Hamilelikte Hipertansiyon

Hamilelikte Yüksek Tansiyon

"Gebelik tansiyonu" diye önemli bir rahatsızlık


Bazen ölümcül olabiliyor. Allah'tan, artık eskisi kadar çok sık görülmüyor. Çünkü artık gebe­lerimiz daha iyi kontrolden geçiriliyor. Konuşmamızın ilk başında, her doktorun, kendisine başvuran her hasta­sının kan basıncını ölçmesi şart demiştim. Hamilelerde bu çok daha önemli. Her hamile kadının, mümkünse ha­mile kalmadan önce ya da kalır kalmaz, tam bir fizik muayeneden geçmesi gerekir. Bu muayene sırasında hem kan basıncının hem de kalbinin incelenmesi lazım. Çün­kü o yaşa kadar doğuştan gelen veya romatizmayla ilgili kapak hastalıkları gözden kaçabiliyor. Hamile kadınlar kalp hastası olduklarını, çoğunlukla hamile kaldıkları zaman öğreniyorlar. Hamilelik şikayetleri tetikliyor. Bu yüzden her kadın doğum uzmanının, hastalarının kan basınçlarını ölçmesinde, kalbini en azından bir dinleme­sinde, bir elektrosunu çektirmesinde fayda var. Bu, gizli kalmış kalp hastalıklarının ortaya çıkarılması veya hami­lelik öncesi tansiyon yüksekliğinin, kan basıncı yüksekli­ğinin olup olmadığının tespiti için gerekli. Çünkü doktor baştan önlemini alırsa, hamileliğin ilk 3 ayında veya do­ğumdan sonra ortaya çıkabilecek kan basıncı yükseklik­lerini daha iyi değerlendirebilecektir. Bu nedenle her ha­milenin kan basıncı takibi ve idrar tetkikinin yapılması lazım. Çünkü idrardaki "proteinüri" dediğimiz, yani id­rarda normalden fazla protein miktarının olması bir teh­like işaretidir. Özellikle tansiyon yüksekliğiyle buna "preeklampsi" diyoruz. Bir de hastada bu iki bulguya ilave olarak, yani "kan basıncı yüksekliği" ve "idrarda proteinüri" dışında kasılmalar da oluyorsa o zaman da "konvülziyon" dediğimiz çok daha tehlikeli bir durum meydana geliyor. Hele bir de göz dibi bulguları ortaya çı­karsa, bu daha da tehlikeli, ona da "eklampsi" diyoruz. Bu durumda, çocuğun hızla alınması, yani kürtaj yapıl­ması gibi bir durum ortaya çıkar ki annenin hayatı kur­tulsun. Onun için her hamilede kan basıncı takibi çok önemli ve ciddi bir durumdur. Yapılması şart!

Erkeklerde tansiyonu tetikleyen böyle dönemler var mı?

Erkekler için kadınlardaki gibi benzer süreçler yok. Kullanılan bazı ilaçlar, hem kadında hem erkekte, kan ba­sıncını yükseltebilir. Gene kadınlarda çok önemli bir ko­nu, doğum kontrol ilaçlarıdır. Doğum kontrol ilaçlarının da uzun süreli kullanımı kan basıncını yükseltebilir. Hele özellikle o kadın hem doğum kontrol hapı kullanıp hem de sigara içiyorsa çok daha ciddi bir şekilde kalp ve damar hastalıkları riski içine girmektedir. Bunun dışında kortizon veya "steroid" dediğimiz ilaçları bazı durumlarda kullan­mak zorunda kalabiliyoruz veya yaşlı hastalar çok yüksek dozlarda, uzun süreli ağrı kesici {nonsteroid antienflamatuar) ilaçlar kullanabiliyorlar. Bu ilaçlar, kan basınçlarının yükselmesine katkıda bulunuyor.

Adeta hemen herkesin peynir ekmek gibi yuttuğu anti­biyotikler?

Antibiyotiklerin böyle bir etkisi yok.
Hipertansiyonu olsun veya olmasın; mesela profesyo­nel sporcular, ağır ve bedenen çok çalışan insanlar ya da günde 16-18 saat yoğun çalışan kişilere ilişkin soracağım. Yani bazı mesleklerde bu risk biraz daha artıyor mu? Ağır çalışma şartları tetikleyici etkiye sahip mi?

