Kabızlık ve Beslenme
Beslenme Dengesizliğine Bağlı Süreğen Kabızlıklar
Süreğen kabızlıkların büyük bir kısmı modern beslenme dengesizliklerinden kaynaklanır. Bilinen bir neden ve diğer klinik belirtiler olmaksızın yalnız başına bir kabızlık söz konusudur. Bazen yıllar sonra beslenme alışkanlığında düzelme olmaksızın, bu tekbaşına kabızlık, gerimsiz ve kasıntılı süreğen işlevsel kabızlığın çok üzgün tablosunu meydana getirebilir. Fakat hangi beslenme düzensizliği yalnızca kabızlık meydana getirir? Esas sorun diğer Batı ülkelerinde olduğu gibi, Türkiye'mizde de giderek yerleşen liften yoksun beslenmedir. İnsanın sindirim salgılarına direnen bitkisel içeriklerin tümüne besinsel lifler denir. Bu lifler ancak bitkisel kaynaklı besinlerde bulunur. Et, yumurta, balık ve süt ürünleri liften tamamen yoksundur. Lifler bitkilerin iskeletini oluşturulan Onların benzer yönleri, bozulmayıp diğer besinler gibi insanın incebağırsağından emilmemeleridir. Böylece onların hiçbir kalori değeri yoktur. Fakat lifler, organizmaya etkisi ve hiçbir besinsel değeri olmayan zararsız maddeler değildir. Onları çoğu su ile şişerler ve bu suretle ince-bağırsak kapsamının ve onların artıklarının sindirim borusu boyunca, özellikle kalınbağırsakta ilerlemesini sağlarlar. Bazı liflerin çeşitli hastalıklara karşı koruyucu etkisinden ise ileride bahsedilecektir.
Kabızlık Problemi
Gerçekten fızikokimyasal özellikleri farklı birçok lif (selüloz, hemisellüloz, pektin, linyin) vardır ve bunların organizmadaki etkileri farklıdır. Fakat kabızlık sorununda bize en ilginç görünen, liflerin büyük miktarda su tutma yeteneğidir. Liflerin az alınmasının dışkı hacmi üzerinde çok önemli etkisi vardır. Liften yoksun beslenmede, sadece önemi az olan kalınbağırsaktaki katı kalıntı miktarı değil, fakat dışkının tuttuğu su miktarı da özellikle azalmıştır. Bu suretle dışkının tüm hacmi, kalınbağırsakta onun olağan ilerlemesi için çok yetersiz olacaktır. Kalınbağırsağın diğer hastalıkları, özellikle kalınbağırsak kanseri liften fakir beslenmeye bağlıdır ve bundan ileride söz edeceğiz.
Besinlerle alınan lif payının azalması modern beslenmedeki başlıca sorunu oluşturmaktadır. O halde bir yandan bu gelişimin önemini kavrayabilmek, diğer yandan esas olarak besinsel lif tüketiminin yeniden düzenlenmesine dayanan süreğen işlevsel kabızlıkların doğal tedavisinin esasını anlamak için, bu azalmanın kaynağını açıklamak ilginç olacaktır. Lif payının azalması iki olaydan kaynaklanır:
Beslenme alışkanlıklarındaki büyük değişiklikler.
Bazı besinlerin lif içeriklerinin azalması.
a- Beslenme Alışkanlıklarının Değişimi
Üretim tekniklerindeki fevkalade gelişme sayesinde, Batı ülkelerindeki yaşam düzeyi XX. yüzyılda eşi benzeri görülmemiş bir yükselme ile göstermiştir. Tarım-beslenme kolu da bu gelişmeden yararlanmıştır. Yumurta ve tavuk üretimleri buna mükemmel bir örnektir. Asrın başında en iyi çok verimli tavuklar yılda 130 yumurta civarında yumurtluyorlardı. Birbiri ardısıra yapılan genetik seçimden sonra, modern hayvancılıkta yılda ortalama 250 yumurta alınmıştır.
