Siklotimi Nedir Siklotimi Depresyon

Siklotimi Nedir, Siklotimi Depresyon

John 53 yaşında, evli, ilk evliliğinden 1 tane, şimdiki evliliğinden de 2 tane ço­cuğu olan bir satış elemanıydı.

John, son işyerinde 8 aydır çalışmaktaydı. Bazı zamanlar John işiyle ilgili heyecan duyup şirketindeki en iyi satış temsilcilerinden birisi olduğuna kesin gözüyle bakmaktaydı. Çok neşeli ve özgüvenli bir hali oluyordu. Ancak bazen bilmiş tavırlarıyla herkesin sinirlerini bozan bir hali oluyordu. Birisi onu en­gellerse ya da çok talepkâr ve memnun etmesi zor birisiyse, neşeli hali ça­bucak tahammülsüzlüğe ve sinirliliğe dönüşebiliyordu. Bazen de sıkıntılı, ye­teneklerinden emin olamayan ve başka bir şirkette çalışmayı tercih edebileceğini düşündüğü zamanlar oluyordu. Son 8 yılda 6 değişik şirkette ça­lışmıştı.

Sinirliliği ve öfke patlamaları evde de sorun yaratıyordu. İlk eşi yıllar boyu eleştiri, yakınma ve sözel racize uğradığı için boşanmaya karar vermişti. Zaman zaman öfkelenip kontrolünü kaybettiği ve eşine karşı tehdit edici dav­ranışlar sergilediği olmuştu. Bir keresinde eşinin kolunu o kadar sert ya­kalamıştı ki, kolu morarmıştı. İlk eşiyle birlikteyken birkaç ilişkisi olmuştu ve şu anda da arada görüştüğü bir kız arkadaşı vardı. Nadiren içki içer ama içtiğinde bu alkol zehirlenmesine kadar ulaşırdı.

Şu andaki eşi, aşağılayıcı alkolik bir baba ile büyüdüğü ve çok fazla suçlu ve çökkün hissetmeye eğilimli olduğu için, onun sinirliliğini çok fazla tar­tışmadan kabul ediyordu. Kadının eşine karşı olan duyguları yıllar içinde azal­mıştı. John bunu farketmiş ancak bunun için karısını soğuk bir kişi olmakla suçluyordu. Karısıyla birlikte öfkesinin kaybolmasından duyduğu minnettarlığı ifade etse de her zaman yeniden ortaya çıkıyordu. Bazı zamanlar çok man­tıksız gibi görünen şeylerden dolayı ortaya çıkıyordu. Örneğin, karısı, karton yi­yecek kutularını geri dönüşüm yığını içine koymadan önce yassılaştırmadığı için ya da "milyon kere" söylediği halde odadan çıkarken ışığı söndürmediği için sabrını kaybediyordu. Bazen bu öfke patlamalarından sonra utansa da, ge­nellikle karısının ne kadar "aptalca" davrandığı gözönünde bulundurulacak olur­sa, bunun anlaşılır olduğu şeklinde akla yatkınlaştırmaya çalışıyordu.

İlk eşinin ısrarı üzerine bir terapiste gitmişti. Başlangıç oturumları iyi gitse de John'un sinirliliği evliliğinde sorun yaratmaya devam ediyordu. Terapist du­rumu, mükemmeiıyetçiliği ve başarılı olma güdüsünün bilinçdışı olarak ba­basının sevgisini kazanma isteğine bağlı olduğu şeklinde özetlemişti. John ken­dinden çok fazla şey beklemekte ve kendi içinde taşıdığı anababaları memnun edemedikçe işkence çekmekteydi. Terapist John'un kendi kendine sert dav­randığı ölçüde, diğer insanlara sert davrandığını hissediyordu.

