Mide Kanserinde Risk Faktorleri

Mide Kanserinde Risk Faktörleri



Çevresel Faktörler



Diyet


Artmış tuz tüketimi


Yüksek nitrat tüketimi


A ve C vitamininden düşük diyet


Kötü hazırlanmış yiyecekler (tütsülenmiş, tuzlanmış)


Aşırı sıcak yeme


Sağlıksız içme suyu



Meslek



Kauçuk işçileri Kömür madeni işçileri


Sigara içme


Helicobacter Pilori enfeksiyonu


Epstein –Barr virüs enfeksiyonu


Radyasyona maruz kalma


Mide ülseri için daha önce geçirilen mide operasyonu



Mide Kanserinin Genetik Faktörleri



A kan grubu


Pernisiyöz anemi


Aile hikayesi


Herediter nonpolipozis kolon kanseri


Li-Fraumeni sendromu



PREKÜRSÖR LEZYONLAR



Adenomatöz mide polipleri


Kronik atrofik gastrit


Displazi


İntestinal metaplazi


Menetrier Hastalığı


Yapılan bazı çalışmalar Hp enfeksiyonunun mide kanseri riskini 2-6 kat arttığını bildirmişlerdir. Hp enfeksiyonu ile mide kanseri insidansındaki artışın mekanizması tam olarak anlaşılmamıştır. Ancak Hp enfeksiyonunun düşük asidik ortam oluşturan kronik atrofik gastrit insidansını ve ayrıca metaplazi ve displazi insidansını artırdığı görülmektedir. Araştırmalar 10 yılın üzerinde Hp enfeksiyonu pozitif kişilerin %5’inde mide kanseri görüldüğünü bildirmiştir.



c) Postgastrektomi: Parsiyel gastrektomi sonrası geriye kalan mide mukozasında ve stoma ile stomaya yakın alanlarda hızla atrofik gastritin geliştiği ve intestinal metaplazinin daha sık olduğu bulunmuştur.



d) Pernisiyöz anemi: Pernisiyöz anemili kişilerde karsinom sıklığının artması, korpusta ve fundusta atrofik gastrit ve intestinal metaplazinin sık olmasına bağlanmıştır. Yapılan çalışmalarda mide karsinomlu olguların %2’sinde pernisiyöz anemininde olduğu saptanmıştır



e) Cinsiyet: Mide kanseri hemen hemen tüm ülkelerde erkeklerde kadınlara oranla 1.2-2.5 kat daha fazla görülmektedir. İntestinal tipte bu oran 2/1 iken, diffüz tipte ise erkek kadın oranı eşittir. Erkek baskınlığı mide kanser insidensinin yüksek veya düşük olduğu tüm ülkelerde gözlenmektedir.



f) Menetrier Hastalığı (hiperplastik gastropati): Menetrier hastalığı mide yüzey ve foveola epitelinin hiperplazisine bağlı olarak mide pililerinin dev görünüm kazanması, aşırı mukus sekresyonuyla gelişen hipoalbuminemi ve hipoklorhidri ile karakterize bir gastropatidir.



g) İntestinal Metaplazi: İntestinal metaplazi sıklığı, mide karsinomu sıklığı gibi yaşla birlikte doğru orantılı olarak artmaktadır. Bu tip değişiklik, intestinal tip karsinomlarda diffüz tipe göre daha sık ve yaygın olarak görülmektedir. İntestinal metaplazi sınıflamaları genellikle metaplastik epiteldeki hücre morfolojisi ve hücrelerin ürettiği müsin tiplerine göre yapılmakta olup komplet (tip I) ve inkomplet (tip II) olarak iki ana gruba ayrılmaktadır. Tip II’de tip IIa ve tip IIb olmak üzere iki alt gruba ayrılmaktadır. Tip IIa’da hücreler sülfatlanmamış müsin salgılar. Tip IIb’de ise hücreler daha farklılaşmıştır ve ağırlıklı olarak sulfomusin salgılarlar. En çok bu tip IIb metaplazinin kanserle ilişkisi olduğu gözlenmiştir.


h) Midenin adenomatöz ve nonadenamatöz polipleri: Adenomlar midenin diğer epitelyal poliplerine (non-neoplastik) göre daha seyrek görülür. İki santimetreden büyük çaptaki adenomlarda karsinom sıklığı daha fazladır. Adenomlar hem karsinom için prekürsör lezyondur, hem de midede karsinom ile birlikte sık olarak görülebilir. Bu nedenle midede adenom saptandığında temamen çıkarılmalı ve eşlik eden başka bir lezyon olup olmadığı araştırılmalıdır.



I) Gastrik epitelyal displazi: Gastrik displazi prekanseröz bir durumdur (35). Yapıdaki bozulma ve nükleer atipiye bağlı olarak low grade ve high grade olarak ikiye ayrılmaktadır. Displazide değişiklikler tubuler yapılarla sınırlıdır, bazal membran aşıldığında invaziv kanser olarak adlandırılır. Low- grade displazilerin % 0-15’i high- grade displaziye ilerler. Bu nedenle low-grade displaziler, tekrarlanan biyopsilerle takip edilmelidir. High grade displazi ise çok daha ciddi bir durumdur; %0–15 geriler, %14–58’i aynı şekilde devam eder, %25-80’i ise invaziv kansere dönüşür. Polip veya ülserin eşlik ettiği high grade displazide tanı esnasında invaziv kanser olasılığı yüksektir. High grade displazide tedavi endoskopik rezeksiyon veya gastrektomidir



İ) p53 ve genetik faktörler: Mide kanserinin erken tanısı konusunda yapılan çalışmalarda midede yüksek derecede atipi gösteren lezyonlarda ve karsinomlarda p53 gen mutasyonlarına yüksek oranda rastlandığı bildirildi. Bu protein birikimi düşük dereceli atipili karsinomların %43, yüksek dereceli atipili olanların %68’inde gösterilmiştir. Ayrıca, p53 mutasyonu aynı zamanda hastanın prognozunu saptamakta da kullanılmıştır. P53 mutasyonunun yüksek oranda saptandığı kanserlerde prognozun kötü olduğu bildirilmiştir. Yani p53 hem mide kanserinin erken saptanmasında hemde prognozun tayininde iyi bir marker olarak kabuledilmektedir


Onkogenlerin, tümör baskılayıcı genlerde mutasyon etkisi, E-cadherin, 4, 5q, 9p, 18q ve 20q gibi kromozomlarda ve tümör baskılayıcı genleri taşıyan kromozomlarda heterozigosite kaybı (LOH) ve DNA replikasyonunda hataların oluşması (özellikle basit tekrarlayan sekanslarda), yukarıda bahsedildiği gibi p53 mutasyonu, p16 somatik mutasyonu, APC (adenomatosis polyposis coli), EGF, TGF, c-erb-B2 gibi büyüme faktörlerinin overekspresyonun, mide karsinogenezinde rolleri olduğu düşünülmektedir.