Huzursuz Bacaklar Sendromu Teshisi

Huzursuz Bacak Sendromunda Bulgular

HBS'nin toplumda görülme oranı hakkında neler bili­niyor?

HBS'nin dağılımını, toplumda görülme yüzdesini içerir. "Prevalans" da denir. Bir toplumda, hastalığın belli bir sü­redeki görülme yüzdesidir. 1945'de Dr. Ekbom İsveç'de bu oranı yüzde 2,5-5 bulmuştur.
Dünya genelinde bu oran, yüzde 6-12,5 olarak kabul edilmektedir. Orandaki artma, değerlendirmelerin eskiden olduğu gibi doğrudan hasta-hekim ilişkisine değil, dolaylı olarak, telefon veya uzaktan soru formlarıyla saptanması­na dayanmasındandır. Hastalara ulaşma kolaylaşmıştır. HBS görülme oranının 60 yaş sonuna kadar arttığı görü­lür. Bu sonuç, olguların genellikle ileri yaşta çıkıp, devamlı seyir izlemesinden de olabilir.

Ailesinde benzer yakınmaları olan kişilerin bulunduğu HBS olgularının, yüzde 43'ünde belirtilerin 30 yaşından önce başladığı saptanmıştır.

Avrupa ve Amerika'da yapılan yeni prevelans çalışma­ları oranı yüzde 7,2 civarında bulunmuş ve hanımlarda er­keklerden fazla görüldüğünü desteklemiştir.

Türkiye'de, Mersin bölgesinde görülme oranı yüzde 3,1 bulunmuştur. Bu sonuç,
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı doktorları; Sevim S., Doğu O., Çamdeviren A. ve ça­lışma arkadaşları tarafından Türkiye'de yapılan ilk HBS prevalansı çalışmasıdır. Singapur'da yüzde 0,1-0,6 ve Ja­ponya'da ise 5-15 bulunmuştur.

HBS'nin hanımlarda görülme oranı erkeklere kıyasla fazladır. İsveç'de Dr. Ulfberg ve arkadaşları HBS'lilerin yüzde 6,1'ini erkek ve yüzde 13,9'unu hanım olarak bul­muştur

HBS tanı kriterleri nedir?

Yaşı nispeten ileri kişilerde (60 yaş ve yukarısı), genel­likle akşam ve gece uyku saatlerinde bazen de gündüzleri uzun süren dinlenme veya hareketsizlik hallerinde, uyanık halden uyuklama ve uykuya geçiş sürecinde, genellikle ba­caklarda ortaya çıkan duyu ve motor (hareket) bozukluk­lar görülmesidir. Geceleri, belirtilere bağlı sık uyanmalar ve yeniden her uyumaya geçişte belirtilerin tekrarlaması, kronik uyku kaybına (uykusuzluğa) sebep olan önemli bir faktördür.

A. Ana kriterler tanı koymak için birincil özelliklerdir. Bunlar;

1. Genellikle bacaklarda, karşı konulması güç, bacak­ların içinde hareket varmış gibi veya hareket ettirme dür­tüsü şeklinde duyu algılama bozukluğu (bacaklarda derin­lerde aktif bir şeyin hissedilmesi) ve bazen bunlara gene bacaklarda yeri tam gösterilemeyen ve ne cins olduğu (ağ­rı, sıcak-soğuk vb.) tam olarak tanımlanamayan (non-dis-crımınatıf), sübjektif rahatsız edici duyuların (parestezıle-rin) eşlik etmesidir.

Duyu bozuklukları, HBS olgularının 1/3 veya Vı'sinde ağrılı olabilir. Hastalar, birbirinden farklı olan ve yukarıda belirtilen bu iki örnek duyu algılama bozukluğunu ayırt edemez veya aralarında bir ilişki kuramaz. İkisini birden tanımlar.