Bundan başka bir pilicin olgunlaşması için 6 ay beklemek gerektiği halde, şimdi 9 hafta yeterli olmaktadır. Üretimdeki bu yoğun gelişme nedeniyle yiyecek fiyatları ücretlerden çok daha yavaş artmıştır.
Kabızlıkta Beslenme
Herşeyden önce yaşam ve çalışma koşullarındaki değişiklikler kalori ihtiyaçlarında azalmaya neden olmuştur. İnsan makinesi organların görevlerini yapabilmesi için enerji harcar. Fakat, aynı zamanda, diğer iki önemli sarf işleri de vardır: Kas işi ve beden ısısını 37°C derecede tutabilmek için ısı üretimi. Bu sarfiyatlar doğrudan yaşam tarzına bağlıdır. Halbuki büyük kas gücü isteyen hemen bütün işler, insanların ürettiği makineler tarafından yapılmaktadır. Hatta makineler giderek ev işlerinin de görevlerini almaktadırlar. Bisiklet veya yayan yolculuk artık bitti! Toplu taşıtlar veya otomobille daha az hareketle seyahat edilmekte, asansör ve merdiven kullanmak bu sorunu arttırmaktadır. Giderek daha rahata düşkün bir yaşam olmuştur. Ayrıca, evler ve bürolar çok iyi ısıtılmaktadır. Soğuğa karşı savaşmak için organizmanın sarfettiği enerji, hatta kış sert olsa bile az olacaktır. Böylece son yıllarda insanların ortalama enerji ihtiyaçları azalmaktadır. Bu yeni yaşam tarzının sonucu olarak biraz daha az yenmeye başlanmıştır. Fakat kalınbağırsağın lifli besinlere olan ihtiyacı azalmamıştır. Böylece besinsel payın azalması, insanları liften eksik bir beslenme riskine maruz bırakmaktadır. Sadece az yemekle kalınsa bu risk de düşük kalacaktır. Maalesef kötü yenmeye de başlanılmıştır.
Batı ülkelerinde alışkanlıkları bu asırda derin değişikliklere maruz kalmıştır. Besinlerin seçilmesinde önemli değişikliklere neden olan yaşam düzeyinin artması buna doğrudan etkilidir. Böylece besin tüketiminin daha 100 yıl önce lüks gibi düşünülmesi fikri günümüzde de çok artmıştır. Et buna en güzel örnektir. Buna koşut olarak daha az asil kabul edilen besinler terkedilmiştir. Ekmek geçmiş yıllar boyunca beslenmenin temelini teşkil eden bir gıdaydı. Belirgin baZı rakamlar bu olayın boyutunu belirlemeye yarayacaktır.
Güncel olarak temel besin tüketimi ülkemizde şöyledir:
50 yıl öncesine göre 2 defa daha fazla et.
20 yıl öncesine göre 2 defa daha fazla peynir.
Bütün bu besinler liften yoksundur. Buna paralel olarak, diğer gıdalar liflerin yerini almış ve buna karşılık liften zengin besinlerin oranı azalmıştır. Bu nedenle,
50 yıldan beri kuru sebzeleri 5 defa daha az.
Asrın başına nazaran ekmek 3 defa daha az yenmektedir.
Kabızlık İçin Öneriler
Türkler, eskiden kişi başına günde ortalama 600-700 gr ekmek yerken, bu şimdilerde 300-400 gr arasına gerilemiştir. Bu miktar kentlerde daha az olabilirken kırsal kesiminde artmaktadır. Ayrıca gelir düzeyi artıkça ekmek tüketimi azalmaktadır.
b- Besinlerin içeriğindeki Değişiklikler
Besinsel alışkanlıkların gelişimi, lif oranları hakkında bir başka sorunu ortaya çıkarmıştır.
