Parkinson Hastaligi Nedenleri ve Alzheimer

Parkinson Hastalığının Ortaya Çıkışının Sebepleri, Parkinson Nedenleri

Parkinson hastalığında hastalığın kendine özgü bir bu­nama ve zihinsel işlevlerde bozulma ortaya çıkıyor ama bu yaşla çok ilintili. James Parkinson'un hastalarının, hemen hepsi genç insanlardı. Onun için onlarda bu belirtiler he­nüz ortaya çıkmamıştı veya göze çarpmıyordu. Ama son yirmi senedir, giderek daha iyi anladık ki Parkinson hasta­lığının hareket ile ilgili belirtilerinin dışında hareket dışı belirtiler dediğimiz birtakım belirtileri de var. Mesela eğer hassas zihinsel testler uygulanırsa, Parkinson hastaları bir grup olarak, yaş ve eğitim açısından eşleştirilmiş normal­lerle kıyaslandıklarında daha kötü performans gösteriyor­lar. Hangi alanlarda daha kötüler? Dikkatte, konsantras­yonda, yürütücü işlevler dediğimiz öngörebilme ve planlayabilme yetisinde. Kelime akıcılığında daha zayıflar. Par­kinson hastalarında, genç olanları dahil, içe yönelmiş dik­kat, kısmen de dışa yönelmiş dikkat dediğimiz işlevler özellikle etkileniyorlar.

Yaşlı hastalarda, özellikle de 70-80 yaş üzerinde, Par­kinson hastalarının büyük kısmında zihinsel bozulma ve zamanla ortaya çıkan bir bunama şekli gelişiyor. Son beş-altı sene içinde, benim de özellikle üzerinde çalıştığım bir konu. İki yıl önce uluslararası bir araştırmayla bu hastalar­da belli ölçüde düzelme sağlayan bir ilaç tedavisi de tanım­ladık. Parkinson hastalığı bunaması; kendine özgü bir bu­nama, Alzheimer hastalığından farklı, dolayısıyla da farklı belirtiler gösteriyor. Alzheimer hastalığında bellek bozuklu­ğu ön plandayken, Parkinson'lularda dikkat bozukluğu, konsantrasyon bozukluğu, yürütücü işlev bozukluğu ön planda. Ayrıca bu hastalarda sıklıkla hayaller, hezeyanlar, gündüz sık sık uyuklama, gece uykusunda konuşma ve ha­reket etme gibi belirtiler de oluyor. Bunamanın dışında Par­kinson hastalarında depresyon da sık görülüyor.

Depresyon eşlik ediyor

Ne kadar sıklıkla görülüyor depresyon bu hastalarda hocam?

Tüm hastalık seyri boyunca, her iki hastadan bir tane­sinde depresyon ortaya çıkıyor. İnsan şöyle düşünebilir: "Bu kalıcı, yavaş yavaş ilerleyen, yıllar içerisinde de belli işlevsel kayıplara sebep olan kronik bir hastalık. Böyle olunca da depresyon olması doğal." Ama görünen o ki depresyonun sebebi o kadar basit deği. Zira Parkinson hastalığı ile örneğin eklem kireçlenmesi gibi, kronik tutu­lum ve işlev kaybı yapan, başka hastalıklar kıyaslandığın­da, Parkinson hastalarında depresyon oranının daha yük­sek olduğu görülüyor. Bu gözlemden yola çıkarak depres­yonun en azından kısmen, hastalığın yol açtığı beyindeki hücre kaybına bağlı olduğunu düşünüyoruz. Örneğin kla­sik depresyon hastalarında beyindeki seviyelerinin azaldığı düşünülen serotonin ve noradrenalin gibi maddelerin sevi­yesi depresyon gelişen Parkinson hastalarında da düşük bulunuyor.

Parkinson hastalarında zihni ve aklı ilgilendiren üçün­cü grup belirti olarak psikozdan bahsetmek mümkün. Psi­koz ile illüzyonlar, halisünasyonlar ve hezeyanları kastedi­yoruz. Bunlar, genelde hastalığın başlangıcında ortaya çık­mıyor. Hezeyan i!e kastımız; yanlış inanışlar. Mesela, "Eşim beni aldatıyor, paramı çalıyorlar, çocuklarım ben­den kurtulmak istiyor" gibi düşünceler. İllüzyon ile var olan bir uyarının farklı algılanmasını kastediyorum. Mese­la bir şapka asılı askılıkta; ama hasta, onu bir baş olarak görüyor. Aslında görülen bir nesne var, görsel bir uyarı var; ama hasta onu farklı algılıyor. Halisünasyon (hayal) ise, hiç olmayan bir uyarının algılanması, mesela görülen hiçbir nesne yok, ama hasta "divanın üzerinde bir adam oturuyor" ya da duyulan hiçbir ses yokken "kapı çalındı, telefon çaldı, birisi konuştu" gibi olmayan duysal uyarıları algılıyor. Bazen görülen bir başka algılama bozukluğu da "bir cismin varlığı" hissi. Hasta der ki, "Sanki odada biri­si var gibi geliyor, sanki arkamda biri duruyor gibi, bakı­yorum, kimse yok."

