Sosyal Fobik Bozukluk Nedir

Fobik Kişilerin Özellikleri, Fobik Nedir

Fobisi olan kişiler çoğu zaman öteki insanlar tarafın­dan zaafı olan, çocuksu ve olgunlaşmamış olarak algıla­nırlar. Örneğin hayvan ya da böcek fobisi olan bir yetişkin ötekilerce dalga geçilip alay edilebilen bir kişi olarak algı­lanabilir. Fobilerin birçoğu kadınlarda biraz daha hoşgörü ile karşılanır toplumda. Hatta bunu kadınlığın bir parçası olarak görenler bile vardır. Erkeğin güçlü ve gözü pek ol­ması genellikle bütün kültürlerde beklendiğinden, erkek­lerde fobi daha zor kabul görür ve daha zor ifade edilir. Ancak bu durum erkekler için stres kaynağı olur. Bu ne­denlerle fobisi olan erkeklerin, özellikle sosyal fobisi olan­ların alkolle rahatlama yoluna gitmelerine sık rastlanır, bu da bazılarında kronik alkolizmin gelişmesine neden olur. Bu nedenle çok içki içen bazı kişiler için içince çok değişi­yor, daha sıcakkanlı ve konuşkan bir insan oluyor şeklin­de izlenimler dile getirilir. Kadınlarda fobi nedeniyle alkole başvurma daha az görülür. Çoğu zaman bir yetişkinin fo­bik davranışına tanık olan kişiler onların yanlarında bile kendilerini gülmekten alıkoyamazlar, tanık oldukları bu olayı fıkra gibi tanıdıklarına anlatırlar. Çoğu zaman da onları anlayamazlar, empati kuramazlar ve kolayca basit ikna yöntemleri ile onları fobilerinden vazgeçirebilecekle­rine inanırlar, hatta olay anında bile bunu denerler.

Fobik Bozukluk

Estetik ve fiziksel endişeler insanı fobik yapar mı?

Kişi kendisini fizik açıdan yetersiz ve anormal bulmaya başladığında kendine güveni sarsılıp içine kapanmaya baş­lar ve sosyal çevresinden uzaklaşır. Kendisini diğerlerinden kilolu, zayıf ya da çirkin bulan kişi, diğerlerinin kendisine bu durumu hatırlatmasından ve eleştirilmekten korkar. Hatta çoğu zaman da istemediği tepkilere maruz kaldığında sıkıntı yaşar, sıkılıp utanır ve kendisini aşağılanmış his­seder. Değişmek istemektedir ama değişememektedir. Bu kabul edemediği ve değiştiremediği şartlar onu mutsuz edebilir hatta depresyona bile sokabilir. Kişi eleştirilme­mek için bir zaman sonra eve kapanmaya başlar, acil bir ihtiyacı olmadıkça evden dışarı adımını atmaz. Dışarıya mecburen çıktığı anlar ise kendisine son derece sıkıntı ver­meye başlar. Öteki insanlarla yakınlık kurmaktan kaçınır çünkü yakınlık bir zaman sonra eleştirilmeyi getirecektir. Kendisini bir nedenle beğenmemektedir ve ötekilerin de kendisini kendisi gibi algılamak istediklerine, kabul gör­meyeceğine ve dışlanacağına inanmaktadır. Kişi belki sa­dece burnunu ya da kulağını beğenmemektedir ve bu ne­denle bütünüyle kendisini çirkin ve yetersiz bulmaktadır ve diğerlerinin de kendisini bu şekilde algılamasından aşırı şekilde korkmaktadır ve odaklandığı bu konulara karşı aşırı derecede hassastır. Bu açıdan bazı kişiler bu durumu gidermek için estetik müdahaleleri tercih edebilirler. Başa­rılı bir estetik girişimden sonra hızla kendine güvenleri ye­rine gelebilir, kolayca sosyalleşebilirler ve korkularından kurtulabilirler. Fakat örneğin burnunun büyüklüğünden şikayet eden bir kişi başarılı bir estetik operasyondan son­ra bu yeni haline alışamadığı hatta kendisini yabancı bul­duğu için bir terapiste gidebilmektedir.

