Otizm Nedenleri Hakkinda Bilgi

Otizmin Nedenleri, Spektrum Bozukluğu Nedeni

Kimse, bu salgının nedenlerini tümüyle anladığım ileri süre­mez. Fakat gelecek bölümlerde tarif edilecek tedavilerin teme­li olan bazı teoriler hakkında ailelerin (ve doktorların) bilgi­lendirilmesi gerekir. Çoğu otizm ve ASD vakasının genetik ve çevresel faktörlerin kombinasyonundan kaynaklandığı konu­sundaki fikir birliği yaygınlaşmaktadır. Genetik faktörler, ASD için temel hazırlayabilir yine de birçok vakada, çevresel faktörler genleri tetiklemekte ve ardından bozukluğa neden ol­maktadır.

Otizm Çocuk

Çocuğun beyninin açlık çekmesine yol açan; fiziksel, zi­hinsel ve duygusal fonksiyon bozukluklarını tetikleyen çevre­sel faktörlerin tam kimliği ve mekanizması hakkında birçok teori vardır. Bununla birlikte hiçbir çalışma kesinlikle spesifik bir çevresel toksini ya da kirleticiyi, otizmin arkasındaki "tü­ten silah" olarak belirlememiş, tek bir toksini suçlu olarak tanımlamamıştır. Çocuklarımızın pek çoğunun yaşadığı hasarın arkasında, toksinlerden birini değil ama bazı toksinleri ve gi­riş mekanizmalarını birincil hain olarak suçlayan güçlü kanıt­lar vardır.

Otizm Sadece Genetik Değildir, Otizm Belirtileri

Bilim adamları, uzun süre otizmin genetik bir hastalık ol­duğunu düşündüler. Yine de gen araştırmaları, spesifik bir kromozomu ya da otizm bozukluğunun gen üzerindeki yeri olan bir lokasyonu saptayamamıştır. Bu çocuklar; Down, Wil-liams ve Kırılgan X sendromlannda olduğu gibi erken gebelik döneminde meydana gelen kromozomsal kusurlu çocuklarda karakteristik olan yüzsel ve vücutsal şekil bozukluğunu ender olarak gösterirler. Genetiğin otizmde payı olduğu spesifik an­layışı eksik olmakla birlikte birçok ASD çocuğunda genetik bir "hassaslık" ya da kırılganlık olduğu açıktır. Bunu Reed P. Warren'in çalışmalarından biliyoruz. Ayrıca otizm, normal popülasyona göre ikizlerde daha çok ortaya çıkar, erkeklerde, kızlara oranla hemen hemen dört kat fazla görülür. Otizm ve çeşitli genetik faktörler arasında bir ilişki olduğuna dair bazı bulgular vardır fakat her otizm vakasında genetik, açık bir rol oynamaz. Her çocukta, çevresel tetikleyiciler kümesi, ASD'nin başlaması için etiolojik olarak önemli olabilir. Böy­le birçok çocukta—genetik yatkınlık olsun olmasın—bir ya da birkaç çevresel tetikleyici; klinik olmayan viral enjeksiyon ya da ağır metal toksisitesi gibi tedavi edilebilir bir patoloji ola­rak kalabilir.

Otizmi başlatabilecek tamamen genetik sendrom bir yana, gen araştırmacıları, otistik çocukların hepsinde olmasa da ço­ğunda ortak olan genetik işaretler keşfettiler. Bağışıklık siste­minin regiilasyonunu ve fonksiyonunu kontrol eden genlerden biri, C4B geni, vücuttan virüs ve bakteri gibi patojenleri elimi­ne etmekle ilgilidir. C4B geninin eksikliğinde artmış otizm, ADHD ve disleksia (okuma güçlüğü) görülür (Beyaz Otizm)

ASD'li çocukların "genetik hassaslığından—bireysel va­kalarda "genetik hassaslık" olmayabileceğini görsek dahi— söz ediyoruz. Bununla birlikte artık hassaslığın sonradan ya da genetik tipleri ayrıntılı olarak açıklanmaya başlanıyor. İmmün ilişkili genler hakkındaki çalışmaların şimdiden otizm literatü­ründe görünmeye başlaması şaşırtıcı değildir.'""

Toksik Kimyasal Model, Otizm Hastalığı

Anne adaylarının; kendilerinin ve doğmamış çocuklarının vücutlarında bir saatli bomba gibi çalışan; kirli su içme, evde bir sanayi şehrinden daha tehlikeli hava soluma ve yiyeceklerden toksik kimyasallar absorbe etme olasılıklarını fark etmek şok edicidir.

