HBV Hepatit B Virusu Nedir

HBV (Hepatit B Virüsü) Nedir

HBV tahmini olarak 400 milyonluk taşıyıcı oranı ile tüm dünyada büyük bir problem oluşturmaktadır. HBV’nin günümüzde 2 trilyon insanı hayatlarının bir döneminde enfekte ettiği tahmin edilmektedir. HBV’nin neden olduğu hastalıklar:

-     Tam   iyileşmenin   gerçekleştiği   ve   virüsün   tamamen   temizlendiği   akut hepatit
-     Siroz ile sonuçlanabilen kronik ilerleyici hepatit
-     Masif karaciğer nekrozu ile seyreden fulminan hepatit
-     Progresif    subklinik    hastalıkla    beraber    ya    da    ondan    bağımsız    kronik taşıyıcılık.
Kronik taşıyıcıların %80’i Asya ve Batı Pasifik bölgelerinde yaşamaktadır. ABD’de her yıl 46,000 yeni enfeksiyon bildirilmektedir. HBV enfeksiyonu, akut enfeksiyon, iyileşme, fulminan hepatit, kronik hepatit ile sonuçlanabilir. KBH’de siroz %12-20 oranında izlenmekte olup, sirozlu hastaların %6-15’inde hepatosellüler karsinom gelişmektedir (58).
HAV’den farklı olarak HBV uzamış inkübasyon süresinin (4-26 hafta) son dönemlerinde, akut ve kronik hepatitin aktif epizotları süresince kanda pozitiftir. Bütün vücut sıvılarında mevcut olan HBV, dışkıda bulunmaz. Kan ve vücut sıvıları ana bulaş yollarıdır, ancak meni, tükürük, gözyaşı, süt ve patolojik efüzyonlar gibi vücut salgıları ile temas yoluyla da geçebildiği bildirilmiştir. Yaygın endemik bölgelerde anneden bebeğe doğum sırasında vertikal geçiş başta gelen bulaşma yoludur. Daha az endemik olan bölgelerde ise transfüzyon, kan ürünleri, diyaliz, sağlık çalışanlarının uğradığı iğne batması gibi kazalar, intravenöz ilaç alışkanlığı ve cinsel ilişki (homoseksüel ve heteroseksüel) gibi horizontal geçiş yolları HBV enfeksiyonu için primer bulaşım mekanizmalarıdır. Hastaların üçte birinde enfeksiyon kaynağı saptanamaz. Enfeksiyon erişkinlerde genellikle iyileşir, fakat vertikal geçiş yüksek oranda kronik enfeksiyon ile sonuçlanır.
HBV, DNA içeren ve birçok hayvan türünde karaciğer enfeksiyonuna neden olan Hepadnaviridae grubunun bir üyesidir. HBV replikasyonu virüsün konak hücrenin genomuna entegre olmasını gerektirmez, fakat hücrelerde sıklıkla entegre olmuş HBV DNA’sı bulunur. HBV genomu, çift zincirli sirküler bir DNA molekülüdür. Sahip olduğu 3200 nükleotid aşağıdakileri kodlar:
    Nükleokapsid “core” proteinin precore/core bölgesi (HBcAg) ve pre-core proteini (HBeAg): HBcAg enfekte hepatosit içinde kalır, HBeAg ise kana salınarak bağışıklık sistemi için antijenik bir uyarı oluşturur.
    Zarf glikoproteini (HBsAg): Çok büyük miktarlarda üretilip kana salınabilir. Kandaki HBsAg immünojeniktir, küre ya da tübül şeklinde gözlemlenebilir.
    DNA polimeraz: Ters (“reverse”) transkriptaz aktivitesi vardır. Genomun replikasyonu, pregenomik RNA olarak adlandırılan intermediyer bir RNA sayesinde gerçekleşir.
    HBV-X proteini: Birçok viral ve konak hücre genlerinin transkripsiyonel transaktivatörü olarak rol oynar. HBV-X virüsün infektivitesi için gereklidir. Ayrıca p53 yıkımını ve ekspresyonunu kontrol ederek hepatosellüler karsinom gelişiminde de rol oynar.
Virüse maruz kalınmasından sonraki asemptomatik 45-160 günlük (ortalama 120 gün) inkübasyon dönemini, haftalar ya da aylar süren akut hastalık dönemi izler. Akut hastalığın doğal süreci serum belirteçleri ile izlenebilir:

