Osteoarterit Arterit Nedir Bilgiler Artrit

Osteoarterit Hakkında Bilgiler

Arteritlerin en yaygını olan bu arterit türü dejeneratif (eklem tahribatına yol açan) ve vücuttaki bir ya da birden daha çok eklemi etkiyen bir hastalıktır. İnsanlarda da, hayvanlarda da görülür. Aslında bu arteritin varlığına ilişkin işaretler tarih öncesi insanın­da ve çok sayıda fosil kalıntısında da bulunmuştur.
Dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan farklı araştır­malar, insanların yüzde 10'unun şurasında ya da burasında osteoarterit olduğunu göstermiştir. Ancak, hastalık oranı yaşla birlikte artar. Elli yaşın üstündeki insanların röntgen filmleri alınsaydı, bunların yüz­de 80'den fazlasının vücudunda bu arteritin yol açtığı değişiklikler görülürdü. Neyse ki, bunlardan yal­nızca yüzde yirmi beşi ağrılardan şikâyetçidir. Rönt­gen araştırmaları, yirmi yaş grubunda hastalık oranının yüzde 10 olduğunu göstermiştir. Hastalıktan gerçekten acı çekenlerin sayısının bu yaş grubunda da çok fazla olmadığını burada belirtelim.
Bütün yetişkinler hastalığa yakalanabilirler ama, hastalık belirtileri orta-yaşlı kadınlarda daha sık gö­rülür. Kuşkusuz çalışan kadınlarda daha yaygındır ve onları işten bile alıkoyar. Hastalığın üçüncü derece­de yaygın olduğu kesim ise çalışan erkeklerdir.

Eklemlerdeki değişiklikler

Bu hastalıkla ortaya çıkan anormal değişiklikler esas olarak kemiklerin uçlarını kaplayan mafsal kıkırdaklarını etkiler. Ortaya çıkan ilk işaret, bu kıkır­dağın belli ölçüde yumuşaması ve yüzeyinde, çıplak gözle görülemeyecek küçüklükte çatlakların oluşma­sıdır. Bu çatlaklar bir süre sonra daha da derinleşir ve eklem sıvısında bulunan enzimler mafsal kıkırda­ğının daha derindeki tabakalarını tahrip eder. Aynı za­manda, küçük kıkırdak parçaları eklem yüzeyine da­ğılır ve düz yüzey pürüzlü bir hale gelir. Yürüme sıra­sında, dizde olduğu gibi, iki pürüzlü yüzeyin birbiri­ne sürtünmesi mafsal kıkırdağının yıpranmasına ne­den olur; artık normal düzeni bozucu değişiklikler başlamıştır.

Kıkırdağın hemen altındaki kemik de tarhibattan kurtulamaz. Kemik, adeta daha kuvvetli bir hale gelmek için kalınlaşır ve yeni kemik genişleyerek ekle­min sınırlarına dayanır (osteophytes). Muhtemelen, tahrip olmuş yüzeyde bulunan sıkışmış sıvının yap­tığı basınç nedeniyle kemikte de delikler ve kistler oluşur. En kötüsü, mafsal kıkırdağının, hemen altın­da aynı hücuma maruz kalmış kemikle birlikte tama­men yıpranması durumudur. Bu durumda kemik uç­ları eklemlerin hareket etmesiyle birlikte birbirini ezer. Dolaylı olarak, çevrede bulunan tendonlar, vü­cut bağları ve kaslar da etkilenir ve zayıf düşer. So­nuç olarak eklemin bütün yapısı değişir ve şekli, kötü bir biçimde bozulabilir.

Osteoarterit Nedenleri

Muhtemelen birçok faktör işe karışmaktadır. Osteoarteritler genellikle iki büyük kategoriye ayrılır: "birincil" ve "ikincil". Birincil tipte normal bir eklem­de bozucu değişmelere yol açan ve nedenleri bilin­meyen bir arterit söz konusuyken, ikincil tipte, arte­ritin nedenleri bilinir.

Birincil tipte, arteritin kalıtımla geçme şansı de­ğişken, ama belirlidir. Bu genetik faktör, anneden çocuğa geçen bir gen olarak düşünülür ve erkek çocuk­tan çok kız çocuğa geçtiğine inanılır. Şekil bozuklu­ğuna varan eklem zedelenmesine yol açan ve kalıtım­la geçen birkaç başka hastalık daha vardır.


