Parkinson Hastaligi Parkinson Sendromu

Parkinson Hastalığı, Parkinson Sendromu

Hocam, bir diğer önemli beyin hastalıği da Parkinson. Ünlü boksör Muhammed Ali ile birlikte tanıdığımız hasta­lık. Başka birçok ünlü yakalanmış bu hastalığa. Oyuncu Michael J. Fox, Papa II. Jean Paul, hatta Adolf Hitler ta­nınmış Parkinson hastaları. Parkinson hastalığı nedir? Parkinson hastalığı, bir beyin hastalığı, beynin "nöro-dejeneratif," yani seçici hücre kaybıyla oluşan hastalıklar arasında hareketi etkileyen bir numaralı hastalık. Bu has­talıkta beynin tümü etkilenmiyor. Özellikle başlangıç dö­nemlerinde beynin çok kısıtlı bir bölgesinde hücre ölümü söz konusu. Bu bölge, hareketlerin uyum içinde ve akıcı bir şekilde yapılmasını sağlayan bir bölge. Etkilendiği za­man da hareketler akıcı, uyumlu olmuyor, tutuk hale geli­yor. Parkinson hastalığında kuvvet üretilmesinde, kasların gücünde sorun yok. Sorun üretilen kas gücünün, kuvvetin doğru kullanılmasında. Kendilerini iyi gözleyen hastalar, derler ki, "Aslında gücümde kuvvetimde sorun yok. Taşı sıksam suyunu çıkartabiliyorum ama elimi kullanmakta, el becerisinde sorun yaşıyorum."

Parkinson adı nereden geliyor? Parkinson Nedir

Parkinson hastalığı, 19. yüzyıl başlarında James Par­kinson adında bir İngiliz hekim tarafından tanımlandı. Ja­mes Parkinson, ilginç bir insan. Çok iyi bir gözlemci. Hem doktor, hem doğa bilimci, hem de politikacı. Hatta bir ga­zetede başka bir isim altında politik yazılar da yazıyor, krallığa karşı. Dr. Parkinson, altı-yedi tane hastada birbiri­ne benzeyen bir tablonun, bir belirtiler grubunun ortaya çıktığını gözlemliyor ve bunu tıbbi bir makalede yayımlı­yor. Diyor ki, "Bu hastalar titriyorlar, diğer taraftan hare­ketlerinde bir sorun var. Yürümeleri yavaş, adımları kü­çülmüş, vücutları da öne doğru eğilmiş." Bugün Parkin­son hastalığı olarak tanımladığımız tablonun bütün özel­liklerini çok net bir şekilde tarif ediyor. Hastalık belirtileri­ni tıp literatüründe ilk tanımlayan insan olmasına atfen bu hastalığın adına Parkinson hastalığı deniliyor.

Peki, daha önce bu hastalığı gözlemleyen, tanımlayan kimse olmamış mı?

Geriye dönüp bakarsak eğer, mesela 1500'lerden gelen tıbbi notlarda da bugün Parkinson hastalığı olarak nitele­yebileceğimiz hasta tarifleri var. Daha çok yaşla ortaya çı­kan bir hastalık olduğu için ve daha önceki yüzyıllarda in­sanların yaşam beklentisi, 25-30 yaş gibi çok kısa olduğu için herhalde sık görülmüyordu.

Aslında tesadüf değil mi, bu hastalar olmasaymıs has­talığı tanımlamak da mümkün olmayacakmış...

Bir başka büyük bilim adamının güzel bir sözü vardır. Pasteur der ki,- "Şans, ancak yetişmiş kafalara yardım eder." Şans birçok kişinin eline geçer, ancak sadece yetiş­miş kafalar o şansı kullanıp ondan bir şey yaratabilirler. Bu insanların dehaları da iyi gözlemci olmaları, değişik hastalarda gözledikleri bulguları bir araya getirip ortak noktalan saptamaları ve böylece bir tabloyu tarif edebil­melerinden geliyor.