Cocuklarda Zeka Geriligi

Zekâ Geriliği, Çocuklarda Zeka Geriligi

Bu bozukluk 18 yaşın altında başlayan; bilişsel, motor, dil ve sosyal alanları içeren genel zihinsel işlevselliğin belirgin olarak ortalamanın altında olması ve eşlik eden uyum bozukluğu ile belirlenmektedir. Genel zihinsel işlevsellik bireysel olarak uy­gulanan bir ya da daha çok standart zekâ testinin (örn. Çocuk­lar için VVechsIer Zekâ Skalası- gözden geçirilmiş şekli WISC-R; 6-16 yaşlar arası, Stanfort- Binet; 2-18 yaşlar arası geçerli­dir, Kaufman Çocuklar için Ölçüm Bataryası) değerlendirilme­si sonucunda elde edilen zeka bölümü (IQ) ile tanımlanır. Zi­hinsel işlevselliğin belirgin derecede ortalamanın altında ol­ması (IQ'nun 70 ve altında olması ya da ortalamanın 2 stan­dart sapma altında olması) anlamına gelir. Amerikan Zekâ Ye­tersizliği Birliği (American Association on Mental Deficiency, AAMD)'nin tanımlamasına göre de zekâ geriliği, gelişim döne­minde oluşan, uyumlu davranışların eksikliğini içeren normalin altındaki zekâ işlevidir. Bu tanım zeka geriliğinde, şimdiki uyum sorununu ve işlevsellikteki sınırlılığı şart koşar.

Bebeklerde Zeka Geriliği

Zeka geriliğinin şiddeti 4 derecede belirtilir:

Hafif Zeka Geriliği: IQ düzeyi 50-55 ile yaklaşık 70 arası
Orta: IQ düzeyi 35-40 ile 50-55 arası
Ağır: IQ düzeyi 20-25 ile 35-40 arası
İleri derecede ağır: IQ düzeyi 20-25'in altı

Zeka geriliği olan bireylerdeki belirtiler genellikle düşük IQ'dan çok, iletişim, kendine bakım, ev yaşamı, toplamsal Kişilerarası beceriler, toplumun sağladığı olanakları kullanma, kendi kendini yönetip yönlen­dirme, okulla ilgili bilişsel beceriler, iş, boş zamanlar, sağlık ve güvenlik gibi uyum işlevselliğindeki yetersizliktir. Uyum işlevselliği genel yaşam koşullan ile ne derecede başa çıkabildiğini ve kendisi ile aynı yaşta, ay­nı sosyokültürel birikimde ve aynı toplumdaki birine kıyasla bireysel ba­ğımsızlık standartlarını ne derecede karşılayabildiğim belirtir.

Zekâ geriliğinin belirgin olduğu durumlar birçok zihinsel hastalığın tanımından öncesinde dikkati çekmiştir. Çağımızda zekâ geriliği anla­mında "zekâ yetersizliği", "zekâ özürü" "normal altı zekâ", "oligofreni" ve yakın zamanda "gelişimsel engellilik" ve "gelişimsel gecikme" gibi terimler kullanılmaktadır. "Gelişimsel özürlülük" terimi ise, zekâ geriliği, serebral palsi, otizm ve zekâ geriliği ile yakından ilişkisi olan diğer nörolojik bozukluklar gibi ileri derecede ve süreğen zihinsel ve fiziksel bozuklukları tanımlamak için kullanılmaktadır.

Değerlendirmenin objektif ve standart olmasını sağlamak amacıyla Binet ve Simon, Fransız okullarındaki başarısız öğrencileri değerlendir­mek ve sorunlarına çözüm bulmak için ilk zekâ testini geliştirmiştir. Son 30 yılda zekâ geriliği olan bireylere yönelik yaklaşımlarda önemli değişiklikler başlamıştır. Zekâ geriliği olan bireylerin değerlendirildiği ve desteklendiği birimler, ruhsal bozukluk tedavi ünitelerinden ayrılarak zekâ geriliğine özel daha yoğun destek başlatılmıştır. 1960'lı yıllann başında zihinsel engelli çocukların eğitimi için okul öncesi programlar başlatılmış. Şu andaki görüş de, bu çocukların erken dönemde tanın­ması, değerlendirilmesi ve doğru yaklaşım ile desteklenmesidir.

Zekâ geriliğinin sıklığı % 1-3 olarak öngörülmektedir. Zekâ gerili­ği olan çocukların en büyük bölümü (% 8 5) hafif derecede iken % 10'u orta derecede, % 3-4'ü ağır zekâ geriliği olup tüm zekâ geriliği olgularının % 1-2'si ise ileri derecede ağır zekâ geriliği derecesindedir.