İkincil tipte, hastalığa yol açan en yaygın faktö­rün eklemlere yanlış ve aşırı bir biçimde yüklenme olduğu düşünülür. Böylece, doğum sırasında kalça eklemlerinde olduğu gibi bir eklem şekil bozukluğuna uğrar ya da kayarsa, "karşılaşma"nın mükemmel­liği ya da mafsal kıkırdak yüzeylerinin uyumu kaybo­lur ve osteoarterit gelişir. Benzer biçimde, bir eklem­de daha önce meydana gelmiş bir zedelenme de ikin­cil tipte arterite yol açabilir. Eğer bir kırık, uygun bi­çimde yerleştirilmezse, kemik kötü kaynar ve böyle­ce üzerine çok yük binen en yakındaki eklem, bir sü­re sonra osteoarterit üretir. Ancak, bu tür bir zede­lenme şiddetli olmayabilir; hastalık genellikle hafif ve düzenli aralıklarla seyreder. Anlaşılabileceği gibi, belli türden işlerde çalışan işçilerin eklemlerinde dejeneratif değişikliklerin gelişme olasılığı, bütün gün masalarında oturanlardan daha fazladır. Bu tür işler­de çalışanlara ve hastalıklarına örnek olarak, havalı pompayla çalışan beton delme işçilerinin dirseklerini, madencilerin dizlerini ve hamalların bellerini gös­terebiliriz. Belli tür sporlarla uğraşanlar bile risk al­tındadır. Obesite (aşırı şişmanlık) başka bir önemli faktördür ve özellikle ağır yük taşıyan kalça ve diz ek­lemlerinde olmak üzere, osteoarterit, zayıflardan çok şişmanlarda görülür.

Bütün bu faktörler, içinde ana hastalık nedeninin yattığı mafsal kıkırdağını etkiler. Araştırmacı bilim adamları mafsal kıkırdağının neden dejenere olduğu konusu üzerinde sıkı bir biçimde çalışmaktadırlar. Ör­neğin, mafsal kıkırdağının kimyasal yapısındaki kar­maşık değişikliklerin, onun böyle bir hastalığa yaka­lanma olasılığını artırdığı artık bilinmektedir. Son za­manlarda elde edilmiş birtakım kanıtlar da bazen maf­sal sıvısında ve kıkırdağında da bulunan bazı kalsi­yum tuzlarının osteoarterite yol açabileceğini göster­miştir.

Eklemlerde ortaya çıkan belirtiler

En sık görülen belirti, bir ya da daha çok sayıda eklemde hissedilen ağrı veya acıdır. Bu eklemleri ha­reket ettirmek zorlaşabilir ve eklemler esnekliklerini biraz yitirir. Belirtiler, orta yaşlı ya da yaşlı insanlar­da birkaç hafta ya da birkaç ay boyunca tedricen ge­lişir. Yaygın olarak duyulan bir şikâyet, soğuk ya da rutubetli havalarda ağrıların daha da artmasıdır. Ağ­rı, eklem yerinde oluşan herhangi bir yaralanmadan ve içi sıvıyla dolu bir şişmeden sonra da artar. Eklem­lerin aşırı kullanılması belirtileri daha da şiddetlen­dirir ve geceleri ağrı iyice rahatsız edici olabilir.

Hastalık belirtileri bazen belli türden burkulma ve yaralanmalardan sonra çok hızlı bir biçimde gelişir. Başlangıçta çok bariz olan ağrı ve tutulmalar, dinlen­me ve tedaviyle geçer. Fakat hastalık nasıl başlarsa başlasın, belirtiler hep değişir; bazen azalır bazen de artar. Her hastanın "iyi" ve "kötü" günleri vardır.
Sakatlık pek görülmez ama, uzun süren vakalar­da kas zayıflaması ve eklem deformasyonu ciddi bir problem olabilir. Sonuç ne olursa olsun, osteoarteritin eklemlerle ilgili bir hastalık olduğunu ve genel bir halsizlik hissine, ateşlenmeye, iştahsızlığa ya da kilo kaybına yol açmadığının bilinmesi önemlidir. Bu anlamda osteoarterit, örneğin, vücudun tümünün ağ­rılardan musdarip olduğu romatizmal arteritten bü­tünüyle farklıdır.

Sıkça etkilenen eklemler

Hastalıktan daha çok hangi eklemlerin etkilene­ceği, büyük ölçüde yukarda tartıştığımız nedenlere bağlıdır. Özellikle kadınlarda olmak üzere ellerde kü­çük kemiksi şişkinlikler ortaya çıkabilir. Ellerin uç ek­lemlerinin üstünde (Heberden düğümü) ve parmak­ların orta eklemlerinde görünen bu şişkinlikler elleri yumru yumru yapar. Başparmağın alt kısmı da etki­lenerek karemsi bir biçim alabilir. Parmaklar sertle­şir ve elle çalışmak acı duymaya yol açabilir. Akut be­lirtilerde seyrek olarak görülen kızarıklık ve şişme, bu eklemlerde iltihap bulunduğunun göstergesi olabi­lir. Korkulduğunun tersine, böyle bir durumda elleri­nizi kullanmaya devam edebilir, örneğin örgü örebilir ve dantel işleyebilirsiniz. Birincil tipteki bu osteo­arterit, göğüs ve kürek kemikleriyle birlikte köprücük kemiğine yerleşmiş eklemlerde, dizlerde, baş par­maklarda ve boyun ve sırttaki küçük eklemlerde de ortaya çıkabilir.

