İnterstisyel Sistit (IS) Nedir

İnterstisyel Sistit (IS) Nedir

İlk kez 1887'de Skene bir dizi işeme semptom kompleksi tanımlayarak bu tabloya interstisyel sistit adını vermiştir(27). Daha sonra John Hopkins hastane­sinde bir jinekolog olan Hunner 1914'de "nadir bir mesane ülseri tipi" diye günü­müzde Hunner ülseri olarak bilinen lezyonu tarif etmiştir(16,33). Bugün için ise gerek klinik gerekse morfolojik açıdan IS çok az spesifik kriterle karakterize, tanı­sı için daha ziyade doktorun deneyimi ve kişisel tecrübesini gerektiren, büyük öl­çüde başka hastalıkların eliminasyonuna dayanılarak tanısı konabilen bir hasta­lıktır. Genel olarak kronik irritatif işeme semptomlarının, steril ve sitolojik olarak negatif idrarın, karakteristik sistoskopik bulguların görüldüğü ve bu bulgulara yol açabilecek başka bir nedenin bulunmadığı durumlarda IS sendromu akla gelme-lidir(35). IS orta yaşlı kadanlarda erkeklere oranla 6-11 kat daha fazla görülür. Nadiren çocuklarda ve yaşlılarda da bildirilmiştir.

Sistit belirtileri

Oravisto 1975'de yaptığı epidemiolojik çalışmada IS insidansını 100.000 kadında 18.1, her iki cinste ortak olarak 100.000'de 10.6 olarak bildirmiştir ve her yıl 100.000 kadından 1.2'sine IS tanısı konduğunu ortaya koymuştur(19). National Institute of Health (NIH) ve Interstitial Cytitis Association (ICA)'nın 1987'de yaptığı epidemiyolojik çalışmada ise 1985 yılında USA da yaklaşık 43.500 kadın hasta olduğunu, tanı kriterleri geniş tutulduğu takdirde de bu sayı­nın 5 katı kadar daha yüksek olabileceği öne sürülmüştür

Etyoloji ve kronik sistit

Etyolojiye yönelik pekçok teori olmasına rağmen günümüzde IS etyolojisi hâlâ açıklığa kavuşmamıştır. Patogenezde suçlanan mekanizmalar; infeksiyon, lenfovasküler obstrüksiyon, nöropati, endokrinopati, psikonörotik anomaliler, in­feksiyon dışındaki inflamasyonlar, mesanenin koruyucu tabakasında defekt, id­rardaki irritatif maddelerdir.

İnfeksiyon ve sistit hastalığı

İlk defa Hunner kronik bakteriel infeksiyonun hematogen yolla mesane duvarını tutması sonucu IS'nin meydana geldiğini iddia etmiştir(5,35). Daha son­ra streptokoklar, gram (-) ajanlar, anaerob ve fastidious organizmalar (örn.: gard-nerella ve laktobasillus) etyolojide suçlanmış ve mesane duvarındaki infeksiyon etkenlerinin ancak sofistike serolojik, histolojik, immunhistokimya ve elektronmik-roskopisi ile saptanabileceği iddia edilmiştir(32,54). Birkaç çalışma dışında infek-siyöz ajanlarla IS arasında direkt veya indirekt ilişki ortaya konmamıştır

1989'da yapılan American Urological Association toplantısında sunulan birçok çalışmada IS etkeni olarak infeksiyöz etkenlerin gösterilemediği ve mul-tipl, uzun süreli antibiyotik tedavisi ile IS semptomlarının gerilemediği bildirilerek bu teori reddedilmiştir(18,32). Bugüne kadar yapılan çalışmalarda proviral form­lar, yavaş üreyen virüsler, retrovirusler de etyolojik etkenler arasında araştırıl­mıştır. Bunları incelemek amacıyla rekombinan DNA teknolojisi ve insitu hibridi-zasyon gibi sofistike metodlarla çalışılması gerekmektedir