Menopoz Belirtileri Sebepleri Menopoza

Kadınlarda Menopozun Belirtileri, Menopoz ve Adet Kesilmesi

Menopoz Başlangıcı, Menopoz Belirtileri ve adetten kesilmeyle ilgili belirtiler genellikle birbirine bağlı dört gruba ayrılır:

1. Kan damarlarında ortaya çıkan belirtiler
2. Ruhsal belirtiler
3. Cinsel belirtiler
4. Kaslarda ve eklemlerde görülen belirtiler

Bu belirtilerin ortaya çıkışı, yalnızca azalan öst­rojen miktarına göre değil, bu azalmanın hızına bağlı olarak da değişiklik gösterir. Genelde vücudumuz, yüksek ya da çok düşük östrojen düzeylerine olumsuz tepki göstermez; oysa bu aşırı durumların ikisi de sağlıklı sayılamaz; bununla birlikte, vücudumuz, bir aşırı uçtan öbürüne doğru yer alan ani değişiklik­lere, örneğin yumurtalıkların ameliyatla alınması du­rumunda bu hormonun artık salgılanamamasına, olumsuz tepki gösterir. Ani değişiklik durumunda, menopoz belirtileri birdenbire ve ağır olarak karşımıza çıkar.

Toplumsal ve kültürel durumumuz, bu doğal yaş­lanma sürecinin belirtilerine katlanmamızı, bu önemli yaş döneminin getirdiği duygusal çalkantıları hafif ya da ağır olarak atlatmamızı etkileyecektir. Menopoz dönemini atlatmakta güçlük çekecek bir kadın tipi, örneğin, olaylı, belki kürtajlı geçen bir yaşamdan son­ra, gebe kalmayı beklerken, birdenbire âdetten kesil­diğini farkeden kadındır. Böyle bir kadın için meno­pozu, 'doğurganlıktan artık kurtulmanın getireceği rahatlatıcı bir dönem olarak kabul etmenin ne denli güç olacağı ortadadır.

Uzmanlar, adetten kesilme sendromu'nu oluştu­ran bedensel belirtilerin neler olduğu konusunda tam bir görüş birliğine varmış değillerdir; ne var ki klinik deneylerde tekrar tekrar kesinliği kanıtlanan belirti­ler ateş basması, gece terlemeleri, vajina kuruluğu ve ağrılı cinsel birleşmedir. Östrojen azalmasının ge­tirdiği diğer belirtileri, yaşlanmadan ve orta yaşlı kadınların evle ilgili olarak yaşadıkları ruhsal ve toplum­sal sorunlardan ayırmak çok daha güçtür. 'Yuvanın boşalması' sendromu çok belirgin bir biçimde göz­lenebilir.

Bu sendromda, örneğin 50 yaşlarında bir kadın, çocuklarının artık birer birer yuvadan uçup ayrıldıklarını, kendisine gereksinme duymadıklarını görür: 20 yaşındaki beklentilerine artık hiç ulaşamayacağını gören kocada, işinde başarılı olabilmek için belki son çabalarını harcamaktadır. Gene aynı koca, genç ka­dınlara fazlaca ilgi duymaya başlamış olabilir; çün­kü onun da yıpranmakta olan benlik duygusunu genç kadınların ilgisini çekerek yeniden güçlendirmeye ge­reksinmesi vardır. Bu arada, karısı evde yapayalnız kalmıştır; bazen vaktini geçirmek için cicili bicili der­gileri okumaktan başka yapacak bir şey bulamaz; genç kız ve kadın resimleriyle dolu bu dergiler de ona, toplumdaki genelde geçer ölçülere göre, saçları ağaran, göğüsleri küçülen ve beli kalınlaşan bir kadının, yumurtalıkları gibi, artık işe yaramaz biri olduğunu hatırlatmaktan başka bir işe yaramaz. Pek çok kadının, bu dönemde, kendi kendilerine başa çıkamadık­ları bu sorunlara, bir ad bulabilmek için tıptan medet ummalarına şaşmamak gerekir.

