Selulit Bakimi ve Dogal Tedavisi

Selülit’in Yarattığı Hasarı Onarmak

Selülit Bakımı ve Doğal Tedavisi


Yaşlanma ve hasarın sebeplerini açıklayan mevcut yüzlerce teorinin yanı sıra - toksinlerden serbest radikallere hatta enflamasyona kadar - su yüzüne çıkmamış daha birçok teori vardır. Uzmanlar bu sebepler üzerinde o kadar çok tartışır ki; ne yapacağınızı bilemeyecek kadar kafanız karışır. Önemli olan şey sebep değil sonuçtur. Yaşlanma ya da hasarın sebepleri ne olursa olsun sonuç aynıdır - dokularınızdaki su kaybı. Japonların bir deyimi vardır "problemi çözün, ayıbı değil". Se­bebi ne olursa olsun, problem dokuların zayıflamasına ve selülit gibi kusurların ortaya çıkmasına neden olan su kaybıdır. Pürüzsüz, çukursuz ve sağlıklı bir cilde sahip olmak için bu hasarı onarmamız ve kaybedilen suyu yerine koymamız gerekir. Selülite karşı ilk savunma hattınız bağdokunuzdur. Bu bölümde tarif edece­ğim tedavi ve besinler tüm vücudunuzdaki bağdokuları onaracaktır. Selülitinize direkt olarak etki eden bağdokularınız, damarlarınız ve cildin dermis tabakasıdır.

1.Derece Selülit Kan Damarları

Selülit oluşumunun ilk aşaması damarlardaki kalite kaybıdır. Damar-lardaki kalite kaybı, selülite ait görünür izler ortaya çıkmadan uzun bir zaman önce meydana gelir. Damarlarınızın görevi vücudunuzda ihtiyaç duyan tüm dokulara besin, oksijen ve su taşımaktır. Kan olarak düşündüğümüz şeyin büyük çoğunluğunu su oluşturur; kan hücreleri ve besinler de bu karışıma dâhildir. Serbest radikal, enflamasyon ve diğer hasar kaynaklarından gelen saldırılar nedeniyle damarın bütünlüğü bozulur ve duvarlarında küçük delikler meydana gelir. Önce bu delikler kan hücrelerinin dışarı çıkmasına olanak tanı­mayacak kadar küçüktür ancak suyun dışarı çıkmasına izin verir. Bu su, cilt hücreleri ve dermis de dahil olmak üzere tüm vücudunuzdaki hücreleriniz ve bağdokunuza taşınan sudur. Damarlarınızdan dışarı sızan su çaresizce kendisine ulaşılmasını bekleyen dokulara asla ulaş­maz. Bu su atık su olarak hiçbir fayda sağlamadan vücudunuzun çe­şitli bölmelerinde dolanmaya devam eder, bu bölgelerin şişmesine ve sizin de şişkinlik hissetmenize neden olur. Sonuç olarak; damarlarda meydana gelen hasar, damar fonksiyonlarını olumsuz yönde etkiler. Her gün meydana gelen hasarın şiddeti artarak devam ettikçe damar­lar açlıktan ölmek üzere olan derinize besin ve oksijen taşıma konu­sunda gitgide daha yetersiz bir hale gelir.

Kitapta daha önce vücudunuzu otomatik olarak işleyen bir fabrikayla kıyaslamıştım. Örnekteki fabrika, ortaya çıkabilecek her türlü proble­min onarılmasına programlanmıştı. Vücudumuzun ideal haline den-geleşim (homeostasis) adı verilir.