Bütün bunlar hastanın ilk yıllarında çok nadir görülü­yor. Bunaması olan hastaların ise yaklaşık yüzde 70'inde bu tip belirtiler ortaya çıkıyor. Bazı hastalarda ise, ilaçların yan etkisi olarak görülüyorlar. Aslında Parkinson hastalı­ğının tedavisinde kullandığımız ilaçların büyük kısmı özel­likle yüksek dozlarda hayallere sebep olabiliyor

Parkinson Alzheimer

Alzheimer'dan daha yüz güldürücü


Parkinson hastalığında beyinde tam olarak ne oluyor? Parkinson hastalığının en karakteristik özelliği, bizim "beyin sapı" dediğimiz bölgede, iki taraflı, simetrik olarak yerleşmiş "siyah çekirdek" (substansiya nigra) olarak nite­lendirilen bir hücre grubunda dejenerasyon ve hücre kaybı oluşması. Siyah çekirdek, bünyesinde az sayıda, 800 bin civarında hücre barındırıyor. Parkinson hastalığının belir­tilerinin ortaya çıkması için bu hücrelerin en az yüzde 60-70'inin kaybolması gerekiyor. Bu demektir ki aslında has­talık, belirtiler ortaya çıkmadan çok önce başlıyor. Bu hücre kaybını özel görüntüleme yöntemleri ile göstermek de mümkün. Yavaş ilerleyen bir hücre kaybı bu. Sistemin rezervi, yedeği fazla olduğu için ancak tüm hücrelerin yüz­de 60'mı, yüzde 70'ini kaybettikten sonra belirtiler ortaya çıkmaya başlıyor. Öyle insanlar var ki yaşamları boyunca hiçbir Parkinson belirtisi göstermemişler, başka bir sebep­ten vefat etmişler. Beyinleri incelendiği zaman görülmüş ki siyah çekirdekte yüzde 50 hücre kaybı var. Yani tüm hücrelerin yarısı kaybolmuş, buna karşın hiçbir belirti ortaya çıkmamış. Bu hücre kaybının yanında siyah çekirdeğin ka­lan hücrelerinin içinde bir çeşit protein yumağının birikti­ğini görüyoruz. Buna biz "Lewy cisimciği" diyoruz. Bulan Alman patologun adını almış. Bu, Parkinson hastalığı için çok karakteristik, olmazsa olmaz bir bulgu. Bu hücre kay­bı Parkinson hastalığında görülen hareketle ilgili bozuk­lukların ortaya çıkmasına sebep oluyor. Siyah çekirdekteki hücreler, dopamin adı verilen kimyasal bir madde üreti­yorlar. Dopamin, bizim nörotransmitter dediğimiz grup­tan, beyin hücrelerinin kendi aralarındaki haberleşmeyi sağlamak için kullandığı maddelerden biri. Bir hücre, bir başkasına mesaj vermek istediği zaman, bu maddelerden birini salgılıyor, bu kimyasal gidip ikinci hücrede kendine ait algılayıcıları uyarıyor ve birinci hücreden giden mesaj ikinci hücreye geçirilmiş oluyor. İşte biz bu maddelere nörokimyasallar ya da norotransmitter'ler diyoruz. Dopa­min bunlardan bir tanesi ve hareketin başlatılması ve uyum içinde yapılması için gerekli bir madde. Dopamin, siyah çekirdek içinde bulunan hücrelerde imal ediliyor ve onların uzantıları vasıtasıyla bazal ganglion'lar dediğimiz, beynin derinliklerinde, her iki tarafta yerleşmiş büyük hücre gruplarına iletiliyor. Bu gerçekleştikten sonra, biz hareketlerimizi başlatıp akıcı ve uyumlu bir şekilde yapa­biliyoruz. Dopamin yapan hücreler ölünce ortaya bu maddenin eksikliği çıkıyor.

Yani dopamin eksikliği mi yapıyor bu hastalığı?

Evet Parkinson hastalığının hareketle ilgili belirtilerinin büyük çoğundan dopamin eksikliği sorumlu. Hastaların dopamin eksikliği ne kadar fazlaysa, hareket ile ilgili sı­kıntıları o kadar yoğun oluyor. Özellikle de hareket yavaş­laması, kas tutukluğu dopamin miktarı ile doğrudan ilgili.

Titremenin şiddeti ile siyah çekirdekteki dopamin'in azal­ması arasında ise doğrudan, birebir bir orantı yok.