İngilizce Spor Terimleri Sozlugu D

dentes: Diş.
dentes caninus: Köpek dişi
dentes decidui: Süt dişi.
dentes incisivi: Keser dişler.
dentes permanetes: Kalıcı dişler.
departure: Depar.
depression: Depresyon.
deputy chairman: Asbaşkan.
derby: Amatör ve profesyonellere açık yarış.
detail: Ayrıntı.
detest: Nefret etmek.
deuce: Beraberlik.
develop muscles: Kas geliştirmek.
development: Açılma
devotees of soccer: Futbol meraklıları.
diagonal Pass: Çapraz pas.
diaphoretic: Terletici.
dictate: Buyurmak, emretmek.
diet: Diyet, diyet yapmak.
dietary: Diyetsel.
dietetics: Beslenme eğitimi.
Difficulty: Zorluk
digestio: Sindirim.
direct attack: Direkt hücum.
direct blow: Düz vuruş.
direct elimination: Direkt eleme.
direct freek Kick: Direkt serbest vuruş.
direct pass: Direkt pas.
direct thrust: Direkt vuruş.
disc: Ağırlık diski.
discharge: Deşarj.
discipline: Disiplin.
discourage: Cesaretini kırmak.
discreet: Tedbirli.
discus: Disk
discus throw: Disk atma.
discus thrower: Disk atıcısı.
disease: Hastalık.
dish rag: Denge aletinde kıvrılma pozisyonu.
dismiss: Ekarte etmek.
display: Gösteri.
disputable: Tartışmalı.
dispute: Anlaşmazlık.
disqualify: Diskalifiye,
distance: Mesafe, aralık.
distance judging: Mesafe tahmini yapmak.
distance man: Uzun mesafe koşucusu.
distance of the race: Yarış mesafesi.
distance race: Uzun mesafe koşusu.
distribution of awards: Ödül dağıtımı.
dive: Dalış, dalma, atlama, plonjon.
dive shot: Düşerek atış.
diver: Dalgıç.
diving: Atlama, dalgıç.
diving board: Tramplen:
diving Judge: Atlama hakemi.
diving pool: Atlama havuzu.
diving side shot: Yana düşerek atış.
division: Klasman, bölüm.
division line: Orta çizgi.
do a handstand: Amuda kalkmak.
do jolly well: Çok iyi yapmak.
do not move: "Kımıldama" komutu.
doctor: Doktor
dodge: Rakip oyuncudan çevik bir hareketle
kurtulma.
dog: Rakibin peşini bırakmamak.
dojo: Judo'nun ustalıklarını öğreten okul.
Donate: Bağışlamak.
dope: Doping.
dope test: Doping testi, double
check: Çifte kontrol.
double dribble: Hatalı top sürme.
double exertion: Gayret sarfetmek.
double feint: ikili aldatma.
double grapevvine: Çift kol sarması,
double gripping: Çift kolla yakalama.
double guard: ikili gard.
double hand pass: Çift elle pas verme.
double hit: Çift vuruş.
double rear vault: Geriye çift parende.
double somersault: Çift salto.
double sweeper: Çift stoper.
double touch: Çift elle top tutma.
doubies: Çiftler
down: Top süren oyuncuyu yere indirmek.
downward: Vücudu öne bükme.
drag: Rakip güreşçiyi kollarından sarıp
düşürme tekniği.
drag dribble: Alçak top sürme.
draught: Hava akımı.
draw: Berabere kalmak.
draw ahead: Yavaş yavaş öne geçme.
draw back the javelin: Ciriti geriye alma.
draw last: Kura çekme.
draw sheet: Kura listesi.
dread: Korkmak
dream score: En yüksek skor.
dress a wound: Pansuman yapmak.
dresser: Pansumancı.
dressing: Pansuman.
dressing room: Soyunma odası.
dribble: Top sürme.
dribbler: Top süren oyuncu.
drill: Oyun çeşiti, oyun varyasyonu, dril.
drink: içecek.
drive: Basketbolde, içeriye dalma.
drop: Rakibi düşürmek.
drop bali: Hakem atışı.
drop kick: Kaleci vuruşu.
dropping: Düşürmek.
dumbbell (dumbel): Bir sapla birbirine bağ­lanmış iki yuvarlak parçadan oluşan, bir elin kavrayabileceği büyüklükte mini halter.
dumbbell flys: Özel göğüs egzersizidir. Bir bank ya da sehpa üzerinde sırt üstü yatılır. Ağırlık ya da dambıllar her iki elde ve kollar her iki yanda açık olarak tutulur. Daha son­ra kollar yukarıda birleştirilir. Dambıllar aşa­ğıda iken nefes alınır, yukarıda iken nefes verilir.
dummy: Vücut çalımı.
dump: Topu kaleden uzaklaştırma.
dunk: Smaç
durable: Sağlam dayanıklı.
duration of a game: Maç, oyun süresi.
duty: Görev.