İlkokul Donemi Cocuklarin Cinsel Egitimi

İlkokul Çağında Cinsel Eğitim, Çocukların Cinsel Eğitimi

Psikoanalitik yönelimli araştırıcılar bu döneme dur­gunluk dönemi derlerse de, gerçek anlamda bir durgunluk söz konusu değildir. Sadece çocuklar akılca biraz daha ge­liştikleri ve olgunlaştıkları için cinsellik ile ilgili davranış­ları daha kontrollü ve dikkatlidir. Tabii ki bunu "artık ilgi­lenmiyor" diye yorumlamamak gereklidir. Sözlükleri ve ansiklopedileri karıştırarak merak ettiklerini öğrenirler. Küçükken iyi ve kötünün anlamı anne-babanın tepkisine bağlıdır. Yani onların hoşuna giden iyi gitmeyen ise kötü­dür. Oysa çocuk büyüdükçe ahlâk ve vicdan görüşü, anne-babasının, öğretmeninin, arkadaşlarının ve tüm çevresinin etkisi ile şekillenir. Artık çıplak dolaşmaktan rahatsız ola­bilir. 5 Yaşındayken çırılçıplak veya minik bir kilot ile de­nize girebilen kız çocuğu, her ne kadar memeleri olmasa da 7 yaşında bikini üstünü giymek isteyebilir. Kız çocuğu babasının, erkek çocuğu da annesinin yanında çıplaklıktan kaçınabilir. Çocukların böylesi tavırlarına saygı gösteril­melidir.

Bu dönemde kızlar daha feminen (kadınımsı), erkek­ler ise daha maskülen (erkeğimsi) özellikler kazanmıştır. Her cins de Ötekine benzetilmekten, karıştırılarak yanlış­lıklar yapılmasından hoşlanmazlar. Kızlara "sen kız değil­sin", erkeklere de "sen erkek değilsin" deyince çok tepki gösterirler. Bu dönemde cinsel kimlikleri henüz pek kuvvetli olmadığı için kızlar kızlıklarına, erkekler de erkeklik­lerine sıkı sıkıya sarılırlar. Dolayısıyla ilkokul çağında kız­lar kızlarla, erkekler de erkeklerle oynamaya eğilimlidir­ler. Hatta okulda aynı sıraya bile oturmak istemezler. Kız­ların gözünde erkekler "kaba, pis, düşüncesiz ve kavgacı" mahluklardır. Erkeklerin gözünde kızlar ise "mız mız, dır­dırcı ve zayıf mahluklardır. Tabii ki bu arada diğer kızlar­la oynayan, onlarla beraber olan bir erkeği, erkek arkadaş­ları horar ve ayıplarlar. Bu dönemde erkeklerin sık oynadığı oyunlardan biri de kızları iteleyip çantalarını dü­şünerek onları zor duruma sokmaktır. Elbette belirtmemi­ze bile gerek yoktur ki, erkekler ilkokul çağında iteledikle­ri o kızları, lise çağında köşe bucak arayacaklar ve peşlerine düşeceklerdir, (laf aramızda). Kızlar erkeklere göre daha erken olgunlaştıkları ve geliştikleri için genellik­le daha aklı başında davranırlar. Ama zamanla bu aradaki fark kapanır.

Bu dönemlerde, hatta anaokulu döneminde de çocuk­lar, özellikle erkek çocuklar küfürlü kaba sözlere ilgi du­yarlar. Büyükleri taklit etme hevesiyle küfürlü söz oyunla­rı, çarpım cetvelinden daha hızlı bir şekilde yayılır. Tabii ki bu davranışların devam etmesi veya kaybolması önemli oranda çevrenin etkisine bağlıdır. Çocuğunuz "ibne" veya "orospu" diyebilir. Böyle bir durumda çocuğa, bağırarak yaklaşmak yerine sakin bir şekilde sözcüğün anlamını açıklamak gereklidir. Burada yeri geldi de klasik bir eği­tim yönteminden bahsetmek istiyorum. Bu da: olumlu dav­ranışı onaylamak, olumsuz davranışa karşı ilgisiz kalmak diye özetlenebilir. Yani çocuğunuz güzel bir davranış gös­terirse, aferim diyerek adeta alkışlıyorsunuz. Ancak küfür etme gibi olumsuz bir davranışı, yüzünüz kızarmadan, ke­sinlikle öfkelenmeden hiç bir tepk: göstermemek en doğru davranıştır. O zaman çocuk bu sözcüğü tekrarlayamaz, tekrarlaması için bir neden kalmaz. Şunu da unutmamak gereklidir ki çocuklarımıza sözcüklerle nasihat ederek eği­tim vermek yerine davranışlarımızla eğitim vermek en doğrusudur. Yani kendisi sık sık küfür eden bir baba, çocuğu­nun küfür etmesi karşısında ne yaparsa yapsın saçma olur.

