Egzersiz ve Kalp Sagligi

Kalp Sağlığı ve Egzersiz

Her gün 30-60 dakika yürüyün


En faydalı sporlar hangileri? Sporu en çok kimler için öneriyorsunuz?

Büyük adale kitlelerini hareket ettiren sporları en ya­rarlı olarak görüyoruz, özellikle erişkinler için. Ne kadar hareketli olunursa o kadar ıyı, ana ilke bu. Hartanın her günü, 30-60 dakika kadar yürüyüş gibi bir egzersizi her­kes yapabilir. En az bu kadarlık bir egzersiz yapılmalı. 50 yaşına gelmişsiniz, o zamana kadar hiç egzersiz yapma­mışsınız ve çok ağır bir egzersiz programına başlayacaksı­nız, o tabii riskli olabilir. Onu, doktor kontrolünden geçerek yapacaksınız. Ağır egzersiz yapmaya da gerek yok. 50 yaşında bir kişinin de çok aşırı egzersiz yapmasına, her gün 3 saat koşmasına gerek yok, ama çok seviyorsa, antrenmanlıysa kalp yönünden sakıncası da yok, eklemleri açısından sorun olabilir. Makul, ölçülü, yürüme gibi, yüz­me gibi büyük adale kitlelerini çalıştıran "aerobik egzer­siz" dediğimiz, egzersiz türünü herkese öneriyoruz.

Egzersiz yapalım güzel de! Havamız hâlâ kirli ne yazık ki. Hava kirliyse, sporu nerede ve nasıl yapacağız? Diğer risk faktörleri kadar olmasa da hava kirliliğinden de kalbin olumsuz etkilendiği bir gerçek, örneğin çok işlek caddelerin üzerindeki evlerde yaşayanlarda, kalp hastalık­larından ölümlere daha sık rastlanmış. Özellikle hava kir­liliği aniden yoğun olarak artarsa, kalp hastalığından ölümler de artıyor birdenbire. Eğer uzun süre hava kirlili­ğine maruz kalırsanız, öyle bir şehirde yaşıyorsanız, ömrü­nüz 2-3 yıl kısalıyor. Hem kalp-damar
hastalığından, hem akciğer hastalığından. Bununla toplumsal olarak mücade­le edilmesi lazım. Söylediğiniz gibi şehir içerisinde spor ya­pacak ortamların, parkların, parkurların oluşturulması ge­rekiyor, uygar yaşam tarzı böyle olmalı. Başından beri ko­nuştuğumuz risk faktörleriyle bireysel mücadele oldukça güç. Bunu, bu yaşayış tarzını, bir bireyin, iki bireyin, üç bireyin değil, bütün toplumun gerçekleştirmesi lazım. Top­lumdaki herkesin daha çok hareket etmesini, daha çok yü­rümesini sağlayacak bir yaşam tarzını, o toplumu yöne­tenlerin sunması lazım.

Butun şehri gökdelenlerle doldurursanız, hiç park bırakmazsanız, insanların toplu taşıma araçlarını hiç kullanmayıp, her yere otomobilleriyle gitme­sine neden olursanız, insanlar o yaşam tarzını benimsiyor ve hareket etmiyorlar. Toplumu planlayan kişilerin, yöne­tenlerin esas olarak bu zararlı çevreyi düzeltecek önlemleri almaları lazım, yoksa sadece doktorların, "Daha çok yü­rüyün, şöyle yiyin, böyle içmeyin" demesi tek başına çok etkili olmuyor. Tümüyle toplumun yaşayışını değiştirmeyi planlamak gerekiyor.

O zaman sadece sizin çabalarınız yetmiyor?

Sadece doktorların başa çıkabileceği bir şey değil bu, bunu sadece doktorlar halledemez. Toplumun mimarları, mühendisleri, yöneticileri, öğretmenleri, subayları hep bir­likte hareket etmeli, toplum ancak bütünüyle bununla ba­şa çıkabilir.
Bir de yerel yönetimler var?
Tabii, tabii, hepsi.