Bu belli bir ölçüde doğru olmakla birlikte, terapist John'un sorunlarını sa­dece psikolojik terimlerle kavramlaştırmıştı. Terapist, majör depresyonun ne olduğunu ve tıbbi bir dikkat gerektirdiğini yeterince biliyordu. Fakat John'un, örneğin sabah erken uyanmak gibi, depresyona ait ciddi belirtileri olmadığı için, John'un bir duygudurum bozukluğuna sahip olabileceği olasılığını hiç he­saba katmadı. John'un sorunlarını kişilikle ilgili zorluklara bağladı.

Uç-dört ay sonunda görüşmeler bir noktada saplanıp kalmaya başladı. John'un sinirliliği dalgalanmalar gösterdi. Bundan dolayı terapistin kafası biraz karışmıştı. John evliliğinden daha memnun hale geldiği ve öfkesiyle uygun şekilde başetmenin yollarını öğrendiği sırada aniden daha sert, alıngan, eleştirel ve duygusal olarak daha değişken bir hal alıyordu. Terapist, onu, bu davranışın ne kadar yıkıcı olduğuyla yüzleştirip onunla başetmek için bazı yön­temler öğrenmesi konusundaki çabasını arttırmaya sevk ediyordu. Bu za­manlarda John bu görüşmelerin kendisine çok yardımcı olduğunu dü­şünüyordu. Terapistin uygulamalarını övüyordu. Fakat başka zamanlar, sabırsızlığını dile getirip, bu görüşmelerin kendisine yardımcı olacağıyla ilgili umudunu yitirmekte olduğunu söylüyordu. Terapistin doğru yolda olup ol­madığını merak ediyordu.

Bir öfke patlamasının ardından terapist John'a, öfke kontrolü sorunu olan erkeklerin katıldığı bir gruba katılması konusunda ısrar etti. John başlangıçta itiraz etti, ancak bir kez daha öfke kontrolünü kaybedince, bundan utanç duyup gitmeyi kabul etti. Gruba 16 hafta devam etti. Bunu yararlı buldu ancak hâlâ karısına karşı çok denetleyici ve sinirli olduğu dönemler yaşıyordu. Bu programa devam ederken karısına fiziksel bir zarar vermemişti. Ortamdan uzaklaşmayı öğrenmişe benziyordu. Eşi, bu danışmanlığın yardımıyla daha atıl­gan olmaya başlamıştı. Erkekler grubu sona erdikten yaklaşık 1 ay sonra, John'a eşi o gece birkaç arkadaşıyla dışarı çıkacağını söyledi. Karısına ken­disinin başka planları olduğunu ve gidemeyeceğini söyledi. Kadın ısrar etti ve kadın evden çıkarken John onu itip bir daha geri gelmemesini söyledi.

John tahammülsüzlüğünü ve öfkesini işte daha iyi kontrol etmeyi öğ­rendiği halde yine öfkelenip bir müşteriyle ağız dalaşına girdi. Satış müdürü, bu son olay ve düzensiz iş performansı hakkında bir toplantı yapmak için onu ça­ğırdı. John davranışını evlilik sorunlarıyla ilgili çok fazla baskı altında olmasına bağladı. Patronu ona karşı anlayışlıydı ancak kendisine çeki düzen vermesi ko­nusunda ısrarlıydı. John'a hiç profesyonel bir yardım almayı düşünüp dü­şünmediğini sordu. John, bir süredir evlilik danışmanına gittiğini söyleyince, satış müdürü bunun belki de çok işe yaramamış olabileceğini söyledi. John'a şirketin çalışanlara rehberlik programı (ÇRP) için tuttukları danışmandan da fikir almasını önerdi.

John zaman zaman sorununu reddediyor ve bununla başedemediği için kendini korkunç derecede suçlu ve mahcup hissediyordu. Özellikle o gün ol­dukça karamsardı ve satış müdürünün ilgisinden çok etkilendi. Böylece ÇRP danışmanını görme konusunda hemfikir oldu. Danışman John'un içki kul­lanması ve alkolik bir ev ortamında yetişmesiyle ilgili pek çok soru sordu. John'un bir miktar içinde hissettiği boşluk ve yalnızlıktan söz etmesini sağladı. John ilk görüşmede ağladı ve kendini rahatlamış hissetti.