İlkokul çağında her ne kadar kızlar kızlarla, erkekler erkeklerle beraber olmaya hevesliyseler de, karşılıklı olarak ufak tefek flörtleşmeler olabilir. Karşı cinsten birine karşı platonik bir aşk olabilir. Bu sevgi duygusu en yakın arka­daş ile bazen de anne ile paylaşılır. Eğer çocuğunuz bu duygusunu anne veya baba olarak sizlerle paylaşırsa dik­katli olun, sakın çocuğunuzun bu sırrım başkalarına açmayın. Alay da etmeyin. Kesinlikle onun sırdaşı olmanız ge­reklidir. Zaten bu aşktan bazen aşık olunanın bile haberi olmaz. Seneler geçer ve kişinin geçmişinde hoş bir anı ola­rak kalır. Kendi çocukluğunuzu düşünürseniz, şu anda tebessüm ile karşıladığınız bu tür yaşantılarınızı anımsarsı­nız. Bazen de tek taraflı veya karşılıklı olarak mektup yazmalar, konuşmalar olabilir. Eğer çocuğunuza yazılmış veya çocuğunuzun yazdığı böyle bir mektup görürseniz lütfen duyarlı, sakin ve anlayışlı bir şekilde davranın. Bir defa bu olay kesinlikle ciddi bir şey değildir dolayısıyla te­laşlanmaya hiç gerek yoktur. Eğer olayı çok abartır, dallan­dırıp budaklandırırsanız, çocuğunuzda çeşitli komplekslere ve de ileri yaşlarda ruhsal sorunlara yol açabilirsiniz.

Seyrek olarak olan bu flörtleşmeler, seyrek olarak biraz aşın da gidebilir. Bazen ufak tefek cinsel etkinlikler de olabilir. Hatta eşcinsel nitelikli girişimler de olabilir. Meslek hayatımda gördüğüm kadarıyla aileler bu gibi du­rumlarda çok aşın telaşlanıyorlar. Eğer oğlunuzu başka bir oğlanla veya kız ile, veya kızınızı başka bir kız veya oğlan ile böyle bir cinsel oyun içinde yakalarsanız sakın heye­canlanmayın, telaşlanmayın ve soğukkanlılığınızı kaybet­meyin. Tabii ki sizlere sakin olun derken, hiç bir tepki de göstermeyin demek istemiyorum. Ama göstereceğiniz aşırı bir tepkinin, çocuğunuzun ilerdeki cinsel yaşamını olumsuz bir şekilde etkileyebileceğini daima düşünün. Bir defa böyle bir olayı onaylamadığınızı bilmelidirler. Sonra çocuğunuzu karşınıza alır ve onunla konuşursunuz. Onu dinleyin ve neyi merak ediyor onu anlayın. Onu anladığı­nızı hissettirdikten sonra da durum hakkındaki görüşlerini­zi açıklayın. Şunu da eklemek isterim ki çocuğunuz karşı cinsten biriyle böyle Bir deneyim yaşadı diye seks düşkü­nü olmaz. Aynı şekilde eşcinsel nitelikli bir ilişki yaşadı diye illa da ilerde eşcinsel olmaz. Yok yere merak etme­yin. Ancak bazen böyle bir durumda baştan çıkaran daha büyük bir çocuk olabilir. O zaman baştan çıkancı, o daha büyük olana karşı daha dikkatli olunmalıdır. Ancak bu dö­nemdeki çocuğunuzda bu türden cinsel etkinliklere, karşı aşın bir ilgi varsa ve çözümleyemiyorsanız veya içiniz ra­hat değilse, lütfen bir uzmana danışın.

