulun sahip olduğu ders araç ve gereçleri, ders yapılacak olan alanların nitelik ve yeterlilikleri ve öğrencilerin se­viye tespiti arasında bağlantı kurulmalıdır. Beden eğitimi programı da gözden geçirilerek, yıllık plan aylara göre dağıtılarak düzenlenir.

Yıllık ders planlarında yıl içinde birtakım değişiklikler yapmak zorunlu hale gelirse, gerektiğinde zümre öğretmenlerinin de kararı alınarak yapılan değişik­lik okul müdürünün onayından sonra uygulanır.

Beden Eğitimi Dersi Günlük Planı

Beden Eğitimi Dersi kıyafetini gereken biçimde giymiş olan öğrenciler, öğretmen gelme­den önce ders alanında, başlarında sınıf spor kolu başkanı ile tek sıralı safta toplanır. Spor kolu başkanı sınıfı sağdan saydırarak sınıf mevcudunu ortaya çıkarır. Öğretmen geldiğinde, sınıfa "Hazırol Dikkat - Sağa (veya sola) Bak" diye ko­mut vererek sınıfı hazırlar. Koşarak öğretmenin üç adım karşısında esas duruşa geçerek "öğretmenim.... sınıfı......kişiyle dersinize hazırdır." diyerek sınıfı tak­dim eder, tekrar yerini alır. Öğretmen, sınıfa "Günaydın, Tünaydın veya Merha­ba" diyerek selam verir. Öğrenciler "Sağol" diye cevap verirler. Böylece sınıf der­se başlamış olur.

Beden Eğitimi Dersi 4 Bölümden oluşmaktadır.

1. Başlama Devresi: O gün işlenecek ders konusu hakkında öğrencilere kı­saca teorik bilgilerin verilmesi.

2. Isınma Devresi: Öğrencileri, yapılacak uygulamaya hazırlamak için anatomik, fizyolojik ve psikolojik çalışmaların yapılması.

3. Esas Devre: Yıllık plana göre hazırlanan konular bu devrede işlenir. Ko­nular öğrenciliren, cinsiyet ve yetenekleri, saha, araç ve gereç olanakları, hava şartları göz önünde tutularak hazırlanır.

Ayrıca öğrenci sayısı, yaşlan ve konu ile ilgili seviyeleri de unutulmamalı­dır. Ders işlerken şu noktalara dikkat edilmelidir:

1. Seçilen alıştırmalar öğrencilerin seviyesine uygun olmalıdır.
2. Hareketler yeteri kadar tekrar edilmelidir.
3. Hareketlerin basamaklandırılması "kolaydan zora, basitten karmaşı­ğa" prensibi ile yapılmalıdır.
4. Daha önceki konularla bağlantı kurulmalıdır.
5. Kalabalık sınıf mevcutlarında, gruplandırma ve istasyon çalışması yöntemine gidilmelidir.
6. Başarılı öğrencilerden grup lideri olarak faydalanılmalıdır.
7. Hareketlerin tekniği, anlaşılması açısından püf noktalan ile anlatıl­malıdır.

4. Bitiriş Devresi: Esas devrede yorulmuş olan öğrencilerin, eğlenceli grup yarışmaları, eğitsel oyunlar ve dinlendirici esnetme hareketleri ile derse olan il­gi ve sevgilerinin sürekliliği sağlanır.
Fiziksel ve Fizyolojik amaç ise; yükselmiş olan kalp atım sayısını ve oksi­jen alımını normal seviyesine yaklaştırmak ve sinir sistemini rahatlatmaktır.

Dersin sonunda öğrenciler, birerli geniş kolda sıraya geçerler, öğretmenin "iyi günler, iyi dersler" şeklinde selamlamasına karşılık, öğrencilerin "sağol" demesiyle ders bitirilir.

Atatürk ilke ve inkılapları, önemli gün ve bayramların tarihi önemi, spor, sağlık, ilk yardım, saha ölçüleri ve malzemeler......gibi konular yeri geldikçe işlenmelidir.

Beden Eğitimi Günlük Plan Örneği

Okul ve Sınıf: 100. Yıl İlköğretim Okulu
Dersin İsmi: Beden Eğitimi
Dersin Süresi: 1 Saat 30 dakika
Ders Konusu: Basketbolda Top Sürme, Paslaşma, Basket Kuralları
Öğrencilerin Sayısı: 30
Alan, Araç ve Gereçleri: Spor Salonu, Basketbol Topları, Basket Potası
Yöntem: Örneklem, Uygulama
Amaç: Basketbol Temel Bilgileri ve Becerileri Yerleştirme
Davranışlar: Top Sürme Şekilleri, Basket Atış Yöntemleri

Dersin İşlenişi

İlk 5 dakika Selamlaşma ve yoklama

5 dakika Konu ile ilgili bilgilerin anlatılması

15 Dakika Isınma Devresi

Beş tur ısınma koşusu, genel açma-gerdirme hareket­leri ve hentbole özgü stretching hareketlerinin yapılması.

30 Dakika Esas Devre

1. Sınırlandırılmış bir alanda çeşitli formlarda top sürme çalışması.
2. Sınıf iki gruba ayrılır ve slalom top sürme çalışması.
3. Alıştırma 2, gruplararası yarışma şeklinde yapılır.
4. Dörderli gruplar oluşturarak çeşitli yükseklikte ve mesafede pas çalışma­sı.
5. Tam saha boyunca ikili paslaşma ve üçlü paslaşma çalışması.
6. Durarak ve sıçrayarak kale atışları yapılması.
7. Top sürerek kale atışları yapılması.
8. 2:1 top sürme, paslaşma ve kale atışı yapılması.
9. Yapılan yanlışlar düzeltilerek, hareketlerin yetirince tekrar edilmesi.
10. 2x5' 6:6 maç yapma (her iki grupta maç yapacak).

15 Dakika Değerlendirme

1. Örme pastan kale atışı yapmalarının istenmesi.
2. Hareketleri savunmaya karşı yapmalarının istenmesi

15 Dakika Bitiriş devresi

Dört tur hafif tempo koşu, iki tur yürüme ve dinlendiri­ci hareketlerin yaptırılması.

5 Dakika Selamlaşma ve Öğrencilerin Giyinmesi.

Beden Eğitimi Öğretmeni (İmzası)

Okul Müdürü (İmzası)

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu W

wad: Tampon.
waiscoat: Yelek.
waist: Bel.
waist a wrestling hold: Bel kündesi.
waisthip: Bel-Kalça,
waiting line: Bekleme çizgisi.
walk over: Köprü.
walking: Yürüyüş.
walking lunge: Kasık, kalça, sırt ve diz eklem­lerine yönelik bir çalışmadır. Ağırlık omuz­da, öne büyük bir adım alınır ve hamle po­zisyonuna geçilir. Bu pozisyondan tekrar başlangıç pozisyonuna dönülür. Başlangıç pozisyonunda nefes alınır, hamle pozisyo­nundaki ayak, başlangıç pozisyonuna ge­çerken nefes verilir.
walking race: Yürüme yarışı.
walking violation: Yürüme hatası.
wall: Savunma bloku.
wail pass: Ver kaç, duvar pası.
warm up: Isınmak.
warm up dives: Isınma atlayışı.
warning: Uyarı, ihtar.
warning up hail: Isınma salonu.
water jump: Su engeli.
water polo: Su topu.
water polo player: Su topu oyuncusu.
water skiing: Su kayağı.
water sport: Su sporları.
weak: Kuvvetsiz.
weak throvv: Yerden atış.
weakness: Zayıflık, kuvvetsizlik.
weariness: Yorgunluk.
weight: Ağırlık, kilo.
weight lifler: Halterci.
weight lirting: Halter.
weight training: Ağırlık çalışması.
western: Teniste bu tutuşta, raket yüzü yere bakar.
whiff: Topu ıskalamak.
whitewash: Rakibe sayı vermeden alınan galibiyet.
whistie: Düdük.
white adipose tissu: Beyaz Yağlar.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu V

V Sit: V oturuşu.
valit shot: Geçerli atış.
various bridge like wrestling positions: Güreşte köprü pozisyonu.
vaulting horse: Atlama beygeri.
vaulting pole: Atlama sırığı.
vein: Damar. vertebra: Omur.
veteran: Tecrübeli sporcu.
verticalis: Dikey, düşey anlamındadır.
victory: Başarı, galibiyet.
victory lap: Galibiyet turu.
victory rostrum: Şeref kürsüsü.
vigorous: Gayretli.
violation: Kural ihlali.
violence: Şiddet.
virtue in sport: Spora verilen önem.
viscera: iç organlar.
visiting team: Misafir takım.
visual: Görsel.
vitamin: Vitamin.
vitamin deficiency: Vitamin eksikliği.
vitamin pills: Vitamin hapı.
vivration: Vibrasyon.
volitional: istemli.
vollayer: Topa vole vuran oyuncu.
volley: Vole.
volley pass: Yüksekten atılan pas.
volley shot: Yüksekten atılan şut.
volleyball: Voleybol.
volleyball player: Voleybolcu.
volontary exercises: Serbest hareketler.
vomer: Saban kemiği.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu U

umblicus: Göbek çukuru.
umpire: Pist hakemi, yardımcı hakem.
unbatanced: Dengesiz.
unbeaten: Namağlup, hiç yenilmemiş.
under arm shot: Alçak temel atış.
undercut: Topa alttan yapılan falsolu vuruş.
underhand pass: Alttan pas kaldırma.
underhand passing: Manşetle pas verme.
underhand service: Alttan servis.
underhand shot: Alttan atış.
underneath: Potanın al olmak.
underswing: Bar altında salınım.
underwater: Sualtı.
uneven Bar: Asimetrik bar.
unfair: Sportmenlik dışı.
unfortunate: Şansız.
ungues: Tırnak.
uniform: Forma.
unintentional foul: Kasıtsız faul.
unmindfui: Dikkatsiz.
unvvilled: istem dışı.
up court: Potaya doğru.
upper extremıty: Üst üyeler (organlar).
uprise: Hareketi yapma.
upstart: Kipe.
urethra: Üretra.
urine: idrar.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu T

T-shirt: Tişört. table
referee: Masa hakemi.
table tennis: Masa tenisi.
tactics: Taktik
take: Karşılaşmayı kazanma.
take a corner: Korner atışı.
take a shovver: Duş yapmak.
take dovvn: Rakip güreşçiyi yere indirmek.
take exercise: Egzersiz yapmak.
take off: Sıçrama.
take off board: Basma tahtası,
take off foot: Sıçrama ayağı.
take off İeg: Sıçrama bacağı.
take off üne: Atlama çizgisi.
take over: Bayrak değiştirme.
take over umpire: Bayrak değiştirme hakemi.
take pains: Yorulmak.
take sides: Taraf tutmak.
take the count: Nakavt olmak.
take the starting: Çıkış pozisyonu alma.
tall: Uzun.
tank: Şike yapmak.
tap: Topu yere vurma.
tap in: Ribaunddan dönen topa hafifçe dokuna­rak sayı yapmak.
ap out: Pes.
taping: Bandaj.
target: Hedef.
team: Takım, ekip.
team captain: Takım kaptanı.
team event: Takım yarışması.
team foul: Takım faulü.
team game: Takım oyunu.
team handball: Takım hentbolü.
team mate: Takım arkadaşı.
team member: Takım oyuncusu.
team spirit: Takım ruhu.
team sport: Takım sporu.
team work: Takım çalışması.
technique: Teknik.
technique: Teknik faul.
ten second line: On saniye çizgisi.
ten second rule: On saniye kuralı.
Tendons of the knee: Dizbağı.
tennis: Tenis.
tennis court: Tenis kortu.
tennis player: Tenisçi.
the path of the bali: Topun izlediği yol.
the press: Basın.
the press sport: Spor basını.
therapy: Terapi.
thorovv: Fırlatma.
three seconds: Üç saniye kuralı.
through pass: Derinleme pas.
throvv: Atma, atış.
throvv in: Taç atışı.
throvv off: Başlama atışı.
throvv over the wall: Blok üzerinden atış.
throvv out: Aut atışı.
throvv the match: Maçı bırakmak.
thrower in: Topu oyuna sokan oyuncu.
throwing action: Atma hareketi.
throwing arm: Atış kolu.
throwing event: Atma yarışları.
throwing technique: Atış tekniği.
Throwing motion: Atış hareketi.
Throwing technique: Atış tekniği.
throwing the discus: Disk atma.
tibia: Kaval kemiği.
ticket: Bilet.
tight pike: Kapalı atlayış.
tight tuck: Kapalı çömelme.
tight vvaist: Rakibi belden yakalama.
tüt: Eğilmek.
time: Zaman.
time keeper: Saat hakemi.
time out: 1.Herhangi bir sebepten dolayı mü­sabaka ya da yarışmanın hakem tarafından kronometreye basılarak durdurulması. 2.Oyun dışı zaman.
time trial: Zamana karşı yapılan deneme.
time well: Zamanlamak.
timing: Zamanlama.
tip: Topa hafifçe vurmak.
tipoff or topoff: Oyunun başlaması için yapılan hava atışı.
tired: Yorgun.
tissue: Doku.
tobogganing: Kızak.
toe hold: Rakibin ayağını bükme.
toes sidevvays: Açılı duruş.
top form: Yüksek verim.
top loop jumpaxel: Ayak ucunda sıçrama.
top performance: Yüksek performans.
top player: Yıldız, en iyi oyuncu.
torsio: Burkulma, bükülme.
toss: Havaya fırlatmak.
toss coins: Yazı tura atma.
total points: Toplam sayı.
touch linie: Yan çizgi.
touche: Tuş.
tough training: Sıkı bir antrenman.
tournament: Turnuva.
trachea: Soluk borusu.
track: Pist, alan, saha.
track race: Pist yarışı.
track rider: Pist yarışmacısı.
track süit: Eşofman.
track trials: Zamana karşı yapılan yarış.
trail official: Saha içi hakemi.
train: Antrenman yapmak.
trainer: Antrenör.
training: Antrenman.
training bali: Antrenman topu.
training camp: Antrenman kampı.
training ground: Antrenman sahası.
training hail: Antrenman salonu.
training load: Antrenman yüklenmesi.
training method: Antrenman metodu.
training partner: Antrenman arkadaşı.
training track: Antrenman pisti.
trampolene: Tramplen.
transfer season: Transfer sezonu.
transpose: Pozisyonunu değiştirme.
trauma: Travma.
travelling: Adım hatası.
treadmil: Koşu bandı.
treat: Tedavi etmek.
triaditional: Gelenek.
trial: Deneme.
trial jump: Deneme atlayışı.
trial throw: Deneme atışı.
trial put: Deneme atışı.
tribune: Tribün.
trick: Çalım.
tricked: Çalımlamak.
trip: Çelme.
triple jump: Üç adım atlama.
triple jumper: Üç adım atlayıcı.
trophy. Tropi.
trot: Süratli koşu.
turn: Dönüş.
trunk: Vücut.
trunk circling: Vücut çevirmek.
trunk exercises: Vücut alıştırmaları.
trunk raising: Vücut kaldırmak.
trunk turning: Vücut döndürmek.
turnstile: Turnike.
tumble run: Yarım takla ile dönüş yapmak.
turn to the right: Sağa dönmek.
turn to the left: Sola dönmek.
turnover: Top kaybetme.
twist: Burkma.
twist dives: Burgulu atlamalar.
two hand pass: Çift elle verilen pas.
two hand shot: Çift el atış.
two man block: ikili blok.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu S