2003'de bir çok Avrupa ülkesinde 45 ila 55yaşla­rında 2000 kadın arasında bir anket yapılmıştır. Bu ankete göre en sık olarak rastlanan belirtiler şunlar­dır:


Ateş basması % 55
Baş dönmesi % 46
Yorgunluk % 43
Sinirlilik % 41
Terleme % 39
Baş ağrıları % 33
Uykusuzluk % 32
Depresyon % 30
Gerginlik % 29
Eklem ve kas ağrıları % 25
Çarpıntı % 24
Karıncalanma % 22

Araştırmacıların bulgularına göre, hastaları en çok endişelendiren belirtiler depresyon, cinsel sorunlar, bellek aksaması'dır ve bu, çok ilginç bir tablo yarat­maktadır; çünkü hastaların ancak yüzde 30'unda dep­resyona rastlanmış, cinsellikle ve bellekle ilgili so­runlar genel belirtilerin arasına bile girmemiştir. Da­ha sonra kanıtlandığı gibi, bu hastalarda yokmuş gi­bi görünen bazı belirtiler örneğin yorgunluk, baş ağ­rıları, gerginlik ve depresyon - aslında âdetin kesil­mesinden önceki iki yıl içinde çok daha ağır biçim­de ortaya çıkmış, oysa ateş basması, terleme ve vajina kuruluğu âdetten kesilmeden hemen sonra be­lirginleşmiştir. Bu demektir ki, menopoza yaklaşan ama, âdet kanamaları sürmekte olan kadınlar, daha büyük bir sarsıntı içindedirler; çünkü onları rahatsız eden bu belirtiler, bu dönemde henüz yavaş yavaş düşmekte olan östrojen düzeyine bağlı olarak yorumlanmamaktadır. Östrojen düzeylerinin düşmesi, âde­tin kesilmesinden önce başlamakta ve fark edildiğinde kolaylıkla tedavi edilebilmektedir.

Orta yaşın kadınlar için çok zor bir dönem oldu­ğu gözden uzak tutulmamalıdır; menopozun anlaşıl­masında ve tedavisinde en önemli ön koşul, yaşlan­manın, evle ilgili sorunların, meslek yaşamında kar­şılaşılan duyumsuzlukların getirdiği streslerle östro­jen azalmasının yarattığı gerçek belirtiler arasındaki ayrımın belirlenebilmesidir; östrojen azalması, aza­lan hormonun yerine konmasından oluşan hormon tedavisiyle kolayca giderilebilir. Oysa kişilik sorun­ları ve yaşlanmanın getirdiği sorunların östrojenle te­daviye çalışılması ister istemez başarısızlıkla sonuçlanacak bir çabadır.

Kan damarlarında ortaya çıkan belirtiler

Kan damarlarında ortaya çıkan tipik belirtiler, ateş basması ve gece terlemeleridir; bunların nedeni, henüz tam olarak bilinememektedir. Ateş basması, her­keste ayrı biçimde görülür, bazı kadınlar, yalnızca el­lerinde bir yanma hissederler; bazıları bütün vücut­larını saran bir sıcaklık duyarlar; bazılarının yüzleri kıpkırmızı kesilir ve kırmızılık bazen göğüslerine ka­dar yayılır; bazı kadınlardaysa sıcaklık basması ayaklardan başlar, bütün vücuda yayılarak tepelerine ka­dar ulaşır. Bazı kadınların avuç içleri ve boyunları ter­den nemlenir; bazıları geceleri çarşafları ve gecelik­lerini ıslatacak ölçüde terlerler. Sonuçta uykusuzluk baş gösterir; önce her şey aşırı sıcak gelir (yorganlar atılır, pencereler açılır); sonra üşüme hissedilir (ek battaniyeler örtülür, pencereler kapanır); gece böyle rahatsız bir biçimde geçirilince, sabahleyin bitkinlik duygusuyla uyanılır.