Vücudun dengeleşim (homeostasis) hali, vücudun her parçasının ve onu meydana getiren her sistemin maksimum kapasitede düzenli bir şekilde çalışması demektir. Herhangi bir şey hizadan çıktığında vücut otomatik olarak burayı düzeltmek için işe koyulur. Mesela insan vü­cudunun ideal ısısı 36,5 derecedir. Vücut ısımız 36,5 derece olduğun­da dengede dururuz. Vücut ısısı bu derecenin üzerine çıktığında se­rinlemek için terleyerek dengeyi sağlar. Sistemimizde ter üretmeye yetecek kadar su olduğu sürece dengeleşimde kalabiliriz. Bağdoku parçalandığında vücut gayri ihtiyari bir şeylerin hizadan çıktığının farkına varır - artık dengeleşimde olmadığımızı anlar. He­men düzenden çıkan dokuyu tamir etmek ve bu bölgeyi yeniden ya­pılandırmak için bileşenlerini kullanarak harekete geçer. Vücudumuz gereksinim duyduğu parçaları bulduğu sürece doku yenileme konu­sunda uzmandır. Ne yazık ki, her zaman durum bu şekilde gelişmez ve sonucu da önlenebilir hastalıklar, olgunluk öncesi yaşlanma ve çu­kurlu cilt yüzeyidir.

1. Bölümde bağdokunun vücudun yapı maddesi olan glukosamin veya diğer adıyla GAG'lardan meydana geldiğinden bahsetmiştim. Bağdokunuzu onarmak için vücudunuza bu yapı maddesinin bileşe­nini yani glukosamin temin etmeniz gerekir. Ayrıca damarlarınızı sıkı tutan ve şekillerim korumalarına olanak tanıyan kolajen ve elastin için yapıtaşları amino asitleri de vücuda sağlamak gerekir. Bunun yanı sıra vücudunuzda amino asitleri işlevsel hale getirerek kolajen ve elastin oluşumuna sevk eden vitamin ve eser minerallerini de al­manız gereklidir. Son olarak damarları yeniden nemlendirmesi ve atık suyu kendisine yeniden çekebilmesi için vücuda gerekli besinle­ri de sağlamanız gerekir - örneğin temel yağ asitleri. Öğünlerinize bu besinleri de dâhil etmek başta kulağa karmaşık gelebilir ama as­lında çok basittir.


Canlı Bir Cilt İçin Gerekli Besinler, Selülit Tedavi Yöntemleri

Bir hastam (adını vermeden ona Emily diyeceğim) bacağındaki kıl­cal damar problemi için bana geldi. Otuzlu yaşların sonundaydı. Güney Kaliforniya'da büyümüş ve burada aktif bir hayat yaşamış, yirmili yaşlarında plaj voleybolu oynamıştı. Evlendikten ve oğlu dünyaya geldikten sonra profesyonel olarak voleybol oynamayı bı­rakmış ancak arkadaşları ile düzenli olarak oynamaya devam etmiş­ti. Birkaç yıl önce üst bacaklarında kılcal damarların görünür hale geldiğini fark etmeye başlamıştı. Bacaklarını göstermekten çekinir olmuştu, uzun pantolonla voleybol oynamaktansa voleybol oyna­mayı bırakmıştı. Sonunda bu konuyla ilgili bir şeyler yapılması ge­rektiğine karar vermişti.

