Aids Tedavisi Aids Korunma Teshisi Hakkinda

Aids Teşhisi, Aids Tedavisi, Aids Korunma

Önemle belirtmek gerekir ki, AİDS teşhisi bugüniçin hâlâ büyük ölçüde klinik bulgulara dayanmaktadır. LAV/HTLV-Ill virüsünün anti­korlarını tarayan testlerin varlığına rağmen kliniğin önemi büyüktür. AlDS'li hastaların yüzde 90'ından fazlasında kanda antikorlar bulun­makla birlikte, bazı hastalarda kan testleri negatif bulunabilmektedir. Buna karşılık, birçok sağlıklı kişilerde de antikorlar müsbet bulunabi­liyor. Seropozitif kişilerde AİDS hastalığının ne oranda ortaya çıkaca­ğı da bir araştırma konusu. Tahminlere göre, seropozitif kişilerin yüz­de 5-20 kadarı, 5 yıl içinde AİDS hastalığına tutulabilecektir. AİDS hastalığı teşhisini kesinlikle koyduracak bir test olmamakla beraber, an­tikor tayinleri ve virüsün hasta kanından elde edilmesi gibi yöntemler teşhiste çok yardımcı olurlar. Kandaki lenfositlerin ve alt gruplarının sayımı da değerli bilgiler verir. Dolaşımdaki yardımcı T hücrelerinin süpresör T hücrelerine oranı normalde 1,2'den büyük iken; AlDS'li has­talarda 0,9'dan küçük olmaktadır ve bu da değerli bir testtir. Bu test vücutta hücresel bağışıklığın zayıfladığını gösteren bir kanıttır ve AİDS için faydalanılabilir. Klinik bölümde belirttiğimiz diğer immünolojik özelliklere de bakmamızın yararlı olacağını hatırlatırız (Cetvel VIII).

AlDS'li bir hastaya yaklaşımın özellikleri vardır. Hastadaki belirti­lerin aktif bir şekilde incelenmesi gerekir. Meselâ, akciğerde bir infilt-rasyon varsa biyopsi yapıp nedenini anlamalıdır. Merkezi sinir sistemi bozukluğunda bir bilgisayarlı tomografi, belkemiğinden su almak ve hatta beyin biyopsisi yapmak gerekebilir. Hastada ishal varsa dışkı­da kültür yapmalı, bakteri, mantar ve protozoer parazitler aranmalıdır. Herhangi bir şişlik veya kitle bulunduğunda biyopsi yapılmalıdır. Bu hastalarda birkaç enfeksiyon veya kanser birlikte bulunabileceğinden, devamlı gözlenmeleri gerekir.Meselâ biyopsiyle pneumocystis carinii pnömonisi bulunan AlDS'li bir hastada, aynı zamanda yaygın toksoplazmosis veya atipik tüberküloz da olup olmadığını düşünmek de ge­rekmektedir. Şu halde klinik ve laboratuvar bulgularının dengeli bir şe­dide yapılıp yorumlanması büyük önem taşır.

Antikor Testleri, Aids Testleri

LAV/HTLV-III virüsüne karşı oluşan antikorların saptanmasına ya­rayan testler son yıllarda ticarete verilmiş bulunuyor. AİDS'ti hasta­ların ve lenfadenopatili (ARC = AİDS related complex) hastaların hemen hepsinde antikorların pozitif olması teşhise çok yardımcı olmak­tadır.


Kişilerin kanında antikorların görülmesi virüsle bulaşma için öz­gül ve duyarlı bir test olarak kabul edilmektedir. Çünkü seropozitif olan kişilerin büyük çoğunluğunda virüs kandan elde edilip üretilmiştir. Bu­nunla beraber bulaşmayla antikor varlığı arasındaki ilişki yüzde 100 mutlak değildir. Küçük miktarlarda da olsa, yalancı pozitif ve yalancı negatif sonuçlar alınabilmektedir. Antikor negatif olan bazı AlDS'li has­talarda kandan virüs üretmek de mümkün olmuştur. Halen, virüs anti­jenini tarayan bir test geliştirilmektedir. Antijen testinin antikor tes­tinden daha özgül ya da daha duyarlı olup olmayacağı henüz bilinmi­yor.

Anti - LAV/HTLV-III antikorlarını gösteren yöntemler şunlardır:

1. Enzime bağlı immünosorbent test (ELİSA),
2. İmmünofluoresans testi (İF),
3. Katı faz radyo-immun ölçte testi,
4. VVestern blot testi,
5. Radioimmüno-presipitasyon testi.