sabreur: Eskrimci.
sacrum: Kuyruk sokumu.
sag: Eğilmek
sail: Yelken.
sail maker: Yelkenci.
sailing: Yelkencilik.
saliva: Salya, tükrük.
salutary: Sportmence.
salute: Selamlama.
sand bag: Kum torbası.
sanitary: Sağlıklı koşul.
sargent jump: Dikey sıçrama testi.
saw off: Beraberlik.
sawing low balls: Ayakta savunma.
scales: Tartı aleti.
scapula: Kürek kemiği.
scarf hold: Yerde hareketsiz tutuş.
science: Bilim.
scientist: Bilim adamı.
score: Skor.
score a goal: Gol atmak.
score a point: Puan kazanmak.
score board: Sayı levhası, Skorbord.
score referee: Sayı hakemi.
score sheet: Müsabaka cetveli.
score table: Sayı levhası.
scorecard: Puan çizelgesi.
scorekeeper: Golcü oyuncu.
scoreless: Golsüzlük.
scorer: Gol atan.
scorer table: Hakem masası.
scratch: Atma veya atlama.
scartch line: Çıkış çizgisi.
screening: Perdeleme.
scrimmage: Antrenman maçı.
scrub: Yedek oyuncu.
season: Sezon.
second: Saniye.
second half: ikinci devre.
second team: B takımı, genç takım.
secretio: Salgılama.
secretory gland: Salgı bezi.
section: Parkur.
security: Emniyet, güvenlik.
semi final: Yarı final.
semi finalist: Yarı finalist.
send in: Sporcuyu oyuna almak.
send off: Kırmızı kartla oyun dışı kalma.
sensatio: Duygu, duyma, hissetme.
sense: Duyu.
sense organs: Duyu organları.
sensei: Karate veya judo hocası.
sensibility: Hassasiyet.
sensitiv: Uyarıya hassas.
serve: Servis atmak.
server: Servis atan oyuncu.
service: Servis.
service area: Servis alanı.
service line: Servis çizgisi.
service sideiine: Servis alanının yan çizgileri.
serving side: Servis atan takım.
set: Set.
set lost: Set kaybı.
set point: Set sayısı.
shot: Şut, atış.
shot at goal: Kaleye atış.
shot put: Gülle.
shot putter: Gülleci.
shot İn bending sideways: Yana bükülü atış.
shot on goal: gol atmak.
shot put: Gülle atma.
shot putter: Gülle atıcısı.
shoulder: Omuz çevresi.
shoulder stand: Omuzda duruş.
shoulder standing: Mum duruşu.
show: Gösteri.
show jumping: Atlama yarışmaları.
showboat: Gösteriş yapan sporcu.
shower: Duş.
shut off: Rakibin oyun düzenini bozma.
shut out: Rakibe sayı vermeme.
shuttle: Mekik.
sick: Hasta.
side: Yan.
side by side: Yan yana.
side cut: Çengel vuruş.
side foot: Yan çizgi.
side line: Kenar çizgisi.
side horse: Kulplu beygir.
side step: Kayma adımı.
side step shooting: Dayanma adımlı atış.
sidetand: Yan duruş.
sighting shot: Deneme atışı.
sign: İşaret.
silver: Gümüş.
silver medal: Gümüş madalya.
sit-up: Mekik.
skating: Paten.
ski: Kayak.
skier: Kayakçı.
skin diver: Balık adam.
skateaxel: Paten.
skateraxel: Patenci.
skating rlnkaxel: Buz pateni pisti.
ski: Kayak.
ski patrol: Kayak ilk yardım ekibi.
ski racer: Kayak yarışçısı.
ski racing: Kayak yarışı.
skier: Kayakçı.
skiing: Kaymak.
skill: Beceri.
sleeping bag: Uyku tulumu.
slice: Topa falsolu vurmak.
sliding tackle: Topa kayarak vurma.
slop pass: Hatalı pas.
slow: Yavaş.
slow tvvitch: Yavaş kasılma.
siowdown: Yavaşlama.
slowly: Yavaş yavaş.
smach: Topun yüksekten hızla yere vurulması.
small: Küçük.
smother: Kalecinin gölü önlemek için topun üzerine yatması.
snakebit: Şansı kötü giden sporcu.
snap down: Çift dalma.
snap pass: Bilek pası.
snowshoes: Kar ayakkabısı.
soapwort: Çöven, çevgan.
solid: İyi oyunculardan oluşan takım.
somersault: Salto, perende.
somersault turn: Ters takla atarak dönüş.
somersault with tvvist: Burgulu salto.
soothe: Yatıştırmak, sakinleştirmek.
spar: Boks maçı.
sparring partner: İdman arkadaşı.
specialist: Uzman.
specialization: İhtisas, uzmanlık.
species of defence: Savunma türü.
spectator: Seyirci.
spectator capacity: Seyirci kapasitesi.
speed: Sürat, hız.
speed up: Hız artırmak.
speed work: Hız kazanma idmanı.
speedvvay: Yarış pisti.
spike: Smaç vurmak.
spike oyer the block: Blok üzerinden smaç.
spin: Falsolu vuruş.
spinal cord: Omurilik.
spine: Omurga.
spinned bali: Falsolu top.
spinned shot: Falsolu vuruş.
spleen: Dalak.
split: Spagat.
split the defence: Topu iki defans oyuncusu arasından geçirme.
sporting: Spor ile ilgili.
sportlng paper: Spor gazetesi.
sporting press: Spor basını.
sportive: Sporcu. sports: Spor.
sports broadcast: Sportif yayın.
sports club: Spor kulübü.
sports commentator: Spor yorumcusu.
sports equipment: Spor malzemesi.
sports facility: Spor tesisi.
sports friend: Spor arkadaşı.
sports journalist: Spor gazetecisi.
sports hali: Spor salonu.
sports implement: Spor aleti.
sports journal: Spor dergisi.
sports journalist: Spor gazetecisi.
sports lover: Spor sever.
sprint svvimmer: Kısa mesafe yüzücüsü.
sprinter: Sürat koşucusu.
sprinters line: sprint çizgisi.
scjuare bali: Çapraz pas.
squat: Çömelme.
squat jump: Toplu sıçrama.
stable: İstikrarlı.
stadium: Stadyum.
stalling: Zaman çalma, oyalama.
stance: Duruş.
stand: Duruş.
stand aside: Tarafsız olmak.
stand up: Ayakta durmak.
standing: Ayakta durmak.
standing at ease: Rahat duruş.
standing position: Ayakta atış pozisyonu.
standing techniques: Ayakta yapılan teknikler.
standing wrestling: Ayakta güreş.
star player: Birtakımın en iyi oyuncusu.
staright thrust: Basit hücum.
start: Müsabaka ya da yarışmaya başlama.
starter: Çıkış hakemi.
starting blocks: Çıkış takozları.
starting line: Çıkış çizgisi.
starting order: Çıkış sırası.
starting pistol: Çıkış tabancası.
starting position: Çıkış vaziyeti.
starting signal: Çıkış uyarısı.
starting vvhistle: Çıkış düdüğü.
stature: Boy uzunluğu.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu R

race: Koşu, yarış, müsabaka.
race day: Yarış günü.
race track: Koşu alanı.
race walk: Yürüyüş yarışı.
race vvalker: Yürüyüş yarışçısı.
racecourse: Koşu parkuru.
racehorse: Koşu atı.
racer: Yarışçı.
racetrack: Koşu yolu.
racing backstroke: Sırtüstü yüzme.
racing bicycle: Yarış bisikleti.
racing declaration: Yarış duyurusu.
racing shorts: Yarış şortu.
rack up: Sayı yapmak.
racket: Raket.
racket handle grip: Raket tutuşu.
rag: Topa sahip olmak.
railroad: Baş üzerinden yapılan falsolu servis.
raincoat: Yağmurluk.
raise the bar: Çıtayı yükseltmek.
rally: Ralli.
range: Atış yeri, poligon.
range officer: Atış hakemi.
ranking: Klasman.
rattle: Yarışmacının konsantrasyonunu bozma.
reach: Açıklık. Boksörün kol uzunluğu
reach the final: Finale gelmek.
reaction time: Reaksiyon zamanı.
reading the game: Oyunu okumak.
ready about: "Dönüşe hazırol" komutu.
real tennis: Kort tenisi.
rearguard: Defans oyuncusu.
rebound: Ribaund.
rebounder: Ribaundda çok iyi olan oyuncu.
receiver: Servis karşılama.
receiving side: Servis karşılayan taraf.
record: Rekor.
record holder: Rekortmen.
recovery or recovery to guard: Hücumdan
sonra savunma pozisyonuna geçme.
recreational areas: Dinlenme alanları.
recumbent: Yatar pozisyonda.
recuperate: Kendini toparlamak.
recurrent: Nüksetme.
red belt: Kırmızı kuşak.
red card: Kırmızı kart.
red corner: Kırmızı köşe.
reduce one's body weight: Kilo kaybetme
antrenmanı. referee: Hakem.
referee card: Hakem kartı.
referee stops contest: Hakemin müsabakayı durdurması.
referee's bali: Hakem atışı.
referee's identification card: Hakemlik bel­gesi.
referee's signals: Hakem duruşu.
referee's vvhistle: Hakem düdüğü.
registered player: Lisanslı oyuncu.
regular grip: Düz tutuş.
regulations: Yönetmelik, kural bilgisi.
rehabilitation: Rehabilitasyon.
relaxation: Rahatlama.
relaxation exercises: Gevşeme alıştırmaları
relaxation techniques: Gevşeme teknikleri.
relaxe: Gevşeme.
relaxed position: Rahat duruş.
relaxing: Dinlendirici.
relay race: Bayrak yarışı.
relay swimmer: Bayrak yüzücüsü.
reiegation: Ligden düşme.
remise: Vuruşun tekrarlanması.
ren: Böbrek.
renew: Yenilemek.
renevved attack: Üçlü kombine hücum.
repeated: Tekrar etmek.
repertory: Oyun çizelgesi.
replacement: Oyuncu değiştirme.
report: Rapor.
representation: Temsil etmek.
reprise: Hücum tekrarlama.
request substitution: Oyuncu değişimi istemek.
request time out: Mola istemek.
research: Araştırma.
researcher: Araştırmacı.
reserve player: Yedek oyuncu.
respiration: Solunum.
rest: Dinlenmek.
resting: Dayanma.
restricted area: Üç saniye koridoru.
result: Sonuç.
retire: Karşılaşmadan, müsabakadan çekilme.
retreat step: Geri çekilme adımı.
retrieve the bali: Topu tekrar kazanmak.
return: Servis karşılama.
return match: Rövanş maçı.
reserve dive: Ters dalma.
reserve dunk: Oyuncunun sırtı çember dönük olarak yaptığı smaç.
reserve grip: Ters tutuş.
reverse nelson: Ters kle.
reverse pass: Geri pas.
reverse shot: Arkadan atış.
reverse upstart: Çapraz kipe.
reward: Ödül.
rhytmic jump: Ritmik sıçrama.
rich footed: Sağ ayağını çok iyi kullanan fut­bolcu.
ride: Ata binmek.
ride the bench: Genellikle yedek kulübesinde bekleyen oyuncu.
rider: Binici.
rolling: Yuvarlama.
rope climbing: Halat tırmanma.
roster: Rakibi bozguna uğratma.
rotate: Döndürme.
rotation: Pozisyon dönüşü,
rotational fault: Diziliş hatası.
rotational order: Diziliş sırası.
round: Raund.
round off: Kartvil.
rowing: Kürek.
rub: Ovmak
rubber: Buz hokeyi topu.
rule: Kural.
rule governing fouls: Faul kuralları.
run: Koşmak.
run and gun: Hücuma yönelik oyun şekli.
run behind the defence: Savunmayı geçmek.
run hard: Çok hızlı koşmak.
run up: Hız alma koşusu.
run out the lock: Önde olan takımın maçı oyalaması. runner: Koşucu.
runner up: Yarışmada ikinci gelen kimse.
running a marathon: Maraton koşmak.
running broad jump: Koşarak yüksek atlama.
running long jump: Koşarak uzun atlama.
running on toes: Ayak uçlarında koşma.
running rhythm: Koşu ritmi.
running score: Karşılaşmanın ilkyarı sonuç.
running spikes: Koşu ayakkabısı.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu Q