Emily bana her geldiğinde damarın kapanarak vücuda geri kabul edilmesini sağlayacak tuzlu su enjeksiyonu yapıyordum. Hasar gör­müş damarlarla uğraşırken daha çok kozmetik fayda sağlamaya yara­yan bu yöntem, bir süreliğine onun da durumdan memnun kalması­nı sağladı. Hatta arkadaşları ile tekrar voleybol oynamaya başladı. Ba­cağında ne zaman yeni damarlar çıksa yok edilmeleri için bana geli­yordu. Bu tedavinin eksik yönü, problemin temeline inememesi, do­layısıyla nedeni ortadan kaldıramadığı için yeni kılcal damar proble­minin oluşumuna engel olamamasıydı. Emily kısa bir süre sonra yeni damarların sürekli ortaya çıkmasından yoruldu ve en kötü kısmı da yeniden ortaya çıkma sıklığının artmasıydı. Gittikçe artan aralıklarla gelmesi bile Emily'nin bacaklarını kusursuz hale getirmeye yeterli ol­mayabilirdi. İlk olarak yeniden plaja gitmeyi kesti. Bitmek bilmeyen bu sorun yüzünden Emily fazlasıyla mutsuz olmuştu. Emily için uzun soluklu ve etraflı bir çözüm önermek istedim. Kendi­me şunu sordum; Emily'nin vücudunda damarların kalite kayıplarım önleyerek, kılcal damar oluşumuna engel olacak bir ortamı nasıl yara­tabilirdim. Damarların neden meydana geldiğini sorguladım. Cevap açıktı: Bağdoku, kolajen ve elastin - tıpkı ciltteki dermis gibi. En iyi çözüm Emily'i damarlarının kendi kendilerine daha güçlü hale gelmeleri için gerekli tüm besinleri alacağı bir diyete sokmaktı. Da­marların bu üç bileşenlerinin yapıtaşlarım sağlayabilirsem yeniden yapılanabileceklerini ve güçlü kalacaklarını biliyordum. Uygun besin­lerle kılcal damarların ölmeyeceği ve kılcal damar görünümünün olu­şumunun ortadan kalkacağı açıktı. Bu geleneksel olmayan bir tedavi metoduydu ve eğer Emily şans verirse sonuçlar karşısında çok heye­canlanacağını biliyordum.

Vücut bir ağaç gibidir. Yeterli miktarda su ve güneş ışığı almazsa za­yıflar. Bir asalak ile karşılaştığında ne kadar ilaç kullanırsanız kulla­nın ağaç ölecektir. Ancak ağaca ihtiyacı olan tüm besinleri verdiğiniz­de hastalıktan (ilaçların yardımı olmadan) kendi kendine kurtulacak ölçüde sağlıklı olur. Öyle olmasa bile ağaç yeteri kadar sağlıklı ise ilaçlar hastalığı ortadan kaldırmakta daha etkili şekilde çalışabilir.

1. Adım. Yapı Maddesi

Ne yazık ki vücudumuz için gerekli besinleri yiyeceklerden elde et­mek her zaman kolay olmaz. Bildiğiniz gibi bağdoku vücudun yapı maddesi yani GAG'lardan meydana gelir. Bu da chondroitin, dermatan ve en yaygın olarak da hyaluronic asit içerir. Bu maddeleri mey­dana getirmek için vücudunuz glukosamin adı verilen besini dönüştürür. Vücudunuz glukosamin üretir ama tüm bağdokunuzu yeniden sağlığına kavuşturacak miktarda değil.
Vücudumuzun yeni ve sağlıklı dermis dokusu meydana getirebilme­si için bu yararlı besin ile dışarıdan takviye edilmesi gerekir. Glukosa­min yiyeceklerde hazır bulunmadığı için Emily'e gıda takviyelerin­den kullanmasını önerdim. Günlük 1000 ile 2000 mg arası bir doz, vü­cuttaki bağdokunuzun GAG'lar ile güçlendirilmesi için yeterlidir. Bağdokunun yapıtaşı glukosaminden dönüştürülen GAG'lardan biri olan hyaluronic asit ayrıca dokularınıza su çekme özelliğine sahiptir. Öncelikli olarak eklemlerde, gözlerde ve en çok da deride bulunur. Cildinizin doğal nemlendiricisidir. Bu maddenin kendi ağırlığının bin katı suyu çekme gücü vardır. Bağdokunuzu yeteri kadar nemli ve maksimum sağlık ve canlılık düzeyinde tutmak önemlidir. Yaşlandık­ça vücutlarımız bu olağanüstü maddeden azalan miktarlarda üretme­ye başlar, bu durum ağrılı eklemler ve kırışık bir cilde sahip olmamı­za neden olur. Hyaluronic asidin yapıtaşı olan glukosamini beslenme­nize ekleyerek vücudunuzun içeriden ve dışarıdan suyla donatılmış ve nemli olmasını sağlarsınız.