Tarama maksadıyla en çok kullanılan testler ELİSA ve İF'dir. Bu iki testin yapılışı kolaydır; birçok iaboratuvarda yapılabilir ve 2 günde sonuç verir. Bir hastada eğer bu iki test müsbet çıkarsa iki türlü hare­ket edilebilir:

a) Aynı testler, bu defa başka bir fabrikanın ayraçları kullanılarak tekrarlanır.
b) Daha spesifik olan ve virüsün bazı proteinlerine karşı antikorla­rı gösteren radyoimmünopresipitasyon veya Western-blot yöntemle­rinden birini kullanmak. Bu son yöntemler zor ve zaman alıcı olup, sa­dece belli başlı bazı merkezlerde yapılmaktadır.

Aids Tedavisi, Aids Tedavi

AİDS tedavisi 3 kısımda incelenebilir. Birinci kısımda esas neden olan LAV/HTLV-III virüsünün yok edilmesi. İkinci kısım, hastalığın ya­rattığı bağışıklık yetmezliğinin tedavi edilmesi ve nihayet fırsatçı enfeksiyonların ve refakat eden kanserlerin tedavisi. Şimdi bunları daha yakından görelim:

1. Spesifik antivirüs tedavisi: Virüse karşı ilaçlar. Bunlar virüsün çoğalmasını sağlayan önemli "ters transkriptaz" anzimini bloke eden ilaçlarla, virüsün T lenfositlerine girmesini önleyen ilaçlar olup, halen daha deneysel durumdadırlar ve kesin etkileri ve sonuçları bilinme­mektedir. Bu ilaçların en önemlileri Ribavirin Suramine Fosfonoformat HPA - 23 olup, halen çeşitli hasta gruplarında denenmektedirler.

2. Bağışıklık sistemini uyaracak tedavi:
Bu maksatla da birçok ilaç denenmektedir. Bunlar arasında en önemlileri:
İnterleukin - 2 Gamma interferon Lenfosit nakli Kemikiliği nakli
İnterleukin - 2, T hücrelerinde yapılan bir glikoprotein olup, özel­likle T ve B hücrelerinin çoğalmasını kolaylaştırır. Gamma interfero-nun da yine bağışıklığı uyardığı bilinmektedir. Lenfosit transferi ve kemikiliği nakilleri de azı hastalarda yapılmakla beraber, şimdilik sonuçlar pek parlak değildir. Yine bu maksatla, hastalara bağışıklığı kuvvetlen­diren bir ilaç olan isoprinine verilmektedir. Hastalığın aşısı da çok araş­tırılmakla beraber henüz bulunamamıştır.

3. Fırsatçı enfeksiyonların ve habis hastalıkların tedavisi: Klinik bö­lümünde sözünü ettiğimiz gibi, AİDS sırasında pek çok fırsatçı mik­rop (mantarlar, bakteriler, virüsler, protozoerler) çeşitli hastalık tablo­ları (pnömoni, menenjit, anfesalit, özofajit, anteritler, dermatit) yapmak­tadırlar ve bunun yanında bazı habis hastalıklar da görülmektedir. Bun­ların başarılı tedavisi için önce doğru bir teşhis gerekir. Enfeksiyonun teşhisine göre uygun antibiyotikler verilecektir.

Bu hastalarda pneumocystis carini enfeksiyonunun büyük prob­lem yarattığını düşünen bazı hekimler, daha baştan, koruyucu olarak AlDS'li hastalara trimethoprim - sulfamethaxazole vermektedirler. İlaca karşı alerjik reaksiyon göstermeyen hastalarda bu yol tavsiye edile­bilir.
Enfeksiyonların yanında ayrıca görülebilen Kaposi sarkomu veya lenfoma gibi kanserlerin de tedavisi gerekmektedir. Bunlar için duru­ma göre radyoterapi ve kemoterapi kullanılacaktır.

Yukarıda görüldüğü gibi, AİDS'in tedavisi zordur ve başarı oranı dü­şüktür. Bununla beraber her gün denenmekte olan yeni ilaçlar vardır ve bunlardan birinin etkili olması mümkündür. Yine aranmakta olan AİDS aşısının bulunduğu gün, insanlık büyük bir tehlikeden kurtulmuş olacaktır.
Öldürücü bir hastalık olan AİDS'in, tedavisi yanında, önlenmesi bu­gün için daha büyük önem taşımaktadır. Bu konuda alınması gereken önlemleri gelecek bölümde anlatacağız.