Depresyon ve Psikiyatrik Hastaliklar

Depresyon ve Diğer Psikiyatrik Bozukluklar

Depresyon ve özellikle bipolar bozukluk nadiren tek başına görülür. Tipik olarak en az bir psikiyatrik hastalık bunlara eşlik eder. Bazen depresif hastalık başka bir psikiyatrik hastalığa ikincildir, panik bozukluğu gibi. İki ya da daha fazla psikiyatrik bozukluk birarada ise buna eştanı denir. Aşağıda sıklıkla depresyonla eştanılı olarak görülen hastalıklar kısaca özet­lenmektedir.

Madde Kötüye Kullanımı

Duygudurum bozuklukları ve madde kötüye kullanımı el ele seyrederler. Bun­lardan birisi için yardım arayan bir kişi mutlaka diğeri için de de­ğerlendirilmelidir. Bir çalışma, depresyonu olan kadınlarda, olmayanlara göre iki kat daha fazla alkol kötüye kullanımı görüldüğünü ortaya koymuştur. Aynı zamanda alkol kötüye kullanımı da sıklıkla depresyona yol açar, özellikle er­keklerde...

Alkol ve madde kötüye kullanımı özellikle bipolar bozukluklu hastalar ara­sında yaygındır. Manik bireyler, hastalıklarının manik döneminde alkol ve uyarıcı madde kullanımını arttırırlar. Bu, belli bir noktaya kadar alkolün manik hastanın hissettiği huzursuzluğu azaltmasına ya da manik atağın yar­gılamayı bozucu özelliğine bağlı olabilir. Hipomani sırasında yargılama azalır. Kokain kullananlar manik atak sırasında hissettikleri coşkuyu arttırmak için bu maddeyi kullandıklarını söylerler. Manik-depresif hastalığın manik dö­neminde erkekler kadınlara göre daha fazla miktarda içme eğilimindedirler.

Bipolar hastalığa sahip olmak, kişiyi, hastalık olmayan birine göre, 10 kat daha fazla madde kötüye kullanım sorunu sahibi olma riskine sokmaktadır. Manik depresif hastaların yaklaşık % 60'ında alkol sorunu bulunabilmektedir. Bunların üçte ikisinin alkol bağımlılığı nedeniyle tedaviye gereksinimleri var­dır. Bipolar II hastalarının ise yaklaşık % 50'sinde alkol sorunu vardır.

Herhangi bir tür bipolar bozukluğa sahipseniz ve alkol ya da madde kö­tüye kullanımınız varsa madde kötüye kullanımınız devam ettiği sürece bi­polar bozukluktan kurtulma olasılığınız düşüktür. Alkol ve diğer maddeler duygudurum bozukluklarında etkisi olan nörotransmitterleri aksi yönde etkiler ve ateşleyici ajan görevi görürler (hastalık atağının ortaya çıkmasını te-tiklerler). Madde kullanımı psikotik atakların ortaya çıkmasına neden olarak hastalığın şiddetini arttırabilir ve hızlı döngüye yol açabilir.

Kokain kullanıcılarının pek çoğunda daha önceden atipik depresyon öy­küsü var gibi görünmektedir.

Duygudurum bozukluğu olanların arasında alkol ve madde kullanım bo­zukluğu, toplumun geneline göre daha yüksek olduğu kadar alkol ve madde kullananlarda da duygudurum bozukluğu görülme sıklığı topluma göre daha yüksektir.

Bir duygudurum bozukluğuna sahip olan alkol ve madde kötüye kul­lanıcılarının -özellikle distimisi ve siklotimisi bulunanlar- bu durumları sıklıkla madde kullanım bozukluğu tedavisi uygulanan ortamlarda farkediimez ve te­davi edilmez. Madde kötüye kullanımı olanlar en sorunlu "kişilik bo­zuklukları"nı (muhtemelen öfkeli ve sinirli davranışlar birinci sırada olmak üzere) düzeltmek için çok fazla zaman harcarlar ve bunların duygudurum bo­zukluğu belirtileri olduğunu farketmezler.

Tedavi için yaptıkları ilk başvuruda alkoliklerin büyük bir yüzdesinde dep­resyon belirtileri bulunur. Ancak alkolün etkisinde kalmadan geçirdikleri yak­laşık bir ayın sonunda pek çoğu kendisini artık depresif hissetmez. Ruh sağ­lığı uzmanları ağır alkol kötüye kullanımı veya bağımlılığı bulunan kişilerde depresyon belirtilerini birincil sorun olarak ele alıp tedavi etmemeye dikkat etmelidir.