2. Adım. Amino Asitler, Selülit Çözümleri

Emily'nin beslenmesinin ayrıca damarlarındaki kolajen ve elastin üre­timini sağlamak için amino asitlerle de desteklemesi gerekiyordu. Genelde vücudumuz amino asit ihtiyacını kendi amino asit havuzun­dan veya protein bakımından yeterli beslenme ile karşılar. Protein içe­ren yiyecekler tükettiğimizde vücudumuz proteinleri çeşitli amino asitler halinde parçalar. Daha sonra bu amino asitleri emerek vücu­dun ihtiyaçlarına göre sırayla ihtiyaç duyulan bölümlere göre yeni­den yapılandırır. Yirmi amino asit arasından sadece on bir tanesi vü­cudumuz tarafmdan üretilebilir. Ama vücut tüm yirmi amino asit ol­madan tam olarak işlev gösteremez, bu sebeple geri kalan dokuz ami­no asidin yiyecek maddelerinden alınması çok önemlidir. Bu nedenle Emily'nin kaslarını, bağdokusunu ve özellikle kolajen ve elastini kuv­vetlendirmesi için gerekli olan vücudumuzun üretemediği temel amino asitler olarak adlandırılan dokuz amino asitten aldığından emin ol­mak istiyordum.

Vücudunuzun ihtiyacı olan tüm amino asitleri etten alabileceğinizi duymuş olabilirsiniz. Hem evet hem de hayır. Etteki amino asitler -hayvanlarda kolajen ve elastine dönüşmüş halde bulunmaktadır. Vü­cudunuzun hayvandan aldığı kolajen ve elastini kullanılabilir hale ge­tirmek için önce tekrar amino aside çevirmesi gerekir. Bu besinlere da­ha direkt ulaşabileceğiniz yiyecekler fasulye, tam tahıllar, yemişler, çekirdekler, sebze ve favorim olan goji meyvesi de dâhil olmak üzere meyvelerdir. Bu bitkisel yiyecekler yeterli miktarda yenerek kalori ih­tiyacınızı karşıladıklarında vücuda yeterli miktarda temel yağ asidi sağlayabilir. Vücudunuzun kullanmasının daha kolay olduğu amino asitler içerir.

Emily bitkisel yiyecekler ve tofu gibi zengin protein içerikli besinlerle beslendiği bir diyete sadık kalarak kırmızı et yerine omega 3 yönün­de zengin balık ve (derisi ayıklanmış) beyaz etli kümes hayvanları ile beslendi.

3. Adım. Temel Yağ Asitler!

Emily'nin bağdokusunu onarmaya yarayacak başarılı bir diyet ayrıca damarlarına yemden su alabilmek için su çeken maddeler de içerme­liydi. Bağdoku için su çeken maddelerin başında keten tohumu ve ce­viz gibi çeşitli yemiş ve çekirdekler ile soğuk su balıklarında bulunan temel yağ asitleri (EFA'lar) gelir. Temel yağ asitleri diğer bir mucize besindir. Bu kitap boyunca birçok kez duyacağınız üzere sağlık için faydalarla doludur. Ancak ne yazık ki vücudunuz fazlasıyla ihtiyaç duyulan bu asitleri kendi başına üretemez, bu sebeple temel yağ asit­lerini yiyecek kaynakları ve gıda takviyelerinden elde etmeniz gere­kir. Emily'e günde iki adet 1000 mg balık yağı EFA gıda takviyesi al­masını önerdim, (vejetaryenler için buna alternatif olarak 1000 mg ke­ten tohumu gıda takviyesi ile 100-300 mg mikro yosundan elde edilen DHA gıda takviyesi almalarını öneririm.) EFA gıda takviyeleri almanın yanı sıra Emily'e beslenmesindeki kırmızı et ve margarin içeren hidrojenize yağlar gibi doymuş "kötü" yağları, balık, canola (kolza) yağı ve zeytinyağı gibi " iyi" doymamış yağlar ile değiştirmesini önerdim. Kendisini bu yağları abartısız mik­tarlarda tüketmesi konusunda uyardım, - iyi yağ da olsalar - fazla tü­ketmek kilo almaya neden olabilirdi.