Zeka Geriliği Belirtileri

Hafif derece zekâ geriliği, okula başlamadan önce anne-baba veya çevre tarafından farkedilemeyebilir. Çocuklar okula başladıktan ve ev dışındaki etkinliklere katıldıktan sonra zihinsel yetersizlikleri anlaşılma­ya ve görünür hale gelmeye başlar. Derslerin, sınıf atladıkça daha da güçleşmesi ve bilişsel yeti gerektirmesi nedeniyle ergenlik dönemine doğru farkedilme en belirgindir. İleri derece zekâ geriliği olanlara çok erken yaşlarda tanı konur. İleri derece zekâ geriliği olanlarda zeka ile toplumsal işlev arasındaki ilişki açıktır. Bunlar çocuklukta özel desteğe gereksinim duyarlar ve bu durum erişkinlikte de devam eder. Hafif de­rece zekâ geriliği olan çocuklann yarısından fazlası özel desteğe gerek duymaz. Zekâ bölümlerine göre kendine yeterlilik gözden geçirildiğin­de, zekâ bölümü 40'ın altında olanların hiçbiri kendine yeterli değildir. Zekâ bölümü 40-49 arasında olanların % 20'si, 50-59 arasında olan­ların % 42'si ve 60-69 arasında olanların % 71'i kendine yeterlidir.

Zeka Geriliği Nedenleri

Zekâ geriliğinin nedenlerine bakıldığında, yapısal, genetik ve sos­yokültürel faktörler ve bunların etkileşimi üzerinde durulmaktadır. Do­ğum öncesi dönemde zekâ geriliğinin genetik olmayan nedenlerinden en önemlisi anne karnındaki bebeğin alkole maruz kalmasıdır. Genetik etkenler, bilinen yapısal nedenlerin başlıcasıdır (Dovvn sendromu, frajil X sendromu, kedi miyavlaması hastalığı gibi).

Çevresel etkenler arasında ise, annenin gebelik dönemindeki ba­kım ve beslenmesi, gebelik sorunları (toksemi, kanama gibi), birden fazla gebelik, annenin yaşı, annenin ilaç kullanımı ya da kronik hasta­lıkları, radyasyona ya da travmaya maruz kalma sayılabilir.

Doğuma ilişkin nedenler: Günümüzde doğum koşulları ve yeni-doganın bakımı nitelik yönünden daha iyi düzeydedir ve serebral palsili doğan bebeklerin görülmesi azalmaktadır. Ancak, doğumda belirgin oksijensiz kalma (asfiksi) çağdaş tıp merkezlerinde bile gö­rülmeye devam etmektedir. 1000 doğumda 5 kadar olan bu durum bebeklerin % 20'sinde zekâ düzeylerini etkilemektedir. Doğum ağır­lığı 1500 gramdan daha az olan bebeklerde serebral palsi oranı ar­tar. Bu oranın 10 binde 1 olduğu düşünülmektedir. Tıbbi yapılma­yan doğuma bağlı sorunlar ve doğum sonrası sarılığı (aşırı bilirübin yüksekliği; kernikterus) zekâ geriliği nedenleri arasındaki diğer önemli etmenlerdir.

Doğum sonrası nedenler: Gelişmekte olan bebeği ve özellikle be­yin gelişimini etkileyebilecek, toksik, metabolik ya da travmatik olay­lar (kaza, çocuk istismarı, sarsılmış bebek sendromu; kızamık, boğma­ca, kabakulak ve tüberküloz gibi beyni etkileyen hastalıklar; kafa içi tü­mörleri, seyrek olmakla birlikte yüksek düzeyde kurşunun sürekli alın­ması; 60 mg/dl'den fazla kan kurşun düzeyi zekâ bölümünde azalma­ya neden olmaktadır) önemlidir, ileri derecede beslenme bozukluğu ve guatr da nedenler arasında yer almaktadır.
Zekâ geriliğinin en sık rastlanan belirtisi her türlü zihinsel işlevler-deki yetersizliktir. Bunlar öğrenme, kısa süreli hafıza, kavramları kul­lanma ve problem çözmeyi içerir. Bazen özel bir işlev diğerlerinden daha çok etkilenir.

Hafif derecede zekâ geriliği

Zekâ geriliği olan grubun % 85'ini oluşturmaktadır. Genellikle duyu ve motor alanda yıkım yoktur. Bu gruptaki kişilerin büyük bir kısmı normal dil gelişimi ve sosyal alan­daki becerilerini okul öncesi dönemde kazanırlar bu nedenle zekâ ge­riliği tanısı koymak çok zordur. Onlu yaşların sonlarına doğru, 6'ncı sınıf düzeyinde okul becerileri kazanabilirler. Yetişkin dönemde ya­şamlarını kendi başlarına yönetebilirler, fazla beceri gerektirmeyen ya da az beceri gerektiren pratik el işleri yapabilirler. Düşük akademik beklenti olan sosyokültürel ortamlarda hafif zekâ geriliği önemli bir sorun yaratmayabilir. Ancak hafif zekâ geriliği olan kişi, aynı zaman­da duygusal ve sosyal bakımdan gelişmemişse (evliliğe uyum yapabil­me, çocuk yetiştirme, gelenek ve kültürün beklentilerine uyabilme gi­bi alanlarda) zekâ özrünün sonuçları açıkça belli olur.