Fobik Bozukluklar

İşe gitmek istememe fobi ile ilgili olabilir mi?


İş ve çalışma konusunda isteksizlik yeterli enerji ve mo­tivasyonu bulamama fobiden çok depresyon belirtisidir. Nadiren fobi ile bağlantılı bazı durumlar kişinin iş yaşa­mında huzurunu kaçırabilir. Örneğin sosyal fobi nedeni ile patronuyla karşılaşmak ya da işini yaparken müşterilerin gözlemlerinden çekinme (elimi titrerken görürse gibi) kişiyi iş yaşamından bezdirebilir. Öte yandan birçok kişi işye­rinde neredeyse karşılaşmayı hiç istemediği bazı iş arka­daşları ile yaşamak zorunda kalabilmektedir. Özellikle kişi bu gibi kimselerle mücadele etme ve sınırlarını koruma gücünü gösteremiyorsa, işyeri artık giderek sıkıntı veren bir ortama dönüşür. Bu tür durumları işyerlerinin insan kaynakları yönetimi çerçevesinde dikkate almaları yalnız kendi çalışanlarının değil kurumun çıkarı için de önemli­dir. Bu tür tablolar hem çalışanların ruh sağlığını bozarak kişisel verimlerini, hem de sinerjiyi ve yardımlaşmayı azal­tacağından, yaratıcılık ve üretimi düşecektir. Ancak bu gi­bi bilgiler saklandığından, dışardan bakıldığında hiçbir şey hissedilmeyecektir.

Fobide suçluluk duygusu olur mu? Suçluluk duygusu, daha doğrusu düşüncesi daha çok depresyonda görülen bir durumdur. Ancak bazı fobiler ki­şide utanç hissi yaratabilir. Örneğin sosyal fobi kolay ko­lay kimseye söylenemez, itiraf edilemez. Kişinin bundan ötürü eleştirileceği, küçük düşeceği endişeleri ön plana ge­çer. Ancak bu durumu yıllar boyu saklıyor olma ve küçük düşme endişesi ile açıklamaktan kaçınma, kişiyi kendisine karşı suçlu duruma sokar. Yardım alması ve problemini çözmesi gerekirken bunu yapamaz. Bu tür suçluluk duy­guları ile açılamama arasında sıkışan, bu nedenle şiddetli sıkıntı ve anksiyete yaşayan, hatta intiharı düşünen insan­lara rastlanır. Bu kişilerin problemlerini uygun bir uzman­la paylaşmaları yararlıdır. Sadece bu durumu paylaşabil­miş olmak dahi birçok kişiyi rahatlatır. Bu insanın doğal yapısında vardır. Paylaştığı zaman kişi kendisini daha güç­lü hisseder, utanç duygulan azalır ve çözüm için mücadele etme arzusu uyanır. Tedaviyi başarılı kılan da budur. Birçok ruhsal bozukluk kişinin kendisinde mücadele gücünü bulamadığı, bu mücadelede öncü bir özne rolü oynayama­yacağını hissettiği zaman başlar ya da artar.

Korkufobi ve saldırganlık arasında ilişki var mıdır?

Elbette ki vardır. Bunu en çok köpeklerde görürüz. İki köpek karşılaştıklarında birbirlerine tedirginlikle yaklaşır­lar. Ancak korkuyor olmaları en küçük bir olağandışı ha­rekette birbirlerine saldırmaları ile sonuçlanır. Onun için hayvanlara korku ile yaklaşmak da onların saldırganlaş­malarını teşvik eder. Çünkü korkan kişinin saldırıp bir kö­tülük yapacağını düşündüklerinden ondan önce davrana­yım düşüncesi ile saldırıya geçerler. Sakinlik, sükûnet öfke­yi de yatıştırır. Öte yandan öfke ve saldırgan duyguların birçok psikolojik bunalımda yeri vardır. Bunlar bazen bi-linçdışı olabilir. Yani kişi böyle duygular beslediğinin far­kında olmayabilir. Bazı fobilerin arkasında kişiler arası olaylardan ve ilişkilerden kaynaklanan saldırgan ve öfke yüklü duyguların yeri olabilir. Bunlar çeşitli ruhsal meka­nizmalarla görünmez hale gelip bu gibi şikayetleri alttan alta besleyebilirler. Bu nedenle her türlü psikiyatrik bozuk­luğun tedavisinde olduğu gibi fobi tedavilerinde de kişinin yaşadığı ortamda öfke yüklü ilişkiler, bunu başlatabilecek eski olaylar olup olmadığına bakılır, çeşitli sorularla bun­lar fark edilmeye çalışılır. Bu bağlantıları fark etmek ve ye­rine göre öfkeyi doğru adresine yöneltmek hiç değilse bu şekilde dile getirmek şikayetlerin azalmasında önemli rol oynayabilir.

