Homofobi Kasinti Nedir

Homofobi nedir?, Homofobi Kaşıntı

Homofobi aslında gerçek anlamda fobiler arasında sa­yılmaz. Daha çok bilinçdışı bir korku türü sayılabilir. Eş­cinseller, eşcinsel olma ya da eşcinselliğin kişide bir korku­ya neden olmasıdır. Bu durum kişinin kendi psikolojik ya­pısı nedeniyle olabilir ya da toplumun belli kültürel kesim­lerinde ortak bir tutum haline de gelebilir. Kişisel olarak homofobisi olanlarda kendi bilinçdışı ve kabul edemediği eşcinsel eğilimlerine karşı bir tepki oluşturma biçiminde ortaya çıkabilir. Öte yandan, eşcinsellik toplumda azınlık oluşturduğundan toplum içersinde değişik kesimlerde farklı tepkiler görebilir.

Toplumun bir bölümünde olum­suz karşılandığı, aşağılama nedeni olabildiği bir gerçektir. Homofobik tepkiler daha çok dini eğilimlerin ön planda olduğu ve tipik erkek modellerinin benimsendiği ülkelerde sık görülür. Erkeklik doğasıyla bağdaştırılamayan her tu­tum ve davranışın eleştirilmesi bir anlamda bu tipik erkek modellerinin kendilerini daha erkek gibi hissetmeleri için bir çaba niteliği de taşımaktadır. Homofobik tutum ve davranışları olan erkekler çoğu zaman alışık olmadığı ka­dın modelleri için de benzer tutumlar içerisine girmekte­dirler. Bu bağlamda alışıldık olmayana tepki gösterme ve dışlama prensibi hakimdir. Kendi gibi olan onun için do­ğaldır ve kabul edilebilirdir. Bu tarz düşünen insanlar için her farklılık tehdit edici bir özellik taşır. Bazı eşcinseller de bu homofobiye tepki olarak heterofobik tutum ve davra­nışlar sergilemeye başlamışlardır. Daha çok dışlanmış bu kitlenin abartılı bir tepkisi niteliğindedir bu heterofobi. Ül­kemizde homofobi yaygın bir durumdur. Kimi ülkelerde ise eşcinsellik daha kolay kabul görmektedir.

Fobik bireylerin aile tutum ve davranışları fobik olma­yan ailelerden farklı mıdır?

Genel olarak bakıldığında fobik kişilerin ailelerinde de fobik davranışlar gözlemlenmektedir. Bu aileler ince­lendiğinde diğer ailelere oranla daha katı davranış kalıp­ları olduğu göze çarpmaktadır. Fobik kişilerin ebeveynle­ri diğer ebeveynlere göre daha obsesif, daha kuralcı ve daha ayrıntıcıdır. Böyle bir yetiştirilme tarzı, kişilerde da­ha kolay fobik davranışlar geliştirebilir. Bu açıdan birey­deki fobik davranışlar maruz kaldıkları kontrolcü ve baskıcı tutumun bir sonucudur. Belki de bu fobik davra­nışlar aileleri tarafından sınırlandırılan ve baskılanan bi­reylerin bir tepkisidir.

Fobik kişiler, kişiler arası ilişkilerde daha çekinik ve uzak bir yaklaşım mı gösterirler?

Fobik kişilerin çoğu sosyal ilişkilerinde daha çekiniktir. Çünkü fobik durumlarını toplum içerisinde çok yaşamak ve göstermek istemezler hatta bu açıdan bir kaçınma dav­ranışı gösterirler. Özellikle yeni tanıştıkları insanlardan uzak dururlar hatta onlarla yakınlaşmak isteseler bile ileti­şimlerinde yoğunluk kazanmak istemezler. Farklı grupla­rın içinde olmazlar, daha çok alışıldık sosyal çevrelerinin içerisinde yaşamayı tercih etmek zorunda kalırlar. Çoğu zaman daha yakın oldukları ve yanlarında rahat davran­dıkları birkaç kişi ile vakitlerini geçirmeye eğilimlidirler. Çünkü onların yanlarında fobik yaşantıları artık bir sorun olmaktan çıkmıştır.

Fobilerle yaşam

Fobik bireyler riske girmekten kaçınır mı?

Fobik bireyler riske girmekten kaçınır diye kesin bir so­nuç çıkarmak zor olsa da bu kişilerin çok riskli davranışlara girmedikleri gözlemlenir. Alışıldık seçimlerinden ko­lay vazgeçmezler hatta vazgeçmeye dirençlidirler. Diğer in­sanlardan daha temkinlidirler. Güven onlar için önemli bir unsurdur. Ve riske girmekten kaçınırlar. Hayat stillerini çok değiştirmeden aynı şekilde sürdürmeye eğilimlidirler. Toplum içinde daha çok uyuma yönelik bir tavırları var­dır. Genellikle bazen biraz dar olsa da uzun süreli iletişim­leri vardır.

Fobik insanlarda yaratıcılık azalır mı?

Yaratıcılığın önemli şartlarından biri yeniliğe açık ol­mak ve ihtimalleri görebilmektir. Oysa fobisi olan insan­lar genellikle kendi hayat stillerine bağlıdır. Yaratıcı olsa­lar bile bu yeteneklerini ortaya çıkarmakta biraz zorlanır­lar. Çünkü görece kurallı yapılarından dolayı diğer ihti­mallere çok açık değillerdir. Bu kişiler daha çok belirli bir iş ve göreve odaklanıp o konu üzerinde çalışabilirler. Ya­şamında genellikle düz giden şeylere önem verirler. Spontane yaratıcılığı kullanmada fazla başarılı olamayabilirler. Genelde belirli bir düzen içinde olan işleri daha kolay ya­parlar. İletişim gerektiren meslekleri çoğu zaman tercih etmezler. Büyük sorumluluk gerektiren işlerden kaçınırlar, terfi durumlarında bile eski yerinde kalmayı tercih edebi­lirler. Öte yandan yaratıcılık her tür ruhsal problemde ol­dukça tedavi edici özelliğe sahiptir. Bütün tedavilerde ve fobi tedavisinde de mümkün olduğu kadar kişinin ruhsal dünyasına ve gündelik yaşamına yaratıcı düşünme ve davranma yönünde katkıda bulunulmalıdır. Birçok kişi­nin yaratıcılığının körelmesi ya da yaratıcılığını yönlendi­rebileceği yolları bulamaması nedeniyle bunalım ve sıkın­tıların olduğu doğrudur.