quadrangular meet: Dörtlü yarışma.
qualifier: Seçilen sporcu.
qualifying event: Seçme yarışması.
quarter final: Çeyrek final.
quarter finalist: Çeyrek finalist.
quarter miler: Çeyrek millik koşularda yanşan sporcu.
qarterback: Oyun kurucu.
quick: Çabuk. quota: Kontenjan.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu P

pace: Oyun temposu.
pain: Ağrı.
palpebra: Göz kapağı.
pancake: Rakibi tek kolundan yakalayıp yere atmak.
panting for breath: Soluk soluğa.
parachute: Paraşüt
parachute jump: Paraşütle atlama,
parachutist: Paraşütçü.
parallel bar: Paralel bar.
pass: Pas.
pass into space: Boş alana pas vermek.
pass out: Bayılmak.
pass to each other: Paslaşmak.
passage: Isınma kulvarı.
passer: Pas veren oyuncu.
passion: Heyecan.
passivity: Pasiflik.
patella: Diz kemiği.
patient: Hasta.
penalty: Penaltı.
penalty area: Ceza sahası.
penalty area line: Penaltı alanı çizgisi.
penalty goal: Penaltı golü.
penalty hit: Ceza tutuşu.
penalty kick: Penaltı vuruşu.
penalty killing: Penaltı kaçırmak.
penalty line: 7 metre çizgisi.
penalty shot: Penaltı atışı,
penalty spot: Penaltı noktası,
penalty throw: 7 metre atışı,
pentathlete: Pentatloncu.
pentathlon: Pentatlon.
perception: Duygu, his, algı.
perfect: Mükemmel.
performance: Performans, verim.
perfusion: Sıvının doku içine geçmesi.
period: Süre, devre.
perpendicular: Dikey,
person: Şahıs.
personal: Şahsi.
personal contact: Vücut teması.
personal waming: İhtar.
personality: Kişilik.
persuade: ikna etmek.
pertinent: İlişkili.
photo finish: Foto finiş.
physical: Fizik.
physical culture: Kültür fizik.
physical education: Beden eğitimi.
pick up: Boşta kalan oyuncuya savunma yapmak.
pied ferme: Ayaklar sabit iken yapılan hare­ketler.
pike: Bükük duruş.
piked roll: Yunus takla.
pile on the pace: Tempoyu yükseltmek.
pin: Tuş.
pinfall: Tuş yapabilmek için rakibi yere düşür­mek.
pipe: Kale direği.
pirouette: Yerinde dönüş.
piston action: Piston hareketi.
pivot: Oyuncunun bir ayağını yerden kesme­den yaptığı dönme hareketi.
pivot shot: Dönerek atış.
pivot player: Pivot oyuncusu.
place for substitutions: Oyuncu değiştirme yeri.
place kick: Duran topa yapılan vuruş.
place winner: Dereceye girmiş sporcu.
placement: Topa rakibin karşılayamayacağı şekilde vurmak.
plain header: Düz atlama.
planned: Planlı.
planning: Planlama.
play: Oyun, oynamak, maç yapmak.
play a trick: Oyun oynamak.
play bali: Oyuna başlama.
play fair: Kurallara göre oynamak.
play rough: Sert oyun.
play the bali: Topla oynamak.
player: Oyuncu.
playing doubles: Teniste çiftli oyun.
playing field: Oyun alanı.
playing rule: Oyun kuralı.
playing time: Oyun süresi.
playmaker: Oyun kurucu.
playmaking: Oyun kurmak.
pleura: Akciğer zarı.
pliable: Esnek.
plume: Şeref madalyası.
point: Sayı, puan.
pointer: Puanter.
pole vault: Sırıkla atlama.
pole vaulter: Sırıkla atlayıcı.
polite: Terbiyeli, nazik, kibar.
pommeled horse: Kulplu beygir.
pancho: Yağmurluk.
pool: Yüzme havuzu.
pool length: Havuz uzunluğu.
pool side: Havuz kenarı.
position: Pozisyon, durum.
position of danger: Tehlikeli durum.
positive: Olumlu.
possession of the bali: Topa sahip olmak.
post gradûate education: Lisans üstü eğitim.
post position: Başlama duruşu.
post time: Çıkış zamanı.
postpone: Ertelemek.
posture: Duruş.
power: Güç, güçlü.
power forward: Güçlü hücum oyuncusu.
power house: Güçlü takım.
practice hail: Çalışma salonu.
practice match: Antrenman maçı.
premium: Prim.
prep: Deneme koşusu.
preparation: Hazırlık.
preparation stage: Hazırlık dönemi.
president: Baş hakem.
press: Baskı.
press agent: Basın sözcüsü.
press box: Basın tribünü.
press conference: Basın konuşması.
press deferıse: Baskılı savunma.
press officer: Basın sözcüsü.
princtple: Prensip.
prize: Futbolculara verilen prim.
prizefighter: Profesyonel boksör.
professional: Profesyonel.
professonalism: Profesyonellik.
prone float: Su yüzeyinde yüzünkoyu yatmak.
prorte position: Yatarak atış.
proportion: Orantı.
prostrated: Halsiz, bitkin.
protest: İtiraz etmek.
protuberance: Şişkinlik.
provident: Tedbirli.
psychologist: Psikolog.
pugilist: Boksör.
pull: Çekme.
pull down: Elense çekme.
pulse: Nabız.
punch: Vuruş.
punching povver: Vuruş gücü.
punchingbal: Antrenmanlarda kullanılan kum torbası.
punt: Topa havada iken vurmak.
pupilla: Göz bebeği.
push off: itme.
push pass: Topu iterek pas verme.
push the bali: Topu itme.
push-up: Sınav.
put: Gülle.
putting the shot: Gülle atmak.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu O

oar: Kürek.
oarsman: Erkek kürekçi.
oarswoman: Bayan kürekçi.
oath: Yemin. obese; Şişman.
obi: Kuşak.
objection: itiraz.
observer: Gözlemci.
obstacle: Engel.
obstacle judge: Engel hakemi,
obstruction: Rakibin önüne geçerek engel­leme.
obviate: Engelleme.
odont: Diş.
odor: Koku.
odorless: Kokusuz.
offence: Hücum.
Offensive: hücuma yönelik.
offensive block: Hücum bloğu.
offensive foul: Hücum faul. offhand: Ayakta atış.
official: idareci, görevli.
officials: Hakem jürisi.
offside: Ofsayt.
offside position: Ofsayt pozisyonu. olfaction: Koku duyusu.
olympiad: Olimpiyat.
olympian: Olimpiyatlarda yanşan sporcu.
olympic: Olimpik.
olympic champion: Olimpiyat şampiyonu.
olympic games: Olimpiyat oyunları.
olympic movement; Olimpik hareket.
olympic oath: Olimpiyat yemini.
olympic programme: Olimpiyat programı. olympic record: Olimpiyat rekoru.
olympic team: Olimpiyat takımı.
olympic torch: Olimpiyat meşalesi.
olympic vlctory: Olimpiyat zaferi.
olympic village: Olimpiyat köyü.
on guard: Başlama duruşu.
on the bench: Oyun dışı.
on your rnarks: "Yerlerinize" komutu.
one hand shot: Tek elle yapılan atış.
one pass attack: Tek pasla hücum.
onlooker: Seyirci.
open: Açık.
open air competitions: Açık hava yarışları.
open frame: Açık tur.
open tribüne: Açık tribün.
open wheel: Açık teker.
opening ceremony: Açılış töreni.
opening speech: Açılış konuşması.
opponent: Rakip.
opportunistic: Fırsatçı.
oppression: Baskı.
optional: Serbest hareketler.
order of service: Servis atış sırası.
organize: Organize etmek.
organized fast break: Organize hızlı hücum.
organization: Organizasyon.
organizing committee: Organizasyon komitesi.
ossification: Kemikleşme.
osteology: Kemik bilimi.
osteopathy: Kemik.
out: Topun oyun alanının dışına çıkması.
out side: Servis karşılayan taraf.
out side forvvrd: ileri uç kanat oyuncuları.
out side graps: Dış tutuş.
out side half: Orta saha kanat oyuncuları.
outer track: Pistin dış alanı.
outward: Dışa doğru.
ovarium: Yumurtalık.
overarm pass: Parmak pas.
overcome: Yenmek.
overconfident: Kendine fazla güvenen.
overhead kick: Röveşata.
overhead pass: Baş üstü pas.
overhead shot: Baş üstünden atış.
overjump: Engel aşmak.
overstretch: Aşırı germe.
overtrained: Sürantrene olmuş.
overtraining: Sürantrenman.
overuse: Aşırı kullanma.
own goal: Kendi kalesine gol.
out of play: Oyun dışı, aut.
outdoor pool: Açık hava havuzu.
outside İane: Dış kulvar.
outside left: Sol açık.
outside right: Sağ açık.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu N

nape: Ense.
narrator: Spiker.
natation: Yüzme.
national: Milli.
national anthem: Milli marş.
national champion: Ülke birincisi.
national passion: Milli heyecan.
national record: Ülke rekoru.
national team: Milli takım.
nature: Doğa.
neck: Boyun çevresi, ense.
neck spring: Ense kipesi.
nephros: Böbrek.
nerve: Sinir.
nerve ending: Sinir ucu.
nervous system: Sinir sistemi.
net: Basket filesi.
neutral: Tarafsız.
neutrality: Tarafsızlık.
nible: Çevik, atik.
nod: Topa kafa ile vurmak.
normal posture: Temel duruş.
nucleus: Çekirdek.
numerical superiority: Sayısal üstünlük.
nurse: Hemşire.
nutritio: Beslenme.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu M

major faul: Kasıtlı faul.
major muscle groups: Temel kas grupları.
make a goal: Basket yapmak.
malnutrition: Beslenme bozukluğu.
man to man defence: Adam adama savunma.
management: idare.
manager: idare eden, idareci.
manner: Tutum, tavır.
marathon: Maraton.
marathon race: Maraton yarışı, koşusu.
marathon runner: Maraton koşucusu.
march: ileriye adım atmak.
march past: Geçit töreni.
marking: Markaj, baskı.
massage: Masaj.
massage bench: Masaj masası.
massed start: Toplu çıkış.
masseur: Masör.
masseuse: Masöz.
mat: Minder.
mat chairman: Minder amiri.
mat escape: Minder dışına kaçmak.
match: Maç.
match of the year: Yılın maçı.
match point: Maç sayısı.
matman: Güreşçi.
maturatio: Olgunlaşma, gelişme.
meadow: Çayır.
meal: Yemek
medal: Madalya.
medalist of medallist: Madalya kazanan sporcu.
median: Orta.
medical officer: Salonda hazır bulunan doktor.
medical treatment: Tıbbi tedavi.
medicine: Tıp.
medicine ball: Sağlık topu.
member: Üye.
member of jury. Jüri üyesi.
memory: Hafıza.
mental: Zihinsel.
mepham: Rakibi arkadan sarmak.
metallic piste: Metalik pist.
metallic plastron: Madeni yelek.
metric mile: 1500 metre koşusu.
microbe: Mikrop.
middle: Orta
middele distance race: Orta mesafe koşusu.
middle distance runner: Orta mesafe koşu­cusu.
middie distance swimmer: Orta mesafe yüzü­cüsü.
middleweight: Orta sıklet.
midfield: Orta saha.
midfield player: Orta saha oyuncusu.
midice: Oyun alanının dışı.
ministry of youth and sport: Gençlik ve spor bakanlığı.
minute: Dakika.
miskick: Kötü vuruş.
mismatch: Eşleşme.
misplaced Pass: Yanlış pas.
miss: isabet ettirememek.
missed shot: isabetsiz atış.
mobilite: Hareketlilik.
moral: Ahlak.
move into an öpen space: Boş alana kaçmak.
mixed grip: Karışık tutuş.
motion: Hareket.
motionless position: Hareketsiz duruş.
mountaineer: Dağcı.
mountaineering: Dağcılık.
movement: Hareket.
muscular: Kassal.
muscular coordination: Kas koordinasyonu.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu

