Kortikosteroid ve Antikorlar

Kortikosteroidler

B ve T lenfositler, endotelyal hücreler ve makrofajlar üzerindeki etkileriyle inflamasyon ve bağışıklığı güçlü baskılarlar. Organ naklinde en önemli etkileri; nükleer faktör aracılığıyla olan IL-1,2,3,6 ve IFN-alfa ve diğerlerinin transkripsiyonunu engellemeleridir. Yüksek doz steroidler ise, T ve B lenfositlerinde programlanmış hücre ölümünü aktive ederler. Sıklıkla nakil günü veya öncesine başlanarak birkaç gün yüksek dozda verildikten sonra, doz zaman içinde azaltılarak idame tedavisine devam edilir. Yüksek doz steroidler hala sınırda, hafif veya orta derecede hücresel organ reddi tedavisinin temelini oluştururlar. Osteoporoz, hipertansiyon, hiperlipidemi, yara iyileşmesinin bozulması, insülin direnci ve diyabet gelişimi, katarakt, çocuklarda büyüme gerilemesine neden olurlar. Özellikle uzun süreli kullanımda fazla sayıda yan etkileri tespit edilmişir. Çoğu klinisyen prednizolonun primer immun baskılayıcı tedaviye mutlaka eklenmesi gereken bir ilaç olduğunu düşünmektedir. Steroid kullanımının kesilmesi sonrasında oluşan çekilme riski de birlikte kullanılan immun baskılayıcı tedaviye, immunolojik riske, etnik kökene ve transplantasyon sonrası geçen süreye bağlıdır. Zamanla rejeksiyon riski azalsa da potansiyel yararlanım, kullanım süresi uzadıkça daha az belirgin hale gelmektedir. Özetle steroid tedavisi perioperatif ve erken posttransplant dönemde standarttır. Kalsinörin inhibitörleri ve MPA’larala birlikte kullanılan steroidlerin 3- 12 ay sonra kesilmesinin güvenli olduğuna dair artan sayıda kanıtlar vardır.

Antikorlar

Bu ilaçlar anti-timosit globulin, OKT3 ve son zamanlarda anti-CD52 antikorlar(Campath1-H) ’dan oluşur. Graft rejeksiyon oranları indüksiyon tedavisiyle oldukça düşüktür. Ancak bu indüksiyon tedavileriyle birlikte post-operatif opportunistik enfeksiyon ve kanser, özellikle transplantasyon sonrası lenfoproliferatif hastalık riski artmaktadır. Hastalar tedavi öncesinde bu riskler hakkında bilgilendirilmelidir. Düşük riskli, ilk kez transplant olmuş hastalarda rutin kullanılmamalıdırlar. Bu grupta yüksek affiniteli iki ilaç olan daklizumab ve basiliksimab kullanılır. Nakil sonrası dönemde kısa süreli kullanılırlar ve akut hücresel rejeksiyonu % 40’a yakın azalttıklarına dair çalışmalar vardır. Etkileri eşit miktardadır ve karşılaştırma çalışmaları yapılmamıştır. Daha yüksek rejeksiyon oranları belirtilse de erken steroid kesilmesine olanak sağlayabilirler. Daha önemlisi CNI dozunda azalmaya imkan tanıyarak eksiksiz yararlanımı ve renal fonksiyonu sağlayabilirler.