Orta derecede zekâ geriliği

Zekâ geriliklerinin % 10'unu oluş­turur. Bu gruptaki bireylerde kavramada ve dil gelişiminde gecikme vardır. Kendilerine bakımı ve motor becerileri geri kalmıştır ve bazıla­rı yaşam boyu başkalarının denetimine gereksinim duyar. Okuma, yazma ve sayma gibi temel becerileri zor da olsa öğrenirler. Akade­mik olarak ikinci sınıf düzeyinden ileri gidemezler. Bildikleri yerlerde tek başlarına dolaşabilirler. Bu bireyler yetişkin döneminde, denetim altında yapılandırılmış bazı pratik işleri yapabilirler. Genel olarak ha­reket yetileri tam olup bedensel olarak etkindirler.

Ağır derecede zekâ geriliği

Zekâ geriliği olan bireylerin % 3-4ünü oluşturmaktadır. Okul öncesi dönemde gelişimleri büyük ölçüde geridir. Bu gruptaki bireyler ancak denetim altında kendilerine bak­mayı öğrenirler ve basit düzeyde iletişim kurarlar. Yetişkin dönemde basit işleri yapabilir, sınırlı sosyal etkinliklere katılabilirler. Bu tanı gru­bundaki bireylerin çoğunda belirgin motor bozukluk ya da ilgili sakat­lıklar vardır, bu da merkezi sinir sisteminde önemli bir zedelenme ya da gelişim bozukluğunun olduğunun bir göstergesidir.

Çok ağır derecede zekâ geriliği

Zekâ geriliği olanların % l'ini oluşturur. Bu bireylerin kendilerine söylenenleri ve istenenleri anlama ve uyabilme yetileri ileri derecede sınırlıdır. Bu kişilerin çoğunluğu ha­reket edemez ya da hareketleri ileri derecede kısıtlıdır, idrar ve dışkı denetimi gelişmemiş olabilir. Ancak ilkel düzeyde hareketlerle sözsüz iletişim kurarlar. Temel gereksinimlerini sağlayacak yetileri ileri dere­cede kısıtlı olup ömür boyu bakıma muhtaçtırlar.

Zekâ geriliği olan çocuklarda klinik duruma sıklıkla fiziksel ve psi­kiyatrik bozukluklar eşlik etmektedir. Duyu kusurlarından, işitme ve görme bozuklukları olabilmekte, yarısında çeşitli derecelerdeki konuş­ma bozuklukları eşlik etmektedir.

Tedavide en önemli adım motor ve zihinsel geriliğin erken dönem­de belirlenmesi ve nedenlere yönelik araştırmaların yapılmasıdır. Da­ha da önemli adım ise bozukluğun gelişimine ilişkin koruyucu ruh sağlığı hizmetlerinin verilmesidir. Bunun için de gebelik öncesi (35 yaş üzerindeki gebelikte, genetik yüklülüğün olduğu ailelerde) genetik danışmanlık, gebelik döneminde tanı yöntemlerinin kullanılması, annenin beslenmesi, sağlık durumunun izlenmesi ve doğumun sağ­lıklı şartlarda gerçekleştirilmesi, zekâ geriliğinin önlenmesi açısından değerlidir. Doğum sonrasında ise, bebeğin beklenen gelişim düze­yinde olup olmadığının izlenmesi önemlidir. Bebeğin baş çevresinin ölçülmesi, iskelet, endokrin ve dolaşım sistemlerinin incelenmesi, fenilketonüri ve diğer işlevsel bozuklukların tanınması gerekir. Do­ğumdan birkaç hafta sonra Moro refleksi, tutma refleksi ve emme refleksi ile kendiliğinden olan hareketler sınanmalıdır. Bebeğin işit­me ve görme yanıtları, göz hareketleri ve gözleri odaklaştırması, gülmesi, başını tutması ve ses çıkartması gelişmenin iyi olduğunu gösterir. Oturma, nesneleri kavrama ve destekle yürüme genellikle 12 aydan önce olur. Yaşa uygun olmayan bir davranış daha fazla dikkati ve izlemeyi gerektirir.