Fobi ile suç işleme arasında ilişki var mıdır?

Böyle bir ilişki yoktur. Tam tersine fobik kişiler risk al­mayı sevmediklerinden bu tür olasılıklardan uzak kalırlar.

Ancak kontrfobik davranışı olan kişiler daha atak olabi­lirler. Bunlar korkularının üstesinden gelme çabası içersin­de bilinçdışı olarak daha korkusuz bir davranış şekli be­nimsemeye çalışan kişilerdir. Ancak suç işlemenin kendisi de kişide birçok ruhsal sıkıntılar yaratabilir. Örneğin cana kasteden ağır suçlar işleyen birçok kişi kendisi de bu yaşa­dıklarını unutamamakta ve buna bağlı post travmatik stres bozukluğu belirtileri yaşamaktadır. Böyle kişiler ya­şadıkları olayları hatırlatan uyaranlardan kaçınır, onunla ilgili kişi ve yerleri görmek istemez, ondan bahsedilmesin-den hoşlanmazlar. Ancak kişi buna alıştığından çoğu za­man fazla bir şikayette bulunmaz. Buna karşılık tedavi edilmeden bırakılan travma sonrası stres bozukluğu bir çok komplikasyonlara yol açar: Fiziksel hastalıklar artar, sıkıntı ve korkuyu bastırmak için alkol ve diğer sakinleşti­rici maddelere başvurma oranı yükselir, kişiler arası ilişki­ler zaman zaman parlayan öfke nedeni ile sarsıldığından evlilik ve iş problemleri, eğer kişi genç yaşta ise, okul ve eğitimle ilgili sorunlar yaşanır.

Fobi ile uyuşturucu madde kullanımı arasında bir ilişki var mıdır?

Sadece alkolizm ile fobi ve özellikle sosyal fobi arasın­da ilişki saptanmıştır. Ancak her türlü psikiyatrik hastalık başka psikiyatrik hastalıklar için de risk oluşturmaktadır. Bunda ortak risk etkenleri (çocukluk çağı travmaları ve başlıca stres etkenleri gibi), ortak ya da birbiriyle ilişkili genetik risk etkenleri de rol oynuyor olabilir. Günümüzde Türkiye'de de uyuşturucu kullanımı hızla artmakta ve özellikle gençleri etkisi altına almaktadır. Sağlıklı insan ilişkisi kurma korkusu olmayan kişilerin kendilerini bu yönde geliştirmeleri doğaldır. Buna karşın sosyal açıdan fobik olan insanlar için madde kullanımı bir sosyalleşme yolu da olmaktadır. Birlikte madde kullanan bir grup için bu bir ortak nokta olmakta ve görüşme nedeni dahi oluş­turmaktadır. Aynı zamanda alkol ve uyuşturucu maddeler geçici olarak rahatlama hissi sağladıklarından kişi korku­larından da uzaklaşmakta ve çevresini o şekilde daha ko­lay kabul etmektedir. Burada bir kere daha sosyal ilişkiler­de gereksiz korkuları olmayan, sağlıklı ilişkiler kurmaya istekli kişiler yetiştirmenin toplum için önemi ortaya çık­maktadır. Öyle görünüyor ki, madde kullanımını önleme­nin, yani bataklığı kurutmanın en iyi yolu erken yaşlardan itibaren çocuk ve gençleri sosyal ilişkilere alıştırmaktır.