Menopoz ve Cinsel Sorunlar Osteoporoz

Menopoz (Osteoporoz) ve Cinsel Sorunlar

Menopozda ortaya çıkan iki tür cinsel sorun var­dır: Ağrılı cinsel temas ve cinselliğe duyulan ilginin azalması.

Disparöni adıyla da bilinen ağrılı cinsel temas, kâ­ğıt gibi olan, çeperleri incelen, büzülen vajinanın normal sertlikteki penisi içine alacak şekilde esneyememesinden kaynaklanır. Bu, daha da ağır sorunlara yol açabilir, çünkü cinsel eşlerin hepsi yumuşak ve sa­bırlı davranarak kadının tam olarak heyecanlanmasını bekleyecek anlayışı gösteremezler; bu sabır göste­rildiğinde kadın bütünüyle heyecanlanacak, penisin girmesinden önce vajinası kendi salgısıyla iyice ıs­lanarak kayganlaşacaktır. Son yıllar içinde kadınlar, eskiye göre cinsel uygulamalar ve teknikler konusun­da çeşitli yayınları okuyarak kendi cinsel potansiyel­leri konusunda bilgilenmişler; bunun sonucu olarak da kendi cinsel hakları üzerinde direnmeyi öğrenmiş­lerdir. Kadınlar sık ve doyumlu cinsel birleşmenin hakları olduğuna inanmaktadırlar; menopoz dönemin­de cinsel temas, isteğin azalması ve rahatsızlığın art­ması nedeniyle çoğu zaman umut kırıklığıyla sona erebilir; bu da kabul edilmesi oldukça güç bir durum­dur. Öte yandan 40 yaşını geçen kadınlar, bu yaşta cinsel etkinliğin sürdürülmesini (çok yanlış olarak) bir suçmuş gibi görebilirler; bu türden bir endişe de cinsel bakımdan heyecanlanmayı ve doğal nemlen­meyi engelleyici bir neden oluşturabilir.

Cinsel temasa duyulan ilginin libido'nun— kay­bolmasını menopozla açıklamak daha da güçtür. Bu daha çok, gönül, kafa ve hormonlar arasındaki bağın­tının iyi anlaşamamasından kaynaklanan bir sorun gi­bi görünmektedir. Normal cinsel istek gibi cinselli­ğe duyulan ilginin yitirilmesi de, değişik insanlarda değişik nedenlerden kaynaklanıyor olabilir. Libido­nun kaybolması yalnızca menopoz geçirmekte olan orta yaşlı kadınlara özgü bir durum değildir; cinsel istekliliği etkileyen pek çok neden vardır. Genç olsun, yaşlı olsun depresyon geçirmekte olan erkek ve kadınlar, cinselliğe karşı ilgilerini yitirirler; depresyon, menopozun bir parçası olduğuna göre libidonun yi­tirilmesinde bu depresyonun da payı olsa gerektir. Benzer biçimde, romatizmal artirit ya da şeker has­talığı gibi müzmin hastalıklar ya da aşırı alkol alın­ması, hatta düzenli alınan bazı ilaçlar da cinsel istekte azalmaya yol açabilir.

Daha yalın bir deyişle, vajina kuruluğu nedeniyle cinsel temas sırasında ağrı duyan kadınlar, cinsel birleşmeye karşı ilgi duymaz olacaklardır. Çünkü çeki­len ağrı, alınan zevke değmez. Tedavi edilmesi en ko­lay olan sorun budur, çünkü az dozda verilen östro­jen ya da östrojenli kremlerin kullanılması durumu hemen düzeltecektir.

Ruhsal kökenli sorunların tedavisi daha zordur. İki insanın cinsel ilişkiye girmesinde pek çok etken söz konusudur; böyle bir ilişkinin sürdürülmesi ve ilişkiden zevk alınması söz konusu olduğunda, dev­reye giren etkenler daha da büyük bir önem kazanır.

Bedensel çekiciliğini yitirmeye başladığını farkeden, önemsiz bir şey karşısında her an ağlamaya başlayıvereceğinden korkan, örneğin kocası genç sek­reterinin 'kendisini gerçekten anladığı'nı söylediğin­de bundan kendi aleyhine bir anlam çıkaran kadının öz güveni gerçekten azalmış durumdadır. Hayatın ge­tirdiği sorunlarla başa çıkmakta güçlük çeken, ken­dine olan güvenini yitirmiş, gece en az altı kez uyan­masına neden olan terlemelerden yakınan bir kadı­nın, çok sabırlı, çok anlayışlı bir kocayla bile seviş­meye hevesli olmaması için zaten yeterince neden var demektir.

Ne var ki bu, cinsel doyuma hiçbir zaman ulaşı­lamayacak anlamına gelmez; pek çok kadın, cinsel temasa karşı duydukları isteğin ve temas sıklığının, yalnızca kocalarının yeterince ilgi göstermemeleri ne­deniyle azaldığını savunmuşlardır. Cinsellik konusu­nun ünlü araştırmacıları Masters ve Johnson, 60 ya­şındaki kadınların cinsel tepkilerini ayrıntılarıyla in­celemişler, bu kadınların tepkilerinin eskisi kadar iyi olduğunu, yalnızca orgazm noktasına biraz daha uzun bir sürede eriştiklerini bulmuşlardır. Bu araştırmanın bir aksak yanı, araştırmaya konu edilen kadınların tü­rüdür; bu yaştaki kadınlar genellikle film makineleri­nin önünde yapılacak deneylere katılma eğiliminde değildirler; öyle anlaşılıyor ki, deneye alman kadın­lar libidosu çok yüksek ya da hiç değilse engelleme­leri çok az olan kadınlardı.

Kanda östrojen düzeylerinin düşmesiyle vajina kuruluğu ve ağrılı cinsel temas arasında doğrudan bağıntı bulunduğu kanıtlanamamıştır; ne var ki kadın­larda libidonun, garip bir rastlantıyla erkeklik hormo­nu testosteronla belirlenmesine karşın, düşük testos­teron düzeyiyle libido kaybı arasında bir ilişki de ku­rulamamıştır. Bununla birlikte, hastaların vücutları­na, içinde hem östrojen hem de testosteron bulunan tüpler gömülerek yapılan hormon tedavileri çok ba­şarılı olmuştur. Böylece libido yeniden canlandırılabilmektedir; bu yöntem, ileride açıklanacaktır. Ama burada bir kez daha vurgulamak gerekir ki, tüp gö­merek yapılacak tedavi, bir kadının hayatını, başka etkenlerin ve evdeki durumun oldukça normal oldu­ğu durumlarda rahatlatabilecektir. Eşler artık birbir­lerini sevmiyorlarsa, evde çeşitli sorunlar, hastalık­lar, kişisel ihmal gibi tutumlar söz konusuysa, bu te­davinin bütün bu engelleri ortadan kaldırmasını beklemek boşunadır.