Endüstrideki işlemler bazı besinlerin lif içeriğini çok azaltmıştır. Gerçekten, yaşam düzeyinin artışına paralel olarak, insanlar sağlıkları üzerine bu seçimin sonuçlarını düşünmeksizin giderek daha rafine besinlerin reklamı altında kaldılar. Ekmek buna en iyi örnektir; önceki yıllarda 100 gramında 8i4 gr lif içeren tam ekmek yeniyordu. Günde ortalama 600 gr ekmek yeniyordu ki, bunun 50 gramı liften ibarettir. Güncel olarak mutad tüketilen beyaz ekmekte ancak 2Vı gr lif vardır ve artık ancak bu tür ekmekten 360 gr tüketilmektedir. Böylece sadece 1 asır öncesine nazaran ekmekle 9 gr veya 6 defa daha az besinsel lif alınmaktadır.
Diğer tahılların lif içeriği, pirinç gibi, onların rafine olma dereceleriyle doğrudan ilişkilidir. Tam pirinç diğer tam tahıllar kadar lif içerir. Ne yazık ki, esas olarak liften yoksun beyaz pirinç tüketilmektedir. Hatta tuz ve şeker de rafinaj esnasında liflerinin çoğunu kaybetmektedir.
Gerçek Eksiklik ve hamilelikte kabızlık
Böylece bazı gıdaların bileşiminin ve besinsel alışkanlıkların gelişimi gerçek lif yoksunluğu oluşturmuştur. Bu yoksunluk insanların büyük bir kısmına zarar vermiştir. Gerçekten Türkiye'de özellikle büyük kentlerde ortalama günde kişi başına 10-20 gr arasında besinsel lif alındığı tahmin edilmektedir. Halbuki gereksinim 30 gramın üstünde olup 2 defa daha fazladır. Böylece lifden yoksunluğun günde 15 gr olduğu söylenebilir. Büyük miktarda su tutma yeteneği olan lifler, bu günde 15 gr'hk eksiklikle dışkıda 50-100 gr arasında azalmaya neden olur. Düzenli beslenen bir kimse günde 150-200 gr arasında dışkı çıkarabilir. Ülkemizde yapılan bir araştırmada ortalama günlük dışkı ağırlığı 206 gram olarak bulunmuştur [ 4 ]. Güncel beslenme tarzı ile günlük ortalama dışkı ağırlığı çok azalmış olup günde 50 grama kadar inebilmektedir. Bu halde dışkılama ihtiyacı çok daha düzensiz ve birkaç gün aralıklarla olabilmektedir. Gerçekten bir taraftan liften yoksunluk su tutulmasının azalmasına neden olur; diğer taraftan dışkı tamamen küçük hacimde olup kalınbağırsakta ancak çok yavaş ilerleyebilmekte ve giderek su kaybedip kurumakta, kalınbağırsak hücreleri dışkıdaki su kapsamını telafi etmek için uğraşmaktadır.
Son vereceğimiz rakam özellikle ilginçtir. Vejeteryanlar (et yemeyenler) zorunlu olarak çok fazla miktarda lif tüketirler ve böylece günde 250-500 gr dışkı çıkarırlar. Aşikardır ki, bu dışkı iyi sulanmış olup kolayca çıkartılabilir.
Kabızlık Nedenleri
Sindirimsel Nedenler
Sindirim sisteminin herbiri özel işlevi olan farklı organlardan oluştuğunu biliyoruz. Bu organlar bağırsak geçişi yavaşlamasından sorumlu olabilirler. Herşeyden önce, hangi düzeyde olursa olsun, mideden dışkılığa kadar bütün kanser tutulumları bu nedenlerin başında gelir. Sindirimsel kanser, organik kabızlığın en sık nedeni değildir. Buna rağmen en hızlı bir şekilde onu tedavi etmek ve böylece hastalığın iyileşme şansını arttırmak için düşünüp harekete geçmek gereklidir.
