Antijen Nedir Antijen Antikor Antijenler

Antijen Nedir, Antijen Antikor, Antijenler

Antijen, vücuda verildiğinde/girdiğinde kendine özgü bir immün tepki oluşturabilen her türlü maddeye verilen isimdir. Antijen, konakçıda allerjik reaksiyonlara sebep olu­yorsa allerjen adını alır. Yabancı maddenin uyarım yapabilme özelliği antijenik, gücü ise antijenite ile tanımlanır. Antijen koruyucu bağışıklık oluşturabilen özellikte ise immünojenik, immünojenite gibi tanımlar kullanılır. Bazı maddeler, moleküler ağırlıklarının küçük olmasından ötürü immün sistemi uyaramazlar. Ancak bir kısım maddelere bağ­lanarak ve adsorbe edilerek uyarım yeteneği kazanırlar ki, bu tür maddeler hapten adı verilir. Haptenler, küçük moleküllü antijenik determinantlar olarak da tanımlanırlar.

Antijenlerin Özellikleri

1. Vücuda yabancı olmalıdır. Vücuda yabancılık, immün sistemin prenatal dö­nemdeki öğretisi sırasında immün gözetim (self tolerans, doğal tolerans) bakı­mından temel özellik olup, kendi antijenlerine immün cevap oluşturmaması ile yakından ilişkilidir. Bir antijen ne kadar yabancı özellikte ise o kadar iyi immün uyarım yapar.

2. Moleküler Ağırlığı Yeterince Büyük Olmalıdır. Bir maddenin immün sistemi uyarabilmesi için 10.000 daltandan hatta 100.000 daltondan büyük olması ge­rekir. Örn. Penisilinler, normalde haptenik karakterdedirler. Ancak serum pro­teinlerine bağlanarak aşırı immüniteye (alerjiye) sebep olabilirler.

3. Kimyasal Yapı Kompleksliliği ve Stabilite. İyi bir antijen protein yapısında ol­malıdır. Kompleks ve stabil yapıda olması immünitenin daha uzun sürmesini ve daha fazla antikor sentezini uyarması ile sonlanır. Homopolimerler, heteropoli-merler nazaran daha zayıf antijenite sergilerler.

4. Antijenik Epitoplar. Epitoplar, bir yabancı maddedeki asıl antijenik kısımlar olup, bunların iyi sergilenmesi ve immün sistem hücrelerince iyi tanınması ba­ğışıklığın derecesini ve gücünü arttırır.

5. Antijen Miktarı. İmmün sistemi uyaracak miktarda olmalıdır. Bazı antijenlerin azı uyaramazken çok olması immünolojik felce sebep olur.

6. Vücuda Veriliş Yolu. Aşılar genellikle kas içi veya deri altı enjeksiyonla verilir. Bazıları ağız yoluyla verilir. Deneysel şartlarda en iyi uyarım yolu İV yol olmak­la birlikte, her etkenin doğal enfeksiyon şekli ve bağışıklık oluşturabilme veya bağışıklıkta etkili sistem (sellüler, humoral, mukozal vs) dikkate alınarak en uy­gun yoldan verilmelidir.

7. Konakçının Yaşı, Cinsiyeti. Erişkinler, yenidoğanlardan ve gençlerden daha iyi immün tepki gösterirler. Yaşlanma ile birlikte azalabilir. Bazı türlerde dişiler er­keklerden daha iyi bağışıklık oluştururlar.
Antijen Çeşitleri
Antijenler, elde edilişlerine göre; doğal ve sentetik antijenler, kimyasal yapılarına göre: protein, Lipoprotein, lipopolisakkarid (LPS), ait oldukları canlılara göre; bitki, hayvan, insan, mikroorganizma vs, gibi sınıflandırılabilir.

Vücudun kendi yapılarına şelf antijen (otoantijen) denir. Aynı türün farklı bireylerini-nin dokuları birbirleri için alloantijen (izoantijen) dir. Türler (örneğin, insan-maymun, tavşan, at, hayvan-bakteri, vs) arası antijenlere ise heterofil antijen denilir.

Mikroorganizma Antijenleri

Bakteriyel Antijenler. Bakterileri hücre duvarları, kapsülleri, flagelları, pilusları, toksin­leri, türler arasında farklılıklar gösterir. Bu sebeplerle bir tür bakterinin bu yapılarına farklı antikorlar sentezlenecektir. Bazı bakterilerde ortak/benzer antijenik yapılardan dolayı kros-çapraz korumalar olabilmektedir.

Viral Antijenler. Viruslar, bakterilere göre daha basit yapıda olduklarından antijenik de­terminantları daha azdır. Viruslarda kapsid en önemli antijen olarak bilinir. Kapsid üzerindeki yapılar viral antijenlerin farklılığını gösterir.

Mantar Antijenleri. Mantarların hifa ve sporları bir tür içerisinde bile farklılıklar sergi-leyebilmektedir.
Paraziter Antijenler. Bakteri ve virüs antijenlerine nazaran çok çeşitli ve daha kompleks yapıda olmaları, biyolojik sikluslarının çokluğu ve bu aşamalarda farklı antijenite gös­termeleri, parazitlerin çok sayıda lenfosit populasyonunu uyarmalarına ve yetersiz ba­ğışıklık oluşmasına yol açmaktadır.

İnsan kan serumunun 100 ml'inde yaklaşık olarak 1240 mg Ig G, 280 mg Ig A, 120 mg Ig M, 3 mg Ig D ve 0.03 mg Ig E bulunur. İmmünglobulinlerdeki farklılıkta en önem­li özellik ağır zincirlerindedir. Ig G' de (gamma), Ig Ada (alfa), Ig M'da (mü), Ig D'de (delta) ve Ig E'de (epsilon) yapısındadır. Hafif zincirleri ise kappa ve lambda olmak üzere 2 çeşittir. Bir immünglobulinde ancak bir çeşit hafif zincir bulunabilir.

Ig M. Genellikle primer immün cevapta başka bir ifade ile konakçı bir mikroorganiz­ma ile ilk kez enfekte olduğunda yada aşı mikrobu ile ilk kez karşılaştığında sentezle-nir. Pentamer yapıda olup, moleküler ağırlığı 900.000 daltondur. Bakteri ve viruslara karşı bağışıklıkta en etkili antikorlardır. Kanda 5-6 gün sonra parçalanır.

IgG. İnsanda 4 alt tipi (IgGl, IgG2, IgG3 ve IgG4) bulunur. Moleküler ağırlığı 150.000 daltondur. Plasentayı geçebilen tek antikor çeşididir. Kanda 23 gün kadar aktif kalabi­len en uzun ömürlü Ig türüdür. Parazitlere karşı sentezlenen bazı Ig G'ler allerjide et­kindir. Sistemik humoral bağışıklıkta önemli görev yaparlar.

Ig A. Mukozal antikorlar olarak bilinen Ig A'lar dimerik yapıda (400.000 dalton) iken aktiftirler. Mukozalar altındaki lenfoid dokulardan sentezlenirler. Ağız, göz, trakea ve bağırsaklar gibi mukozal dokuların korunmasında etkili antikor çeşidini oluştururlar.

Ig E. Anafilaktik tip allerjilerde etkili olan reajinik antikorları oluştururlar. Moleküler ağırlıkları, 190.000 daltondur.

Ig D. Antikor görevi görmedikleri kesin olarak bilinmemektedir. Virjin B lenfositleri­nin yüzeyinde Ig M'ler gibi reseptör görevi görürler.