L support: L duruşu.
lace: Topa çok sert vurmak.
lame: Aksamak.
landing pit: Kum havuzu.
lane: Kulvar.
lap: Tur.
lap of honor: Şeref turu.
last lap: Son tur.
Iarynx: Gırtlak.
laugher: Kolay kazanılan maç.
Iawn: Çim.
Iax: Gevşek.
lay up shot: Turnike atışı.
lazy: Tembel.
lead attacker: Savunmada öne çıkan oyuncu.
leader: Lider.
leadership: Liderlik.
league: Lig.
leaguer: Ligde yer alan takımların her biri.
lean: Eğilmek.
lean över: Abanmak.
leap: Atlamak.
Ieapaxel: Sıçramak.
leaper: iyi sıçrayan oyuncu.
leaps: Atlamalar.
leaving the İane: Kulvardan çıkmak.
left back: Sol bek.
left inner: Sol iç oyuncu.
lefy wing: Sol açık.
ieft winger: Sol kanat oyuncusu.
leg: Bacak.
leg beat action: Ayak vuruşu.
leg circling: Bacak çevirme.
leg exercises: Bacak alıştırmaları.
leg grip: Bacak kapma.
leg lock: Çengel, çangal.
leg scissors: Kilit.
leg stretching: Bacak germe.
leg swing: Bacak savuruşu.
leg techniques: Ayak ve bacakla yapılan teknikler.
leg undercut: Makas hareketi!
legal: Kurallara uygun.
legal grip: Kurallara uygun olarak yapılan.
length of stride: Adım uzunluğu.
level: Düzey, seviye.
license: Lisans.
life: Ömür, yaşam.
life buoy: Cankurtaran simidi.
lift: Kaldırma.
lift över: Aşırtma.
lifler: Halterci.
lifting holds: Dalma oyunları.
Iightweight: Hafif sıklet.
line: Çizgi.
line judge: Çizgi hakemi.
line violation: Çizgiye basmak.
line up of the team: Takım kadrosu.
linesman: Yan hakem.
lingua: Dil.
Iiquid: Sıvı.
list of competitors: Yarışmacıların listesi.
liver: Karaciğer.
lob pass: Aşırtma pas.
lob shot: Aşırtma atışı.
lob the ball: Topa plase yapmak.
local: Yerel.
locker: Soyunma dolabı.
locking techniques: Kırma teknikleri.
lodge an appeal: İtiraz etmek.
loft: Topu yükseğe atmak.
lollipop: Kolay top.
long: Uzun.
long ball: Uzun top.
long distance: Uzun mesafe.
long distance race: Uzun mesafe Koşusu.
long distance runner: Uzun mesafe koşucusu.
long distance shot: Uzaktan şut.
long distance svvimmer: Uzun mesafe yüzü-
long jump: Uzun atlama.
long jumper: Uzun atlayıcı.
long horse: Atlama beygiri.
long out: Topun oyun alanının dışına çıkması.
loosen: Kendini gevşetmek, rahatlatmak.
loosen a grip: Rakibin oyununu bozmak.
lop pass: Aşırtma pas.
lose contact: Arayı açmak.
lose the ball: Topu kaybetmek.
loser: Yenilen, kaybeden.
loss: Kaybetmek, mağlubiyet.
loss of a point: Sayı kaybetmek.
loss of service: Servis kaybı.
loss on points: Sayıyla mağlubiyet.
lost: Boşa giden atış.
low blood pressure: Düşük tansiyon.
low pressure: Aiçak basınç.
lumbar region: Bel bölgesi.
lunch: Öğle yemeği.
lung: Akciğer.
lunge: Atağa geçmek.
lustrous: Parlak.
lusty: Dinç sağlam.
luxatio: Çıkık.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu K

keyhole: Serbest atış bölgesi.
kick: Şut.
kick a goal: Gol atmak.
kick off: Başlama vuruşu.
kick off circle: Orta yuvarlak.
kick save: Kalecinin atılan şutu ayakları ile önlemesi.
kick serve or kicker: Falsolu servis.
kicker: Şut atan.
kicking: Ayakla oynamak.
kip or kip up: Vücudu gerdirme.
knee: Diz.
knee bending: Diz bükme.
knee cap: Diz kapağı.
knee guard: Dizlik.
kneeling: Dizüstü duruş.
konck-out: Nakavt.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu J

jab: Rakibin yüzüne atılan hafif yumruk.
japanese service: Yüzen servis.
javelin: Cirit.
javelin throw: Cirit atma.
javelin thrower: Cirit atıcısı.
jawbone: Çene kemiği.
jersey: Forma.
jink: Çalımlamak.
jockey: Jokey.
jockey club: Binicilik kulübü.
jockstrap: Suspansuar.
jog: Belli bir tempoda ilerleme.
jog trot: Yavaş koşmak.
jogger: Koşucu.
jogging: Tempolu koşu.
joint: Eklem.
jolt: Kısa vuruş.
Journal: Dergi.
journeyman: herhangi bir spor dalında usta olan.
joyous spectators: Coşkulu izleyiciler.
judge: Hakem.
judge at the finish: Varış hakemi.
judge course: Hakem kursu.
judge for track events: Koşu hakemi.
judging: Hareketlerin değerlendirilmesi.
judo belt: Judo kemeri.
judo jacket: Judo kıyafeti.
judo mat: Judo minderi.
judoist: Judocu.
juggler: Akrobat.
jump: Atlama.
jump bali: Hava atışı.
jump kick: Sekerek topa havada vurma.
jump pass: Sıçrayarak pas vermek.
jump racing: Engelli koşu.
jump shoot: Sıçrayarak şut atmak.
jump shooter: Sıçrayarak atış yapan kimse.
jump spinaxel: Sıçrayarak dönüş.
jumper: Atlayıcı.
jumping: Engel atlama.
jumping ability: Sıçrama yeteneği.
jumping events: Atlama yarışmaları.
jumping height: Atlama yüksekliği.
jumping off: Aletli cimnastikte aletten sıçraya­rak iniş.
jumping pit: Atlama havuzu.
jumping test: Engelli koşu.
junior team: Genç takım.
junk food: Sağlıksız yiyecek.
jury: Jüri, hakem kurulu.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu I

ice: Buz.
ice dancingaxel: Buz dansı.
ice hockey: Buz hokeyi.
iceman: Buz hokeycisi.
icterus: Sarılık.
illegal: Kural dışı davranmak.
illegal dibble: Kural dışı lop sürme.
illegal grip: Kural dışı tutuş.
illusion: ilizyon.
immobile: Hareketsiz, sabit.
immoral: Ahlak dışı.
immune: Bağışıklık.
immune system: Bağışıklık sistemi.
immutable: Değişmez.
impacted: Gömülü.
impartial: Tarafsız, yansız.
impartiality: Tarafsızlık.
imperfect: Eksik, tam olmayan.
impertinent: ilgisiz, alakasız.
imperturtable: Umursamaz, aldırmaz.
implement: Uygulamak.
impolite: Terbiyesiz.
impotent: Güçsüz.
impractical: Pratik olmayan.
improper: Uygunsuz, elverişsiz.
in: Topun oyun alanı içerisine düşmesi.
in check: Kontrol altında.
in play: Oyunda olmak.
in side: Servis atan taraf.
in side lane: iç kulvar.
in side left: Sol iç oyuncu.
in side right: Sağ iç oyuncu.
in step: Ayak uydurmak.
in step kick: Ayağın üst kısmı ile yapılan vuruş.
in straigHt sets: Hiç set kaybetmeden kazanı­lan maç.
inapt: Beceriksiz, yeteneksiz.
incapability: Yetersizlik.
incentive: Teşvik edici.
Incessant: Devamlı, sürekli.
incitement: Tahrik.
incomplete: Yetersiz, eksik.
incorrect: Yanlış.
increase of weights: Ağırlık artırımı.
increase the speed: Sürat artırmak.
indefatigable: Yorulmaz.
indian club: Lobut.
irıdirect free kick: Çift vuruş.
indirect pass: Endirekt pas.
individual: Birey, Fert.
individual defense: Bireysel savunma.
individual event: Bireysel yarışma.
individual exercises: Ferdi hareketler.
individual foul: Kişisel hata, faul.
individual road race: ferdi yol yarışması.
individual start: Bireysel çıkış.
individual tactics: Bireysel taktik.
individualize: Bireyselleştirmek.
indoor competitions: Salon yarışmaları.
indoor pool: Kapalı havuz.
indoor soccer: Salon futbolu.
inert: Hareketsiz, uyuşuk.
inexhaustible: Yorulmaz.
inexperienced: Tecrübesiz.
infection: Enfeksiyon.
infighting: Yakın dövüş.
informatics: Enformasyon.
infraction: Kuralları bozma.
inner track: Pistin iç kısmı.
inorganic: inorganik.
insecure: Güvensiz.
instruct: Öğretmek.
instructive: Öğretici.
insufficient: Yetersiz.
insurmountable: Yenilmez.
intention: Amaç.
intentional: Kasıtlı.
intentional foul: Kasıtlı faul.
intercept: Durdurmak.
intercept a pass: Atılan pası kesmek.
interchanginig of position: Pozisyon deği­şikliği.
international: Uluslararası.
international competition: Uluslararası yarış.
international handball federation: Uluslarara­sı el topu federasyonu.
international olympics committee: Uluslara­rası olimpiyat komitesi.
international player: Uluslararası yarışmalarda yer alan milli oyuncu.
international tournaments: Uluslararası tur­nuvalar.
interpret: Yorulmak.
interruption of the play: Oyunun durması.
intervention: Müdahale.
intrecept: Rakibin pasını yakalamak.
invention: Bulgu.
invincible: Namağlup.
involuntary: istemsiz.
invvard dive: Yunus atlayışı.
inward somersault: Salto atlayışı.
irate: Kızgın, öfkeli.
ironman: Fiziksel açıdan çok dayanıklı olan sporcu.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu H

hanging scale: Yatay duruş.
happy: Sevinçli, mutlu.
hard position: El pozistonu.
hard shot: Sert şut.
harmonious: Uyumlu, ahenkli.
harsh: Kaba, sert, haşin.
hasten: Acele ettirmek.
hasty: Aceleci.
hat-trick: Bir futbolcunun, bir maçta 3 gol atabilme başarısı.
hate: Nefret etmek.
haughty: Kibirli, kendini beğenmiş.
have faith: Güveni olmak.
have pains: Sancılanmak.
have the reputation: Şöhret kazanmak.
have the responsibility: Sorumluluğu yük­lenmek.
head: Baş .
head coach: Baş antrenör.
head down: Baş aşağı.
head exercises: Baş alıştırmaları.
head for: Bisiklet kullanmak.
head pass: Ense Pası.
head spring: Baş kipesi.
headache: Baş ağrısı.
header: Kafa vuruşu.
headhunter: Çok sert oynayan oyuncu.
headhunting: Çok sert oynamak.
headlock: Boyunduruk, kafadan tutuş.
headstand: Baş amudu.
headvvork: Kafa ile oynamak.
health: Sağlık.
health officer: Sağlık görevlisi.
hearing impaired: işitme özürlü.
heart: Kalp.
heart attack: Kalp krizi.
heat: Isı.
heating: Isınma.
heavy pnch bag: Kum torbası.
heavyweight: Ağır sıklet.
heel: Topuk.
heel kick: Topuk vuruşu.
heian: Esas, temel.
height: Boy.
height of the net: File yüksekliği.
held ball: Teknik hata.
helping toeach other: Yardımlaşma.
hepar: Karaciğer.
hereditary: Kalıtım.
hernia: Fıtık.
hesitate: Tereddüt etmek.
high: Yüksek.
high blood pressure: Yüksek tansiyon.
high bridge: Yüksek köprü.
high dive: Yüksekten dalış.
high house: Yüksek kule.
high jump: Yüksek atlama.
high jump faciiity: Yüksek atlama alanı.
high jumper: Yüksek atlayıcı.
highboard: Atlama kulesi.
hind: Arka, geri.
hinder: Rakibi engellemek.
hip check: Rakibi kalça ile kontrol etme.
hip circle: Kalça çevirme.
hip throws: Kalça teknikleri.
hiplock: Atma.
hit: Vurmak, hedefe isabet ettirmek.
hitch kick: Roveşata.
hobble: Topallamak, aksamak.
hobby: Hobi.
hockey: Hokey,
hold a record: Rekoru elinde tutmak.
hold in check: Kontrol altına almak.
hold over: Ertelemek.
hold position: Tutma pozisyonu.
hold the ball: Topu tutmak.
holding: Elle tutarak rakibi engelleme.
holding and hitting: Tutarak vuruş.
holding broken: Tutuştan kurtulma.
holding in the bridge: Köprüde tutma.
holding of the javeiin: Cirit tutuşu.
holding techniques: Tutma teknikleri.
home and away: Deplasmanlı mücadele.
home Town: Ev sahibi takım.
homeling: Ev sahibi takımın oyuncusu.
honor: Onur, şeref.
honorable: Onurlu, şerefli.
honorary: Onursal, fahri.
honorary member: Onur üyesi.
honorary pass: Şeref kartı.
honorary president: Onursal başkan.
hook grip: Kapalı tutuş.
hook service: Çengel servis.
hook shot: Çengel atış.
hoop: Çember, cimnastik kasnağı.
hop: Topun sekmesi.
hop step and jump: Adım atlama.
hopaaxel: Sıçramak.
horizontal: Yatay.
horizontal bar: Barfiks.
horizontal kneeling: El ve diz üzerinde duruş pozisyonu, bank duruşu.
horizontal kneeling backward: Ters bank duruşu.
hormone: Hormon.
horse: At, beygir.
horse racing: At yarışı.
horse riding: Binicilik.
horse vaulting: Atlama beygirinden atlama.
horse with pommels: Kulplu beygir.
hospital: Hastane. hoşt: Ev sahibi takım.
hot: Sporcunun formunun en üst seviyesinde olması.
hot dog: Usta oyuncu.
hot hand: Bir sporcunun sayı yapabilme yeteneği.
hundred: Yüz metre yarışı.
hunter: Avcı.
hunting: Avcılık.
hurdle: Engel.
hurdle height: Engel yüksekliği.
hurdle race: Engelli yarış.
hurdle step: Engel adımı.
hurdler: Engelli koşucusu.
hurdling technique: Engel aşma tekniği.
hustle: Saldırgan ve sinirli oynamak.
hydrometri: Su ile yoğunluk ölçer.
hygienic: Hijyenik.
hypnos: Uyku.
hypnotherapy: Hipnoz ile teşhis ve tedavi.
hypothesis: Varsayım.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu G

