Prostat Kanseri Tanisi ve Evrelemesi

Prostat Kanseri Tanısı ve Evrelemesi

Prostat kanserinin genellikle prostatin periferik zonundan kaynaklanması ve bu zonun da uretraya uzak olması nedeniyle nadiren erken evrede semptom verir. Prostat kanserine bağlı semptomların varlığı genellikle hastalığın lokal ileri evre yada metastatik olduğunu düşündürür. Prostatın uretraya veya mesane boynuna doğru büyümesi obstrüktif ve irritatif semptomlara yol açar. Tümörün lokal progresyonu ve ejakültör kanalların obstrüksiyonu hemotospermiye ve sperm volümünün azalmasına yol açar. Erektil disfonksiyon gelişen hastalarda tümörün kapsül dışına yayıldığı ve nöro-vasküler demeti invaze ettiği düşünülmelidir. Metastaz ile iskelet sisteminin tutulması kemik ağrısı ve kemik iliğinin tutulması ile de anemi gelişebilmektedir. Pelvik lenf nodlarının invazyonu sonucu büyüyen lenf nodlarının iliak damarlara bası yapması sonucu alt ekstremitelerde ödem gelişebilmektdir. Daha az sıklıkla, kanser hücrelerinin peri-ureteral lenfatikler boyunca retroperitoneal bölgeye yayılması sonucu retroperitoneal fibrozis, ektopik hormon salgılanmasına bağlı olarak paraneoplastik sendromlar ve dissemine intravasküler koagülasyon tesbit edilebilmektedir.

Prostat kanserinin tanısı çoğunlukla işeme bozuklukları ve metastazla ilişkili semptom ve bulgulardan ziyade şüpheli anamnez nedeniyle yapılan prostat muayenesi (PM) veya yüksek serum PSA değeri ile konulmaktadır. Bundan dolayı kanser taramalarındaki yapısal değişiklikler ileri evre prostat kanserini düşündüren semptomları bulunan hasta oranı azaltmıştır. Asemptomatik kişilerde PSA’nın tanıda kullanılması özellikle obtrüksiyon, retansiyon ve ağrı ile tanı konulan hasta oranı azaltmış, hafif üriner semptomları bulunan hasta oranı arttırmıştır. Elli yaş üzerindeki asemptomatik kişilerde PM ve PSA’nın rutin olarak kullanımı sonucu erken tanı ve tedavi sayesinde prostat kanserinde mortalite oranı azalmıştır.

Prostat kanserinin erken tanısında PM, serum PSA seviyesi ve TRUS-biopsi triad oluşturmaktadır. PM ve serum PSA seviyesi prostat kanserinin değerlendirilmesinde ilk basamağı teşkil etmektedir (148). TRUS erken evre prostat kanserindeki düşük prediktif değeri ve yüksek maliyeti nedeniyle ilk basamak test olarak kabul edilmemektedir (149).

Prostat muayenesi (PM)

Jewet, PM şüpheli olan kişilerin yaklaşık %50’nin biopsisinde kanser olduğunu bildirmiştir (150). Son yıllarda yapılan çalışmalar ile PM’nin pozitif prediktif değerinin %21 ile %53 arasında olduğunu ve serum PSA değeri ne olursa olsun (prostat kanserlerinin %25’inde serum PSA değeri 4 ng/ ml’den azdır) önemli derecede kanser riski nedeniyle şüpheli PM’de biopsi yapılması gerekli olduğunu ortaya koymuştur.

PM, prostat kanserini %23 ile %45 oranında tesbit edememekte olup ayrıca PM ile tanısı konulan prostat kanserlerinin %50’den fazlası patolojik olarak ileri evrede bulunmaktadır. Lee, TRUS ile tanımladığı 1.5 cm’den küçük tümörlerin %41’nin PM ile tesbit edilemediğini bildirmiştir (152). Ayrıca Stamey , 3 cc’den küçük hacimli kanserlerin %18’de ekstrakapsüler yayılım olduğunu, 3 cc’den büyük tümörlerde ise bu oranın %79 olduğunu bildirmiştir. Bundan dolayı PM ile bu kadar düşük volümdeki tümörlerin tesbit edilememesi küratif cerrahinin etkin olduğu önemli sayıdaki hasta populasyonunun atlanmasına neden olacaktır.