Epilepsili Cocuklarda Gorulen Ruhsal Sorunlar

Epilepsili Çocuklarda Görülen Ruhsal Sorunlar
Çocuk ve ergenlik dönemindeki epilepsiler ile ilişkili psikopatolojinin varlığı, araştırmacılar tarafından sıklıkla gösterilmiştir. Epileptik çocukların normal topluma ve diğer kronik hastalığı olan çocuklara göre daha fazla psikiyatrik sorunlara sahip oldukları, bunun nedeni olarak da epilepsinin doğrudan merkezi sinir sistemini etkileyen bir rahatsızlık olması gösterilmiştir (3). Bazı çalışmalar ise, epileptik çocuklardaki psikopatolojinin kısmen hastalığın kronik doğasından kaynaklanabileceğini, nörolojik ve psikososyal faktörlerin birlikte ele alınması gerektiğini bildirmektedirler (4). Epileptik erişkinlerde yapılan çalışmalarda çocuk ve ergenlere oranla psikopatolojinin çok daha yüksek oranda saptanması (6) ve intihar girişimlerinin rapor edilmesi (5), çocuklukta başlayan davranışsal ve psikiyatrik sorunların artarak devamlılık gösterdiğini düşündürmektedir.
Çocuk ve Gençler için Davranış Değerlendirme Ölçeği kullanılarak epileptik
çocuklar üzerinde yapılan araştırmalarda davranışsal sorunlar %21-53.8 oranında saptanmıştır (43,44). Çocuklar için Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi kullanarak yapılan araştırmalarda ise %55-60 oranında psikiyatrik tanı konduğu gösterilmiştir
Depresyon ve kaygı bozukluklarının epileptik çocuklarda en sık görülen psikiyatrik bozukluklar olduğu bildirilmektedir (47). Yapılan çalışmalarda çocukluk çağı epilepsilerinde duygudurum bozuklukları sıklıkları %12-36.4 arasında değişen oranlarda saptanmıştır (46,48,49). Epilepsisi olan 171 çocuk ile yapılan bir çalışmada %33 oranında depresyon ve kaygı bozuklukları olduğu, %20 oranında ise intihar düşüncesi taşıyan hasta bulunduğu gösterilmiştir. Întihar girişiminde bulunan çocuk olmamıştır (14). Ott ve arkadaşları depresyon oranını kompleks parsiyel epilepsisi (KPE) olan 48 çocukta %12, primer generalize epilepsisi (PGE) olan 40 çocukta %13 olarak tespit etmişlerdir (46). Bu çalışmada intihar düşüncesi ve planı oranları sırasıyla PGE’li çocuklarda %18 ve %11, KPE’li çocuklarda %17 ve %8 olarak belirtilmiştir. Dunn ve arkadaşlarının 115 ergen ile yaptığı bir çalışmada %23 oranında depresif belirtiler saptanmıştır (50). Erişkin hastalarda yapılan çalışmalar intihar girişimi oranlarının daha fazla olduğunu göstermektedir (6).Kaygı bozukluklarının da epileptik çocuklar arasında yaygın olduğu bildirilmektedir (51). Nöbetlerin ani oluşu, ölüm korkusu, anne babaların kaygılı tepkileri gibi nedenlerle epileptik çocuklar kaygı bozukluklarına yatkın hale gelmektedir. Bir araştırmada epileptik çocukların %18’inde ılımlı-orta kaygı, %5’inde aşırı kaygı belirtileri saptanmıştır. Ek olarak öğrenme ve davranış bozukluklarının olması ve çoklu ilaç tedavisinin artmış kaygı ile ilişkili olduğu belirtilmiştir (51).
Epileptik çocuk ve ergenlerde dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) eş tanısı %1.6-%54 arasından değişen oranlarda bildirilmektedir (52). Güncel çalışmalardan birinde normal toplumdaki DEHB oranının %4-5 olarak bildirilmesine karşın, epileptik çocuklarda bu oran %29.1 olarak bulunmuştur (48).
Psikotik bozuklukların epileptiklerde genel topluma göre daha sık görüldüğü bilinmekle birlikte çocuklardaki yaygınlık oranları henüz kesin değildir (53). Japonya’da yapılan bir araştırmada erişkin epilepsi kliniklerinde psikoz oranı %0.9- 9.1 oranında bildirilirken, çocuk hastalıkları kliniklerinde psikoz oranı %0.7 olarak bildirilmiştir
Epileptik çocukların normal topluma, hatta diğer kronik hastalıklara oranla daha fazla davranışsal, psikiyatrik sorunları olduğu ve yaşamlarını olumsuz etkilediği bilinmektedir (3,55,43). Ek olarak merkezi sinir sistemini ilgilendiren hastalıklar ve mental retardasyon bulunduğunda psikopatoloji ve ilişkili olumsuzluklar artmaktadır (56,57). Buna karşın ne derecede psikiyatrik tedavi aldıklarına ilişkin yeterli sorun saptaması yapılmamıştır ve bu hizmeti alabilmeleri için nasıl bir yol izleneceğine ilişkin bir çalışma yoktur. Sadece dış kaynaklı iki çalışma epileptik çocukların aldığı psikiyatrik hizmet oranlarını araştırmıştır (58,59). Ülkemizde ise bu konu ile ilgili araştırma bulunmamaktadır.