Ani İsitme Kaybi ve Tedavisi

Ani İşitme Kaybı ve Tedavisi

Ani işitme kaybı, birbirini izleyen üç fre­kansta, üç günden kısa sürede gelişen 30 db'den daha yüksek nörosensoryel işitme kaybı olarak tanımlanır. Öykünün çok dik­katli alınması gerekir. Çünkü uzun süredir bulunan bir işitme kaybı hastanın düzeninin değişmesi sonucu birden hissedilir duruma gelebilir. Genellikle hastaların yarısı bu du­rumu ilk kez sabah uyandığında fark eder.

işitmenin aniden azalması işitme sisteminin herhangi bir noktasındaki bozukluktan (dış-kulak yolunun buşon ya da yabancı cisimle tıkanması ya da orta kulak efüzyonu gibi) kaynaklanabilir.

Ani işitme kaybının sık rastlanan nedeni vi­ra! kokleitdir. Parainfluenza, adenovirüs, herpes, mikoplazma enfeksiyonları ve aktif üst solunum yolu enfeksiyonu vakaların %25'inde saptanmıştır. Özellikle gebelikte hızlı ilerleyen otoskleroz ani işitme kaybı şeklinde ortaya çıkabilir.

Sağlam bir kulak zarı arkasında kemikçik zinciri travmaya bağlı olarak kesintiye uğra­yabilir. Stapedektomi ameliyatlarından son­ra iletim tipi işitme kaybına yol açabilecek birçok neden vardır. Bunların başında pro­tezin kayması ya da inkus nekrozu sayılabi­lir.

Tarama testleriyle hastaların ancak %5-10'unda ani işitme kaybının özgül etiyoloji-si saptanabilmektedir. Akustik nöroma ya da Meniere hastalığının kesin tanısına git­mek açısından hastanın genel durumu (baş dönmesi, tinnitus, kulakta dolgunluk hissi) düzelene kadar beklenebilir çünkü koklea zaten kötü durumdadır ve invazif girişimler­le gereksiz travmadan kaçınmak gerekir.

Akustik nöromalı hastaların yaklaşık %5'in­de ilk belirti ani işitme kaybıdır. Tanı testle­rinde retrokoklear lezyona uyan bulgular elde edilir (Akustik refleks çürümesi, ABR'de V dalga latensinin artması, görüntü­leme araştırmalarında [BT, MR] kütlenin saptanması).

Hastada Meniere belirtileri (işitme kaybı, tinnitus, vertigo, kulakta dolgunluk) genel­likle aynı anda bulunmaz, hastaların %5'in­de ilk belirti tek başına ani işitme kaybıdır. Tanıda daha önceki hastalık ataklarının öy­küsü ve odyometride koklear lezyonla ilgili bulgular önemlidir. Sifiliz de genellikle his­tolojik olarak Meniere sendromundakine benzer endolenfatik hidropsa neden olur. Bu durum genellikle çift yanlıdır ve FTA-ABS pozitiftir.

Koklear membran yırtıkları da dikkate alın­malıdır (Reissner membranı, spiral ligaman yırtıkları, oval ve yuvarlak pencere yırtıkla­rı). Perilenf fistülünün özellikleri, fiziksel et­kinlik sırasında kulağın birden pat diye bir sesle kapanması, pozitif fistül testi ve hasta kulak alttayken oluşan pozisyonel vertigo-dur. Vertigosu olmayan ve eritrosit sedimen-tasyon hızı normal olan hastalarda prognoz daha iyidir. Koklea kanlanmasının tam ya da kısmi olarak kesintiye uğraması da ani işitme kaybına yol açabilir. Yüksek viskozi­te sendromlarından Waldenström makroglo-bülinemisi ve polisitemia vera, orak hücreli anemi ve kardiyak baypas ameliyatı etken olarak sayılabilir.

AİK'in tedavisi etiyolojik nedenlere göre dü­zenlenmeli, ancak etkinliği bilinmeyen te­daviler denenmemelidir.
AİK'a en çok viral enfeksiyonlar neden ol­duğundan, başlangıçta en sık uygulanan te­davi kortikosteroid tedavisidir. İşitme kaybı 90 db'den fazla olan hastalarda steroid teda­visine yanıt alınmaz. Orta frekanslardaki ka­yıplarda, uygulanan tedaviden bağımsız olarak düzelme görülür. Düzelme açısından hastanın yaşı, vertigonun, ENG değişiklikle­rinin bulunup bulunmaması, tedaviye başla­ma zamanı ve tedavi yöntemi de önemlidir.
Vestibüler hasar açısından, ENG değişiklik­leri vertigodan daha duyarlı bir göstergedir. Vertigosu olmayan ve vestibüler hasarı gös­teren ENG değişiklikleri bulunmayan hasta­ların %70'inde işitme düzelir. Bu oran verti­gosu olmayan ancak tutulan kulakta vesti­büler yanıtın azaldığı hastalarda %45, verti-goyla birlikte pozitif ENG bulguları olanlar­da ise %30'a kadar düşer.

Yüksek frekanslarda işitme kaybı (4000-8000 Hz) olan ve ENG'de vestibüler hasar bulguları olan hastalarda işitme, düşük fre­kanslarda işitme kaybı olan hastalara göre daha az düzelir. Bu bulgu vestibüler duyu organlarının kokleanın bazal kıvrımına çok yakın olması ve hasarın hem denge hem de işitmeyle ilgili duyu organlarını kapsayacak kadar geniş olmasıyla açıklanabilir.

AİK tedavisinde koklear kan akışının ve perilenf oksijenlenmesinin artırılmasına yöne­lik uygulamalar da vardır. İmpedans pletis-mografiyle yapılan çalışmalarda %10 kar­bondioksit ve %90'lık O2 karışımının koklea O2 akışını en çok artıran karışım olduğu saptandı.

Papaverinin yararlı olmasına karşın, hista-minle değişik yanıtlar alınmaktadır. Yapılan çalışmalarda histamin bazı hayvanlarda koklear kan akışını artırmakta bazılarında ise azaltmaktadır. Nikotinik asidin kobaylar­da koklea kan akışına herhangi bir etkisi ol­madığı görülmüştür.

Fish ve arkadaşları hayvan çalışmalarında ve klinik çalışmalarda %5 C02 ve %95 02 (karbojen) karışımının perilenf oksijenlen-mesini artırdığını saptadılar. Buna karşın %100 oksijenin hem koklea kan akışını hem de perilenf oksijenlenmesini azalttığı sap­tandı. Karbojenin AİK'da yararlı ve görece güvenli olmasının yanında, etkinliği açısın­dan plaseboyla karşılaştırmalı çalışmaların yapılması gerekmektedir.

Barotravmaya bağlı ani işitme kaybı öyküsü olan hastalarda, hemen eksplorasyon yapıl­ması ve onarım en iyi tedavidir, buna karşın yüksek frekanslarda işitme kaybı olan has­talarda tam düzelme görülmesi güçtür. Bazı çalışmalarda, cerrahi eksplorasyonda yuvar­lak ya da oval pencere fistülü insidansının çok düşük olduğu saptanmış ve birçok yır­tığın kendiliğinden iyileşmesi nedeniyle isti­rahat ve başın yükseltilmesi önerilmiştir.