Meme Kanserinde Erken Tani Tarama Programlari

Meme Kanserinde Erken Tanı Ve Tarama Programları


Meme kanserinde erken evrede tanı konulması, mortaliteyi azaltmakta ve meme koruyucu cerrahi yapılabilme olanağı sağlamaktadır. Erken tanı yöntemleri ile kadınların memelerindeki normal olmayan değişimlerin erken dönemde belirlenmesi hedeflenir. Dünyada bilinen ve uygulanan en yaygın erken tanı yaklaşımları tarama programlarıdır (Jatoi 1999; Vahabi 2003). Bu programlarla meme kanserinde erken tanının öneminin anlaşılması ve uygun tedavinin erken dönemde yapılması amaçlanmaktadır. Hedef, meme kanserini biyolojik olarak başlamasından sonra klinik olarak belirti vermeden önce tespit edilmesidir (Smith ve ark. 2003; Susan G. Komen Breast Cancer Foundation 2007).


Pek çok araştırma, meme kanserinin erken tanısında tarama yöntemlerinin önemine işaret etmektedir. Geçmişten günümüze gelinceye kadar meme kanseri taramalarının hangi yöntemlerle, hangi yaş grubunda, ne kadar aralık ve süreler ile yapılması gerektiği çeşitli araştırma bulgularına göre belirlenmiştir (Jatoi 1999; Moss ve ark. 1999; Anderson ve ark. 2003; Epstein 2003; Lechner ve ark. 2004).


Tarihsel gelişim sürecinde meme kanseri tarama programı ilk kez 1963- 1967 yılları arasında, sonrasında da 1973- 1978 yılları arasında yapılmıştır. Her iki programda, mamografinin meme kanseri mortalitesini azaltmada etkili olduğu belirlenmiştir. İzleyen dönemde, erken tanıya olan katkıları nedeniyle, kadınların mamografi çektirmelerinin önemi vurgulanmıştır (Dorcas 1996; Miller ve ark. 2000; İğci ve Asoğlu 2003; Özmen 2006). Diğer taraftan, 1980 yılında yapılan Kanada Ulusal Meme Tarama Çalışması (Canadian National Breast Screening Study) sonuçları, mamografinin, özellikle in situ ve lenf nod negatif kanserlerinin sayısını arttırdığı, ancak sağkalım ve mortaliteye önemli bir etkisinin olmadığını göstermiştir. Bununla birlikte, meme kanserinin erken tanısı için yapılan tarama çalışmaları, 50- 69 yaş arasındaki kadınlarda tarama ile meme kanseri mortalitesinin yaklaşık % 30 oranında azaldığı belirtilmektedir (İğci ve Asoğlu 2003). Kırk yaşından itibaren taramaların başlatılması ile daha fazla tümör, erken evrede ve metastaz yapmadan önce saptanabilmiştir. Meme kanserinin başlaması ile klinik bulgu vermesi arasındaki süre, genç kadınlarda tümör büyüme hızı fazla olduğu için kısadır. Bu nedenle 40- 49 yaş grubunda tarama aralığının bir yıldan daha uzun olmaması gerekmektedir. İki tarama arasında süre arttıkça interval kanser oranı da artmaktadır. Bu nedenle meme kanseri tarama programlarında önerilen aralıklarla tarama yöntemlerinin yaptırılması çok önemlidir. Meme kanserinin % 60- 65’inin 50 yaş ve üzerindeki kadınlarda görülmesi nedeniyle bu grupta tarama yapılması önemlidir. Ancak yaklaşık % 25 kanser görülme insidansı nedeniyle 40- 49 yaş grubunda yapılan taramalar da önemlidir. Diğer taraftan, genç yaş gruptaki kadınların memelerinin yüksek yoğunlukta olması nedeniyle, mamogarfi ile yanlış pozitiflik oranının ve biyopsi sayısının artacağı bilinmelidir.


Tarama programları, dikkatli planlanması gereken güç uygulamalardır. Tarama etkili olmalı ve tarama yapılan hastalıkta mortalitede azalmaya yol açmalıdır. Aynı zamanda tarama programları pahalı ve yürütülmesi için eğitilmiş sağlık personeli gerektiren programlardır. Bu nedenle programlarda maliyet-yarar dengesinin korunması ve meme sağlığı konusunda uzman personelin yetiştirilmesi önem kazanmaktadır. Tarama programlarının çok pahalı olması, yetişmiş eleman ve araç-gereç ihtiyacının fazla olması nedeniyle, Türkiye’de meme kanserine yönelik erken tanı ve tarama çalışmaları yetersizdir. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Daire Başkanlığı (SBKSDB), Ulusal Kanser Danışma Kurulu ve bunlara bağlı Meme Kanseri Erken Tanı ve Tarama Kurulu, ülkemizde meme kanserinin erken tanısı, kayıt altına alınması ve etkin tedavisi için çalışmalar yapmaktadırlar. Bu amaçla Sağlık Bakanlığı 2005 yılında 41 ilde Meme Kanseri Erken Tanı ve Tarama merkezlerinin kurulması için çalışmalar başlatmıştır. Ayrıca 50 yaşın üzerinde, ekonomik durumu kötü ve hiçbir sosyal güvencesi olmayan kadınlara, ücretsiz mamografi çekimi sağlanmıştır. Bu merkezlerde, bilimsel verilere dayalı, ekonomik, kültürel ve sosyal yapıya uygun bir tarama programı uygulanması amaçlanmıştır (Özmen 2006). Bununla birlikte, SBKSDB, ülkemizde topluma yönelik meme kanseri taraması için hedef nüfusu, coğrafi sınırları belirlenmiş 50–69 yaş grubu kadınlar olarak önermektedir. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı bünyesindeki konsensus kurulunun 1/3’ü bu öneriyi uygun bulurken, yarıdan fazlası 40 yaş ve üstü kadınlarda taramaların yapılmasını önermiştir. Tarama aralığına ilişkin, SBKSDB topluma yönelik meme kanseri tarama aralığını 2 yıl olarak belirlemiştir. Konsensus kurulunda ise % 60 oranında tarama aralığının bir yıl olması benimsenirken, tarama aralığının iki yıl olması % 38, üç yıl olması ise % 2 oranında kabul görmüştür. Mamografi filmine ilişkin, SBKSDB, topluma yönelik taramada her iki meme için biri medyolateral oblik, diğeri kranyokaudal olmak üzere ikişer poz mammografi filminin çekilmesini benimsemiştir. Sonuç olarak; topluma yönelik tarama organizasyonunda cihaz donanımı, yetişmiş personel (teknisyen, radyolog) ve kalite güvencesinin sağlanma süreçleri büyük önem taşımaktadır. Ülke çapında oluşturulacak bir tarama programı belirlenirken, mevcut alt yapı ve maliyetler göz önüne alınmalıdır (Haydaroğlu ve ark. 2005; Meme kanseri tarama yöntemleri 2006).


http://zehirlenme.blogspot.com