Bizim yaptığımız çalışmada, "Şu meslekte daha çok görülüyor" gibi bir durum saptamadık. Çünkü hipertan­siyonun meslekten ziyade çevresel ve ailevi faktörlerle bağlantısı var. "Şu meslekte daha çok olacaktır" gibi bir durum yok. Tabii yaşam tarzının ağırlığı, stresin fazlalı­ğı, altta bir potansiyel varsa, daha çabuk ortaya çıkması­na sebep olur.

O zaman şöyle sorayım: Hipertansiyonu olduğu, tansi­yonu bir türlü kontrol altına alınamadığı için hakkıyla ya­pılamayan meslek var mıdır?
Günümüzde kontrol edilemeyen hipertansiyon, hemen hemen yok. Bu yüzden hiçbir meslekte, "Kan basıncı yük­sek, o işi yapamaz" diye bir yaklaşım olamaz. Yeter ki söylenenlere riayet etsin, tedbirlerini alsın, ilacını kullan­sın, kan basıncı mutlaka kontrol altına alınır.

50 yaşında yüzde 50
Beni ele alalım. 40 yaşındayım, aileme baktığımda kimsede tansiyon geçmişi yok. Sadece babaannem ve ba­bamda olduğu gibi yaşa bağlı olarak ortaya çıkıyor. Bu benim, yüksek tansiyon hastası olmayacağımı gösterir mi? Bunu söyleyemiyoruz. 50 yaşına geldiğinizde hâlâ hi­pertansiyonunuz olmasa bile, ileriki yaşlarda hipertansi­yon olma riskiniz çok yüksek.

50 yaşında yüzde 50 mi?
Evet, kesinlikle engelleyemiyorsunuz, çünkü dediğimiz gibi yaşla birlikte damar yüzeyindeki endotel tabakasında bozulmalar oluyor. Kalbin fonksiyonlarında yaşla birlikte görülen azalma, damar duvarındaki sertleşme gibi durum­lar nedeniyle, kan basıncımız gene ortaya çıkıyor. Eğer 60 yaşındaysanız ve çok şanslıysanız, riskin yüzde 60'lık bö­lümünde değil de yüzde 40'ın içinde olabilirsiniz ki bu az bir şey değil. 70 yaşında yüzde 70 olan riski bertaraf edip, yüzde 30'un içinde olabilirsiniz. 80 yaşında geri kalan yüzde 20'nin içinde olabilirsiniz, yani kan basıncı yükselmeyen grubun içinde. Buralarda olabilmek için elinizden geleni yaptığınız halde kan basıncınız yükseliyorsa, o za­man tedbirini alırsınız ve kan basıncını yükseltecek faktör­lerden uzak durmaya çalışırsınız.

Önlenebilir faktörlere dikkat! Hamilelikte Hipertansiyon

Bu tedbirleri yeniden sayalım mı?
Kilo almazsanız, ideal kilonuzda kalırsanız, kendinizi büyük oranda korumuş olursunuz. Kan basıncınızı yük­seltecek sigara faktörü de önemli. Sigara, kan basıncını içildiği anda birkaç saat süreyle yükseltiyor. Sigara içmez­seniz, damar yapınızı korumuş oluyorsunuz. Bunun dışın­da, mesela şeker hastası olabilme ihtimaliniz varsa, bunu geciktirebilirsiniz. Önlenebilir faktörlere dikkat ederek hi­pertansiyonunuzun ortaya çıkışını geciktirebilirsiniz, orta­ya çıktığı zaman da hemen tedbir alıp kontrol altına alırsı­nız.

Yaşlandıkça hemen herkes yakın gözlüğü kullanıyor ya, onun gibi bir şey mi bu? Bir nevi kader mi?
Evet, bir nevi öyle. Hipertansiyon ortaya çıkmayacak diye bir şey yok. Biz çıkan hipertansiyonu kontrol etme derdindeyiz ve çıkmaması veya geciktirilmesi için gereken­leri yapma durumundayız, daha geç çıksın diye.
Yine korunmak işin içinde, değil mi?
Gayet tabii!