Ruhsal belirtiler

Menopoz, çoğu zaman pek çok ve çeşitli ruhsal belirtiyle birlikte kendini gösterir. Kadınlar, enerjile­rini ve isteklerini yitirdiklerini fark ederler; dikkatleri­ni bir şey üzerinde toplayamazlar; bir işte çalışmak­ta olan kadınlar da işlerini iyi yapamadıklarını görür­ler. Daha yalın bir örnekle anlatacak olursak, örne­ğin bir yığın bulaşıkla karşılaştığında kadın, bunun altından kalkacak gücü kendinde bulamaz; oysa aynı iş onun için daha önceleri hiçbir sorun yaratma­mış, bir çırpıda hallediliverecek bir iş olmuştur hep. İş yerinde herkesin ortasında ateş basmasından, ter­lemekten utanırlar; ne denli gerçek dışı olursa olsun, işlerini başaramadıkları duygusuna kapılarak üzülür­ler. Menopoz geçiren kadınlar kendilerini çok gergin ve saldırganlık dolu hissederler; aile içindeki üyele­rin onlara karşı gerçek duyguları ne olursa olsun, me­nopoz geçiren kadın, çok küçük nedenlerle sabırlı ko­casına ve çocuklarına karşı nefret duygularıyla dav­ranabilir. Bundan başka, menopoz geçirmekte olma­sa da, bu ruhsal belirtilerin çoğu, orta yaşa girmekte olan kadınlarda, bu yaşın birlikte getirdiği kendini ye­niden değerlendirme, kendinden kuşkulanma gibi tu­tumlardan da kaynaklanıyor olabilir.

Özellikle menopoz geçirmekte olan kadınlarda 'si­nirsel bitkinlik' durumundan yakınmalara çok rastla­nır; kadınlar, çoğu zaman aniden endişeye kapıldık­larını anlatırlar - bunlar, işe giderken birdenbire yol­da kalakalmaya yol açan panikleme nöbetlerine ya­kalanmak ya da süpermarkette alışveriş yaparken kahve fiyatının arttığını fark ettiklerinde artık herşeyin bittiği duygusuna kapılmak gibi durumlardır! Bazı kadınlarda kendini dinleme, kendi bedenlerine aşırı bir yoğunlaşma görülür; bunlar, geçirmekte oldukla­rı bedensel değişikliği kimsenin anlayamadığını sa­vunurlar. Östrojen düzeylerinde ya da kan şekerlerin­de meydana gelen her küçük değişikliği hissettikle­rini savunan bu tür kadınlar, doktorlar için her zaman yaklaşılması güç hastalardır; genelde bunların bir ji­nekologdan çok bir psikiyatra ihtiyaçları vardır.

Ruhsal durumda da oynamalar görülebilir; kadın­lar, görünürde hiçbir neden yokken birdenbire ağlamaya başlayabilir ya da kendilerini tam bir ruhsal çöküntü içinde hissedebilirler. Sonra, bunlarla birlikte gelen letarji (ilgi ve enerji yokluğu), uykusuzluk, ye­meğe ilgi duymama yüzünden kilo kaybetme ya da 'rahatlatıcı yeme' diyebileceğimiz aşırı yemek yeme yüzünden şişmanlama gibi durumlar görülür. Bir me­nopoz kliniğine başvuran hastaların neredeyse yarı­sı depresyondan, üçte biri uykusuzluktan, geriye ka­lan üçte biri de letarjiden şikâyetçidir. Neredeyse ke­sin olarak söyleyebiliriz ki uykusuzluk, yorgunluk ve depresyon, hiç değilse kısmen, uyumaya engel olan gece terlemelerinin sonucunda ortaya çıkar. Birkaç aylık bir süre boyunca geceleri bebeklerine meme vermek üzere gece uykusu bölünen genç kadınlar bile yorgun ve sinirli olduklarını hemen fark ederler; bu ne­denle, daha ileri yaştaki kadınların uykusuz ya da ra­hatsız geçen gecelerden dolayı büyük bir rahatsızlık duymaları şaşırtıcı değildir. Bununla birlikte unutul­mamalıdır ki menopoz kliniğine başvuran kadınlar, za­ten menopoz belirtilerinden şikâyetçi olarak gelen ka­dınlardır; bunların dışında kalan pek çok kadın ya hiç rahatsızlık duymaz ya da bu belirtilerden çok az ra­hatsız olur.