Egzersiz herkesin yaşamına girmeli, kalp hastası için egzersiz

Peki, o zaman dışarıdan içeriye girelim. Evlerde kolay­lıkla yapılabilecek pratik birtakım egzersizler var mı?
Okullarda beden eğitimi derslerinde yapılan türden çe­şitli adale gruplarını çalıştıran basit egzersizler yapılabilir evde. Çoğumuzun evi belki uygun değil, ama yürüme ban­dı alınıp kullanılabilir. Bunlar çok başarılı olmuyor genel­likle gerçi, insanlar sıkılıyorlar. Alınan yürüme bandı bir süre sonra elbise askısına dönüşüyor. Onun için dış ortam­da hareketi artırmak daha uygun. Ama tabii evde yapıla­cak hareketler de ne kadar fazla olursa, o kadar iyi. Hare­ket kişinin yaşamına girmeli. Asansör kullanmaması, daha çok yürüme olanakları yaratması, arabayı daha uzağa park edip evine yürümesi gibi. Sürekli bununla mücadele etmemiz gerekiyor. İçinde yaşadığımız ortamın buna göre planlanması gerekiyor, 10 milyonluk İstanbul'da yürüne­bilecek kaç tane park var. Birey olarak yapabilecekleriniz sınırlı, içinde yaşadığınız topluluk size uygun ortamı sun­muyorsa. Uygar ülke bu demek zaten.

Peki, samimi olarak sormak istiyorum. Hastalarınızı sürekli uyarıyorsunuz, "Yaşam biçiminizi düzeltin" diye. Bunu gerçekleştirmeyi başaranların yüzdesi nedir? Pir de çok merak ediyorum, siz ne kadar egzersiz yapıyorsunuz?

Söylediğiniz ve sanırım tahmin ettiğiniz gibi bu yüzde çok düşük. Ben de bu konuda çok konuşmakla birlikte eg­zersiz konusunda, hareket konusunda söylediklerimi ne yazık ki istediğim kadar yerine getiremiyorum. Ortamı suçluyoruz ama, yine de birçok şey yapabiliriz. Hepimiz aynı şeyi söylüyoruz. "İş hayatı, günlük rutin işler içerisin­de vakit bulamıyoruz." Ne zamanki kişi kalp krizi geçiri­yor, o zaman anlıyor sağlığının kıymetini. Ondan sonra egzersize daha çok zaman ayırmaya başlıyor. Tabii önemli olan hastalanmadan zaman ayırmak. Bu bilinci ve disiplini edinmek gerçekten güç. Batı ülkelerinde bunu başarıyorlar. Biz de zaman içerisinde başaracağız herhalde.

Onlar nasıl başarıyorlar? Kalp hastaları için egzersiz

Çocuklukta başlayan eğitim çok önemli. Beslenme ve hareketle ilgili mesajların, ilkokulda başlaması lazım. Siz de hatırlarsınız belki, biz ilkokuldayken veremle savaş üzerinde çok durulurdu. Bize ne kadar işlemiştir o.
Hücrelerimize kadar...

Verem aşısı, öksürük, vücut direncinin artırılması gibi konular ilkokul kitaplarında vardı İste burada da aynı şe­yin yapılması lazım. İlkokuldan itibaren sağlıklı bir kalp için, kalp sağlığı için neler yapılmalı, ne tür beslenme ya­rarlı, sebze ve meyveden zengin beslenme, fazla kaloriden ve hareketsizlikten nasıl kaçınılır, bunların hepsinin işlen­mesi lazım çocuklara. Tabii ayrıca uygun ortamları sunmak da gerekli onlara.

Yani böyle bir nesil yaratılabilir mi? Avrupa ve Ameri­ka sigarayı bırakırken biz daha çok içiyoruz. Çocukların beynini mi yıkamak gerekiyor?

Eğitim bir beyin yıkama değil mi zaten. Toplumun sağ­lıklı yaşaması için yararlı ve gerekli.
Diyelim ki hastanıza, "Dediklerimi yaparsanız kalp-damar hastalığı açısından riskiniz azalacak " dediniz. O da sizi dinledi, fakat stres altında yaşıyor. Özel hayatı berbat. Yani her şey kötü gidiyor. Bu kişi risk altında olabilir mi?

Stres, daha önce saydığım faktörlere göre daha geri planda geliyor gibi görünüyor. Ama bunun nedeni, belki de bu konudaki bilgilerimizin yetersiz olması. Stres, koles­terol, kan şekeri, günde içilen sigara sayısı gibi ölçülmesi nispeten kolay bir faktör değil. Stres sübjektif. İkimiz de "Stresliyiz" diyoruz, ama sizin strese cevabınız farklı, be­nimki farklı olabiliyor. Bu nedenle hastalıklarla bağlantısı­nı kurmak daha zor. Stresin diğer risk faktörlerinin olum­suz etkilerini artırdığı bilinen bir şey. Sosyal izolasyonun, işteki stresin, depresyon gibi durumların kalp hastalığını artırdığını biliyoruz.

Bir başka sorun da stresin tedavisi. Stresi tedavi ederek, kalp hastalıklarını azaltabilir miyiz? Bu da çok kesinlikle ortaya konmuş bir konu değil. Stresin tedavisinde kullanı­lan yöntemlerle ilgili bilimsel veriler de pek yok.