4. Adım B Vitaminleri ve Eser Mineraller

Ayrıca glukosamine, amino asit ve EFA'ları harekete geçirerek yeni ve sağlıklı bağdokular elde edebilmek için belirli besinlere daha ihtiyacı­mız vardır. Bunları fabrikanın çarklarındaki yağlar olarak düşünebi­lirsiniz. Bunlar vitamin ve manganez, magnezyum, bakır ve çinko gi­bi eser minerallerdir.

Günlük olarak en az B vitamin komplekslerinin günlük değerinin (GM) yüzde yüzünü karşılayacak bir multivitamin/multimineral kompleksi seçmenizi öneririm. Bu tür bir kompleks en pahalı vitamin­lerden biri olduğu için çoğu üreticinin içeriğe eklemekten kaçındığı biyotini de içermelidir.

Ayrıca günlük kullanımın en az yüzde 100'ü oranında eser minerali de içeren bir multivitamin/multimineral kompleksi seçmenizi öneri­rim. Günlük değer hükümetimizce belirlenmiş bir zorunluluktur an­cak vücutlarımızın belli ihtiyaçlar durumunda bu değerden fazlasına ihtiyacı olduğu fark edilmektedir. Bu nedenle birçok durumda GM'den daha fazla oranlarda tüketim yapmanız uygun olacaktır.

Magnezyum veya kalsiyum gibi minerallerden yüzde 100 GM içere­cek bir multivitamin/multimineral bulmak oldukça zordur çünkü bu mineraller oldukça fazla yer kapladıkları için yapılacak haplar yutulamayacak kadar büyük boyutta olabilir. Bu minerallerin bazıları için ancak çok yüksek oranlar verimli olabilir.
Ayrıca silikon, bor, vanadyum, nikel ve kalay gibi eser mineralleri için belirlenmiş bir GM oranı yoktur, bu nedenle bu ultra-eser mineralle­rini de içeren bir multivitamin / multimineral faydalı olacaktır.

Emily'nin diyetini tamamen değiştirmesi ve zor bulunan yiyecekleri tüketmeye başlaması yerine tüm bu vitamin ve mineralleri günlük bir gıda takviyesi tableti ile almaşım önerdim. Aslında tüm bu malzeme­leri antioksidan ve anti enflamatuvarlarla birlikte Murad® Glukosa-mine ve Amino Acid Complex Gıda Takviyesi ve Murad® Wet Süit Gıda Takviyesi'ne ekledim. Emily ilk başta biraz şüpheci yaklaştı. "Vitaminler kılcal damar problemimi tedavi mi edecek?" diye sordu. Ondan bir şans vermesini rica ettim ve eğer beş hafta içerisinde sonuç­lardan memnun kalmazsa tekrar tuzlu su zerk etme işlemine geri dö­nebileceğimizi söyledim. "Şu an çok umutsuzum, kaybedecek neyim var ki?" diyerek denemeye karar verdi.

Sadece üç hafta sonra sonuçlara hayret ederek beni aradı. Kılcal da­marları gözle görülür şekilde yok olmaktaydı. Beş hafta sonra tekrar arayarak neredeyse hepsinin gözden kaybolduğunu söyledi. Üstelik dahası da vardı.
Vücudu sıkılaşmıştı - sadece basenleri değil her yeri. Yıllar önce kur­tulmaya çalışmaktan vazgeçtiği poposunda bulunan küçük selülitli bölge gözle görülür şekilde kaybolmuştu. En iyisi ise voleybol sahası­na geri dönmüştü. Oynarken yıllardır olduğundan daha enerji dolu hissettiğini söylüyordu.