Boston'da bir grup doktorun raporu, milyonlarca ABD'li çocuğun toksik kimyasallara maruz kaldıkları için öğrenme yetersizliği, düşük IQ ve yıkıcı, saldırgan davranış gösterdiği­ni bildirmektedir."" Rapor, doğum öncesi ve sonrasında tok­sik maddelere maruz kalmanın yaşam boyu yetersizliklerle ilişkisini kuruyor. Ayrıca Ulusal Bilim Akademisi'nin bir ra­porunda, nörotoksinlerin ve genetik faktörlerin kombinasyo­nunun yaklaşık yüzde 25 oranında gelişimsel problemlerin nedeni olduğu belirtilmektedir."2' Bu, Otizm Spektrum Bo­zukluğunu da içerir. Toksik kimyasalların önemli bir grubu, poliklorlu bifeniller (PCB'ler) ve organofosfat pestisitlerdir. NAS, raporu, önemli miktarda PCB alan bebeklerin, buna maruz kalmayanlara göre görsel yüz tanıma testlerinde, dik­kat toplamada ve genel zekada daha zayıf olduklarını göster­miştir. Rapor, Dursban ve Diazinon gibi pestisitlerin beyin hasarına neden olabileceğini belirterek devam etmektedir. Çevre Koruma Dairesi (EPA), iç mekanda Dursban kullanı­mını ancak 2000 yılında yasaklamıştır. Bu madde, iç mekan­larda hamam böceklerini ve karıncaları öldürmek için 1956'dan beri kullanılmaktaydı.

Ağır Metal Düzeyleri (Contamination) Modeli

Genetik olarak yatkın bebeklerin immün sistemlerinin kur­şun ve cıva gibi ağır metallerin saldırısına maruz kaldığını öğ­renmek daha da dehşet vericidir.

Kurşun ve Otizm Otistik

Boston Doktorları'nın raporu, bir milyon Ame­rikalı çocuğun kanlarında halihazırda eşiğin üstünde kur­şun bulunduğunu ve bunun davranış ve bilişimi olumsuz etkilediğini EPA'nın kabul ettiğini belirtmektedir. Bu kurşun nereden gelmektedir. 1978'den önce yapılan bir­çok evde kurşun içeren boya kullanılmıştır. Her ne kadar boyada kurşun 1970'lerin sonlarında yasaklansa da eski evlerdeki kurşun, özellikle küçük çocuklar için ciddi teh­like oluşturmaktadır. Çerçevesi boyalı bir camı açmak ya da kapatmak küçük boya parçalarının ya da kurşun tozu­nun dökülmesine yol açabilir; bu da havayla solunabilir ya da emekleyen çocuklar tarafından yerden ele ya da ağ­za alınabilir. CDC ve ABD Kamu Sağlığı Servisi: "Kur­şun zehirlenmesi küçük çocuklarda en yaygın ve sosyal olarak en zarar verici çevresel illettir," ortak açıklaması­nı yapmıştır. Şimdi, çok sayıda çocuğun bir zamanlar gü­venli olduğu varsayılan kandaki kurşun düzeylerinden olumsuz etkilenebileceğini biliyoruz. Ev sahiplerinin alı­cı ya da kiracılara vermesi gereken EPA broşürüne göre; Düşük düzeyli kurşuna uzun dönemli maruz kalmak be­yinde ve diğer dokularda birikim yaparak çocuk daha doğ­madan bile nörolojik hasar sonucu verebilmektedir. So­nuç olarak çocukların kurşuna maruz kalması zihinsel ve fiziksel gelişimlerini geciktirebilir ya da bozabilir. Pitts-burgh Üniversitesi'nden Dr. Herbert Needlemean,, "Kurşu­na maruz kalma, halihazırda ABD'de süper IQ'lere (125 ya da üstü) sahip olabilecek çocuk sayısını yarıya indir­miştir—iki milyon civarı çocuk," demektedir. Haziran 2000'de yayınlanan bir çalışmada Dr. Needleman, suç işleyen çocukların kemiklerinde diğerlerine oranla çok daha yüksek düzeyde kurşun olduğunu bulmuştur.