Âdetten kesilmenin yol açtığı ruhsal belirtilerin aydınlatılmasıysa çok daha güçtür; bunlar menopoz­dan, östrojen yokluğundan ya da bunlarla hiç ilişki­si olmayan başka olaylardan kaynaklanabilir. Daha önce ailesinin sorumluluklarını büyük bir güçle yük­lenip götüren, bu arada yetişkinlik yaşamı boyunca dışarıdaki tam zamanlı işini aksatmadan yürüten den­geli bir kadının, üst üste gelen bu rahatsızlıklarla bir­likte yaşamasının ne denli güç ve yıkıcı olduğunu an­lamak zor olmasa gerektir. Bunları, bilincinde olarak geçiren kadın (ciddi bir akıl hastalığı geçirmekte olan ve gerçekle ilişkisini bütünüyle yitirmiş olan birisinin tersine) anormal davrandığının bilincindedir ama, bu davranışlarını değiştirmek için elinden hiçbir şey gelmez ya da yapabileceği çok az şey vardır.

Öte yandan genç kızlığından beri ruh çöküntüle­ri, evhamlar içinde, yıllardır sinir ilaçlarına bağımlı olarak yaşamakta olan bir kadın da kendinde hiçbir değişiklik hissetmeyebilir. Aslında tedavisi en zor olan hastalar bu tip kadınlardır; çünkü bunlar klini­ğe ya da doktora başvurduklarında östrojen tedavisinin her türlü sorunlarını çözmesini beklerler. Böy­le bir kadın, son,dala tutunmakta olduğunu kendisi de kabul eder; ne var ki 20 yaşından beri gitmekte ol­duğu psikiyatrların, hekimlerin, doktorların, kemik hastalıkları uzmanlarının, masajcıların, akupunkturcuların hepsinin yanılmış olduğunu söyler; kendisi­nin ta başından beri hormon tedavisine ihtiyacı ol­duğunda direnir. Ayrıca bu tip hasta, hormon tedavi­si istemekle birlikte tabletlere ve doğal olmayan baş­ka ilaçlara 'hayır' der ve kabuklu pirinçle, Çin çubuk­larından başka her şeye karşı alerjisi olduğunu söy­ler. Bu tür hastaların hepsi, hiç şaşmaz bir biçimde kendilerine yanlış bir teşhis koyarak gelir, onları anlamayan doktorları suçlar ve onlardan nefret ederler. Burada gene, menopoz tedavisinin kişilik sorunları­nı çözemeyeceğini, bir kez daha vurgulamak gerekir; bu tedavi yalnızca östrojen eksikliğinin giderilmesi­ni sağlar.

Okurlarımız, yukarıda yazılanları sert ve acımasız­ca söylenmiş sözler olarak görebilirler; ne var ki bu, menopoz kliniklerinde çalışan doktorların her hafta pek çok kez karşılaştıkları bir tablodur. Doktor olarak bizim halka anlatmak istediğimiz önemli bir nok­ta varsa o da, östrojen tedavisinin, normal bir hasta­ya uygulandığında, bir kadını çekeceği sıkıntılardan kurtararak, onun sağlıklı yaşamasına yardımcı olabi­lecek bir tedavi olduğudur; östrojen tedavisi, kişilik sorunlarından kurtulamamış ama yumurtalıkları nor­mal çalışan bir kadını tam ruh sağlığına kavuşturmak ya da ona sonsuz gençlik vaat etmek amacıyla ve kandırmacasıyla kullanılmamalıdır. O zaman bu tedavi amacından saptırılmış ve bir tedavi yöntemi olarak gözden düşürülmüş olur