gain ground: Rakibe doğru ilerleme.
gain the victory: Zafer kazanmak
gain time: Zaman kazanmak.
gallows: Barfiks.
game: Oyun.
game bird: Sayı.
game point or game ball: Maç sayısı.
gaster: Mide.
gentle exercise: Hafif egzersiz, hafif antren­man.
gentleman: Centilmen.
get a beating: Yenilgiye uğramak.
get back: Topa yeniden sahip olmak.
get into form: Forma girmek.
get stiff: Kaslarda sertleşme.
giant slalom: Büyük slalom.
giant swing: Büyük parende.
gingivae: Dişetleri.
give a report: Rapor vermek.
give and go: Verkaç.
give out: Çok yorulmak.
give points: Puan vermek.
give up: Yarıda bırakmak.
give up hope: Ümidini kesmek.
glider: Planör.
glory: Şan, şöhret, şeref,
glossa: Dil.
gloves: Eldiven.
gluteus: Kalça.
glycogen: Glikojen.
go backdoor: Geriye dönük oynamak.
go behind: Rakibin arkasına dolanmak.
go down: Boksörün yere yıkılması.
go for a walk: Yürüyüş yapmak.
go in and out: Girip-çıkmak.
go in for sports: Spor yapmak.
go on: Devam etmek.
goal: Gol, kale.
goal area: Kale sahası.
goal area line: Kale sahası çizgisi.
goal average: Gol üstünlüğü.
goal change: Kale değiştirme.
goal judge: Kale hakemi.
goal keeper: Kaleci.
goal line: Kale çizgisi.
goal made: Geçerli basket.
goal net: Kale ağı.
goal not made: Geçersiz basket.
goal poacher: Gol yollarında fırsatçı olan futbolcu.
goal posts: Kale yan direkleri.
goal throw: Kalecinin topu oyuna sokması.
goalgetter: Golcü.
goalless: Golsüzlük, golsüz beraberlik.
gold medai: Altın madalya.
gold medallist: Altın madalya kazanan.
good healthball: Çalışma topu.
groco-roman Style: Grekoromen.
grand: Büyük.
grass: Çim.
grease wrestling: Yağlı güreş.
green areas: Yeşil alanlar.
green belt: Yeşil kuşak,
greet: Selamlamak.
greeting: Selam. grip: Oyun, tutma, tutuş grip
change: Tutuş değiştirme.
groin: Kasık.
ground: Saha, zemin.
ground bali: Oyundaki top.
ground jury: Pist hakemi.
ground technique: Yer tekniği.
ground vvrestling: Yerde güreş.
grounded: Topun yere vurması.
groundless: Temelsiz.
group: Kafile, grup.
group of dives: Atlama grubu.
guar one's opponent: Rakibi yakından sa­vunmak, markaj.
guard: Dip savunma oyuncusu, korumak.
guard close: Yakın savunma.
guard from the rear: Arkadan savunma.
guard line: Başlama çizgisi.
guide: Rehber. gun lap: Son tur.
gym: Spor salonu.
gymdress: Cimnastik kıyafeti.
gymkhana: Atletizm yarışması.
gymnast: Cimnastikçi.
gymnastics: Cimnastik.
gymnastic apparatus: Cimnastik aletleri.
gymnastic display: Cimnastik gösterisi.
gymnastic mat: Cimnastik minderi.
gymnastic on apparatus: Aletli cimnastik.
gynord obesity: Alt kısmı şişman.

İngilizce Beden Egitimi Sozlugu F

face mask: Yüz korucu maske.
facies: Yüz.
factional: Taraf tutan, yanlı davranan.
faculty: Fakülte.
faırplay: Sporun kurallara, oyun disiplinine uygun ve rakiplere saygılı olarak yapılması.
fair conduct: Sportif tutum, davranış.
faimess: Sportmenlik
fake: Aldatma, çalım
faked shot: Aldatmalı atış.
fali: Tuş yapmak.
fail backwards: Geriye düşüş.
fail down: Düşmek.
falling: Düşüş teknikleri.
false attack: Hatalı hücum
false start: Yanlış çıkış.
fan: Taraftar. fanatic: Fanatik.
fanaticfan: Fanatik taraftar.
fanaticism: Fanatizm.
fartlek: Koşarak yapılan bir tür dayanıklılık antrenmanı.
fast break: Hızlı hücum.
fast game: Çok hızlı oynanan maç.
fast pili: Doping hapı.
fast twitch: Hızlı Kasılma.
fathom: Kulaç.
fatigable: Kolay.
fatigue: Yorgunluk.
fatigued: Yorgun.
fatless: Yağsız.
fatty: Yağlı.
fault: Hata.
faultless: Hatasız.
favourite: Favori.
feed: Beslenme.
feet first dive: Çivileme atlayış.
feint: Şaşırtmaca, çalım.
fellow competitors: Yarışmacı arkadaşlar.
fence off: Beraberliği bozmak için yapılan maç.
fence: Eskrim yapmak.
fencer: Eskrimci.
fencing distance: Mesafe.
fencing jacket: Eskrim kıyafeti.
fetter: Künde.
fibre: Lif.
fibula: Kaval kemiği.
field: Saha.
field of play: Oyun alanı.
field officer: Saha hakemi.
fifty-fifty: Yarı yarıya.
fight: Mücadele etmek.
fight to a finish: Sonuna kadar mücadele etmek.
fighter: Boksör,
fighting spirit: Mücadele ruhu.
figüre skatingaxel: Artistik patinaj.
fin: Kolları yüzgeç gibi kullanarak yüzme.
final: Son maç, final.
final decision: Kesin karar.
final heat: Final koşusu.
final jump: Bitirme atlayışı.
final result: Sonuç.
final Whistle: Bitiş düdüğü.
finalist: Finale kalan sporcu veya kimse.
fine: ince.
finish: Son, varış, müsabakanın bitimini ifade eder.
finish line: Varış çizgisi.
finisher: Yarışmayı bitiren takım veya sporcu.
finishing: Finiş ipi.
firepower: Bir takımın veya sporcunun sayı yapma kapasitesi.
firing discipline: Atış disiplini.
firing point: Atış noktası.
firing position: Atış pozisyonu.
first aid: İlk yardım.
first aid kit: ilkyardım çantası.
first half: Birinci devre, ilk yarı.
first intention: Atak.
frist runner: ilk koşucu.
frist service: ilk atılan servis.
fishing: Balıkçılık.
fist: Yumruk.
five fouls: Beşinci faul.
five second rule: Beş saniye kuralı.
fixture: Fisktür, ad çekme.
flag: Bayrak, flama.
flagman: Yarışta "start" veren kimse.
flank-attack: Yan hücum.
flank circle: Çevirme hareketi.
flank speed: Son sürat,
flashback: Geriye dönüş.
flat: Teniste topa düz vuruş.
flat footed: Düz taban.
flat kili: Alçaktan dışarıya giden atış.
flat pass: Yerden pas.
flat stroke: Düz vuruş.
flatten: Rakibi nakavt etmek.
flexibility: Esneklik.
flic-flac: Flik-flak, elle geriye sıçrama.
flick: Bilek hareketi ile yapılan vuruş.
flick kick: Topa ayağın dış yüzüyle yapılan vuruş.
flight: Engel.
flip pass: Topu havaya kaldırarak verilen pas.
flip shot: Topu havaya kaldırarak yapılan bilek vuruşu.
floor exercises: Yer hareketleri.
flbor upstart: Yerde kipe.
flop: Sırtüstü yüksek atlama tekniği.
flopper: Sırtüstü geçiş yapan yüksek atlamacı.
flu: Nezle.
flu-bug: Grip virüsü.
fly: Uçmak.
fly bali: Topu yere düşürmeden, havada oynanması.
fly kili: Yüksekten dışarıya çıkan atış.
flyaway: Cimnastikçinin, paralel veya halkadan inerek geriye takla atması.
flying phase: Atlamada, havada geçen uçuş süresi.
flying rings: Halka.
flying somersault: Uçarak salto.
flying start: Hız alarak yapılan çıkış.
flyingaxel: Dönüşe sıçrayarak başlama.
flyweight: Sinek sıklet.
foil fencer: Flöreci.
follow the bali: Topu taşımak.
food: Gıda, yiyecek.
food and beverage: Yiyecek ve içecek.
food poisoning: Gıda zehirlenmesi.
foot: Ayak.
foot circling: Ayak çevirme.
foot Fault: Ayak hatası.
football: Futbol.
football association: Futbol federasyonu.
footbal crazy: Futbol delisi.
football league: Futbol ligi.
football player: Futbolcu.
football pools: Sportoto.
football team: Futbol takımı.
football technique: Futbol tekniği.
football uniform: Futbol forması.
footing: Yarış pistinin durumu.
footsack: Ayakları sıcak tutmaya yarayan kalın çorap.
footwork: Ayak hakimiyeti.
force: Bir oyuncunun zor pozisyonda olmasına rağmen atış yapmaya çalışması.
force to do: Zorlamak.
fore-check: Topa sahip olan rakip oyuncuyu kendi yarı sahasında kontrol etmek.
forearm balance: Amut pozisyonunda denge­de durma.
forecourt: Oyun alanının fileye yakın olan önbölümü.
foreground: Ön alan.
forehand: Sağ vuruş.
forehead: Alın.
forest: Orman.
forfeit: Hükmen mağlup sayılmak.
form: Formda olmak.
formal paper of game: Karşılaşma çizelgesi,
formula; Yarış kuralları.
forward: Forvet oyuncusu.
forward dives: Öne atlama,
forwrad line: Forvet hattı.
forward player: Hücum oyuncusu.
forward roll: Öne takla.
forwards and backwards: İleri geri.
foul: Faul, kural dışı yapılan hareket.
foul blow: Kurallara aykırı olarak yapılan vuruş,
foul by holding: Rakip futbolcuya sarılmak suretiyle yapılan faul.
foul charge: Kurallara aykırı olarak rakip fut-bolcu üzerine vücut ile abanma,
foul throw: Geçersiz atış.
four hand: Topa elin iç tarafı bakarken yapılan
vuruşlar.
four handed game: Çiftli müsabaka.
fracture: Kırık.
frail: Zayıf, narin,
frankly: Samimi olarak
fraudfully: Hile ile.
fraudulent: Hileli
free: Serbest, özgür.
free agent: Herhangi bir kulübe bağlı olmayan atlet.
free ball: Boşta kalan top.
free exercise: Isınma hareketleri.
free kick: Serbest vuruş.
free of charge: Bedava.
free practice: İdman karşılaşması.
free shot: Serbest atış.
free shot Lane: Serbest atış alanı.
free shot Line: Serbest atış çizgisi.
free space: Serbest bölge, boş alan.
free standing exercises: Aletsiz alıştırmalar.
free style: Serbest güreş.
free style relay: Serbest yüzmede bayrak yarışı
free styler: Serbest yüzücü.
free support rearways: Bükülü duruş.
free throw: Serbest atış.
free throw area: Serbest atış alanı.
free throw circle: Serbest atış alanındaki yarım daire.
free throw line: Serbest atış çizgisi.
free thrower: Serbest atış yapan oyuncu.
free ticket: Serbest giriş kartı.
freestyle skiing: Serbest kayak.
freestyle swimming: Serbest yüzme.
freeze: Buz tutmak, donmak.
freeze the bali: Oyalama.
frenzied temperature: Dondurucu soğuk.
frenzied crowd: Coşkun kalabalık.
frenzied welcome: Coşkun tezahürat.
frenzy: Çılgınlık, coşkunluk.
fresh: Taze, temiz.
fresh air: Açık hava, temiz hava.
frog balance: Denge aletinde kurbağalama duruş.
frog head balance: Denge aletinde, baş ile destek alarak kurbağalama duruş.
frog kick: Kurbağalama yüzüş.
from a distance: Uzaktan.
from hand to hand: Elden ele.
from ttıis day forth: Bugünden itibaren.
from time to time: Zaman zaman.
front: Ön.
front line: Takımın orta alan ve hücum oyun­cuları.
front line player: Ön oyuncu.
front vault: Ön atlayış.
frontmost: En ön.
frorearm pass: Önkol pası.
frost: Donmak.
frozen; Donmuş.
fruitful: Verimli.
fruitless: Verimsiz.
full attendance: Çok kalabalık.
full back: Defans oyuncusu.
full nelson: Tam kle.
full speed: Tam sürat.
fumble: Hata durumu.
fundamental position: Başlama duruşu.
funny bone: Pazı kemiği.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu E