Cıva

Eski tip termometrelerde bulunan bir madde olan cıva, çevrede her yerde mevcuttur. Balıklarda yüksek düzeylerde cıva olduğu bilinir. ABD News&World Reporta. göre, David Brown adlı bir toksikolog, sekiz Ku­zeydoğu ve üç Kanada eyaleti gölündeki cıva düzeyleri üzerine yapılan bir çalışmaya yardım etti ve temiz oldu­ğu düşünülen göllerde yaşayan balıklarda beklenenden çok daha yüksek düzeylerde cıva buldu. Brown, "bu göl­lerdeki balıklardan tek bir tane yiyen hamile bir kadın, teorik olarak, doğmamış çocuğuna zarar vermeye yete­cek miktarda cıva alır sonucuna vardı. Doğum öncesi cıvaya maruz kalma kaynaklarından biri de, hamile annenin dişlerindeki amalgam dolgular olabi­lir. O zamanlar kimse potansiyel tehlikenin farkına var­mamıştı. Fakat kızım Elizabeth, torunum Chelsey'ye dört aylık hamileyken cıva içeren dolgular da dahil bir dizi diş tedavisi yaptırmıştı. İsveç ve Kanada gibi ülke­lerde, doğum yaşındaki kadınlar için katı amalgam li­mitleri vardır. Cıva hakkında öğrendiklerimiz nedeniyle şimdi bu dolguların Chelsey'in otizmini tetiklemiş ola­bileceğini düşünüyoruz. Ne şekilde olursa olsun regresif otizm ve ASD salgınının büyük bölümünün doğrudan çocuklarımızın vücutlarına giren cıva ve diğer ağır me­tallerden kaynaklandığına inanıyorum. Şimdi pratiğimin önemli bir kısmı, Yedinci Bölüm'de anlatacağım gibi bu çocuklardaki toksik ağır metallerin değerlendirmesine ve tedavi edilmesine odaklanmıştır.

Aşılar

Hassaslığı artmış bebeklere ve yeni yürüyenlere canlı vi­rüslerle aşılama yapılması çocuğun otistik regresyonuna katkı yapabilir. Canlı virüs enjeksiyonundan da önce gelen bir baş­ka faktör, hemen hemen kesin şekilde yakın zamanlara kadar, yeni doğanlar için zorunlu bazı multi-doz aşılarda kullanılan bir koruyucu olan etil cıvadır (thimerosal formunda). Otistik özellikler ile cıva zehirlenmesinde ortaya çıkanlar arasındaki benzerlik oldukça anlamlıdır ve çeşitli derecelerde otoimmü-nite içerir. Aslında otizmi tanımlayan ya da ilişkili bütün özel­likler daha önce cıva zehirlenme literatüründe tanımlanmıştır

Cıva, boyalarda yıllarca anti-mantar olarak kullanıldı fakat toksikliği nedeniyle 1991'de iç mekan boyalarından çıkartıldı. Benzer şekilde 1982'de FDA, etil-cıva içerdiği için merthiola-te'ın kullanımına son verilmesini sağladı. Ne yazık ki, kimse çocuklarımızı çocukluk dönemi hastalıklarından korumak için zorunlu hale getirilen birçok aşıdan etil-cıvayı çıkartmayı dü­şünmedi. Bu aşılardaki cıva, ağırlığının yüzde 49.6'sı, çok kullanımlı şişelerde aşının bozulmasını geciktiren bir koruyu­cu şeklinde kullanılan etil cıva olan ThimerosalTM maddesi­dir. Aşısal etil-cıva, binlerce çocuğun ve ailelerinin yaşamla­rını "bozmuş" olabilir.
Gerçeği söylemek gerekirse sorun, ASD tanılı çocukların, EPA'nm yetişkinler için güvenli olduğunu düşündüğünden daha fazla cıvaya, aşılar yoluyla maruz kalmış olmasıdır.
Çocuklar bugün daha önce hiç olmadığı kadar fazla (2 ya­şından önce 22 kere), birbirine yakın zamanlarda ve yaşamla­rının erken dönemlerinde aşı oluyor.

1991 öncesinde bebekler, yeni emeklerken iç mekan boya­larının cıva gazlarına maruz kalıyordu. Daha önce belirttiğim gibi, o yıl FDA, boya üreticilerine, iç mekan boyalarından cı­vayı kaldırmaları için baskı yaptı. Boya üreticileri buna uydu

Aynı yıl federal hükümetin kamu sağlığı nedeniyle örneği gö­rülmedik şekilde yeni doğanlar için daha ilk gün Hepatit B aşı­sını zorunlu hale getirmesi trajik şekilde ironiktir. 2001'e ka­dar bu aşı, Thimerosal içerdi. Böylece hükümetin bir bölümü, cıvayı iç mekan boyamadan çıkartırken, diğer kısmı yeni do­ğanlar için cıva içeren Hepatit B aşısını zorunlu hale getirmiş oldu. CDC'nin önerdiği immünizasyon programında bebek­ler; doğumda 12.5 mikrogram, iki aylıkken 62.4 mikrogram, dört aylıkken 50 mikrogram, altı aylıkken 62.5 mikrogram ve yaklaşık 18 aylıkken 50 mikrogram cıva almaktadır. Benim görüşüme göre, doğumda, bağışıklık sistemi ve karaciğer ge­lişmemişken yapılan ve cıva içeren Hepatit B aşısı, şimdiki otizm salgınında gördüğümüz gastrointestinal ve nörolojik problemlerle sonuçlanan süreç için "tetikleyici" rol oynamak­tadır. Thimerosal-otizm salgını arasındaki nedensel ilişki ke­sin olarak kanıtlanmamakla birlikte epidemiolojik veriler bağ­lantıyı desteklemektedir. Oldukça kısa süre önce Tıp Enstitü­sü görevlileri hipotezin akla uygun olduğu sonucuna vardı.