O gece eve gittiğinde kendisini daha iyi, eşine bir miktar daha yakın his­sediyordu. Ancak kapıdan girdiğinde, akşam yemeğinden sonra eşinin mutfağı çok dağınık bıraktığını ve evin her yerinde ışıkların açık olduğunu farketmekten alıkoyamadı. Kendini iyi hissetme hali birden sinirliliğe döndü. Bunu farketti ve öfkesini bastırmaya ve hiçbir şey söylememeye karar verdi. Ancak rahatsız ol­duğunu saklamayı beceremiyordu. Eşi onun sinirli olduğunu farkedebiliyordu ve ona sorunun ne olduğunu sordu. John bununla ilgili konuşmak istemediğini söyledi. Eşi onu zorladı. Bu onu daha da sinirlendirdi. Sonunda eşine, eve ge­lirken iyi bir ruh halinde olduğunu ancak onun ortalığı böyle karışık bırakmış olmasının her şeyi berbat ettiğini söyledi. Kocasından artık bu tür eleştirileri kabul etmek istemediği için kadın karşı bir atak yaparak son zamanlarda onun evle ilgili pek bir şey yapmadığına işaret etti. Oldukça tatsız bir tartışma çıktı. John fırtına gibi evden fırladı. Eve geri dönmeden önce yakındaki bir bara gitti ve birkaç içki içti.

Çalışan danışmanıyla yaptığı bir sonraki görüşmede John bunların tü­münden söz etti. Danışman John'un sorunlarının aslında alkol kötüye kullanımı ve bununla birlikte giden kişilik kusurlarında yattığını ileri sürdü. John'un içkiyi bırakmasının ve Adsız Alkolikler toplantılarına katılmasının gerektiğini söyledi. John şaşkına dönmüştü ve danışmanla bu değerlendirmesi hakkında tartıştı. John ÇRP danışmanının önerilerini yerine getirmek gibi bir emir altında ol­madığı için, AA'ya gitmeyi reddetti ve danışmanı da bir daha görmedi. John bir süre oldukça iyiydi. Çökkünlüğünden kurtulmuş ve başarısıyla satış mü­dürünü etkilemişti. Müdür "ÇRP'ının oldukça işe yaradığını" düşünmüştü. Fakat birkaç ay sonra John yine bir müşteriye karşı öfkesini kontrol edemedi. Bu kez patronu daha az anlayışlıydı. John'un daha fazla ÇRP danışmanlığı alması ve orada ne öneriliyorsa onu uygulamasında ısrar etti.

John devam etmeye ve AA'yi bir kez denemeye karar verdi. Birkaç ay bo­yunca içki içmemeyi başardı fakat karamsarlığı ve sinirliliği gelip gitti. So­rumlusu kişilik kusurlarını gözden geçirmesi konusunda daha fazla çalışması ve programın 12 basamağını gerçekten çalışması konusunda onu zorladı. Yine de sinirliliği devam etti.

John alkolü, uygunsuz bir başaçıkma aracı olarak kullanıyordu, alkol onun sorunlarının nedeni değildi. ÇRP danışmanı arabayı atın önüne koş­muştu. Temel sorun John'un duygudurumundaki istikrarsızlıktı. Alkol kötüye kullanımının her zaman duygudurum bozukluklarına ikincil olması kesinlikle söz konusu değildir. Bu böyle ise bile duygudurum bozukluğu kadar dikkat is­teyen apayrı bir sorun haline gelir.
John depreşir ataklardan birisi sırasında kendisini huzursuz ve alıngan his­settiği için ve hiçbir şey yapmaya isteği olmaması nedeniyle doktoruna gö­ründü. Doktoru fizik muayene ve kan testlerinin tümünü yaptı. Her şey normal çıktı. Doktoru ona bir sakinleştirici reçetesi yazdı.