eagerto win: Kazanmaya istekli.
ear: Kulak.
easily: Yarışı açık farkla kazanmak.
eastern cut off: Yüksek atlamada makas hareketi.
echo: Yankı
education: Eğitim.
educationalist: Eğitimci.
edge of the mat: Minder kenarı.
edge out: Çok az farkla kazanmak.
elastic: Elastik.
elbow: Dirsek.
elbow protection cover: Dirseklik.
elbow touch: Dirsek teması.
elect: Seçmek.
elemantary backstroke: Sırtüstü yüzme.
element: Unsur.
elevation: irtifa, yükseklik.
eligible: Yetenekli, yugun, aday.
eliminating heat: Eleme serisi.
elimination: Eleme.
elimination system: Eleme sistemi.
elimination tournament: Elemeli yarışma.
elite: Elit
emblem: Sembol.
emergency: Acil durum.
emotional satisfaction: Duygusal doyum.
end line: Dip çizgisi.
endurance: Dayanıklılık, mukavemet.
endurance test: Uzun mesafe yarışı.
enduring: Dayanıklı.
energy: Enerji.
energy distribution: Enerji dağılımı
english hand balance: Denge aletinde el üzerinde duruş
entertain: Rakip takımı misafir etmek.
enthusiastic: istekli, şevkli.
entry: Giriş.
entry fee: Giriş ücreti.
envelope: Sarmak
environment: Çevre.
enzyme: Enzim.
epidemic: Salgın.
equalize: Beraberliği sağlama.
equalize a record: Rekor egale etmek.
equalizer: Durumu eşitleyen sayı.
equipment bag: Malzeme çantası.
equitation: inicilik.
error: Topu tutamama.
eurhythmic: Ritmik cimnastik.
europe: Avrupa.
european champion: Avrupa şampiyonu.
european championship: Avrupa şampiyonası.
european cup: Avrupa kupası.
european record: Avrupa rekoru.
evening: Akşam event: Yarış
evident superiority: Sayı üstünlüğü ile galip gelmek.
exam: İmtihan, sınav.
exasperate: Kızdırmak.
exchange of blows: Karşılıklı vuruşlar.
excitement: Heyecan.
exercises of elasticity: Esneklik alıştırmaları.
exercises on apparatus: Aletli alıştırmalar.
exhausted: Yorgun bitkin.
exhaustion: Yorgunluk bitkinlik.
exhibit: Göstermek, sergilemek.
exhibition: Spor gösterisi.
exhibition dives: Gösteri dalışları.
exhilarate: Coşturmak.
expedite rule: Oyunu hızlandırmak.
experienced: Tecrübeli.
experienced person: Deneyimli kimse.
experiment: Deney, tecrübe, deney yapmak.
experimental group: Deney grubu.
expert: Uzman, bilirkişi.
expire: Soluk vermek.
explorative: Araştırmacı
explore: Araştırmak
expression: Anlatım
extend: Uzanmak.
extend comletely: Kolları yukarıda gergin duruma getirme.
extensive: Geniş, yaygın.
exterior: Dış.
extra period: Uzatma.
extra time: Uzatma, ek süre, uzatma süresi.
eye glasses: Gözlük.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu D

dentes: Diş.
dentes caninus: Köpek dişi
dentes decidui: Süt dişi.
dentes incisivi: Keser dişler.
dentes permanetes: Kalıcı dişler.
departure: Depar.
depression: Depresyon.
deputy chairman: Asbaşkan.
derby: Amatör ve profesyonellere açık yarış.
detail: Ayrıntı.
detest: Nefret etmek.
deuce: Beraberlik.
develop muscles: Kas geliştirmek.
development: Açılma
devotees of soccer: Futbol meraklıları.
diagonal Pass: Çapraz pas.
diaphoretic: Terletici.
dictate: Buyurmak, emretmek.
diet: Diyet, diyet yapmak.
dietary: Diyetsel.
dietetics: Beslenme eğitimi.
Difficulty: Zorluk
digestio: Sindirim.
direct attack: Direkt hücum.
direct blow: Düz vuruş.
direct elimination: Direkt eleme.
direct freek Kick: Direkt serbest vuruş.
direct pass: Direkt pas.
direct thrust: Direkt vuruş.
disc: Ağırlık diski.
discharge: Deşarj.
discipline: Disiplin.
discourage: Cesaretini kırmak.
discreet: Tedbirli.
discus: Disk
discus throw: Disk atma.
discus thrower: Disk atıcısı.
disease: Hastalık.
dish rag: Denge aletinde kıvrılma pozisyonu.
dismiss: Ekarte etmek.
display: Gösteri.
disputable: Tartışmalı.
dispute: Anlaşmazlık.
disqualify: Diskalifiye,
distance: Mesafe, aralık.
distance judging: Mesafe tahmini yapmak.
distance man: Uzun mesafe koşucusu.
distance of the race: Yarış mesafesi.
distance race: Uzun mesafe koşusu.
distribution of awards: Ödül dağıtımı.
dive: Dalış, dalma, atlama, plonjon.
dive shot: Düşerek atış.
diver: Dalgıç.
diving: Atlama, dalgıç.
diving board: Tramplen:
diving Judge: Atlama hakemi.
diving pool: Atlama havuzu.
diving side shot: Yana düşerek atış.
division: Klasman, bölüm.
division line: Orta çizgi.
do a handstand: Amuda kalkmak.
do jolly well: Çok iyi yapmak.
do not move: "Kımıldama" komutu.
doctor: Doktor
dodge: Rakip oyuncudan çevik bir hareketle
kurtulma.
dog: Rakibin peşini bırakmamak.
dojo: Judo'nun ustalıklarını öğreten okul.
Donate: Bağışlamak.
dope: Doping.
dope test: Doping testi, double
check: Çifte kontrol.
double dribble: Hatalı top sürme.
double exertion: Gayret sarfetmek.
double feint: ikili aldatma.
double grapevvine: Çift kol sarması,
double gripping: Çift kolla yakalama.
double guard: ikili gard.
double hand pass: Çift elle pas verme.
double hit: Çift vuruş.
double rear vault: Geriye çift parende.
double somersault: Çift salto.
double sweeper: Çift stoper.
double touch: Çift elle top tutma.
doubies: Çiftler
down: Top süren oyuncuyu yere indirmek.
downward: Vücudu öne bükme.
drag: Rakip güreşçiyi kollarından sarıp
düşürme tekniği.
drag dribble: Alçak top sürme.
draught: Hava akımı.
draw: Berabere kalmak.
draw ahead: Yavaş yavaş öne geçme.
draw back the javelin: Ciriti geriye alma.
draw last: Kura çekme.
draw sheet: Kura listesi.
dread: Korkmak
dream score: En yüksek skor.
dress a wound: Pansuman yapmak.
dresser: Pansumancı.
dressing: Pansuman.
dressing room: Soyunma odası.
dribble: Top sürme.
dribbler: Top süren oyuncu.
drill: Oyun çeşiti, oyun varyasyonu, dril.
drink: içecek.
drive: Basketbolde, içeriye dalma.
drop: Rakibi düşürmek.
drop bali: Hakem atışı.
drop kick: Kaleci vuruşu.
dropping: Düşürmek.
dumbbell (dumbel): Bir sapla birbirine bağ­lanmış iki yuvarlak parçadan oluşan, bir elin kavrayabileceği büyüklükte mini halter.
dumbbell flys: Özel göğüs egzersizidir. Bir bank ya da sehpa üzerinde sırt üstü yatılır. Ağırlık ya da dambıllar her iki elde ve kollar her iki yanda açık olarak tutulur. Daha son­ra kollar yukarıda birleştirilir. Dambıllar aşa­ğıda iken nefes alınır, yukarıda iken nefes verilir.
dummy: Vücut çalımı.
dump: Topu kaleden uzaklaştırma.
dunk: Smaç
durable: Sağlam dayanıklı.
duration of a game: Maç, oyun süresi.
duty: Görev.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu C

caffeine: Kafein
calculating table: Puanlama tabelası.
calf: Baldır.
callistenics: Bayan cimnastiği.
calorie: Kalori.
camping equipment: Kamp malzemeleri.
cannon: Karambol.
canoe: Kano.
capacity; Kabiliyet, yetenek.
captain: Kaptan.
car racing: Araba yarışı.
car rally: Otomobil rallisi.
carry all before one: Bütün rakipleri yenmek.
carry on: "Devam et" komutu.
carry the bati: Topu takip etmek.
cartilage: Kıkırdak.
cartilaginous tissue: Kıkırdak doku.
cartwheel: Çember.
casualty ward: İlkyardım.
catch disease: Hastalığa yakalanmak.
catch on: Meşhur olmak.
catch one's breath: Soluğunu tutmak.
catch one's eye: Dikkatini çekmek.
catch the bali: Topu tutmak.
catching glove: Kaleci eldiveni.
catching technique: Tutma tekniği.
catching violation: Top tutma hatası.
category: Kategori.
celi: Hücre.
center ice: Oyun alanının dışı.
center jump: Hava atışı.
center playmaker: Orta oyun kurucu.
centre: Merkez.
centre circle: Orta yuvarlak.
centre halt: Oyun kurucu.
centre kick: Orta vuruş.
centre line: Orta Çizgi.
centre of gravity: Ağırlık merkezi.
cerebral: Beyinsel.
cerebral haemorrhage: Beyin kanaması.
certificate: Diploma.
certified player: Lisanslı futbolcu.
cervical vertebra: Boyun omuru.
cervix: Boyun.
chafe: Ovmak.
challenge the result: Sonuca itiraz etmek.
champion: Şampiyon.
championship: Şampiyonluk.
change: Değiştirme.
change beat: Dövüş taktiği.
change of ends: Saha, taraf değişimi.
change of leg: Ayak değiştirme.
change of position: Deplasman.
change of service: Servis değişimi.
change the pace: Tempo, hız değiştirme.
character: Karakter.
charge: Şarj yapmak, yüklenmek, hücum etmek.
charging: Faullü hareket yapma.
charity stripe: Serbest atış çizgisi.
cheer-leader: Amigo.
cheer on: Alkışlamak, desteklemek.
chef de tapts: Minder amiri.
chest: Göğüs çevresi.
chief of delegation: Kafile başkanı.
chief referee: Baş hakem.
child: Çocuk
chip: Aşırtma pas.
chippie: Pota altından yapılan atış.
chronometre: Kronometre.
chusen: Kura çekme.
circle: Devirli hareketi.
circular: Yuvarlak, dairesel.
clear the bar: Çıtayı geçmek.
clearance: Degajman.
clever: Becerikli.
climate: İklim.
climber: Dağcı.
climbing frogwise: Kurbağlama.
clinch: Çapraz.
clinic: Klinik.
clocker: Zaman hakemi.
closed standing position: Bacaklar kapalı duruş.
closing ceremony: Kapanış töreni.
clubmate: Takım arkadaşı
club house: Spor kulübü binası.
clubs: Lobut.
clumsy: Sakat.
coach: Koç, antrenör.
coccyx: Kuyruk kemiği.
cockade: Kokart.
cognitive: Bilişsel etkiler.
coitus: Cinsel temas, birleşme.
combat: Mücadele etmek.
combination: Kombinasyon.
combîned competitions: Çoklu Yarışmalar.
combined defence: Kombine savunma.
come aganist: Çarpmak.
come to a stop: Durmak.
comissar: Yarış hakemi.
committee of organisation: Organizasyon komitesi.
communication: iletişim.
companion: Arkadaş.
compete: Müsabakaya girmek.
competition: Yarışma
competition committee: Yarışma komitesi.
competition hail: Yarışma salonu.
competition programme: Yarışma programı.
competition sites: Yarışma yeri.
competition rules: Yarışma koşulları.
competitor: Yarışmacı.
competitor underneath: Alttaki rakip.
complete team: Tam kadro takım.
complete win: Sayı ile yenmek.
compulsory dive: Zorunlu atlayış.
compulsory exercises: Zorunlu hareketler.
concrete tarck: Beton pist.
concussion: Beyin sarsılması.
condition: Kondisyon.
connecting moves: Bağlantı hareketleri.
consolation goal: Şeref sayısı.
contact: Kontakt, temas etmek.
contact with the net: File hatası.
contain: Rakip oyuncuyu kontrol etmek.
contender: Şampiyon olma ihtimali yüksek takım veya sporcu.
contest: Çarpışmak.
contest area: Karşılaşma alanı.
continue: Güreşe devam etme.
contort: Bükme.
contra grip: Kontra oyun, karşı oyun.
contractio: Kasılma, sıkışma.
contrastive: Karşılaştırmalı.
contravene: İtiraz etmek
control of the ball: Topu kontrol etmek.
conventional: Geleneksel.
conventions: Müsabaka kuralları.
conversion: Serbest atış yapmak.
convex: Bombeli.
coordination: Koordinasyon.
corner: Köşe.
corner area: Korner atışının yapıldığı yer.
corner flag: Köşe bayrağı.
corner kick: Köşe vuruşu.
cornerman: Hücum oyuncusu.
correct the grip: Tutuş şeklini düzeltmek.
cough up: Rakibin mücadelesi sonucu topu kaybetmek.
count out: Nakavt sayımı.
counter attack: Karşı atak, karşı hücum, kont­ra atak.
counter axel: Dönüş.
counter guard: Ters duruş.
counter or counter punch: Kontra vuruş.
counter parry: Daire paradi.
counterrotate: Omuz yardımıyla yapılan dönüş.
counters: Karşılıklı vuruşlar.
couple: Çift.
courage: Cesaret.
course: Koşu yeri, parkur.
courtesy: Nezaket.
cover: Tamamlamak.
coverage: Savunma yapma sorumluluğu.
cramp: Kramp.
crampon: Krampon.
cravvl stroke: Serbest yüzme.
crawl swimmer: Serbest yüzücü.
cream: Topa sert vurmak.
criss cross: Çapraz geçiş.
crochet: Kroşe.
cross: Kros.
cross bar: Çıta.
cross buttock: Kafakol.
cross country course: Kır koşusu.
cross court: Çapraz vuruş.
cross hold: Çapraz tutuş.
cross pass: Yan pas.
cross step: Çapraz adım.
crouch start: Atletizmde alçak çıkış.
croup: Çömelme.
cruciate: Çapraz.
culture: Kültür.
cup: Boksta yumurtalıkları korumak takılan koruyucu. 2.Kupa
cup final: Kupa finali.
cup game: Kupa maçı.
cupboard: Dolap.
cure: Tedavi etmek.
cuspaxel: Tek ayak üzerinde üçlü dönüş.
customary: Geleneksel.
cutaway inward dive: Yunus atlayışı.
cuts and bruises: Yara ve bere.
cyanosis: Morarma.
cycle: Bisiklet.
cycling shoes: Bisikletçi ayakkabısı.
cyclist: Bisikletçi.
cystis: içi sıvı veya semisolid bir madde ile dolu kese, kis.
cytology: Hücre bilimi.
cytus: Hücre.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu B