Thimerosal'm olumsuz etkilerinin kabul edilmesinin an mese­lesi olduğunu düşünüyorum.
Britanyalı doktor Andrevv Wakefield, MMR (Karma aşı) aşısı ile bağırsak patolojisi ve otizm arasındaki olası bağlantı­yı ilk kez ileri sürdüğünde çalışması alelacele toplanan delil­lerle küçümsenmişti. Bununla birlikte ASD'li çocukların bir alt grubu üzerinde yürütülen iltihaplı bağırsak dokusu çalış­malarında biyopsi edilen bağırsak dokusunda kızamık virüsü (MV) bulundu ve bu virüs gerçekten aşı cinsiydi." Bir diğer araştırma ASD ile kızamık virüsünün bağırsağı istila etmesi arasında ilişki kurdu. Son zamanlarda, Harvard Üniversitesi'n-den gastroenterolojisi Timothy Buie, MD, 400 çocuğun suçlusunu tanımladı ve rapor etti, buna göre; alt grup ilk kez Wake-fıeld ve meslektaşları tarafından tanımlanan ileal-lenfoid hi-perplazi'ye (iltihapsal bağırsak hastalığı) sahipti. Bağımsız Japon araştırmacı Kavashima'nın, aşı cinsi kızamık virüsü­nün, bir ASD alt grubunda periferal kan mononükleer hücre­lerinde de bulunduğunu belirtmesi önemlidir. Bunun, kan beyin bariyeri iltihaplanmasında ve merkezi sinir sistemine düşük düzeyli viral sızmada payı olabilir.

Aşılanmış birçok çocuğa, zayıflatılmış kızamık virüsü en-jekte edilmiştir. Kızamık virüsü her yıl 40 milyon kişiyi en­fekte eder ve immün sistemlerini baskılayarak ve merkezi si­nir sistemlerini etkileyerek bir milyon kişiyi öldürür. Doğal tip kızamık virüsünden ciddi şekilde enfekte olmuş kişilerin çoğu gelişmemiş ülkelerde yaşamaktadır. Kızamık aşısı milyonlar­ca yaşamı kurtarmıştır. Bununla birlikte kızamık aşısı şimdi, kabakulak ve kızamıkçık ile birlikte karma şekilde verilmek­tedir. Karma aşı MMR olarak adlandırılır. MMR milyonlarca yaşamı kurtarmayı sürdürüyor şeklinde ifade edilmektedir fa­kat—aşı nedenli kızamık virüsü ile ilişkili bağırsak patolojisi verisi—MMR, binlerce çocukta regresif otizmin nedeni ya da destekçisi olmuştur. Bu; Londra'da Royal Free Hospital'da gastroenterolog/araştırmacı olarak çalışan Dr. Andrevv Wake-field'ın görüşüdür.

Bu saygın klinisyen-araştırmacı, otizm ve spesifik kızamık virüsü cinsi ile MMR aşılaması arasında ilişki kurmuştur. Da­ha önce bahsedildiği gibi Dr. Wakefield, bir grup otistik ço­cukta, bağırsak dokusunda ve periferal kan mononükleer hüc­relerinde aşı kaynaklı viral genomlar bulmuştu. Bu bulgular, MMR'm, vücudun otoimmün reaksiyonlarını miyelin temel proteinine (MBP) karşı tetikleyebildiği bir otizm modeli çık­masına neden olmuştur. Bu model, uzun süredir otizm araştır­maları yapan VK Singh'in belirttiği bilgiler ile tutarlıdır; ma­kalelerinde, ASD'li çocukların büyük oramnın miydin temel proteinine karşı yüksek antikor titrelere sahip olduğunu ve bu titrelerin genellikle kızamık virüsüne ya da herpes 6 (uçuk) vi­rüsüne (HHV-6) karşı yükselmiş türelerle beraber bulunduğu­nu ifade etmektedir.

Bernard Rimland dahil birçok uzman, Dr. Wakefield'ın bulgularının, ASD'li çocuklar alt grubu için etiolojik olarak önemli bir süreci aydınlattığına inanmaktadır. Resmi tıp gö­revlilerinin itirazlarına rağmen birçok aile, doktor ve araştır­macı; (a) MMR aşısının otizmde gerçek bir payı olabileceği­ne, (b) aşılar çoklu yapıldığında (örn. MMR ve DPT hepsi ay­nı günde) ve bebek ya da yeni yürüyen aşılama sırasında art­mış bir hassasiyete sahipse—sonradan olma ve/ya da gene­tik—olumsuz sonuçların ortaya çıkmasının daha olası olduğu­na inanmaktadır.