İnsulin Direnci ve Obezite

Metabolik Sendromun Mekanizmaları



İnsülin Direnci



Vücuttaki hücreler (özellikle kas dokusu, yağ dokusu ve karaciğer) pankreastan salgılanan insüline az duyarlı olduğu zaman insülin direnci ortaya çıkar. Glukoz hücreler tarafından kandan alınıp kullanılamaz, hiperglisemi olur. Bu durum insülin yapımının artmasına yani hiperinsülinemiye sebeb olur ve böylece tip II diabet ortaya çıkmış olur. Hem glukoz, hem lipid metabolizmasında bozukluklarla ilişkili ciddi bozukluklara neden olan insülin direnci metabolik sendromun ve tip II diyabetin önemli bir nedenidir


Obez olmamalarına rağmen insülin direnci olan kişilerin bazılarında vücudun üst kısmında lokalize anormal yağ toplanması vardır. Vücudun üst kısmındaki aşırı yağ; deri altında ve visseral bölgede toplanmaktadır Böyle kişilerde yağ dokusundan bol miktarda serbest yağ asitleri salınır. Dolaşımla karaciğere ve kas dokusuna gelen serbest yağ asitleri insülin direncine ve dislipidemiye zemin hazırlamaktadır. Ayrıca obez olmamalarına rağmen bazı kişilerde insülin direnci bulunmaktadır. Bu durum birinci veya ikinci derece akrabalarında diyabet bulunan kişilerde görülebilmektedir.



Obezite prevalansı arttıkça, aşırı kilolu özellikle abdominal obezitesi olanlarda kardiyovasküler risk faktörleri ortaya çıkmaktadır. Bu tablo insülin direncinin yanı sıra viseral obezitenin de metabolik sendromun majör nedeni olduğunu göstermektedir.



Obezite ve Artmış Bel Çevresi



Artmış bel çevresi metabolik sendrom tanısında kullanılmaktadır. Abdominal obezlerde genellikle insülin direnci olmaktadır. Abdominal obezlerle insülin direnci ve metabolik sendrom arasında alt obeziteye kıyasla, daha kuvvetli bir korelasyon bulunmaktadır. Kalıtsal olarak insülin direnci olan Güney Asyalı kişilerde hafif veya orta derecede total obezite olmasına rağmen metabolik sendrom ortaya çıkmaktadır . Ayrıca insülin direnci olmayan kişilerde belirgin abdominal obezite oluşursa metabolik sendrom gelişebilir. Bu bulgu vücuttaki yağ dağılımının özellikle abdominal bölgede olmasıyla, metabolik sendrom etyolojisinde önemli rol oynadığı fikrini desteklemektedir