Dolasim Sisteminin Gorevleri

Dolaşım Sisteminin Görevleri ve Düzenleyici Mekanizmalar

Dolaşımın sisteminin görevi, besinleri dokulara taşımak, artık maddeleri dokulardan uzaklaştırmak, hormonları vücudun bir bölümünden diğerine taşımak ve genel olarak tüm hücrelerin optimal işlev görebilmesi ve yaşayabilmesi için tüm doku sıvılarında uygun çevreyi korumaktır. Vücuttaki bütün dokuların kan akımı daima doku ihtiyaçlarına göre hassas biçimde kontrol edilir. Dolaşım sistemi, arteryel basıncı düzenleyen yaygın bir sistemle donatılmıştır

Kardiyovasküler düzenleyici mekanizmalar, etkin dokulara kan sağlanmasını arttırır ve kanın yeniden dağılımı ile vücuttan ısı kaybını azaltır ya da çoğaltır. Kanama gibi durumlarda kardiyovasküler düzenleyici mekanizmalar, kalp ve beyinin kanlanmasını sürdürür. Dolaşıma ait ayarlamalar; kalbin dakika atım hacmi (debi), arteriyollerin çapı veya venlerde göllenmiş kan miktarı değiştirilerek yapılır. Arteriyollerin çapı, otoregülasyonun bir parçası olarak ayarlanır. Ayrıca bu çap, etkin dokularda yerel olarak üretilen vazodilatatör metabolitler tarafından arttırılır, endotelden salınan maddelerden etkilenir ve sistemik dolaşımda bulunan vazoaktif maddeler ve arteriyolleri inerve eden sinirler tarafından sistemik olarak düzenlenir. Venlerin çapı da, dolaşımdaki vazoaktif maddeler ve vazomotor sinirler tarafından etkilenir. Sistemik düzenleyici mekanizmalar, yerel mekanizmalarla işbirliği yaparak, bütün vücutta damar yanıtlarını ayarlar.

Damarların büzülmesi (vazokonstriksiyon) ve genişlemesi (vazodilatasyon) genellikle, direnç damarlarının daralması ve genişlemesini belirtmek için kullanılır. Dokuların kendi kan akımını düzenleme yeteneği, özdüzenleme (otoregülasyon) olarak adlandırılır. Damar yataklarının çoğu, damar direncindeki değişikliklerin perfüzyon basıncında yaptığı orta şiddette değişimleri karşılayacak özelliktedir. Bu yolla kan akımı olabildiğince sabit tutulur. Damar genişletici maddeler etkin dokularda birikme eğilimindedir ve bu metabolitler, otoregülasyona da katkıda bulunur. Kan akımı azaldığında damar genişletici maddeler birikerek damarları genişletir. Kan akımı arttığı zaman ise bu metabolitler dokudan yıkanarak uzaklaştırılırlar. Damarda genişleme yapan metabolik değişiklikler arasında, azalmış O2 basıncı ve düşük pH yer alır. Bu değişiklikler, arteriyoller ve prekapiller sfinkterlerin gevşemesine neden olur. Artmış CO2 basıncı ve osmolarite de damarları genişletir. K+, yerel olarak birikerek damar gevşetici etki gösteren bir diğer maddedir. Laktat da dilatasyona katkıda bulunabilir. Hasarlı dokularda harap olan hücrelerden serbest kalan histamin kapiller

geçirgenliği artırır. Böylece histamin, inflamasyon bölgelerindeki şişmenin bir bölümünden sorumlu olabilir. Kalp kasında damar gevşetici rolü olan adenozinin, iskelet kasında böyle bir etkisi yoktur. Adenozin, aynı zamanda noradrenalin salınımını da engeller.
Endotel hücreleri bir çok büyüme faktörleri ve vazoaktif maddeler salgılar. Vazoaktif maddeler arasında prostaglandinler, tromboksanlar, NO ve endotelinler sayılabilir (9).

Prostasiklin ve Tromboksan A2

Prostasiklin endotel hücreleri tarafından, tromboksan A2 ise trombositler tarafından, siklooksijenaz yolu ile ortak öncül maddeleri olan araşidonik asitten üretilir. Tromboksan A2 trombosit kümelenmesi ve damar büzülmesini uyarırken, prostasiklin trombosit kümelenmesini önler ve vazodilatasyona neden olur. Tromboksan A2 ve prostasiklin arasındaki denge bölgesel trombosit kümelenmesi ve pıhtı oluşumunu artırırken, pıhtının aşırı yayılmasını önler ve pıhtı çevresindeki kan akımının devamlılığını sağlar