Viskozite Nedir

Viskozite Nedir

Viskozite, bir sıvının molekülleri arasındaki iç sürtünme nedeniyle akıma karşı gösterdiği dirençtir. Kanın akıma karşı gösterdiği direnç ise kan viskozitesidir. Viskozite akışkanlığın tersidir (viskozite= 1/akışkanlık). Isı artışı, tüm sıvıların viskozitesini azaltan bir etkendir. Karmaşık yapıda bir vücut sıvısı olan kanın viskozitesini ise ısının yanı sıra bu sıvıyı oluşturan elemanların bileşimi (hematokrit, plazmanın içeriği) ve eritrositlerin şekil değiştirme yeteneği de etkiler. Dahası kanı oluşturan elemanların kan içindeki düzeni (örneğin; agregasyon) akım hızına göre değişir ve bu durum da viskoziteyi etkiler. Sıvılar viskozitelerini değiştiren etkenlere göre iki grupta Newtonian sıvılar ve non- Newtonian sıvılar olarak incelenir. Newtonian sıvılar ideal sıvılardır ve viskoziteleri yalnızca ısı değişikliklerinden etkilenir. Non-Newtonian bir sıvının viskozitesi ise sıvının içeriğine ve akımın hızına göre değişir. Bu etkenler, non-Newtonian bir sıvı olan kanın viskozitesini 100 kat değiştirebilir. Örneğin; akım hızı arttıkça kanın viskozitesi azalır. Bu özelliğe kayma incelmesi “shear stres” adı verilir. Düşük akım hızlarında kanın viskozitesi yüksektir. Bu yükseklik eritrosit agregatlarının oluşmasına bağlıdır. Akım hızı artırılırsa agregatlar parçalanmaya başlar ve kanın viskozitesi düşer. Agregatlar tamamen parçalandıktan sonra akım hızındaki artış devam ederse, kan viskozitesi de azalmaya devam eder. Bu azalma eritrositlerin şekil değiştirme yetenekleri sayesinde olur. Şekil değiştiren eritrositlerin akımın yönüne uyum sağlamaları direnci düşürür, viskozite en düşük değerine ulaşır.
Kan viskozitesini etkileyen nedenler ve viskozite nasıl ölçülür
Kan, plazma ve hücrelerden meydana gelen karmaşık yapıda bir sıvıdır. Dolayısıyla da kan viskozitesi hem plazmanın hem de hücrelerin özelliklerinden etkilenir. Günümüzde kan viskozitesini etkileyen dört ayrı parametre olduğu kabul edilmekte ve kan viskozitesi bu parametreler aracılığı ile değerlendirilmektedir. Bunlar; hematokrit, eritrositlerin şekil değiştirme özelliği, eritrosit agregasyonu ve plazma viskozitesidir. Kan viskozitesi diğer sıvılar gibi viskometre adı verilen aletler aracılığıyla tek parametre halinde ölçülebileceği gibi, viskoziteyi belirleyen bu dört parametre ayrı ayrı da incelenebilir. Viskometre ile tam kan viskozitesinin ölçülmesi kanın akıma karşı gösterdiği direnç hakkında genel bir fikir verir. Viskozite artışının nedeninin belirlenebilmesi için belirtilen bu dört parametrenin ayrıntılı olarak incelenmesi gerekir
Siyanotik hastalarda viskozite
Siyanotik doğuştan kalp hastalarında görülen artmış viskozite, sekonder eritrositozun doğal bir sonucudur. Ancak buradaki artmış viskoziteyi, yalnızca artan eritrosit sayısı ile açıklamak mümkün değildir. Viskoziteyi etkileyen dört temel faktörü (hematokrit, eritrositlerin şekil değiştirme özelliği, eritrosit agregasyonu, plazma viskozitesi) herhangi bir şekilde etkileyen tüm faktörler kan viskozitesini de etkiler. Dolayısı ile eritrosit kitlesi ve morfolojisi, kanın şekilli elemanlarının agregasyon özellikleri, kanın şekilli elemanlarının dağılımı, sıcaklık, yüzey gerilimi ve endotel bütünlüğü, kan viskozitesini