Obsesif Kompulsif Bozukluk Tedavisi

Obsesif Kompülsif Bozukluk Tedavisi

En sık görülen kompülsiyonlar hangileridir?


En sık görülen kompülsiyonları şöyle sıralayabiliriz:

Saatlerce lavabonun karşısında kalarak elini yıka­mak, temizlendiğine ikna olamayıp yeniden yıka­mak,
Tekrarlama: Kaygı veren ve takıntılı hale gelen düşünceyle oluşan iç sıkıntısını rahatlatmak için sürekli olarak tekrarlayan davranışta bulunmak,

Kontrol etme: Obsesif-kompülsif bozukluğu olan hastalarda tipik olarak görülen belirti kontrol et­mektir. Hatta sorunun başlangıcı bile böyle tespit edilebilir. Mesela hasta, evden çıkarken kapıları kapatıp kapamadığını belki on kez kontrol eder; suyu açık unutup unutmadığını, ütüyü prizde bıra­kıp bırakmadığını unutup bunları kontrol etmeye çalışır.

Biriktirme: İşe yaramasa da, çok eski olup kulla­nılmasa da eşyaları evlerinden atamayan hastalar vardır. Çöp diye tabir edilen evler genelde onların­dır. Hiç eşya atamadıklarını anlamazlar bile. Bin­lerce gazete, dergi, kavanoz biriktirebilirler.

Sayma: Aslında bu durum birçok insanın» yaptığı sıradan kabul edilebilecek bir davranıştır, ama sü­rekli hale gelirse hastalık durumuna dönüşebilir. Mesela evlerin pencerelerini sayma, insanların ayakkabılarını sayma gibi.

Aşırı tertipli ve düzenli olma: Örneğin evde her şe­yin simetrik durması veya masanın üstündeki her şeyin belirli bir sırayla dizilmesi gibi.

Hastalık çok geç yaşta da başlayabilir, Obsesif Kompülsif Kişilik Bozukluğu

Bu hastalık daha çok hangi yaşlarda başlar?

Belirli bir yaşta başlamıyor. Bazı travmatik yaşantıların sonrasında çok geç yaşta da başlayabilir. Çok erken yaşta da. Hatta başlangıcı okul öncesi çocukluk dönemine ka­dar gider. Bazen de hastalığı tanımlamakta gecikmeler ola­bilir. Doktora gitmeye çekinmek, yaşadığının psikolojik bir sorun olduğunu fark etmekte zorlanmak, bu sorunlar nedeniyle doktora gitmek gerektiğini fark etmemek, hasta­lığa bir tanı konmasını geciktiren nedenler arasında sayıla­bilir. Kimi zaman yaşanan ağır stresler, eş ve iş sorunları, ailedeki kayıplar ve devamında yaşanan ağır depresyon,, kişideki obsesif-kompülsif bozukluğun ayırt edilmesini de güçleştirir.

Sizce bu bozukluğun nedenleri neler olabilir?

Bu bozukluğun bilinen tek bir nedeni olduğunu söy­lemek gerçekten zor. Nedenlerine ilişkin yapılan çalış­malar, genetik bir yatkınlığı işaret ediyor. Aslında bu so­runa yol açan bir gen bulunmamakla birlikte OKB has­talarının yakınlarında bu hastalığın görülme olasılığı fazla. Beyinde kimyasal haberci görevi üstlenen seroto-nin seviyesindeki düşmenin bu hastalığa neden olduğu söyleniyor. Zaten serotonin birçok psikiyatrik hastalığın en önemli etmenlerinden biri olarak kabul ediliyor ve tedavide bu nedenle serotonin seviyesini artıran ilaçlar kullanılıyor. Aile içi sorunlar veya stres yaratan durum­lar bu hastalığa yol açmaz, ancak var olan hastalığı tetikleyebilir

Panik atağı sorunlarında önemli bir etken de, travma­tik stres bozukluğu diyebilir miyiz?

Elbette. Son yıllarda ülkemizde kaygı bozuklukları baş­lığı altında, travma sonrası stres bozuklukları da yer alı­yor. Sel baskınından depreme, cinsel saldırıdan işkenceye, silahlı saldırıya kadar, ölüm ya da ölüm tehdidiyle karşıla­şan insanların genellikle ağır stres tepkisi, travma sonrası stres uyum bozukluğu gösterdikleri belirtiliyor. Öte yan­dan bu tip olayların, ruhsal bozukluğa ya da hastalığa yat­kın kişilerde belirtilerin ortaya çıkışını kolaylaştırdığı, ilaç ya da ruhsal tedaviyle günlük yaşantıya uyum sağlayan hastaların uyumunu bozduğu biliniyor. Ruhsal bozukluğu, hastalığı olmayan insanlarda doğal afetler, insanların yol açtığı terör olayları, yangınlar, büyük kayıplar, ayaklan­malar ağır stres tepkisini birden ortaya çıkarır. Ama za­manla bu tepki azalır. Travma sonrası stres bozukluğu ta­nısı koyabilmek için, insanın gerçek ölüm ya da ölüm teh­didi gibi bir tehlikeyle karşılaşmış olması, bu durum karşı­sında çaresiz kalması, aşırı endişe ve korkuya kapılmış ol­ması gerekir. Buna ek olarak, başlangıçta aşırı korku, ça­resizlik, dehşet belirtileri yanında, dalgınlık, donukluk, il­gisizlik, gerçek dışı değerlendirme ve düşünme, kişilik bö­lünmesi, bellek hataları gibi belirtiler bulunabilir. Travma­tik olay ve onunla ilgili anılar yeniden yaşanır. Olayla ilgili algı ve düşünce yanılmaları, bozuklukları ortaya çıkabilir. Uyku bozuklukları yanında korkulu rüyalar, karabasan sık görülür. Hastanın dehşet içinde, korku ve panikle uyanmasına, bağırıp çağırmasına, taşkınlık, saldırganlık göstermesine, vurup kırmasına yol açabilir. Bu bozukluk en az iki gün, en fazla bir ay sürer. Bu bozukluğun uzama­sı travma sonrası stres ya da uyum bozukluğuna neden olabilir.

Travma sonrası stres bozukluğunda kişi daha çok ne­ler yaşar?

Travma sonrası stres bozukluğunda kişi, sürekli olarak endişe, kaygı, korku, çaresizlik ve dehşet içinde yaşar. Ola­yı anımsamak, düşünmek ve konuşmak istemez. Olayı ya da olayın bir yönünü anımsatan durumlar, kişiler, nesneler karşısında endişe, kaygı düzeyi yükselir. Korku ve panik belirtileri ortaya çıkar. Ruhsal dalgınlık, donukluk, dur­gunluk, ilgisizlik, gerçek dışı değerlendirme, başkalarıyla, çevreyle ilişkinin azalması, uyumun bozulması, genel kay­gı bozukluğunu ya da ruhsal çöküntüyü düşündüren belir­tiler, yakınmalar, dehşet ve korku veren düşlemler, fantezi­ler, düşler görülür. Bu belirtiler üç aydan fazla sürerse bo­zukluğun, hastalığın uzaması, kronikleşmesi söz konusu olabilir.