Kemoterapi ve Kanser Tedavisi

Kanser görülme oranları yıllar içinde artış gösterirken, teknolojik ve tıbbi gelişmeler sayesinde tedavi ile beş yıllık sağ kalım oranları artmaktadır. ABD’de 2001­2007 yılı 0-19 yaş çocuk kanser hastalarında beş yıllık sağ kalım oranları % 80.5’e, Türkiye’de ise %65.3’e yükselmiştir. Günümüzde kanser tedavisinde kemoterapi, radyoterapi, cerrahi tedavi, immünoterapi (biyoterapi), hedeflenmiş tedaviler, hematopoetik kök hücre nakli kullanılmaktadır. Bu tedavi yöntemlerine ek olarak, son zamanlarda yapılan araştırmalar, tamamlayıcı ve alternatif tedavilerin de çeşitli nedenlerden dolayı kanser hastaları tarafından kullanıldıklarını göstermektedir
Kemoterapi Hastalığı
Çocukluk çağı kanserlerinde en önemli tedavi şeklini oluşturan kemoterapi tedavisi 1940’lı yılların başında bulunmuş ve kanser hastalığında kullanılmaya başlanmıştır. Kemoterapi tedavisinde amaç; primer olarak tümör hücrelerini azaltmak, remisyonu sağlamak, cerrahi ve radyoterapiye destek olmak, metastazları en aza indirmek ve kontrol altına almaktır
Kemoterapi ilaçları, hızlı çoğalan hücreleri hedef alan doğal, sentetik, biyolojik ve hormonal ajanları içermekte ve hücrelerin DNA ve RNA sentezini bozarak etki göstermektedirler. Etki durumlarına göre iki gruba ayrılmaktadırlar. Bir kısmı etkisini hücre siklusuna bağımlı olarak gösterirken diğer grup hücre siklusuna bağımlı kalmadan etki etmektedir. Daha etkin olmaları için çocuklarda kombine şekilde ve yüksek dozlarda da kullanılabilmektedirler. Ancak tümör hücrelerine karşı seçici etkileri olmadığından tüm hızlı bölünebilen (saç, gastrointestinal sistem hücreleri vb.) normal hücreleri de etkilemektedirler. Bu nedenle toksik etkilerine sık rastlanılmaktadır
 Kemoterapiye Bağlı Sık Görülen Semptomlar
Tedavi amacıyla klinikte yatan çocukların büyük çoğunluğu kemoterapi ve radyoterapi tedavisi almaktadır. Bu tedavilerin, neoplazik hücrelerin yanı sıra hızlı bölünme özelliği gösteren normal hücrelere de etki etmeleri sonucunda istenmeyen semptomlar ortaya çıkmaktadır. En çok karşılaşılan semptomlar; saç dökülmesi, mukozit, diyare, konstipasyon, bulantı/kusma, iştahsızlık, tat değişikliği, halsizlik/yorgunluk, beyaz küre düşüklüğü, uykusuzluk, kaygı/sinirlilik, içe kapanma ve ağrıdır.
Kemoterapi tedavisinde Saç neden dökülür
Kemoterapi tedavisinin en bilinen ve istenmedik yan etkisi saç dökülmesidir. Hayati bir önemi olmamasına karşın beden imajı bozulmasına ve kişinin psikolojik olarak sıkıntı yaşamasına neden olmaktadır. Saç dökülmesini engelleyici bir tedavi henüz bulunmamaktadır. Alınan ilaç ve tedavi dozuna bağlı olarak genelde tedavinin 2­4 haftalarında saç dökülmeye başlamakta ve tedavinin bitiminden 1 -2 ay sonrasında saçlar tekrar çıkmaktadır.
Mukozit
Hastaların %70-80’inde görülebilen, kemoterapik ajanların kullanılmasına bağlı olarak ağız boşluğundaki epitelyum hücrelerinin yenilenmesinin durmasıyla oluşan inflamutar ve ülseratif süreçtir. Mukozit, GİS boyunca ağrı, kuruluk, yanma, tat değişikliği, konuşma ve beslenme güçlüğü ve dehidretasyon gibi yan etkilere neden olmakta, hatta bazı hastalarda mukozite bağlı depresyon görülebilmektedir. Her hastada farklı derecelerde görülmekle birlikte bazı durumlarda hastaneye yatışa neden olabilmektedir. Tedavinin 5-8. günlerinde görülmeye başlayıp 6-12. günlerde en üst düzeye ulaşmaktadır. Mukoziti önleyici herhangi bir tedavi olmamakla birlikte düzenli olarak ağız bakımı önerilmektedir. Mukozite bağlı oral enfeksiyona bağlı sistemik enfeksiyon gelişme riski vardır. Bu nedenle mukozite yakından takip ve tedavi gerektiren ciddi bir yan etkidir.
Bağırsak hareketlerinin artmasına bağlı olarak günlük dışkılama sayısının üçün üstüne, dışkı miktarının 200 gr’ın üstüne çıkarak sıvı miktarının %80 artması ile oluşan ve dehidratasyona neden olan ciddi bir semptomdur (34). Kemoterapin nörotoksik etkisi ve aşırı hidrasyon sonucu gelişebilir. Sıvı ve elektrolit kaybına neden olduğu gibi hastanın rahatının bozulması, malnütrisyon, stres, sürekli sıvı kaybına bağlı olarak yorgunluğa ve sosyal ilişkilerinin bozulmasına neden olabilmektedir .