Zekâ geriliği olan bireylerdeki psikiyatrik bozuklukların tedavisi ze­kâ geriliği olmayan hastalardan farklı değildir. Tıbbi, davranışsal ve eğitim girişimleri eşgüdümlü olarak yapılmalıdır. Zekâ geriliği olanla­rın çevreye ya da kendine yönelik saldırgan davranışlar sergilemesi sorunlar yaratabilir. Zekâ geriliği o)an bireylerde ilaç kullanımının en gerekli olduğu durum yıkıcı davranışlardır. Bunlar, kendine zarar veri­ci davranışlar, basmakalıp-yineleyici davranışlar ve saldırgan davranış­lardır.

Bu çocukların, yıkanma, tuvalet eğitimi ve giyinme gibi kendine bakım becerilerinin geliştirilmesinde davranış terapisi teknikleri kulla­nılabilir. Bu teknikler, aile ve öğretmenlere hastanın günlük yaşamın­da uygulamaları için öğretilir. Bu yaklaşımda simgesel ödül programı, olumlu pekiştirme ve sosyal beceri eğitimi programları kullanılmakta­dır. Bu tekniklerle hastanın yıkıcı ve saldırgan davranışlarının azaltıl­ması ya da denetim altına alınması ve birtakım sosyal davranışların ge­liştirilmesi ya da kazandırılması amaçlanır. Denetim sorunları, uyarıl­mış nitelikteki davranışların düzeltilmesini, olumlu davranışların pekiş­tirilmesini ve yineleyici davranışların azaltılmasını amaçlayan teknik­lerle tedavi edilir. Bazen edimsel koşullandırma yöntemi de kullanılır. İstenmeyen davranışları etkin bir şekilde azaltan cezalandırma ise en son başvurulacak yoldur. Davranış tedavisi ile sosyal yeteneklerde, özellikle iletişim ve günlük yaşam yeteneklerinde belirgin düzelmeler sağlanır. Genel olarak pekiştirme teknikleri anlatım dilinin gelişmesin­de, yönergeleri anlamada ve izlemede, temel kişisel ve ev içi yaşam becerilerin kazanılmasında olumlu sonuçlar verir.

Zeka Geriliği Tedavisi

Tanı sırasında ailenin desteklenmesi gerekmektedir; inkâr ve ken­dini suçlamayı izleyen tanı ve nedenlere yönelik olarak çeşitli uzman­lara başvuru sık görülmektedir. Benzer tanıda çocuğu olan ailelerle ya­pılan grup tedavi uygulamalarının bu süreci kısaltmada, işbirliğine yö­neltmede ve çocuğun erken dönemde desteklenmesinde önemli etki­leri olmaktadır. Ayrıca ailenin ekonomik ya da sosyal güçlüklerini azaltmaya yönelik sosyal destek sistemlerinden (özürlü kimlik kartı, vergi indirimi, özel eğitim raporu, sosyal hizmetler, bakım kurumları, rehabilitasyon merkezleri) yararlanması sağlanmalıdır. Anne baba ve kardeşleri içeren bilgilendirmeye yönelik eğitim, uzun süreli güçlükle­re bağlı gelişebilecek kaygı ya da depresyon gibi psikiyatrik durumla­rın ele alınması ve aile terapileri yararlı olacaktır. Zekâ geriliği olan bireyin eğitimine erken yaşlarda başlamalıdır. Okul öncesi dönemde verilen özel eğitim ve öğretim ile çocuğun zekâ kapasitesinin ne ol­duğu anlaşılabilir. Çocuk, normal okul yaşına eriştiğinde, hafif derece­de zekâ geriliği olan çocuklar normal okulların özel alt sınıflarında eği­tim görebilir. Orta derecede zekâ geriliği olan çocuklar özel eğitim ve­ren kurumlarda eğitilmelidir. Çocukların zekâ düzeyine göre düzenle­necek akademik eğitim ve iş öğretimine ağırlık vererek, bu tür çocuk­ların topluma yük olmalarının engellenmesi, üzerinde en fazla durulan konulardan biridir. Kendine zarar verici davranışlarda ya da eğitimi engelleyen dikkat eksikliği ve aşırı hareketlilikte ilaç tedavileri etkili ol­maktadır. Ergenlik ile davranış denetimi zorlaşmakta; özellikle beden­sel gelişimin farkedilmesi ihmal ya da istismar edilmeleri açısından risk yaratmaktadır. Bedensel gelişimleri yaş ile uyumlu olabilmesine karşın zihinsel gelişim aynı düzeyde olmadığından davranışlar ya da ilgi ara­yışı cinsel ilgi artışı olarak değerlendirilebilmektedir. Bu da anne baba ve eğiticileri kaygılandırmaktadır. En sağlıklı yaklaşım ergenin zihinsel gelişim düzeyine uygun yaklaşımdır. Duygusal gereksinimlerin karşı­lanması, istismar açısından denetlenmesi ve eğitimi, davranışların de­netimi ile ilgili zorluklarda uzman denetiminde kısa süreli ilaç tedavile­ri uygun olacaktır.