etkileyen nedenlerin bazılarıdır. Eritrosit kitlesi ve eritrositlerin morfolojisi viskoziteyi etkileyen en önemli iki faktördür. Siyanotik hastalarda doku oksijenasyonunu arttırmak için ortaya çıkan sekonder eritrositoz, artmış eritrosit kitlesi nedeniyle viskozitenin de artmasına neden olur. Bunun yanında siyanotik hastalarda demir eksikliği sık görülen bir durumdur. Demirden fakir bir eritrosit ise hacmini kaybederek, mikrosiferositoza dönüşür, bikonkav yapısını kaybeder. Eritrosit bikonkav yapısını kaybettikçe bükülebilirliği, dolayısı ile akışkanlığı azalır ve agregasyona eğilimi artar. Sekonder eritrositoz ve demir eksikliği birlikte siyanotik hastalarda kanın akışını zorlaştırarak, kapiller düzeyde doku perfüzyonunun bozulmasına neden olur. Bozulan doku perfüzyonu nedeniyle hastalarda hiperviskozite semptomları olan; baş ağrısı, tekrarlayan sinüzit, görme bozuklukları, güçsüzlük, kas ağrıları ve yorgunluk gibi bulgular ortaya çıkabilir. Hiperviskozite ayrıca tromboz nedeniyle gelişen serebrovasküler olaylar (inme, geçici iskemik atak_) ve miyokard enfarktüsü gibi mortalitesi ve morbiditesi yüksek durumlara da neden olabilir. Hastalarda hiperviskozitenin semptomlarını değerlendirmek amacıyla iyi bir öykü ve ayrıntılı bir fizik muayene yapılmalıdır.
Viskozite indeksi ve deneyi
Viskozite, eritrosit kitlesi ile orantılı olsa da klinik bulgular hastalar arasında farklılık gösterebilir. Çok yüksek hematokrit değerlerinde bazı hastalarda hafif, bazı hastalarda ise ağır hiperviskozite semptomları görülebilir. Bu durum kompanze ve dekompanze eritrositoz olarak daha çok erişkin siyanotik doğuştan kalp hastalıklı hastalarda tanımlanmıştır. Siyanotik doğuştan kalp hastalıklarında, ideal hematokrit değerini gösteren bir çalışma yoktur. Özellikle çocuklarda yaş küçüldükçe bu belirsizlik artar. Bu gün için kabul gören genel yaklaşım, hiperviskozitenin hastalarda semptomatik olması durumunda hematokrit değerini %65’in altına düşürmeyi amaçlayan flebotomi yapmaktır. Flebotomi, eritrosit kitlesini azaltarak viskoziteyi azaltır. Bu durum hem periferik vasküler direncin azalmasını hem de kardiyak outputun artmasını sağlar. Artan kardiyak output ve düzelen mikrosirkülasyon doku oksijenasyonunun artmasını sağlayarak hiperviskozite bulgularının düzelmesini sağlar. Ayrıca hematokrit değerinin düşmesi ile serebrovasküler komplikasyon riski de azalır (32). Flebotomi ile azalan eritrosit kitlesi ve devam eden siyanoz ise tekrar eritropoetin artışına ve kemik iliğinden eritrosit üretiminin artmasına neden olur. Flebotomi yapılan hastalarda eritrosit kitlesi ile birlikte önemli miktarda demir de vücuttan uzaklaştırılmış olur. Demir eksikliği ise kemik iliğinde üretilen eritrosit morfolojisini bozarak kan viskozitesinin artmasına ve mikro dolaşımın bozulmasına neden olur. Bu etkileşimler nedeni ile flebotominin zamanlaması ve endikasyonları konusunda kesin bir fikir birliği oluşmamıştır.
Siyanotik doğuştan kalp hastalarında tüm bu nedenler gözden geçirildiğinde, birbirinden farklı ancak doğrudan ya da dolaylı olarak birbirini etkileyen birçok faktörün viskoziteyi etkilediği görülmektedir. Bu nedenle siyanotik hastalarda viskozitenin yönetimi oldukça kaotik bir durum oluşturmaktadır.