Hulusi Behçet 1890 – 1949

Behçet Sendromu

Hulusi Behçet 1890 – 1949

BEHÇET SENDROMUNU tarif etmek suretiyle bütün tıp kitap­larına ismi geçen ve dünya tıp ünlüleri arasında sayılan Hulusi Behçet, 1890'da İstanbul'da doğdu. Milli Eğilim Müdürleri'nden Beh­çet Bey'in oğludur. Beyrut Fransız Okulu'nda, Beşiktaş Rüştiyesi'nde okumuş, Askeri Tıbbiye'den 1910'da yüzbaşı rütbesiyle mezun olmuş­tur.

Daha o zamanlar ilme karşı derin ilgisi ile dikkati çekmiştir. 1917'de Almanya'ya giderek, Berlin Tıp Fakültesi Dermatoloji Kliniği'nde çalışmış. 1923'te İstanbul Emrazı Zühreviye Hastanesi'ne Baş­hekim, 1924'te Gureba Hastanesi'ne Dermatoloji Şefi olmuştur.

1933'de Üniversite'nin kuruluşunda Tıp Fakültesi Dermatoloji Kürsüsü'ne geçti. 1939'da Ordinaryüslüğe seçildi.


FIulûsi Behçet kendisini dünyaya tanıtan buluşunu üç belirti altın­da toplamak suretiyle yayınladı. Bunlar: Ağızda aft. gözde iritis â I'hypopion ve cinsel organlarda eksülserasyon gösteren bir sendromu teşkil ediyordu. Bunun yanında erytema nodosum, akneiform tezahür­ler fronkl. pyodermi, artrit. orchid, myalji, baş ağrısı, ateş ve kırıklık gibi ek belirtiler de mevcuttu.

Bu yayın üzerine, bütün dünya ilim adamları bu sendromu 'Behçet Sendromu" ismi altında anlamaya başladılar. Bu suretle Hulusi Behçet dünya tıp literatürüne adı geçen Türk hekimlerinden en meşhuru oldu. Hulusi Behçet'in buluşları bununla kalmamış, memleketimizde aıpa uyuzları ve incir derınalozlarmın husule geldiğini tıp alemine tanıtmıştır.

1935'le aktinotniçes'lerin had ekzemaya sebep olan türlerini orta­ya koyarak Budapeşte dermatoloji Kongresi'nde tebliğ etti. Bu bulu­şundan dolayı kongrede madalya ile taltif edilmiştir.

Mütevazi ve tanı manasiyle bir ilim adamı olan Hulusi Behçet'i. Atatürk çok sever ve takdir ederdi. Atatürk, soyadı olarak ona Behçet ismini vermiştir.

Gureba hastanesinin bir köşesindeki Dermatoloji Kliniği'nde mahrumiyetler içinde çalışırken 1949'da vefat etti. Bu çalışkan ve ses­siz bilgin ölümünden sonra maalesef memleketimizden çok. Avrupa tıp muhitinde, layık olduğu, hürmet ve minnettarlıkla anılmıştır.