2.Derece Selülit: Dermis

Selülitin ilk aşaması olan damarlardaki kalite kaybı her zaman gözle görünür kılcal damarlara yol açmadığı için birçok kadın, durumu Emily kadar erken fark ederek tedaviye başlamaz ve durum sonunda dermiste kalite kaybı seviyesine ulaşır. Dermis damarlarınızdan taze su ve besin sağlayamamaya başladığında kuru ve kırılgan bir hal alır ve canlılığını kaybetmeye başlar. Güçsüz kalan dermis ise; güneş ışı­ğı, sigara dumanı ve her gün maruz kaldığımız sayısız hasara karşı sa­vunmasız hale gelir. Dermis ve içindeki kolajen ve elastin demetleri parçalanır ve dermis altı yağ hücrelerinin bağdoku içerisindeki yuka­rı doğru hareketine müsaade eder. Bu noktada selülit parmaklarınız la sıktığınızda görülür haldedir ve etkilenen bölgeye parmaklarınızla dokunduğunuzda selülitin varlığı fark edilir.

Endişelenmeyin - bunun iyi bir tarafı da var. Dermisiniz tıpkı da­marlarınız gibi -bağdokudan oluşur.
Damarlarınızı onarmak için ih­tiyaç duyduğunuz tüm besinler selülitin görünür hal almasını engel­lemek adına dermisi onarmakta da etkilidir. Dermis savunma diyeti o açıdan çok yönlüdür. Kırışıklıklar da kolajen ve elastinde kalite kaybının sonucu olarak ortaya çıkar. Glukosamin, amino asit, temel yağ asitleri, B vitaminleri ve eser mineraller bakımından zengin gıda takviyeleri alarak ve bu tür yiyecekler tüketerek kolajen ve elastin liflerinizi savunursunuz ve bu durum kırışıklıklarınızın da azalma­sını sağlar.

Vücuda maksimum cilt sağlığı için gerekli olan tüm besinleri sağla­makla bağdoku yıkımının tüm etkilerinin onarılacağını biliyordum. Ancak kanıt istiyordum.

Çalışmamızdaki deneklerin normal beslenmelerine devam etmeleri­ni istedik. Bazıları reçete ettiğim gıda takviyelerini kullandılar ve ba­zıları kullanmadılar.

Deney çift-kör bir çalışmaydı. Yani ne denekler ne de araştırmacılar kimin takviyelerden aldığını bilmiyorlardı. Bunun amacı araştırma­cıların görmek istediklerim görme ya da gördüklerini sanma riskini ortadan kaldırmaktı. Çalışmanın başlangıcında ve beş hafta sonra deneklerin kırışıklık ölçümleri yapıldı. Gıda takviyelerini alan de­neklerin kırışıklıklarında beş haftada yüzde 34 iyileşme görüldü.

3.Derece Selülit Görünen Cildiniz

Cildinizin en üst tabakası olan epidermis, selülit ve çatlaklara karşı savunmadaki sınır hattınızdır. Selülit dermişten itildiğinde sadece sıkılınca görülebilir haldedir. Epidermis hasar görmüş ve güçsüz ise selülit her zaman görülebilir bir hal alır. Bildiğiniz gibi cildinizin bu katmanı hücrelerden meydana gelir. Vücudumuzun bu parçasım sa­vunmak için bu bölgeye sağlıklı hücrelerin ihtiyaç duyacağı her tür­lü besini sağlamamız gerekir.
Daha önce de bahsettiğim gibi hücreler hasara maruz kaldığında du­varları parçalanır ve su dışarı sızar. Güçsüzleşmelerine ve etkisiz bir hal almalarına neden olur. Sonuç olarak bu durum yüzeyde kuru ve sert bir cilde neden olur. Güçsüzleşmiş bu hücreler altlarında görün­mez halde duran yağları daha fazla tutmaya dayanamaz. Dermiş ta­bakasını delerek yukarı doğru çıkan dermis-altı-yağlar epidermise yakın hale gelir ve burada görünür selülit haline gelir. Bunu önle­mek, cildi yumuşak ve esnek tutmak için hasar görmüş hücrelerin kaybettiği besinlerin yerine konulması gerekir.