Bağırsak geçişi darlıklarla, özellikle örneğin bağırsak veya bağırsak çevresi infeksiyonları ile bağıntılı sindirim borusunun farklı bölümleri arasındaki geçiş bölgelerindeki daralmalar ile yavaşlamış olabilir. Ülserler, apandisit veya sindirim borusunun bütün diğer infeksiyonları, kalınbağırsağın şekil bozuklukları (genişlemiş, kötü yerleşmiş vb.) da kabızlıktan sorumlu sindirimsel hastalıklardır.
Nihayet dışkılık ve rektum örsentilerini ve daha özel olarak hemoroidler (gövergeler), çatlaklar, abse ve iltihaplar zikredilebilir. Gerçekten bu örsentiler üzerinden dışkının geçişi çok ağrılıdır. Fakat kalınbağırsakta uzun süre kalan dışkı, kuruyup, sertleşir ve onu çıkartmak güçleşir. Böylece dışkılama sayısını azaltarak, hastalığı yok etmeyi ümit etmektense, mümkün olan süratle bu hastalığı tedavi etmek tercih edilmelidir.
Sindirim Dışı Nedenler
Çeşitli hastalıklar kabızlık yapar. Herşeyden önce kalkan bezi yetmezliği ve şeker hastalığı gibi metabolizma ve hormon hastalıklarını sayabiliriz. Sinir sistemi hastalıkları ve özellikle sindirim sistemi kaslarının sinirlerine kumanda eden merkezi sinir sistemi hastalıkları da kabızlık yaparlar.
Bazı cinsel hastalıkların, örneğin yumurtalık kistlerinin bağırsak geçişine yan etkisi vardır. Hatta bütün karın urları sindirim borusunu sıkıştırarak, bağırsak geçişini sıkıntıya uğratabilirler. Bazen de kabızlık, akciğer ve solunum kasları hastalıklarına bağlıdır.
Kabızlık Neden
Böylece kabızlık, sindirimsel olduğu kadar sindirim dışı çok sayıda hastalıklardan dolayı da görülen bir belirtidir. Fakat bu, bütün kabızların bu hastalıklardan birinden oluştuğu anlamına gelmez. Hatta aksine! Daha önce söylendiği gibi özellikle önemli olan nokta, süreğen (kronik) kabızlıktan şikayetçi olan milyonlarca insanın sadece küçük bir kısmında bu şikayetlerine bağlı bir hastalık olduğudur. O halde kabızlık, bu hastalığa daha özel diğer belirtilerle birlikte olabilir. Fakat olguların çoğunda, nedensel bir hastalık olmaksızın, sadece süreğen işlevsel bir kabızlık söz konusudur.
Süreğen İşlevsel Kabızlıklar
Önceki şekillerde olduğu gibi süreğen işlevsel kabızlıklar iki ölçüte yanıt verirler:
Süreğenlik, yani uzun süreli olma hali, süreğen kabızlık, organik kabızlıktan çok daha uzun sürelidir. Sadece birkaç hafta veya ay değil, fakat yıllar boyu devam eden bir haldir. (kabız neden)
Bu kabızlık işlevseldir. Yani gerçek anlamıyla bir hastalığa bağlı olmayıp normal bağırsak geçişini bozan, bazen toplumsal baskı ve güçlükler veya kötü beslenme alışkanlıklarına bağlıdır. Daha uzun vadede bu bağırsak geçiş düzensizliği, olgusuna göre, gerimsiz işlevsel veya kasıntılı veya "rektal dişesi"ye {Rektumun duyu bozukluğu) doğru gelişerek daha önemli işlevsel bozukluklara neden olabilir.
Kabızlık Yapan ilaçlar
İlaçların arzu edilmeyen yan etkileri de vardır. Bazıları bağırsak çalışmasını azaltırlar. Kabızlık oluşturmaya eğilimli ilaçların listesini vermek güçtür. Zira onların etkisi hastaya göre çok değişiktir.