Peki, bilinçlenme ya da bilinç düzeyimiz... Bunca yıl­dır bocasınız, ders anlatıyorsunuz, size onlarca, yüzlerce, binlerce hasta danıştı, tedavi ettiniz, hâlâ takip ediyorsu­nuz tabii. Bunların hepsi ömür boyu tedavide...
Elbette, elbette!

Bilinç düzeyimize 1980'lerden itibaren şöyle bir baktı­ğınızda, ne durumdayız. Dünya için de soruyorum bunu, çünkü yurtdışına da çıkıyorsunuz, gözlemliyorsunuz, mes­lektaşlarınızla bir araya geliyorsunuz. Türkiye için de so­ruyorum. Hakikaten karamsar bir yapımız da vardır, ama belki de siz o kadar karamsar değilsinizdir...

Hiç değilim, çünkü birçok kuruluş, medya; görsel med­ya, yazılı medya devamlı olarak bu konuyu zaten işliyor. Biz de elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Doktorlar hastalarını, çevrelerini ikaz ediyorlar. Belki çok arzu edilen seviyede etkisi olmasa bile yavaş da olsa, toplum giderek bunu kabul edip daha dikkatli oluyor Sağlık sistemine eri­şim kolaylaştıkça daha rahat check-up'a gidecek insanlar ve burada tabii özellikle doktorların, her gelen hastanın mutlaka kan basıncını ölçmesi şart. Eğer kan basıncını öl­çüp çok kısa da olsa hastaya bilgi verirse, bu da çok bü­yük bir katkı olacaktır. Sürekli gayret etmemiz gerekiyor.

Gebelikte Hipertansiyon

Türk Kardiyoloji Derneği'nin 2003 yılındaki, "Tansi­yonunuz Kontrol Altında mı?"
kampanyasının sonuçlarını anlattınız. Sizin farkındalığınızı merak ediyorum. Kam­panyanın satır arası sonuçlarına değinelim mi? Bu kampanyanın en önemli kısmı üçüncü basamağı olacak. İlk iki basamağından bahsetmiştik. Üçüncü basa­mağında hastaneler düzeyinde çok daha yaygın bir kam­panya yürütüp, hastaneye kan basıncı yüksekliğiyle gelsin veya gelmesin her gelen hastanın kan basıncım ölçüp, onlan o pilot olarak yaptığımız çalışmada elde ettiğimiz neti­ceye göre yönlendirmeye çalışacağız. Bunun hazırlıkları devam ediyor.

Türkiye'de 15 milyon tansiyon hastasının yarısı hasta­lığının farkında değil. Bu kişilere nasıl ulaşmayı planlıyor­sunuz?

Sağlık Bakanlığı, kampanyalarla bu kişilere ulaşmalı. Okullarda sürdürülmeli. Konuyla ilgili bilim dallarının uzmanları nefroloji, endokrinoloji, kardiyoloji, iç hasta­lıkları, pratisyen hekimler çalışmalara katılmalı. Türk Ta­bipler Birliği'nin, tabip odalarının, eczacı odalarının tem­silcilerinin katkılarıyla düzenlenecek toplantılar yardımıy­la erişmek gerekiyor. Türkiye'de yaşayan herkes, bir nu­maralı ölüm nedeni olan kardiyovasküler hastalıkların risk faktörlerini bilmeli ve derhal tedbir almalı. İnsanları uyarmalıyız. Hipertansiyon bu risk faktörleri içinde en önemli, ama en kolay kontrol edilebilenlerinden biri. Bu yüzden herkese görev düşüyor. Özellikle Sağlık Bakanlı­ğının Ulusal Kalp Sağlığı Politikası Dokümanı'yla artık bu işi bir politika haline getirip ciddi olarak ele alarak, mesela sıtmayla, tüberkülozla mücadelede olduğu gibi, kalp hastalıklarıyla da mücadele etmesi lazım. Zaten tü­müyle kontrol altına alamıyorsunuz, ama en azından ilk kademede yarı yarıya indirecek kampanyaları yürütmesi gerekiyor. Ki bunlardan bir tanesi yapıldı, hâlâ da yapılı­yor: Sigarayla mücadele. Bütün açık alanlarda, kapalı alanlarda sigaranın yasaklanması, özellikle gençlerin ve çocukların korunması için her türlü tedbirin alınması çok faydalı oluyor.