Diz ve kalçalardaki arterit, yürürken ya da merdi­ven çıkarken karşılaşılan güçlüklerin nedenidir çoğunlukla. Her iki eklemin de ağır yükler taşımak zorunda olduğu düşünülürse, çok şişman insanların za­yıflara oranla daha fazla ağrı hissettiklerini öğrenmek şaşırtıcı olmaz. Hasta, gençse, başka nedenlerle or­taya çıkmış ikincil bir arteritin varlığı düşünülebilir. Dizde ortaya çıkan arteritte uyluk kasları bir süre son­ra zayıflar, bunun sonucunda diz eklemini düz tutmak zorlaşır ve şişkinlik görülür. Dizin arka kısmında kistler oluşabilir. İlerlemiş vakalarda dizdeki yumul­ma çok seyrek olarak ya dışa doğru (yamuk bacak), ya da içe doğru bir çıkıntı (çarpık bacak) halini alabi­lir. Özellikle gençlerde ve atletik yapılı yetişkinlerde olmak üzere, yalnızca dizkapağının arka kısmının et­kilendiği de olur.

Kalçanın hastalanması durumunda, kalçadan ge­çen sinir dizden de geçtiği için, sinirin uyarılması, yalnızca kalça bölgesinde değil, dizde de ağrıya yol açar. Böyle durumlarda yürüme sarsaklasın Yine, kalça kasları zayıfladığı için kalça kemiğini düzgün tutmak ve bacakları ayırmak mümkün olmaz. Bunu, daha şid­detli vakalarda bacağın kısalması izler. Bu şekil bo­zukluğu, yürürken sırt ağrısı yapan sırt eğilmesine de yol açar.

Osteoarterit sık sık ayaklarda, özellikle de başpar­mak eklemlerinde görülür. Bu eklemler vücuttaki diğer eklemlerden daha çok yük taşır. Bunyonları he­men hemen herkes bilir. Bunyonların yol açtığı ağrı ve şişkinliklerin nedeni genellikle dar ayakkabılar, da­ha çok da yüksek topuklu olanlarıdır. Ne yazık ki, genç kızlar, modaya uygun, ama hastalığa da uygun ayakkabıları tercih ederek, sonraki yılların bozuk bi­çimli, sıkıntı kaynağı ayakları için ilk girişimleri yap­mış olurlar.

Bu konu, boyun ve sırt ağrıları hakkında da bir ha­tırlatma yapmadan tamamlanmış sayılmaz. Hayatının şu ya da bu döneminde bu ağrıları hiç tanımadan ya­şayan çok az insan vardır çünkü. Bu ağrıların pek çok nedeni vardır ama, en yaygın olanı, vertebralardaki (belkemiği kemikleri) küçük eklemlerde ve disklerde (vertebralar arasındaki yuvarlak, yassı yastıkçıklar) oluşan dejeneratif değişmelerdir. Osteoarteritin, belkemiğinde görülen bu özel türüne spondylosis denir. Kol ve bacaklardaki karıncalanmayla birlikte ortaya çıkan şiddetli ağrılar ve hareketliliğin azalmasının nedeni, boyun ya da sırttaki bir diskin "kayması" ola­bilir. Diskin sinirlere yaptığı baskı kol ya da bacakta­ki kasların zayıflamasına ve acı duyulmasına yol açar. Kuşkusuz böyle bir durum genç bir insanda ve spondylosise bağlı olmadan da ortaya çıkabilir. Müzmin va­kalarda, özellikle de yaşlılarda boyun ve sırt, esnek­liğini bir ölçüde yitirir ve hastaların hareket yetenek­leri azalır.

Doktor teşhisi

Doktor, hastanın anlattığı belirtileri ve açıkça gö­rülen diğer ayrıntıları not ettikten sonra, rahatsızlı­ğa yol açan eklemi ya da duruma göre eklemleri muayene etmek isteyecektir. Bu, ele alınan eklemde ke­miksi şişkinliklerin bulunması, eklemler hareket et­tirildiğinde duyulan tipik gıcırtılı sesin duyulması gibi öbür ipuçlarıyla birlikte teşhisi güçlendirecektir. Sırt ve boyun ağrısı olan hastalarda duyumları, kas gü­cünü ve özel bir "çekiç" kullanarak kol ve bacak ref­lekslerini ölçmek gerekli olabilir. Vücudun diğer böl­geleri osteoarteritten etkilenmez.

Özel testler içinde en yararlısı, teşhisi tamamla­yacak olan röntgen filmidir. Röntgen filmi, hastalı­ğın bütün belirtilerini ortaya çıkaramasa da, eklemin hasar görmüş bölgesini tetkik etmede yararlı bir yoldur. Test için kan almak da normal yollardan biridir. Eğer bunlar ve eklem sıvısının incelenmesi gibi öbür laboratuvar testleri istenmişse, bunun nedeni, dok­torun, elde ettiği belirtilere başka hastalıkların yol aç­madığından emin olmak istemesidir.