Lesitin ve Lipitler

Parçalanan hücre duvarları lesitin ve lipitlerden meydana gelir. Lesitin birçok yiyecekte bulunur, özellikle de yumurta sarısı ve soyada. Hücreleri kuvvetlendirmek için en iyi lipit kaynağı yine dermişe su­yu çeken temel yağ asitleridir. Bunun yanı sıra bu EFA'lar sadece hücre duvarlarınızı yeniden yapılandırmaz aynı zamanda kaybedi­len suyun da hücreye geri çekilmesini sağlar. Lesitin ve EFA'lar yö­nünden zengin bir beslenme biçimi hücrelerinizi nemlendirmek ve böylece tüm vücudunuzdaki organları savunmak ve güçlendirmek adına harikalar yaratacaktır. Bu şekilde korunan hücreler için selülit diye bir şeyden söz edilemez. Çok fazla su kaybetmedikleri varsayı-lırsa bu hücreler ele avuca sığmayan yağ hücrelerinin bulunmaları gerektiği yerde yani cildin altında tutulmasını sağlar. Temel yağ asit­lerinin yanı sıra beslenmenize Lesitin bakımından zengin ürünleri de eklemenizi tavsiye ediyorum.

Besinlerin yiyeceklerden alınması her zaman daha çok tercih edilir. Ancak düzenli olarak tofu, yumurta vs yemiyorsanız her gün soya lesitini veya onun yapıtaşları olan choline ya da phosphatidycholine içeren gıda takviyeleri almanız faydalı olacaktır, işinize yarayacak miktar günde yaklaşık 2000 ila 4000 mg.'dır. - bir yemek kaşığı do­lusu soya lesitin granülü veya bir yumurtaya denk miktarda.

Bilinen En Yaygın Lesitin Kaynakları

Soyalı yiyecekler (mesela tofu)
Soya Lesitin granülleri
Yumurta
Ispanak
Kıvırcık salata
Karnabahar
Fıstık ve fıstık ezmesi
Elma
Portakal
Patates

Ne yazık ki birçoğumuz gerekli besinlerden hücrelerimizin sağlığını koruyacak miktarda tüketmeyiz ve bu sebeple fazla miktarda hücre suyu kaybederiz. Hücre içi su kaybını selülit dışında birçok şekilde hissedebiliriz.
Diyelim ki bol bol su içmemize rağmen kendimizi hala susamış hisse­diyoruz. Burada bize nemsiz kaldığının mesajını gönderen hücreleri­miz devreye giriyor demektir. Hücreleri su içerek beslemeye çalışabi­liriz ancak bu ancak duvarları bütünlüklerini kaybetmemişse ve su iç­lerinden - yani içimizden - geçip gitmeyi başaramayacaksa mümkün olabilir.

Su prensibi tüm vücudunuzun sağlığını tanımlamaya yönelik unsur­lardan meydana gelir. Susuz kalmış hücreler suya doygun olanlara kı­yasla işlerini daha az verimle yapar. Karaciğerimiz, beynimiz, kalbi­miz, akciğerlerimiz ve diğer tüm organlar maksimum su seviyesinde olmadıkları sürece en verimli şekilde çalışamaz. Eğer hücreleriniz böyle bir durumdaysa hastalık ya da enfeksiyon riskinde iyileşme su­ya doygun hücrelerle donatılmış olduğunuz duruma göre daha zor gerçekleşir. Nemsiz kalmış beyin hücreleri maksimum verimlilikte ça­lışmaz bu sebeple zihinsel anlamda yorulmanız çok daha kolay olur. Cildiniz daha kuru ve çatlak olur. Daha az enerjiye sahipsinizdir ve yiyecekleri daha zor yararlı hale gelecek şekilde sindirirsiniz. Hücre­sel susuz kalma durumunun sonuçlarına selülit gelişimi de dâhil ol­mak üzere daha birçok kalite kaybı durumunu ekleyebiliriz. Buradan yola çıkarak vücudunuzu nemlendirici besinlerle donatmanın ne ka­dar önemli olduğunu daha iyi anlayabilirsiniz.

