Siyanotik Dogustan Kalp Hastaliklari

Siyanotik Doğuştan Kalp Hastalıkları

Siyanotik doğuştan kalp hastalıklarının en sık görüleni Fallot tetralojisidir. Tüm konjenital kalp hastalıklarının %5-10’unu oluşturur (9). Her 1000 canlı doğumda ise görülme sıklığı 0.26 - 0.48 arasında değişir. Fallot tetralojisini, büyük arterlerin transpozisyonu, trunkus arteriozus ve pulmoner atrezi izler.
Siyanotik doğuştan kalp hastalıklarında sağdan sola şant hastalığın temel patofizyolojisini oluşturur. Siyanoz şantın miktarı ile orantılıdır. Hastalar genellikle siyanozun fark edilmesi ile tanı alırlar. Klinik bulgulardan siyanoz ve siyanoz komplikasyonları sorumludur. Arteriyel oksijen saturasyonunun düşük olması, doku oksijenasyonunun azalmasına neden olur. Renal kan akımındaki düşük oksijen saturasyonu eritropoetin salgılanmasını uyararak kemik iliğinden eritrosit yapımını uyarır. Bu kompanzatuar mekanizma eritrosit sayısını arttırarak periferik dokulara ulaşan oksijen miktarını arttırmaya yardımcı olur. Ancak siyanotik doğuştan kalp hastalıklarında görülen klinik problemlerin bir çoğunun nedeni bu adaptasyon nedeniyle ortaya çıkan sekonder eritrositozdur. Eritrositoz nedeniyle artan viskoelastisite periferik doku perfüzyonunun bozulmasına neden olur. Dokulara ulaşan düşük oksijen ile birlikte bozulmuş doku perfüzyonu hastalarda, görme bulanıklığı, sık sinüzit geçirme, baş ağrıları ve iskemik ataklara neden olur. Artan viskoelastisite tromboza eğilimi de arttırır. Bunun yanı sıra eritrositoz ile birlikte, artan eritrosit yıkım ürünleri safra taşlarının sık görülmesine neden olur. Venöz kanın akciğerlere uğramadan sistemik dolaşıma geçmesi nedeniyle, serebral apse ve trombüs görülme riski bu hastalarda artmakta ve bu durum önemli mortalite ve morbidite nedenlerinin başında gelmektedir (12,13). Tüm bu faktörler hastalarda hem kanama hem de tromboza eğilime neden olurlar. Hematolojik problemlerin dağılımındaki çeşitlilik hastaların izlem ve tedavilerindeki en önemli güçlükleri oluşturur.
Siyanotik Doğuştan Kalp Hastalıklarında Hematolojik Sorunlar
Sekonder Eritrositoz
Siyanotik doğuştan kalp hastalıklarında, kronik siyanoza karşı bir uyum gelişir. Doku oksijen düzeyinin düşmesi nedeniyle böbreklerden eritropoetin salgılanması uyarılır (14,15). Eritropoetin artışı ise kemik iliğinden eritrosit üretimini arttırır ve sekonder eritrositoz gelişir. Sekonder eritrositoz hipoksinin şiddeti ile orantılıdır. Oksijen düzeyi düşük olan hemoglobin, bu adaptasyon mekanizması sayesinde artmış hemoglobin sayısı ile kompanze edilmeye çalışılır. Düşük oksijen düzeyine karşı geliştirilen bir diğer adaptasyon ise, düşük arteriyel oksijen basıncı ile hemoglobin oksijen dissosiasyon eğrisinin sağa kaymasıdır. Bu sayede hemoglobinin oksijene olan ilgisi azalır ve dokulara oksijen bırakması kolaylaşır
Hiperviskozite
Dolaşım halindeki kan dokulara oksijen ve besin taşıma görevini yerine getirirken etkili olan faktörler yalnızca kalbin pompalama ve damarların ileti işlevleri değildir. Bugüne kadar kalbin ve damarların işlevleri üzerinde çok durulmuş olmakla birlikte 30 yıl içindeki çalışmalar kanın söz konusu işlevini yerine getirmesinde ve kan akımının uygun koşullarda sağlanabilmesinde kanın akışkanlık özelliklerinin de son derece önemli olduğunu ortaya koymuştur. Örneğin; kanın şekilli elemanlarının kapillerlerden geçişini sağlayan kuvvet perfüzyon basıncı olmakla birlikte hücrelerin şekil değiştirme yetenekleri de önemli bir kolaylaştırıcı etkendir. Perfüzyon basıncının düşmesi ya da hücrelerin sertleşip şekil değiştirmekte zorluk çekmeleri kapillerlerin tıkanmasına yol açabilir. Bu nedenle kanın akışkanlık özelliklerinin ve damar duvarı ile etkileşiminin incelenmesi dolaşım problemlerinin altında yatan nedenlerin anlaşılmasında çok faydalı ve açıklayıcı olabilir.