Total Diz Protezinin Komplikasyonlari

Total Diz Protezinin Komplikasyonları



Total diz protezi sonrası komplikasyonların ortaya çıkma sebepleri; uzun süren cerrahi müdahale, hastaya daha önce uygulanmış olan cerrahi yöntemler, yumuşak doku sorunları, metabolik sorunlar, hasta ve protez seçimi, uygulama tekniğindeki hatalar, kemik doku sorunları, protez dizaynındaki sorunlar ve protez tespitindeki yetersizlikler olarak sayılabilir. Bunların ışığında total diz protezinde karşılaşılan komplikasyonlar genel ve lokal komplikasyonlar olarak iki gruba ayrılabilir (Kargın, 2008).


Genel komplikasyonlar



Total diz protezi uygulanan hastalar genellikle yaşlı grupta yer aldığından aterosklerotik kalp hastalığı, hipertansiyon, diabetes mellitus, kronik obstrüktif akciğer hastalığı gibi sorunlara sık rastlanmaktadır. Hastaya ait bu medikal durumlar gerek perioperatif gerekse de postoperatif dönemde morbidite ve mortaliteye neden olabilmektedir. 70 yaşın üstündeki, sementli tespit uygulanan, önceden kardiopulmoner hastalık öyküsü olanlar, primer artroplasti uygulananlar ve aynı anda bilateral artroplasti uygulanan vakalarda mortalite hızının yüksek olduğu belirtilmiştir (Tözün ve Şener, 1998).



Lokal komplikasyonlar



Yara yerine bağlı komplikasyonlar: Primer yara iyileşmesi tüm girişimlerde olduğu gibi TDP’nin başarısında da kritik önemi olan bir aşamadır. Yara iyileşmesindeki herhangi bir gecikme enfeksiyon riskini arttırırken artroplastinin de başarısını azaltmaktadır (Ege, 1998). Diz ekleminin hemen cilt altında olması ve çok az oranda vaskülarize kas ve fasya tarafından çevrili olması enfeksiyon riskini arttırmaktadır. Yara yerinde özellikle seröz akıntı, yüzeyel ya da derin hematom gelişmesi, yara yerinin geç iyileşmesi, yara dudaklarının açılması ve yara dudaklarında nekroz gibi sorunlar gelişebilmekte olup bunların görülme oranı %10-15’tir. Primer artroplastilerin % 0.5’de ilk 5 gün içinde seröz veya serohemanjiöz akıntılar görülebilmektedir. Seröz akıntı steril kabul edilse de, derin enfeksiyon gelişen vakaların %17-50’sinde tespit edilmiştir. Seröz akıntı oluşması durumunda, profilaktik antibiyotik tedavisine devam edilmesinin yanında elastik bandaj sarılması, elevasyon, buz tatbiki uygulanabilir. Bazı görüşler seröz akıntının tedavisinde, açık irrigasyon ve debridman yapılması yönündedir. Obezite, diabetes mellitus, anemi (hemoglobin<10 mg/dl), hipoproteinemi (albumin<3,5gr/dl), sigara kullanımı ve steroid kullanımının yara yeri iyileşmesi üzerinde negatif etkileri vardır. Bu faktörlerin preoperatif dönemde göz önünde bulundurulması gerekmektedir (Tözün ve Şener, 1999).


http://zehirlenme.blogspot.com