Duyu algılama bozukluğu, bacaklarda derinde -kemik­ler düzeyinde- algılanır. Bazen kollarda, nadiren yüzde de görülebilirse de bacaklarda her zaman hakimdir. Hastala­ra, "şikâyetlerin nerede" diye sorulduğunda, genellikle ba­caklarını gösterirler.

2. Belirtilerin 24 saat içinde (sirkadiyen olarak) akşam ve gece saatlerinde belirgin iken sabaha karşı kendiliğin­den düzelme gösterip gündüzleri olmaması.
3. Semptomların (belirtilerin) uzun süren istirahat veya hareketsizlik hallerinde de başlaması veya şiddetlenmesi. İstirahat uzadıkça, semptomların çıkışının daha da kolay­laşması.
4. Yataktan kalkma ve yürümekle belirtilerde kısa sü­reli, geçici de olsa düzelme olması tanıda önemlidir.

Hareket ettirme dürtüsü algılaması ve rahatsız edici duyular, bedeni germe ve hareketle-ayağa kalkıp dik pos-türde (duruş), iki ayak üstünde yürümeyle kısmen, geçici olarak düzelir. Motor aktivite devam ettikçe belirtilerde düzelme sürer. Bu düzelme her zaman tam değildir ve has­talar duyuların sadece bastırıldığının farkındadır.

Yukarıdaki dört kriterin hepsinin birlikte bulunması tanı için esastır. Birinin bulunmaması tanıya şüphe getirir. Kriterler, tanı koymada yüzde 90 oranında yeterli bulun­muştur.

B. Tanıyı destekleyen diğer özellikler:

Gerekli olmasa da aşağıdakilerin bulunması, şüpheli olgularda tanıyı güçlendirir.

1. Aile öyküsü: HBS'li hastanın birinci derece akraba­larında benzer yakınmaların görülmesi ailesinde HBS'li ol­mayan hastalara göre üç-beş kez fazladır. Hastaların yak­laşık yüzde 65'inde ailevi oluş saptanmıştır.
2. Dopaminerjik ilaçlara cevap: HBS'li hastaların he­men hepsi düşük dozdaki 1-dopa veya dopaminerjik ilaçlara başlangıçta olumlu cevap verir. Bu da tanıyı destekleye­bilir.
3. Periyodik bacak-kol hareketleri: Çoğunlukla bacak­larda daha sık, genellikle uykuda, bazen de uyanıkken is­tem dışı çıkan, bacakların ikisinde birden ani sıçrama ha­reketleridir. Devamı dakikadan saatlere sürebilir.

C. HBS'nin birlikte olması olası klinik tablolar:

1. Demir eksikliği anemisi (kansızlık), gebelik ve son dönem böbrek hastalığında HBS belirtileri çıkabilir. Kan­da demir düzeyi saptanması uygun olur.
2. Uyku bozukluğu olup-olmadığı mutlaka sorulmalı­dır. Uykusuzluk, hastaların en önemli yakınmasıdır. Hafif şiddetteki olgularda, uykusuzluk önemli olmayabilir. HBS dışında, yani birlikte psikofizyolojik (gerilim veya sıkıntı­ya bağlı) uyku bozukluğu da çeken HBS olguları olabile­ceğini de unutmamak gerekir.
3. HBS'li hastalarda nörolojik muayene genellikle nor­maldir. Tanıda, bütün gece uykusu elektroensefalografisi (EEG) çekilmesi şart değildir. Özel laboratuvar incelemele­rinin tanıda katkıları yoktur. HBS tanısı, hastanın öyküsü ve yukarıdaki kriterlere göre konur.

Duyu belirtilerini tanımlamak için hastaların kullandığı deyimler nelerdir?