Bu sizin inanabileceğinizden daha sık olur. Majör depresyon belirtilerine sahip hastaların küçük bir kesimine aile doktorları doğru tanıyı koyar ve uygun tedaviyi uygular.

John sakinleştirici aldığı dönemde daha sık öfkelenmeye başladı.
Sakinleştiriciler bunu bazen yapar. Bazı hastalarda disinhibisyon olarak adlandırılan durumu ortaya çıkarırlar.
Bunun üzerine John'un doktoru onu bir psikiyatriste gönderdi. Psikiyatrist John'a bir antidepresan olan fluoksetin başladı. John kısa sürede yanıt verdi. Kısa bir süre sonra kendisini yıllardır hissetmediği kadar iyi hissettiğini söyledi. Psikiyatristin ısrarıyla John tekrar bireysel terapiye başladı. Terapistine ken­disini oldukça iyi hissettiğini söylüyordu. Mutlu ve enerjik görünüyordu. Te­rapist oturumlar sırasında John'un hızlı ve yüksek sesle konuştuğunu not etti. Oldukça fazla miktarda da gülüyordu.

Duygudurumu iyi gibi gözükmesine karşın John eşine karşı ortaya çıkan öfke patlamalarından söz etmeye devam ediyordu. John eşinin sinir bozucu davranışlarına karşı bunların normal olduğunu söyleyerek, akla uygun hale ge­tiriyordu, fakat bunlar terapiste fazla gibi göründü. Bir öfke patlamasından sonra eşi gözyaşlarına boğuldu. Bunun üzerine terapist John'a bu patlamaları sorun olarak ele alması gerektiğini belirtti; bunlar çok açıkça eşini ve onunla olan ilişkisini yaralıyordu. Hasta sonunda terapistiyle fikir birliğine vardı ve öfkesini bastırmayı deneyeceğini söyledi. Bundan sonraki birkaç hafta John ol­dukça çökkündü. Hafta sonunda bütün gününü yatakta geçiriyor ve yine satış işinin ne kadar sıkıcı olmaya başladığından söz ediyordu. Psikiyatrist fluoksetin dozunu arttırdı. Bir ay kadar sonra John depresyondan çıkmıştı ancak eşine karşı yine bir öfke patlaması yaşamıştı. Bundan sonra terapistine, gecenin büyük bir kısmını uyumadan geçirdiğini ve satışlarda belirgin olarak patlama yaratacak bazı satış yöntemleri üzerinde çalıştığını anlattı. Bazen işini çok sev­diğini ve ona duyamadığını söylüyordu.

John daha açıkça belirgin olan hipomanik ataklar yaşayıp, coşku ve çök­künlük arasında daha sık gidip gelmeye başladı. Bipolar bozukluğu olan has­talarda (şiddetli derecede hasta olanlarda bile) öncelikle antidepresanlarla te­davi edilme, sadece çökkün olduklarında yardım istemeye geldiklerinden, çok da nadir değildir. Bazı psikofarmakoloji uzmanları bunun siklotimik ya da bi­polar 11 hastalar için sorun olmadığını söylese de diğerleri bipolar belirtileri olan hastaların tedavilerine önce duygudurum düzenleyicilerle başlamasında ısrar etmektedir.

Daha hafif düzeyde bir iki uçlu bozukluğu olan hastanın başından ge­çecekleri özetleyelim. Dr. Hagop Akiskal ve arkadaşları hafif iki uçlu bo­zuklukların keskin gözlemcileridir. Onlar ve başkaları hafif iki uçlu bozukluğu olan hastaların aşağıda belirtilen özelliklerini bildirmiştir. Değişkenlik ve ara­lıklı olarak kişilerarası sorunlar klinik tabloda baskındır.

