İngilizce Beden Egitimi Sozlugu F

face mask: Yüz korucu maske.
facies: Yüz.
factional: Taraf tutan, yanlı davranan.
faculty: Fakülte.
faırplay: Sporun kurallara, oyun disiplinine uygun ve rakiplere saygılı olarak yapılması.
fair conduct: Sportif tutum, davranış.
faimess: Sportmenlik
fake: Aldatma, çalım
faked shot: Aldatmalı atış.
fali: Tuş yapmak.
fail backwards: Geriye düşüş.
fail down: Düşmek.
falling: Düşüş teknikleri.
false attack: Hatalı hücum
false start: Yanlış çıkış.
fan: Taraftar. fanatic: Fanatik.
fanaticfan: Fanatik taraftar.
fanaticism: Fanatizm.
fartlek: Koşarak yapılan bir tür dayanıklılık antrenmanı.
fast break: Hızlı hücum.
fast game: Çok hızlı oynanan maç.
fast pili: Doping hapı.
fast twitch: Hızlı Kasılma.
fathom: Kulaç.
fatigable: Kolay.
fatigue: Yorgunluk.
fatigued: Yorgun.
fatless: Yağsız.
fatty: Yağlı.
fault: Hata.
faultless: Hatasız.
favourite: Favori.
feed: Beslenme.
feet first dive: Çivileme atlayış.
feint: Şaşırtmaca, çalım.
fellow competitors: Yarışmacı arkadaşlar.
fence off: Beraberliği bozmak için yapılan maç.
fence: Eskrim yapmak.
fencer: Eskrimci.
fencing distance: Mesafe.
fencing jacket: Eskrim kıyafeti.
fetter: Künde.
fibre: Lif.
fibula: Kaval kemiği.
field: Saha.
field of play: Oyun alanı.
field officer: Saha hakemi.
fifty-fifty: Yarı yarıya.
fight: Mücadele etmek.
fight to a finish: Sonuna kadar mücadele etmek.
fighter: Boksör,
fighting spirit: Mücadele ruhu.
figüre skatingaxel: Artistik patinaj.
fin: Kolları yüzgeç gibi kullanarak yüzme.
final: Son maç, final.
final decision: Kesin karar.
final heat: Final koşusu.
final jump: Bitirme atlayışı.
final result: Sonuç.
final Whistle: Bitiş düdüğü.
finalist: Finale kalan sporcu veya kimse.
fine: ince.
finish: Son, varış, müsabakanın bitimini ifade eder.
finish line: Varış çizgisi.
finisher: Yarışmayı bitiren takım veya sporcu.
finishing: Finiş ipi.
firepower: Bir takımın veya sporcunun sayı yapma kapasitesi.
firing discipline: Atış disiplini.
firing point: Atış noktası.
firing position: Atış pozisyonu.
first aid: İlk yardım.
first aid kit: ilkyardım çantası.
first half: Birinci devre, ilk yarı.
first intention: Atak.
frist runner: ilk koşucu.
frist service: ilk atılan servis.
fishing: Balıkçılık.
fist: Yumruk.
five fouls: Beşinci faul.
five second rule: Beş saniye kuralı.
fixture: Fisktür, ad çekme.
flag: Bayrak, flama.
flagman: Yarışta "start" veren kimse.
flank-attack: Yan hücum.
flank circle: Çevirme hareketi.
flank speed: Son sürat,
flashback: Geriye dönüş.
flat: Teniste topa düz vuruş.
flat footed: Düz taban.
flat kili: Alçaktan dışarıya giden atış.
flat pass: Yerden pas.
flat stroke: Düz vuruş.
flatten: Rakibi nakavt etmek.
flexibility: Esneklik.
flic-flac: Flik-flak, elle geriye sıçrama.
flick: Bilek hareketi ile yapılan vuruş.
flick kick: Topa ayağın dış yüzüyle yapılan vuruş.
flight: Engel.
flip pass: Topu havaya kaldırarak verilen pas.
flip shot: Topu havaya kaldırarak yapılan bilek vuruşu.
floor exercises: Yer hareketleri.
flbor upstart: Yerde kipe.
flop: Sırtüstü yüksek atlama tekniği.
flopper: Sırtüstü geçiş yapan yüksek atlamacı.
flu: Nezle.
flu-bug: Grip virüsü.
fly: Uçmak.
fly bali: Topu yere düşürmeden, havada oynanması.
fly kili: Yüksekten dışarıya çıkan atış.
flyaway: Cimnastikçinin, paralel veya halkadan inerek geriye takla atması.
flying phase: Atlamada, havada geçen uçuş süresi.
flying rings: Halka.
flying somersault: Uçarak salto.