İlkokul çağında da cinsellik ile ilgili bazı sorunlar sorulabilir. Bazen anaokul çağına özgü sorular olabilirse de, bu sorular genellikle daha üst düzeydedir. Örneğin cin­sel ilişkinin zevksel yönünü sorabilirler," Cinsel ilişki bir kadın ile erkeğin arasındaki en yakın, en sevgi dolu ilişki­dir. Dolayısıyla bu olayın zevk alma yönü de çok önemli­dir. Artık bunlar da yavaş yavaş açıklanabilir. Eğer siz bü­yükler utanıp da bu açıklamaları yapmazsanız, hiç merak etmeyin çocuğunuz bunları nasıl olsa öğrenecektir. Ancak hem başkalarından, hem de çoğunlukla yalan yanlış öğre­necektir. Tekrar belirtmeme bile gerek yok ki en iyisi siz­den öğrenmesidir.

Son olarak bu konuda anne-babaların sık yaptığı ha­talardan birine değinmek istiyorum. Gazetelerde, 6 yaşın­da bir çocuğa bir sapığın tecavüz ettiğine dair haberleri ara sıra okuruz. Çocuğu olan her yetişkinin böyle bir durumda aklına gelen en önemli korku, "ya benim çocuğumun başı­na da böyle bir şey gelirse" dir. Böylesi bir şanssızlık on-binde bir bile olsa, "endişeniz saçmadır" demek istemiyo­rum. Ancak bu endişeniz nedeniyle önlemler alırken çok dikkatli olmalısınız. Kaş yapayım derken göz çıkarmama­lısınız. Öylesi anneler bilirim ki, çocuklarını okula yollar­ken sürekli olarak, her gün bu olaya karşı uyarırlar. "Aman oğlum/kızım yolda bir amca sana şeker vermek isterse, bir yere götürmeye çalışırsa sakın kabul etme. Sana kötülük yapabilirler" derler. Ama bunu çocuğu bıktırırcasına her gün yinelerler. Tabii ki sürekli olarak söylenen bu sözlerin çocuğun ruhsal yapısında ne gibi hasarlar yaptığı­nı fark etmezler. Sürekli olarak bu tür telkinler ve korkut­malar ile büyüyen çocuğun psikolojisini lütfen hayal etme­ye çalışın. Çocuk kendisine yakınlık gösteren bu amcadan kuşku duyar hale gelir. Adeta çevredeki herkesi kendisine tecavüz edecekmiş gibi hissedebilir. Geçenlerde bakkalda birbirinden sevimli iki kız çocuğu gördüm. İçimden geldi ve çocuklara iki şeker hediye etmek istedim. Benim ısrarlanma ve bakkalın da güvence vermesine rağmen çocukla­ra şekeri kabul ettiremedim. Oysa bu dünyada çocuklara şeker vermek isteyen bütün büyükler kötü değildir. Çocuk­ları sevmek isteyen her büyük de sapık değildir. Burada bir anaokulu yöneticisinin aktardığı bir olayı anlatmak isti­yorum. Yakınlarında bir ilkokulda böylesi kötü bir olay olur. O ilkokulun müdürü bayrak töreninde bütün çocukla­rı okul dışındaki büyüklere karşı dikkatli, olmaya uyarır. Ayrıca o gün derslerde öğretmenleri de çocuklan başlarına gelebilecek cinsel kötülüklere karşı korkuturlar. Sonuçta o gün öğleden sonra anaokulunda mütala sınıfında o öğren­cilerin bulantı ve kusmalar içinde olduklarını görünce yö­netici arkadaşım durum ile bizzat ilgilenir. Ne olduğunu anlamaya çalışır. Ve de çocukların korku içinde ilkokula gitmek istemediklerini görür.

Aynı şekilde bir kız çocuğu düşünün. Küçüklüğün­den itibaren devamlı olarak erkeklerin kendisine kötülük yapacağı korkusu verilmiş. Genç kızlığında da erkeklerin bütün amacının kendisine tecavüz etmek olduğu şeklinde telkinler ile yetiştirilmiş. Daha sonra da, cinsel ilişki kor­kusu olan bu genç kıza evlenince "hadi artık her şey ser­best" diyorlar. Lütfen bir düşünün, sürekli olarak bu tür korkular içinde büyüyen bir genç kızın sağlıklı bir cinsel yaşamı nasıl olabilir? Evlendiğinde cinsel ilişki korkusu içinde olan, zevk almayan ve kendini cinsel olarak soğuk zanneden bir çok kadını bilirim. Kadınlardaki cinsel soğukluk ve erkeklerdeki iktidarsızlık sorunlarının temelinde birçok zaman çocukluktaki eğitim hataları yatar. Bu ko­nulara ilerde tekrar değinilecektir.