Su Kaybının Zayıflatıcı Etkileri

Hafta sonları Santa Monica Dağları'nda oğlum ve kızlarımla yürüyüş yapmaya bayılıyorum. Yıllardan beri yürüyüş yaparım ve kondisyo­num gayet iyidir. Ancak zaman içerisinde daha erken nefessiz kalma­ya başladığımı fark ettim. Daha önceleri kolaylıkla yürüyebildiğim mesafeleri daha çok yorularak tamamlayabilmeye başladım. Geçmiş­te ihtiyaç duyduğumdan daha fazla suya ihtiyaç duymaya başladım.

Yürüyüşe kavruluyormuş gibi devam ediyordum. Su içmek çok kısa bir süreliğine susuzluğumu yatıştırıyor ancak dakikalar içinde tekrar biraz daha su içme ihtiyacı hissediyordum.

Vücudumun suyu bir zamanlar yaptığı kadar etkili kullanamadığının farkındaydım. Bu yüzden vücudumdaki dokuları nemlendirmek için bilinçli şekilde daha fazla yumurta, soya, balık ve yemiş gibi yiyecek­ler tüketmeye başladım.

Beslenme düzenime bu besin trafolarından yeteri miktarda ekleyeme-me riskine karşı her sabah lesitin ve EFA gıda takviyesi aldım. Birkaç haftada yürüyüşlerimde çok daha canlı hissetmeye başladım. Çok kı­sa bir süre sonra yanımda şişeyle su taşıma ihtiyacı hissetmemeye başladım, artık susama hissi yürüyüş boyunca rahatsızlık vermemeye başladı. Los Liones adı verilen zirvedeki bitiş çizgisine ulaştığımda bi­le hala kendimi enerjik hissediyordum. Zirve enfes bir boğazı ve ar­dında serilmiş uçsuz bucaksız Pasifik Okyanusu'nu kapsayan nefes kesici bir manzaraya sahiptir. Böyle güzel bir anı çocuklarımla paylaş­mak kadar gençleştirici çok az şey vardır. Bu uğruna yaşamak isteye­ceğim türden deneyimlerden biridir kesinlikle.

Bu nemlendirme diyeti ile vücut hücrelerime canlılık kazandırdım. Organlarım, sinir sistemim, kalp ve damar sistemim ve diğer her böl­geme uzman tarafından ayar yapılmış oldu. Günlük beslenmenize kı­sa liste halindeki bu ürünleri ekleyerek basit bir adım atmakla başlar­sanız selülit ve çatlaklarınızda şok edici bir iyileşme görmekle kalma­yacak aynı zamanda vücudunuzun yenilendiğini hissedeceksiniz. Hem daha iyi çalışıyor olacak hem de dokunduğunuzda daha sıkı ol­duğunu hissedeceksiniz. Sadece doğru yiyecekleri yiyerek bu madde­lerin hepsinden yeterli miktarda aldığınızdan emin olamayacağınız için hastalarıma her zaman yanında gıda takviyeleri de almalarını öneririm. Bu maddelerden yüzde yüz GM'nin üzerinde tüketmek si­ze hiçbir zarar vermeyecektir. Bu besinleri tek tek de alabilirsiniz ya da bunların hepsini birden içeren Murad Glukosamine ve Amino Acid Complex Gıda Takviyesi ve Murad Wet Suit Gıda Takviyesi kullanabilirsiniz.