flying start: Hız alarak yapılan çıkış.
flyingaxel: Dönüşe sıçrayarak başlama.
flyweight: Sinek sıklet.
foil fencer: Flöreci.
follow the bali: Topu taşımak.
food: Gıda, yiyecek.
food and beverage: Yiyecek ve içecek.
food poisoning: Gıda zehirlenmesi.
foot: Ayak.
foot circling: Ayak çevirme.
foot Fault: Ayak hatası.
football: Futbol.
football association: Futbol federasyonu.
footbal crazy: Futbol delisi.
football league: Futbol ligi.
football player: Futbolcu.
football pools: Sportoto.
football team: Futbol takımı.
football technique: Futbol tekniği.
football uniform: Futbol forması.
footing: Yarış pistinin durumu.
footsack: Ayakları sıcak tutmaya yarayan kalın çorap.
footwork: Ayak hakimiyeti.
force: Bir oyuncunun zor pozisyonda olmasına rağmen atış yapmaya çalışması.
force to do: Zorlamak.
fore-check: Topa sahip olan rakip oyuncuyu kendi yarı sahasında kontrol etmek.
forearm balance: Amut pozisyonunda denge­de durma.
forecourt: Oyun alanının fileye yakın olan önbölümü.
foreground: Ön alan.
forehand: Sağ vuruş.
forehead: Alın.
forest: Orman.
forfeit: Hükmen mağlup sayılmak.
form: Formda olmak.
formal paper of game: Karşılaşma çizelgesi,
formula; Yarış kuralları.
forward: Forvet oyuncusu.
forward dives: Öne atlama,
forwrad line: Forvet hattı.
forward player: Hücum oyuncusu.
forward roll: Öne takla.
forwards and backwards: İleri geri.
foul: Faul, kural dışı yapılan hareket.
foul blow: Kurallara aykırı olarak yapılan vuruş,
foul by holding: Rakip futbolcuya sarılmak suretiyle yapılan faul.
foul charge: Kurallara aykırı olarak rakip fut-bolcu üzerine vücut ile abanma,
foul throw: Geçersiz atış.
four hand: Topa elin iç tarafı bakarken yapılan
vuruşlar.
four handed game: Çiftli müsabaka.
fracture: Kırık.
frail: Zayıf, narin,
frankly: Samimi olarak
fraudfully: Hile ile.
fraudulent: Hileli
free: Serbest, özgür.
free agent: Herhangi bir kulübe bağlı olmayan atlet.
free ball: Boşta kalan top.
free exercise: Isınma hareketleri.
free kick: Serbest vuruş.
free of charge: Bedava.
free practice: İdman karşılaşması.
free shot: Serbest atış.
free shot Lane: Serbest atış alanı.
free shot Line: Serbest atış çizgisi.
free space: Serbest bölge, boş alan.
free standing exercises: Aletsiz alıştırmalar.
free style: Serbest güreş.
free style relay: Serbest yüzmede bayrak yarışı
free styler: Serbest yüzücü.
free support rearways: Bükülü duruş.
free throw: Serbest atış.
free throw area: Serbest atış alanı.
free throw circle: Serbest atış alanındaki yarım daire.
free throw line: Serbest atış çizgisi.
free thrower: Serbest atış yapan oyuncu.
free ticket: Serbest giriş kartı.
freestyle skiing: Serbest kayak.
freestyle swimming: Serbest yüzme.
freeze: Buz tutmak, donmak.
freeze the bali: Oyalama.
frenzied temperature: Dondurucu soğuk.
frenzied crowd: Coşkun kalabalık.
frenzied welcome: Coşkun tezahürat.
frenzy: Çılgınlık, coşkunluk.
fresh: Taze, temiz.
fresh air: Açık hava, temiz hava.
frog balance: Denge aletinde kurbağalama duruş.
frog head balance: Denge aletinde, baş ile destek alarak kurbağalama duruş.
frog kick: Kurbağalama yüzüş.
from a distance: Uzaktan.
from hand to hand: Elden ele.
from ttıis day forth: Bugünden itibaren.
from time to time: Zaman zaman.
front: Ön.
front line: Takımın orta alan ve hücum oyun­cuları.
front line player: Ön oyuncu.
front vault: Ön atlayış.
frontmost: En ön.
frorearm pass: Önkol pası.
frost: Donmak.
frozen; Donmuş.
fruitful: Verimli.
fruitless: Verimsiz.
full attendance: Çok kalabalık.
full back: Defans oyuncusu.
full nelson: Tam kle.
full speed: Tam sürat.
fumble: Hata durumu.
fundamental position: Başlama duruşu.
funny bone: Pazı kemiği.