Epizyotomi Nedir

Epizyotomi Nedir

"Epizyotomi" terimi kelime anlamı ile pudendal veya genital bölgenin kesilmesi demektir. Gerçekte ise bu operasyon perineotomi ya da perinenin insizyonu an­lamına gelir. Epizyotomi, vulvanın perine kaslarının çocuğun başı ile aşırı gerilmesini önler. Epizyotomi sa­yesinde vajina ve perinede düzensiz bir yırtık yerine düzgün kesilmiş, kolay onarılabilen bir keşi elde edil­miş olur.

Ûç tip epizyotomi vardır. Median, posterolateral ve mediolateral. Bunların tümünün işlevinin aynı olmasına karşın komplikasyonlar ve ileride oluşabilecek sekeller her tip epizyotomi için farklıdır. Median epiz-yotomide kan kaybı daha azdır, onarımı daha kolay olup iyileşme sırısında daha az ağrıya neden olur. Bu­nunla birlikte median epizyotomide kesinin rektuma uzaması riski yüksektir. Mediolateral epizyotomi (49) bir çok doğum için en uygun olanıdır. Epizyotomide genellikle makas kullanılmasına karşın, deneyimli el­lerde bisturi ile düzgün bir insizyon elde edilebilir. (Epizyotomi bakımı)

Epizyotomi bütün operatif doğumlarda uygulanması şart olan bir işlem değildir. Spontan bir doğumda başın doğumu iyi kontrol edilirse, forseps ya da vakum kul­lanılsa bile uygun olgularda epizyotomi ge­rekmeyebilir. Epizyotomi tam zamanında uygulandığında az travmaya yol açar ve tamiri daha kolay olur. Bu nedenle epizyotomi, önde gelen kısım vulvayı gerdiğinde açılmalıdır. Baş iyi bir şekilde kontrol edilmeden doğurtulursa epizyotomiye karşın vajina, perine ve vulvada yırtıklar oluşabilir.

Travayın Üçüncü Evresinde Takip ve Yardım

Travayın üçüncü evresi plasentanın ayrıldığı ve vulvadan çıktığı dönemdir. Bu evre bebek doğduktan sonra başlar ve plasenta ile fetal membranların dışarı çıkması ile son bulur.

Gebelikte plasenta, uterusun içine doğru invaze olmuş destek dokuları ve çok sayıda damarla uterus duvarına yapışmıştır. Plasenta villüsleri 100-150 mi hacmindeki maternal kan havuzunda fonksiyon görür.
Bebeğin doğumundan sonra uterus kavitesinde olu­şan ani basınç azalması myometriumda kontraksiyon ve retraksiyonlara neden olur. Bunun sonucunda uterus yüzeyi ile kontrakte olamayan plasenta arasında bir uyumsuzluk oluşur. Plasenta ile uterus arasındaki bağ­lar koparak uterus venüllerinin açık uçları kapanır. Böylece anneden plasenta villüslerine giden kanın sir­külasyona geri dönmesi engellenir. Burada biriken kan, plasentanın ağırlığını biraz daha arttırarak uterus alt kısımlarına bağlı olan membranların daha kolay ay­rılmasına yardımcı olur. Vajinadan bolca kan gelmesi plasentanın ayrılmış olduğunu gösterir. Ayrıca, pla­senta uterus üst kısmından aşağılara indikçe fundus yükselmeye başlayarak daha yuvarlak bir görünüm alır; bu, dışarıdan görülebilir. Kordonun uzaması da plasentanın ayrıldığını gösteren bir bulgudur.

Plasenta çıkarken uterus fundusuna masaj yap­maktan ya da uterusu pelvise doğru itmekten kaçınmak gerekir. Bu gibi gereksiz girişimler hastaya ağrı verir, ayrıca akut uterus inversiyonu riskini de art­tırmaktadırlar. Kordonu kontrollü bir şekilde çekmek daha güvenilir bir yöntemdir. Burada plasenta, kor­dona hafif bir traksiyon uygulayarak çekilirken, uterus arkaya ve yukarı doğru (hastanın başı yönünde) sabitlenir.

Plasentanın ayrılması için başvurulan zamansız ve gereksiz manevralar uterusta koordine olmayan kont-raksiyonlara yol açarak kontraksiyon halkası olu­şumuna ya da kordonun kopmasına neden olabilir, so­nuçta da plasentanın doğumu gecikebilir.

Plasenta çıktıktan sonra tam olarak ayrılmış olup ol­madığına bakılır. Umbilikal kordon incelenerek içer­diği damar sayısı kaydedilir. Daha sonra karından ute­rus palpe edilerek sertliği ve fundusun yüksekliği değerlendirilir.