Siklotimi Belirtileri

Huzursuzluk, Heyecan Arayışı Huzursuzluk, sıklıkla, bir siklotimik bireyi, dürtüsel, kendine zarar verici heyecan arayışına sürükler: Rasgele ilişkiler, madde kullanımı, kumar oynama ve saplantı biçiminde para harcama. Bu kişi varolan şeylerle asla doyuma ulaşmaz.

Değişken Okul ve İş Geçmişi Sinsi bipolar özelliklere sahip hastalar ilgilerini sürdürmekte zorlanır ve çabuk sıkılırlar. Dikkatleri kolayca bölünebilir. Per­formansları inişli çıkışlı olabilir ya da pek çok meslek ve iş değiştirebilirler. Pek çok kez yer değiştirme eğilimindedirler.

Birden Çok Evlilik ya da Romantik İlişki, Tekrarlayan Kişilerarası Krizler Siklotimik bireyler inatçı, kontrol edici ve tartışmaya girmeye eğilimlidirler. Sıklıkla baş­kalarıyla tartışma ve çatışmaya girerler ve sosyal yargılarda sık yanlışlar yaparlar. Romantik ilişkileri sıklıkla fırtınalıdır. Başkalarına karşı olan duyguları hızla değişebilir ya da karmakarışık ve kafa karıştırıcı hale gelebilir.

Enerjik, Neşeli, Arkadaş Canlısı Fakat Engellendiği ya da Karşı Çıkıldığı Zaman Ko­layca Sinirli, Eleştirel ue Hatta Düşmanca Tutum Takınma Siklotimik bireylerde aniden ortaya çıkan retarde depresyon dönemlerine rastlanır ve bu duy­gudurum içindeyken sorunlarla ilgili derin düşüncelere dalmaya eğilimlidirler.

Sırnaşıklık Her şeye karışırlar, istenmediği halde fikirlerini beyan ederler ve insanlara neyin nasıl yapılacağını anlatırlar. Küstahlık noktasına varan bir güven içine girebilirler.

Konuşkanlık ve Esas Konuya Gelme Zorluğu Teğetler çizme eğilimindedirler. Sıklıkla siklotimik bireyler söyleneni çabuk anlar ve iyi konuşurlar. Çok iğ­neleyici bir zekâları olabilir ve oldukça eğlenceli olabilirler. İkna edici ko­nuşabilirler ve yanlış oldukları zaman bile inandırıcı olabilirler. Sözel judoda ve eleştirilere karşı kendilerini korumada çok iyidirler. Başkalarının, ken­dilerinden emin olmamasını ve suçlu hissetmesini sağlayabilirler.

Herhangi bir yineleyici sorunda da iki uçlu hastalık olasılığı akla gel­melidir: Yineleyici psikotik ya da paranoid ataklar, sık çökkünlük dönemleri ya da duygudurumdaki ani başlangıç ve bitişlerle giden değişiklikler, sinirlilik ve öfke, huzursuzluk, dürtüsel davranışlar ya da dönem dönem madde kul­lanımı gibi. Antidepresan ilaç kullanırken sık yineleme, doğum sonrası duy­gudurum bozulduğu öyküsü ya da ailede intihar öyküsü bulunması bipolar bo­zukluğu akla getiren şeylerdir.

Bazı bipolar bozukluklu hastalarda sadece nadir, hafif ve kısa süreli (1 veya 2 gün) "coşku" dönemlerinin eşlik ettiği, sık çökkünlük dönemleri ya da kronik depresyon mevcuttur. Hastalar genellikle bu dönemlerden söz etmez. Bunlar, sadece seyrek ve kısa olduğu için değil, aynı zamanda hastaya nor­mal bir duygudurummuş gibi geldiği için de hastanın gözünden kaçar. "Gizli bipolar" diye adlandırılan bu hastalar, bir doktor ya da terapist belirtilerine ilişkin çok dikkatli ve araştırıcı bir öykü almazsa sıklıkla yanlış tanı alırlar.