Bir ilaç tedavisinde kabızlıktan şikayet ediliyorsa, ilaçların sadece basit bir yan etkisi olduğu düşünülebilir. Aspirin ve ağrı kesici gibi ve özellikle, öksürük için kullanılan şurup ve tabletlerin içerdiği kodein, bağırsak hareketlerini yavaşlatan sakinleştiriciler, çökkükıranlar ve çeşitli ağrı gidericiler, alüminyum hidroksit, bizmut tuzları, kolesîeramin, demir tuzları, antikolinerjikler, gangion blokajı yapanlar en sık kullanılan ve kabızlık yapan ilaçlardır.
Su Eksikliği
Kalınbağırsağın başlıca rollerinden biri dışkının içerdiği fazla suyun emilmesi olduğu belirtilmişti. Böylece kalınbağırsak incebağırsaktan gelen sulu yumuşak dışkıyı sertleştirerek son şeklini verir. Fakat organizmada su eksikliği varsa, özellikle kalınbağırsaktan daha fazla su emilmesi olur. Dışkı çok su kaybederek, hacmi azalır ve daha sert, daha seyrek dışkılanır. Organizmadaki su eksikliği iki mekanizma ile oluşur: Su alımının azalması veya bu gereksiniminin artması. Su alımının azalması, örneğin sulu gıdaların az alındığı, buna karşılık özellikle çok meşgul zamanlarda acele yenilen veya zayıflama perhizlerinde hem liften zengin ve hem de sulu besinlerin az alınmasında gözlenir.
Su kaybının artmasının ise birçok nedeni vardır. Beden ısısının veya dış ortam sıcaklığının birdenbire artması (havaların değişmesi, sıcak bölgelerde yolculuk), spor ve hızlı kilo kaybetmek amacı ile işetgen (diüretik) kullanılması.
Ruhsal Etkenler
Kalınbağırsak kaslarının, kasılmasına kumanda eden sinirler özerk sinir sistemine aittir. Yani istemli kontrolün dışındadır. Kalınbağırsak kasları böylece ruhsal etkenlerle kolayca bozulabilen bilinç dışı tepkelerin etkisi altındadır. Bir çocuğunun evlenmesi, iş değişikliği veya yaşam alışkanlıklarındaki değişiklikler gibi ailesel o-laylar, özerk sinir sistemindeki düzensizlikle basit bir kabızlık meydana getirebilir.
Bağırsak Tıkanmaları
Düzenli dışkılaması olan bir kimsede birdenbire kabızlık görülmesi her zaman endişe vericidir. Kabızlık ağır bir hastalığa mı bağlıdır? Zorunlu bir cerrahi sağıtımı gerektirecek, sindirim borusunda tam bir tıkanma mı vardır? Gerçekten bu "yeni kabızlık"ta basit nedenler yerine en kötü olasılıkları düşünmelidir. Bu bağırsak tıkanıklığıdır. Bu konuda daha sonra bilgi verilecektir.
Süreğen (Kronik) Organik Kabızlıklar
Süreğenlik, birkaç gün devam eden geçici kabızlıkların daha uzun sürmesi halidir. Haftalar veya aylar boyunca, dışkılama seyrekleşip haftada 1-3 defa ve az miktarda olur. Organiklik ise kabızlıktan sorumlu belirgin bir hastalığın varlığını gösterir. Bu hastalık sindirimsel olduğu gibi hormon bozuklukları veya sindirim borusuna komşu organ hastalıkları gibi sindirim dışı da olabilir. Yalnızca kabızlığın altındaki hastalığın sağıtımı bu sindirim bozukluğunu yok edebilir. Böylece sadece tıbbı veya cerrahi sağıtımın söz konusu olduğu hastalıklar bu eserde ele alınmamıştır.
Fakat kronik organik kabızlıkların seyrek olduğu, buna karşın doğal sağıtımlarla ve özellikle en iyi tarzda gerçekleştirilebilecek yaşam ve beslenme hijyeni ile düzelti-lebilen, süreğen işlevsel kabızlıkların daha sık rastlandığını vurgulamak gerekir. Burada yalnızca organik kabızlıktan sorumlu hastalıklar ele alınmaktır.