Ancak, majör depresyon ölçütlerini karşılayan (sadece çökkün duygu-duruma sahip ve depresyonun diğer birkaç belirtisini taşıyanlardan ziyade), ai­lesinde depresyon öyküsü bulunan ve çocukluk dönemlerinde veya kullandıklan maddeyi uzun süre bıraktıklannda belirgin depresyon ataklan tanımlayanlarda hemen antidepresan tedavisi düşünülmelidir. Bazı hekimler şimdilerde, bu tür durumlarda hasta madde kullanımını bırakmamışsa bile depresyonun tedavisini önermektedir. Depresif hastalığın tedaviye yanıt vereceğini, hatta alkol kötüye kullanımını bile bir noktaya kadar azaltacağını bulmuşlardır.

Son olarak, alkol ve madde kötüye kullanımı ve sık sık yineleme öyküsü bulunan kişiler tanı konmamış bir duygudurum bozukluğu açısından yeniden değerlendirilmelidirler. Bir çalışmada 6355 alkolikten % 40'ı yaşamlarının bir döneminde majör depresyon tanısı almıştır. Bu çalışmaya katılanlar arasında depresyon yinelemenin yaygın bir nedeni olarak bildirilmiştir.

Yeme Bozuklukları

Yeme bozuklukları, anoreksiya nervoza, bulimia nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğunu kapsamaktadır.

Anoreksiya nervoza, hastanın yemekle aşırı uğraştığı, şişmanlama kor­kusuna sahip olduğu, yediği yemeğin miktarını ve çeşidini büyük ölçüde sı­nırladığı, çok fazla kilo kaybettiği ve hâlâ kilolu olduğuna inandığı bir has­talıktır. Hastaların büyük çoğunluğunu genç kadınlar oluşturur. Hastalığın orta ve ilerlemiş evrelerinde kadın hastalar sıklıkla adet görmemeye başlarlar. Hastalık, hastaların % 10'unda ölümle sonuçlansa da pek çok hasta tedaviye isteksiz kalmaktadır.
Bulimide, hasta yemek yeme kontrolünü kaybeder. Sıklıkla kısa zamanda hızlı bir şekilde çok miktarda yiyecek tüketilir ve sonra bu dışarı atılır. Yi­yecekler, kendi kendini kusturma, lavman ya da müshil ilaçlarının uygunsuz şekilde kullanımıyla dışan atılır. Bazı bulimik bireyler idrar atılımını attırmak için idrar söktürücü ilaçlar kullanır. Bulimi kabaca anoreksiden 4 kat daha fazla görülür. Eldeki kanıtlar ağırlıklı olarak buliminin bir şekilde majör dep­resyonla ilişkili olduğunu düşündürmektedir. Çoğu kez hastalar depresyonla başlayıp sonra anorektik ve sonra da anorektik ve bulimik hale gelirler. Bir çalışmada bulimili hastaların % 80'ninin yaşamlarında en az bir kez bir majör depresyon atağı ya da bipolar hastalık geçirdiği bulunmuştur. Bulimik has­talarda sıklıkla diğer dürtü denetim sorunları da bulunur. Örneğin, çalışmalar, bulimili hastaların % 12-65'inin dükkanlardan mal aşırdığını göstermiştir.


Aynı hasta, aynı anda ya da farklı zamanlarda anoreksi ve bulimi be­lirtilerine sahip olabilir. Bu hastalar aynı zamanda aşırı miktarda egzersiz de yapabilirler.

Tıkınırcasına yemek yeme bozukluğunda, hasta büyük miktarlarda yi­yecek tüketir (özellikle tatlılar ve karbonhidrattan zengin yiyecekler) ve bunları çıkarmaz.

Bulimik hastalar ve bazı anorektik hastalar antidepresan ilaçlara ve naltrekson adlı ilaca yanıt verir. Naltrekson alkolikleri ve eroin bağımlılarını te­davi etmek için kullanılan bir ilaçtır. Hastanın alkol ve eroinden sarhoş ol­masını büyük ölçüde azaltır ve böylece yineleme riskini düşürür. Araştırmacılar naltreksonun bulimiklerde ve anoreksiklerde de işe ya­ramasının madde kullanım bozukluklarında ve yeme bozukluklarında aynı beyin devrelerinin işe karışmasına bağlı olduğunu speküle etmektedirler.