babyweight: Sinek sıklet.
back: Desteklemek, arka çıkmak.
back alley: Oyun alanının arka kısmı.
back area: Uzak atış bölgesi.
back-check: Kendi kalesine gol atmak.
back-checker: Defans oyuncusu.
back court: Savunma alanı.
back court foui: Savunma alanında yapılan faul.
back dives: Geriye atlayış.
back flip: Geriye salto atma.
back glide: Sırtüstü yüzme.
back hand pass: Arkadan pas.
back header: Geriye atlayış.
back jacknife: Yunus atlayış
back üne: Defans oyuncuları.
back liner: Defans oyuncusu.
back line player: Arka oyuncu.
back lying knees bend: Dizler bükülü sırtüstü yatış pozisyonu.
back pass: Geri pas.
back scissors kick: Röveşata.
back upstart: Geri kipe.
back zone: Savunma alanı.
backboard: Çarpma tahtası, çalışma duvarı.
backcourtman: Savunma oyuncusu.
backfield: Savunma, defans.
backfist: Elin tersiyle yapılan vuruş.
backfloat: Sırtüstü yatma.
backhand: Elin tersi öne gelecek şekilde yapı­lan vuruş.
backheel: Topuk vuruşu.
backheel pass: Topuk pası.
backspin: Ters dönüş.
backstroke: Sırtüstü yüzme.
backstroke svvimmer: Sırtüstü yüzücü.
backup: Yedek oyuncu.
backward roll: Geriye takla.
bacterium: Bakteri.
bad posture: Cimnastikçinin kötü duruşu.
bad shot: Kötü atış.
balance: Denge.
balance beam: Denge kalası.
balance exercises: Denge alıştırmaları.
bakanced diet: Dengeli beslenme.
balancing equipment: Denge aleti.
balestra: Hamle, atak.
bali: Top.
ball boy: Top toplayıcı, malzemeci
ball contro: Top kontrolü.
ball handling: Top tekniği.
ballerina: Balerin.
ballet: Bale.
band-aids: Yara bandı.
bandage: Bandaj.
bantamweight: Tüy sıklet.
bar: Bar, çıta.
bar arm: Kol sarması.
barnburner: Çok çekişmeli ve heyecanlı geçen
yarışma, müsabaka.
barrage: Baraj.
barrier: Engel.
baseball: Beyzbol.
baseline: Saha çizgisi.
basic education: Temel eğitim.
basic health education: Temel sağlık eğitimi.
basic position: Temel duruş.
basic score: Temel puan.
basic speed: Temel hız.
basketball: Basketbol.
basketball player: Basketbol oyuncusu.
bat: Tenis raketi.
bate: Çırpma.
bathe: Banyo yapmak.
bathing cap: Sutopu başlığı.
be in contact: Temas etmek.
be in form: Formda olmak.
betired: Yorulmak.
bearpaw: Kar ayakkabısı.
beat: Galip gelmek.
beat board: Sıçrama tahtası.
beat high: Heyecana kapılmak.
become furious: Öfkelenmek.
become slim: Zayıflamak.
belly: Karın.
belt: Kuşak.
belly grind: Kalça dönüşü
bench: Sıra, bank.
benchrest: Destekli atış.
bent front support: Büyük cephe duruşu.
beraststroke swimmer: Kurbağalama yüzücü.
bicarbonat: Bikarbonat.
biceps: Pazı.
big: Büyük.
biker: Bisikletçi.
bilis: Safra.
biography: Biyografi.
biopsy: Biyopsi.
black belt: Siyah kuşak.
block: Karşılama, blok.
block offensif: Aktif blok.
block out: Bloke etmek.
blocker: Blok yapan oyuncu.
biocking: Bloke etme.
blood: Kan.
blood group: Kan grubu.
blood pressure: Tansiyon.
blue corner: Mavi köşe.
blue liner: Defans oyuncusu.
board: Üzerine basılarak sörf yapılan araç, sörf tahtası.
board ot discipline: Disiplin kurulu.
boarding: Aborda.
body: Beden, Vücut.
body building: Vücut geliştirme.
body composıtıon: Vücut kompozisyonu.
body feint: Vücut aldatması, çalımı.
body fluid level: Vücut sıvısı seviyesi.
body position: Vücut Pozisyon durumu.
body technique: Vücut tekniği.
bold: Cesur.
bone: Kemik.
boonnet: Bone.
bony tissue: Kemik doku.
boot: Vuruş.
booter: Vuruş yapan oyuncu.
bounce: Top sürme.
bounce pass: Yerden pas.
bounce up: Hakem atışı.
bouncer shot: Yere çarptırarak atış.
bound: Sıçramak.
bout: Müsabaka.
bowman: Okçu.
bowmaking: Okçuluk.
box: Boks yapmak.
box office: Gişe.
boxer: Boksör.
boxing: Boks.
boxing ring: Ring.
brain: Beyin.
branch: Branş.
breadth: Genişlik ölçümleri.
break a record: Rekor kırmak.
break through: Zorluğu, engeli geçmek.
breakaway: Gruptan kopma.
breaking pass: Ara pas.
breaststroke: Kurbağalama.
breaststroke swimmer: Kurbağalama yüzücü.
breath: Nefes.
breathe: Nefes alıp verme.
bridge: Köprü.
broad jump: Uzun atlama.
bronchi: Bronşlar.
bronze medal: Bronz madalya.
brown belt: Kahverengi kuşak.
bucket: Basket, sayı.
buckle: Bükülmek.
butge: Çıkıntı,
bulky body: Cüsse.
burn: Yanık.
butterfly: Kelebek.
butterfly stroke: Kelebek yüzme.
butterfly swimmer: Kelebek yüzücü.
bye: Bay olmak.

İngilizce Spor Terimleri Sozlugu - A

a hundered and ten meter hurdles: 110 metre engelli yarışı.
a hundered meter dash: 100 metre yarışı.
a hundered meter hurdles: 100 metre engelli yarışı.
a thousand meter run: 1000 metre yarışı.
aba wrestling: Aba güreşi.
abandon: Abandone olma, yarıştan celime.
abduction: Abdüksiyon.
ability to sprint: Kısa mesafe koşma yeteneği.
able bodied: Vücudu sağlam, güçlü.
academic assault: Gösteri amaçlı müsabaka.
academy: Akademi.
accelerate: Hızlandırmak.
accept: Kabul etmek.
accident: Kaza.
accidental fail: Kendi oyunuyla düşme.
acclimatization: İklime, havaya alışma.
accomplish: Başarma.
ace: Yıldız oyuncu.
ache: Ağrı.
achieve: Başarmak.
achievement test: Başarı testi.
acrobacy: Akrobasi.
action: Hareket.
action in the air: Havadaki hareket.
active: Aktif.
active rope: İki dağcıyı birbirine bağlayan halat.
ad court: Saha avantajı.
adaptation: Adaptasyon.
adjourn: Ertelemek.
administration: Yönetim, idare.
administravite: Yönetsel, idari.
administrator: idareci, müdür.
adrenal gland: Böbrek bezi.
adrenaline: Adrenalin.
advantage: Avantaj.
advantage rule: Avantaj kuralı.
advertisement: Reklam.
aerial: İleriye atılan pas.
aerial cartwheel: Havada çember.
Aerobatics: Aerobik.
aesthesia: Hissetme.
afield: Oyun alanının dışına doğru.
age group competition: Kategori yarışması.
aggressive: Saldırgan.
aggression: Saldırganlık.
agile: Çevik.
agility: Beceri, çabukluk, çeviklik.
agility exercises: Çeviklik ve beceri alıştırma­ları.
agitatio: Tedirginlik.
ahead: Önde gitmek.
aim: Amaçlamak.
air dribble: Havada top sürme.
air vessel: Nefes borusu.
alive: Sağ.
all: Berabere.
all round sportman: Çok yönlü sporcu.
alley-oop shot: Çemberden dönen topa hava­da iken dokunarak basket yapmak.
alpine club: Dağcılık kulübü.
alpinist: Dağcı.
alpenstock: Tırmanmada kullanılan, sivri, demir uçlu çubuk.
also ran: Yarışmayı kaybeden sporcu.
alternate: Gerektiğinde bir başka sporcunun yerine geçebilecek olan sporcu.
altitude: Rakım, irtifa.
amateur: Amatör.
amateur player: Amatör futbolcu.
amateur regulations: Amatörlük kuralları.
amateur status: Amatörlük statüsü.
amateurism: Amatörlük.
amble: Rahvan.
ambulance: Ambulans.
american twist: Topun havada dönerek gitmesi.
amino acid: Amino asid.
anabolic steroid: Kasları geliştirip kuvvetlen­dirmeye yarayan bir tür hormon.
anaemia: Kansızlık.
anaesthesia: Duyu yitimi.
analgesic: Ağrı kesici.
analysis: Analiz.
anatomist: Anatomici.
anatomy: Anatomi.
anesthesia: Anestezi.
anger: Hırs, öfke.
angle: Açı.
angular: Açısal.
animation: Animasyon.
ankle: Ayak bileği.
announcement: Anons.
announcer: Spiker.
anthropology: Antropoloji.
anticipation: Beklenti.
anti-sports: Spor karşıtı.
apparatus: Cimnastik aletleri.
apparatus work: Aletli çalışma.
appendix: Apandis.
appetizing: iştah açıcı.
applause: Alkışlamak.
application: Uygulama.
appreciation: Değerlendirme.
apprehension: Algı.
apses: Apse.
aptitude test: Yetenek testi,
aquatic: Su sporları.
arbıtre: Güreşte, minder üzerinde müsabakayı yöneten hakem. Orta hakem.
archer: Okçu.
archery: Okçuluk.
archtanding: Cimnastikçinin köprü pozisyo­nunda durması.
arena: Saha, ajan, spor kompleksi.
arm: Fırlatma yeteneği.
arm action: Kol çalışması.
arm-circling: Kol çevirme.
arm drag: Kol çekmek.
arm exercises: Kol alıştırmaları.
arm grip: Kol çekme.
arm lock: Kol sarması.
arm throvvs: Omuz, el ve kol fırlatmaları.
arm twist: Kol sarmasından kurtulma.
armband: Pazıbent.
armlock: Bacak arasından kolu geriye doğru kıvırma.
arms downward: Elleri aşağıda tutuş.
arms held forward-upward: Kolların ön ve yukarıda tutulması.
armstand: Amut.
armstand dives: Amut pozisyonunda yapılan atlayışlar.
arm-turning: Kol döndürme.
arrow: Ok.
arteriosclerosis: Damar setleşmesi.
artery: Atardamar, arter.
articular: Eklemsel, oynak.
artificial respiration: Suni teneffüs.
artistic gymnastics: Artistik cimnastik.
assist: Sayı pası
assistant professor: Yardımcı doçent.
assisting referee: Yarcımcı hakem.
associate professor.Doçent.
association: Federasyon.
association football: Futbol Federasyonu.
astride stading position: Açık duruş.
astride vault: Açık, gergin atlama.
asymmetric movements: Asimetrik hareketler.
at a walk: Adım.
athlete: Atlet.
athletic: Atletik yapıya sahip olan.
athletic federation: Atletizm Federasyonu.
athletics: Atletizm.
atrophy: Atropi.
attack: Hücum, akın.
attack block: Hücum bloğu.
attack from the rear: Geriden yapılan atak.
attack in minority: Azınlıkta hücum.
attack line: Hücum çizgisi.
attacker: Hücum oyuncusu.
attacking game: Ofansif oyun.
attacking systerns: Hücum dizilişleri.
attacking team: Hücum yapan takım.
attacking zone: Hücum alanı.
attendant: Yönetici, idareci.
attention: "Dikkat" komutu.
attentive: Dikkatli.
aııdio frequency: Duyu frekansı.
avalament: Kayarken dizleri kırmak.
average: Ortalama.
average averaj: Bir takımın veya sporcunun başarı ortalaması.
average speed: Ortalama hız.
average value: Puan ortalaması.
avoid walking: Ayaklarını yerden kesmek.
award: Ödül.
awarding of points: Sayıların değerlendiril­mesi.
away: Deplasman.
away match: Deplasman maçı.
axis: Eksen.
axon: Akson.