     Semptomların ortaya çıkışından önce kanda saptanan HBsAg hastalığın belirgin olduğu dönemde en yüksek seviyededir. İmmün yanıtla birlikte 3-6 ay içerisinde kanda saptanamayacak seviyelere düşer.
    Anti-HBs antikoru, akut hastalık geçinceye kadar yükselmez ve genelde HBsAg’nin kanda yok olmasından sonraki birkaç hafta-ay içinde saptanabilir seviyelere ulaşmaz. Anti-HBs hayat boyu kalır ve korunmayı sağlar. Bu durum günümüzdeki rekombinant HBsAg’ni partikülleri kullanarak aşılama stratejilerinin temelini oluşturmaktadır.
    HBeAg, HBV-DNA ve DNA polimeraz, HBsAg’den kısa bir süre sonra serumda belirir ve aktif viral replikasyonun varlığına işaret eder. HBeAg’nin serumda varlığı, devam eden viral replikasyonu, infektiviteyi ve olası kronik hepatit gelişimini gösterir.
    IgM anti-HBc, semptomların başlangıcından kısa bir süre önce, hepatosit hasarının göstergesi olan serum transaminaz seviyelerinin yükselmesi ile eş zamanlı olarak serumda saptanabilir düzeylere gelir. Aylar içerisinde IgG anti-HBc antikoru, IgM anti-HBc antikorunun yerini alır.
Bazen HBeAg sentezleyemeyen, fakat replikasyon yapabilen ve HBcAg eksprese edebilen infeksiyöz bir HBV türü enfeksiyona neden olabilir. Bu hastalarda HBV viral yükü olmasına rağmen HBeAg seviyesi saptanamayacak kadar düşük olabilir. Diğer bir kötü durum ise aşı kaynaklı mutantların ortaya çıkışıdır. Bunlar aşı ile sağlanmış bir bağışıklık ortamında replike olabilirler. Örneğin, HBsAg’nin 145. aminoasiti olan argininin yerine glisin yerleşmesi, HBsAg’nin anti-HBsAg antikorları tarafından tanınmasını önemli ölçüde engeller.
KBH’de ayırıcı morfolojik özelliklerden biri buzlu cam görünümüne sahip hücrelerin varlığıdır. Buzlu cam hücreleri, periferal şeffaf halka ile çevrili ince granüler eozinofilik sitoplazma ile karakterizedir. Klasik buzlu cam hücreleri, düz endoplazmik retikuluma bağlı HBsAg içermektedir. Morfolojik olarak benzer değişiklikler, düz endoplazmik retikulum hiperplazisi ve enzim induksiyonu, sianamid tedavisi, miyoklonus epilepsisi (Lafora cisimcikleri), fibrinojen depolanması veya tip IV glikojenozlarda görülebilir. Nükleer HBcAg birikimi hepatosit nükleuslarında ince granuler inklüzyonlara (“kum” nükleus) neden olur (40). İmmünohistokimyasal olarak hepatositlerde HBsAg ekspresyonu kronisiteyi, HBcAg’nin ister sitoplazmik, ister nükleer boyanması aktif viral replikasyonun göstergesidir
Enfeksiyonun gidişini belirleyen en önemli faktör virüse karşı gelişen konak bağışıklık cevabıdır. Enfeksiyonun ilk dönemlerinde konağı koruyan doğal bağışıklık mekanizmaları ve virüse spesifik olan CD4+ ve CD8+ interferon-γ üreten hücrelerin güçlü cevabı akut enfeksiyonun iyileşmesini sağlar. HBV’nin direkt hepatosellüler hasara neden olmadığına inanılmasının çeşitli nedenleri vardır. Bunlardan en önemlisi, birçok kronik taşıyıcının hepatositlerinde virionları içerdikleri halde hücre hasarına ait en ufak belirtinin olmamasıdır. Hepatosit hasarının CD8+ sitotoksik T hücrelerinin virüsle enfekte hücrelere saldırması sonucu meydana geldiğine inanılmaktadır. Sonuç olarak, yaygın karaciğer hasarına neden olmadan virüsü temizleyebilmesi için bağışıklık cevabının çok iyi düzenlenmesi gereklidir.
HBV, aşılama ya da bağış yapılan kan, organ ve dokuların taranması ile engellenebilir. Aşı, maya içerisinde üretilen saflaştırılmış HBsAg’den hazırlanır. Aşılama bebek, çocuk ve adolesanların %95’inde koruyucu anti-HBs antikor üretimini başlatır. Geniş aşı programları Taiwan ve Gambia’da oldukça başarılı olmuş, ancak bu başarı tüm dünyada elde edilememiştir.