Hastadan hastaya değişebilir; hoş olmayan duyular, da­marlarda kurtlar veya böceklerin dolaşması, yahut da kolalı içecek köpürmesi sesi, deri altında kaşıntı, bacaklar­da delirme, elektrik akımı geçiyor hissi gibi. Kemik düze­yinde diş ağrısı kadar şiddetli ağrı, çekilme, yırtılma, ka­şınma hissi, bacakları mutlaka hareket ettirme dürtüsü al­gılaması vb.

HBS'de duyu belirtilerinin bazı olgularda ağrılı olması­nın nedeni biliniyor mu?

Bu yön, tam olarak bilinmemektedir. Hayvan çalışma­ları, dopaminerjik hücreler üzerinde DA reseptörlerinden (dopamini salan organeller) başka, morfin cinsi madde-en-dojen morfin salan morfin reseptörlerin de bulunduğunu göstermiştir. "Mu" tipi morfin reseptörlerinin HBS'de et­kili olabileceğini belirtmiştik. Dopamin sinir ağı çıkışların­da dopamin ve endojen morfin reseptörlerinin yan yana yerleşik olması ve bazen birlikte salınım yapmalarının amacının, dopaminin postsinapik (etki yaptığı en yakının­daki hücreler) etkisini artırmak ve gerektiğinde ağrı kon­trolünde de katkıda bulunmak olduğu düşünülmektedir.

HBS olgularının ağrılı olanlarında, dopamin iletisinde yetersizliğe neden olan ve ileride anlatacağımız gen açılı­mının (HBS'nin genetik bir hastalık olduğuna değinilecek­tir) kendini ağrılı ifade etmesi HBS olgularında etkenin yalnız dopamin reseptörlerini değil, aynı nöronların mor­fin reseptörlerini de görev kusuruna uğratmasına bağlana­bilir.

Morfin cinsi ilaçların HBS tedavisindeki rolü halen önemini korumaktadır.

HBS'de Periyodik Bacak-Kol Hareketleri (PLM) hak­kında neler biliyoruz?

Uykuda (sleep) çıkanlarına PLMS ve uyanıkken {ıvake) görülenlere PLMW adı verilir. HBS'li hastaların yaklaşık yüzde 82,5'inde veya daha fazlasında uykuda PLMS görü­lür. Ayrıca yaşlılarda, uyku bozukluğu çekenlerde, santral sinir sistemine etkili ilaç alıp ani kesenlerde ve Parkinson hastalarında da PLMS görülebilir. Bu nedenle PLMS'ler HBS'ye özel (spesifik) değildirler. PLMS bulunup-bulun-madığı yönünden hasta ve ailesine sorularak fikir edilinebilir. PLMS'ler, bütün gece uyku EEG'si çeken polisomnografı (PSG) cihazıyla kaydedilebilir. Alt bacakların ön yüz kasları {tibialis anterior) üzerinde deriye iki yanlı ya­pıştırılan yüzeyel elektrotlarla, bacak hareketleri de EEG kağıdına kaydedilebilir. 90 sn.'den az sürelerde tekrarlar­lar. En az dört tanesi arka arkayadır, dakikadan saate ka­dar değişen sürelerde (epizod) tekrarlarlar.

PLMS kaydını ilk kullanan İtalyan hekim Lugaresi ol­duğu halde (1965), Amerika ve dünyada rutin kullanımı Amerikalı Dr. Collemann'dan sonra (1980) olmuştur.

Kendiliğinden veya başka bir hastalık eşliğinde (sekon-der) çıkan HBS olgularının ayırımı nasıl olur?
Belirtilerin bir neden olmadan kendiliğinden çıktığı ol­gulara, nedeni bilinmeyen anlamında "primer", muhtemel tetikleyici nedeni bilinenlere "sekonder HBS olguları" de­nir. İki grup hastada da belirtiler aynıdır.

Primer HBS olgularında ailevi oluş ağır basar; 30 yaş altında başlar ve seyri devamlılık gösterir. İleri yaşta başla­yan olgularda genellikle ailevi yön açıkça ortaya kona­maz.