İngilizce Spor ve Beden Egitimi Terimleri

İngilizce Spor Terimleri Sözlüğü

A - Harfiyle Terimler

B - Harfiyle Terimler

C - Harfiyle Terimler

D - Harfiyle Terimler

E - Harfiyle Terimler

F - Harfiyle Terimler

G - Harfiyle Terimler

H - Harfiyle Terimler

I - Harfiyle Terimler

J - Harfiyle Terimler

K - Harfiyle Terimler

L - Harfiyle Terimler

M - Harfiyle Terimler

N - Harfiyle Terimler

O - Harfiyle Terimler

P - Harfiyle Terimler

Q - Harfiyle Terimler

R - Harfiyle Terimler

S - Harfiyle Terimler

T - Harfiyle Terimler

U - Harfiyle Terimler

V - Harfiyle Terimler

W - Harfiyle Teriler

Vucuttaki Yag ve Yag Dokusu

Yağlar, Yağ Nedir, Vücuttaki Yağ

Klorogram, eter gibi organik çözücülerde eriyen, fakat suda hiç erimeyen veya çok az eriyen heterojen bir grubu ifade eder. Yağlar yoğun bir ener­ji deposudur. 1 gr yağ, protein ve karbonhidratların iki katı enerji verir ve vücudun enerji kıtlığında kullanılmak üzere depolanabilir. 1 gr yağ = 9 kalori'dir. Ayrıca yağlar vücut işlevleri için gereklidir. Örneğin; sinir hücrelerini sa­rarlar, beynin ve hücre zarlarının yapısında bulunurlar. Kadınların cinsiyet organlarının ve hor­monlarının çalışması için gereklidirler. Aşırı zayıf kadınlarda ve vücutlarındaki yağ miktarı çok düşük kadın sporcular­da mensturasyon (adet) düzensizlikleri ve kısırlık görülebilir. Yağlar vücut sıcaklığının düzenlenmesini sağlar. Deri altındaki yağlar elektrikli battaniye görevi görerek vücudu soğuktan korur. Vücut yağları kalp, sinirler ve böbrekler gibi yaşamsal organların çevresini sararak zedelenmelerini önler. Gıdalarımızdaki yağlar vücutta yapılamayan zorunlu yağ asitlerini yaparlar. Yağda çözünen A,D,E ve K vitaminlerinin sindirim ve emilimlerine yardımcı olurlar. Günlük enerjini %25-30'unun yağdan gelmesi sağlıklıdır. Günlük kalori gereksinimi 2000 olan bir kişinin günde 55-65 gr yağ yemesi yeterli olacaktır. Bu da yaklaşık 5-6 yemek kaşığı yapar.

Yağ Dokusu

Hücrelerin yağ depolama yeteneği vardır. Kalori alımının vücudun gereksinimin den fazla oluşu, kilo almayla sonuçlanır. Bu durum, yağ hücrelerinin sayılarının artmasından çok, büyüklük­lerinin artışına bağlıdır. Yağ hücreleri, çapları 0.1-0.2 mm'ye ulaşabilen büyük küreler biçimini alacak şekilde genişleyebilir. Yağ dokusu vücut ağırlığının ortalama %10-20'sini oluşturur.

Yağda Eriyen Vitaminler

Yağda eriyen A,D,E,K vitaminleri vücutta depo edilirler. Fazla alındıkları zaman vücutta toksik etki yaparlar. Yetişkinlerde fazla alım sonucu baş ağrısı, bulantı, saç dökülmesi, ishal gibi belirti gösterirler.

Yağın Hiportropisi

Yağın hacimce genişlemesi

Yamac Parasutu Sporu

Yamaç Paraşütü Sporu Nedir

Uçuşa uygun bir yamaçta (eğimli) tek veya çift kişilik paraşütle uçma temeline dayanan bir spor dalıdır. Kalkış] için yamaçta paraşü­tü engelleyici hiç bir unsurun olmaması gerekir. Uçuş için 10 m kadar bir koşu mesafesinin olması yeterlidir. Yamacın yüksekliği 20-30 m kadar olmalıdır. Rüzgarın arkadan ve önden gelmesi uçuş için uygundur, ancak yanlarda esen rüzgar dengeyi bozar ve tehlikeli sonuçlar meydana getirebilir.

Beden Egitimi ve Spor Terimleri - Y

Yağ, Yağ Dokusu ve Yağda Eriyen Vitaminler

Yamaç Paraşütü

Wingate Test

Wingate Testi

Wingate Test, Laktik ve alaktik anaerobik kapasitenin ölçümü amacıyla yapılan bir testtir. Bu test için özel olarak düzenlenmiş bir ergometrik bisiklete gereksinim vardır. Bisikletin özelliği, direncin vücut ağırlığına göre ayarlanabilmesi ve bir optik okuyucu ile tekerlek devir sayısının hesaplanmasına olanak vermesidir. Test süresi 30 saniyedir. Test başlamadan önce kalp atım sayısını 140-150'ye çıkaracak ölçüde bisiklet ergometrisinde pedal çevirterek ısınma hareketi yaptırılır. Test başladığı an kro­nometre çalışmaya başlar. Sporcu, bu andan itibaren tüm gücünü kullanarak, olabildiği kadar hızlı pedal çevirmeye çalışır. Optik okuyucu, 30 saniyelik süre içinde her beş saniyede bir tekerlek devir sayısını ölçer. Testin sonunda ilk beş saniyelik maksimal güç ve 30 saniye sonundaki toplam performans hesaplanır.

Voleybol Nedir Voleybol Kurallari Olculeri

Voleybol Nedir, Voleybol Oyun Kuralları ve Ölçüleri

Orta yerine ağ gerilmiş bir oyun alanında, altışar kişilik iki takım arasında oynanan bir top oyunu. Filenin yüksekliği er­keklerde 2.43 m, bayanlarda 2.24 m'dir.

Voleybolda Sıçrayarak Smaç Servis

Oyuncu atış için servis bölgesinden iyice geriye gider. Top bir elindedir, koşarak gelir, sıçramasını yapar ve topla en yük-sek noktada buluşup, diğer el ile topa arka üst noktasından sertçe vurur.

Voleybolda Tenis Servis

Bir ayak ileride, yüzümüz fileye dönüktür. Top öndeki ayağımızın hizasında ve vücuda dik olacak şekilde yukarı
fırlatılır. Top maksimum yüksekliğe çıktığında diğer kol geriden getirilir ve elin bütün içiyle topun tam arkasına kuvvetlice vurulur.

Voleybolda Yüzen Servis

Bacaklar açık ve vücudun yanı fileye dönüktür. Top bir ele alınır. Top, yukarıya doğru yükselti­lirken bükülü olan dizlerden yukarıya doğru, yaylanılır. Topu taşıyan elimiz maksimum düzeye geldi­ğinde el, topu birkaç cm yukarı bırakır. Aynı anda yarım daire çizerek gelen öbür el, topa yan orta noktasından vurur. Elin geniş kısmı ile vuruş yapı­lırsa top dönerek gider.

Vibrasyon (Titrestirme) Nedir

Vibrasyon (Titreştirme) Nedir

El veya par­maklarla kasların üzerinde sabit veya kayıcı titreşim hareketleridir. Titreşimler, derinliğine veya yan taraflara uygulanır. Kasın yüzeyi dar ise sabit titreşim; yü­zeyi geniş ise parmaklarla kayıcı titre­şim uygulanır. Bu masaj türü aynı za­manda kanın sirkülasyonunu sağlar, ideal süre 5-8 sn. dir. Bunların dakikada 3000 'e varan titreşim özellikleri vardır. Vibrasyonun ağrıyı azaltıcı etkisi vardır.

Vegetatif (Vejetatif) Nedir

Vegetatif (Otonom) Sinir Sistemi

Yaşamın uygun bir biçimde sürmesini sağlayan organların çalışmalarını dü­zenleyen sinir sistemidir.

Vegetatif (Vejatatif Nedir) Öğrenme

Bu öğrenme biçiminde kişi fizyolojik ekonomikliliğe kavuşur. Örneğin; Normalde 72 atm/dk frekansına sahip olan bir insan kalbinin antrenmanlarla frekansını düşü­rerek 50 atm/dk'ya inmesi ve 50 atm/dk ile kalbin kan pompalaması bir vejatatif öğrenmedir. Antrenmanlar yoluyla gelişti­rilmiş olan aerobik ve anaerobik kapasite­lerin iyi olması veya kötü olması bir vejatatif öğrenmeye girer.

Vegan Nedir Veganlar

Vegan Nedir, Veganlar

Vejeteryanların oran olarak küçük bir kısmını oluştururlar, ancak hayvansal kaynaklı hiçbir ürünü kullan­madıklarından beslenmenin dengelen­mesi açısından en sıkıntılı grupturlar. Sadece bitkisel kaynaklı besinler tüket­tiklerinden elzem aminoasitler açısın­dan yetersizlik söz konusudur. Protein, demir, kalsiyum, riboflovin, B12 ve D vitaminleri ve çinkonun alınabilmesi için proteinden zengin bileşik karbonhidratla­rın, kuru baklagillerin, soya fasulyesinin, yeşil yapraklı sebzelerin, kuru yemiş ve kuru meyvelerin tüketilmesi önemlidir.

Beden Egitimi ve Spor Terimleri - V-W

Veganlar

Vegetatif (Otonom) Sinir Sistemi

Vibrasyon (Titreştirme)

Voleybol Nedir, Voleybol Oyun Kuralları ve Ölçüleri

Wingate Testi

Ure Nedir Ure Hastaligi

Üre Nedir, Üre Hastalığı

Karaciğerde proteinlerin yıkımın­dan sonra ortaya çıkan ve kandaki ser­best azotun büyük bölümünü oluşturan madde

Plazma kreatini ile birlikte böb­reğin durumunu en iyi gösteren madde­lerdir. Protein yıkımının arttığı ve böb­rek fonksiyonlarının yetersiz kaldığı durumlarda kandaki üre artar. Normalde serumdaki üre 10-50 mg/dl'dir.

Uc Saniye Kurali ve Uc Saniye Koridoru

Üç Saniye Koridoru

Basketbol oyun alanında, serbest atış çizgisinin orta noktasının üçer metre uzağındaki nok­taları birleştiren doğru parçası ve bu doğru parçanın uç noktalarıyla serbest atış çizgisinin uç noktalarını birleştiren doğrular arasındaki oyun alanı bölümü.

Üç Saniye Kuralı


Basketbolde, topu kontrolünde bulunduran takımın oyun­cularının, rakibin üç saniye koridorunda üç saniyeden fazla kalmamaları duru­mu. Hentbolde, topu üç saniyede elden çıkarma veya yere vurma zorun­luluğu.

Üç Sayılık Atış

Basketbolda, sınırlı bölgenin en dışındaki çizgi dışından yapılan ve çemberden geçirildiğinde üç sayı kazandıran atış.

Uc Basamakli Ergometre Testi

Üç Basamaklı Ergometre Testi

Bisik­let ergometresi ile yapılan testlerden birisidir. Pedal yine 50 kez çevrilerek dörder dakikalık üç yükleme yapılır, ilk yükleme değeri, nabzı 110-120'ye çıkar­tacak şekilde seçilir, ikinci yükleme nabzın 130-140'a, üçüncü yüklemede İse150-150'a çıkması amaçlanır. Yaşlı kimselerde bu rakamlardan 10-15 eksik değerler seçilmelidir. Örneğin erkekler içini 0-100-150-175 W değerlerinden, artarda gelen üç tanesi seçilir. Kadın­larda 50-75-100-125 W sırasına uyulur. dörder dakikalık her üç basamak uygulamasının sonunda elde edilen nabız sayıları not edilir. Daha sonra bu iç değer birleştirilir ve yaş grubuna uyan noktaya kadar uzatılır. Burada Max V02 hesaplanır.