Pihtilasma Kontrolu

Pıhtılaşmanın Kontrolü

Pıhtılaşmanın kontrolü; herbiri birkaç pıhtılaşma faktörünü inaktive eden inhibitörler ve fibrinolitik sistem ile sağlanır. İnsan vücudu, herhangi bir hasara hemostatik sistem yoluyla cevap verilmesinde büyük bir esnekliğe sahiptir. Uygun fizyolojik cevaplar, hemostazın sistemik aktivasyonu olmadan, yara yerinde oluşur ve lokalize olur. Buradaki fizyolojik denge; değişik biyolojik kontrol mekanizmalarının, hemostatik mekanizmalar üzerine etki etmesi sonucunda sağlanır. Pıhtılaşmanın başlaması için gerekli olan prokoagülan (protrombotik) ve pıhtılaşma önleyici antikoagülan (antitrombotik) mekanizmaların dengeli çalışması sonucu tromboz oluşumu engellenir ve hemostazda biyolojik kontrol sağlanmış olur.

Doğal Antikoagülanlar

İnhibitör bir etki gösteren ve doğal olarak oluşan çok sayıda protein antikoagülanı vardır ve bu durum kan koagülasyonunun biyolojik kontrolüne yardımcı olur. Pıhtılaşmanın başlamasıyla birlikte, doğal antikoagülanlar ya da fizyolojik pıhtılaşma inhibitörleri adı verilen bu proteinler aktive edilir ve pıhtılaşmanın kontrolsüz bir şekilde devam etmesi önlenir. Bu inhibitörler antitrombin III, heparin, protein C ve protein S olarak sayılabilir. Böyle inhibitörlerin vücuttaki üretimi, prokoagülant substratları nötralize etmek için yeterlidir. Bu antikoagülanlar sağlıklı koşullarda, aşırı aktive olmuş prokoagülanları hızla ve etkin bir şekilde nötralize ederken; bunların kazanılmış veya konjenital yokluğu, hastanın trombotik bozukluklara eğimli olmasına neden olur

Antitrombin III

Molekül ağırlığı 58000 dalton olan antitrombin III; hepatositler, megakaryositler ve vasküler endotel tarafından sentezlenen bir α-2 globulindir. Antitrombin III; trombin, FIXa, FXa, FXIa, FXIIa ve kallikrein gibi serin proteazları inaktive ederek pıhtılaşma mekanizmasının çeşitli aşamalarında antikoagülan etki gösterir. ATIII, normalde yavaş bir inhibitör iken, heparin varlığında hızı binlerce kat artar

Heparin

Heparin, vücudun önemli bir fizyolojik antikoagülan maddesidir. Polisakkarit yapıda olup fazla miktarda negatif yük taşır. Tek başına antikoagülan etkisi yok denecek kadar az iken; ATIII molekülü ile bağlandığında, trombini bağlayıcı etkisi 100-1000 kat artış gösterir. Heparinin aşırı dozda olması, trombini dolaşım sisteminden tamamen uzaklaştırır. Bu yüzden intravasküler pıhtılaşmayı önlemek için tıpta yoğun bir şekilde kullanılır

Protein C

Karaciğerde yapılan ve K vitaminine bağımlı bir protein olan protein C (PC), pıhtılaşma sisteminin önemli bir inhibitörüdür. Molekül ağırlığı 62000 dalton olan protein C, pıhtılaşma önleyici etkisini FVa ve FVIIIa’yı inaktive ederek gösterir.

Pıhtılaşma sırasında oluşan trombin; trombomodulin adı verilen endotel hücre reseptörüne bağlanınca, fibrinojeni fibrine dönüştürme (prokoagülan) özelliğini kaybederek protein C’yi aktive eder. Aktif protein C (APC)’nin; FVa ve FVIIIa üzerindeki proteolitik etkisi, protein S varlığında önemli derecede artar. APC; plazminojen aktivatör inhibitörü-3 (PAI-3), α-1-antitripsin ve ATIII tarafından inhibe edilir

Protein S

Molekül ağırlığı 70000 dalton olan protein S, K vitaminine bağımlı bir proteindir. Protein C’nin FVa ve FVIIIa’yı inaktive ettiği reaksiyonların kofaktörüdür. Protein S normalde, plazmada ve trombositlerin α-granüllerinde bulunur. Plazma protein S miktarının yaklaşık %40-50’si C4b-bağlayıcı proteine (C4bBP) bağlı iken, %50-60’ı serbesttir. Aktif olan, serbest protein S’dir

Fibrinolitik Sistem

Vücutta fibrin birikimi, fibrinoliz denen kompleks bir mekanizma tarafından düzenlenir. Bu enzim sistemi, fibrinin kimyasal parçalanmasına katkıda bulunarak kan pıhtısını eritir. Fibrin birikimiyle aktive olan fibrinolitik sistemde, fibrin yıkımını sağlayan madde plazmindir. Aktiflenmiş plazmin, öncü bir glikoprotein olan plazminojenden köken alır. Saf plazminojen, sınırlı proteoliz ile plazmine dönüşür. Bu dönüşümü sağlayan en önemli faktör, doku plazminojen aktivatörü (t-PA)’dır. Ayrıca ürokinaz ve streptokinaz gibi çeşitli biyolojik maddeler de plazminin proteolitik oluşumunu uyarırlar.