Benlik Kavrami ve Ego Nedir

Benlik Kavramı (Ego Nedir)

Psikanalist Sigmud Freud'un pisikanaliz kuramına göre benlik insan kişiliğinin "kendisi" ya da "özbenliği" olarak ya­şadığı ve algıladığı ve dış dünya ile ilişki kurduğu bölümü ola­rak belirtilmektedir. Benliğin işlevini tasarlamak, anımsamak, değerlendirmek, çevredeki toplumsal ve fiziksel dünyaya uy­gun yanıtlar vermek, uygun davranışlarda bulunmaktır, deni­lmektedir. Yine benlik, canlı ile çevresi arasındaki ruhsal dü­zenlemelerden de sorumlu olmakta ve uyum sağlamayla gö­revli bulunmaktadır. Sigmud Freud'un kuramına göre benlik, ilkel benlik ve üst benlik ile bir bütün oluşturmaktadır. Bu ku­rama göre benlik, kişiliğin temel işlevlerini yürütmekle görev­li bir faktördür. Benlik gelişip oluştuktan sonra da yaşam ko­şullarının dengesine göre ve paralel olmak üzere değişme ni­teliği taşımaktadır.

Benliğin gelişmesi, yeni doğmuş bir bebek, iç ve dış uya­ranlara tepki verebilmektedir. Ama bu uyaranlara denetim uy­gulama yetisine sahip değildir, bunları önceden kestiremez. Algısı dağınık ve ilkeldir. Hareketleri kaba ve uyumsuzdur.

Kendiliğinden bir yerden bir yere gidememektedir. Öğrenme yetisinin uyaran-tepki şartlanmasıyla sınırlı basit öğrenme bi­çiminde olduğu belirtilmektedir.

Yeni doğan bebeğin benliği dış dünyasıyla ilişkisi ölçü­sünde geliştiri, acı veren şiddetli uyaranlar karşısında acizliği­ni ve dışa bağımlılığını yansıür ve bu uyaranlarla savaşım için iç düzeneklerin geliştiği belirtilmektedir.

Başlangıçta algı ve hareketler arasmda bir bağlantı olduğu, bir uyarana anında bir hareketle yanıt verildiği, bir ihtiyaç kar­şısında kalındığında doyum arandığı, gecikme olunca da geri­lime neden olunduğu, bu gibi gerilimlerle başa çıkabilmek için benliğin daha gelişmiş işlevlerinin gelişmesi için temel oluştur­ması ve gelecekteki kişilik işleyişindeki benliğin alacağı rolü belirlediği; uyan ile yanıt arasındaki ayrımın öğrenilmesinin düşkurma, tasarlama, düşünme gibi karmaşık zekâ etkinlikle­rinin gelişmesini sağladığı; benliğin doğrudan tepki vermediği, gerçeğin yerine imgeleri koyarak sınama yapabildiği, böylece bir eylemin gidişini önceden görebildiğini; amaca ulaşmak için gelecekteki yönünü belirleyebildiği, yargılama, düşünme sü­reçleri için geçmişteki olaylara ilişkin anılarının saklanıp birik­tirmesinin zorunlu olduğunu; çocuklann iki üç yaşlarında dilin öğrenilmesi ve gelişmesi, çevreyle iletişim kurmasıyla birlikte mantıksal düşünce süreçlerinin gelişmesine yardıma olabildi­ğinin anlaşıldığı belirtilmektedir.

Bireyin gelişmesi sürerken, benliğin zamanla ayrımlaştığı anlaşılmaktadır. Bu ayrışımla kişiliğin üçüncü bölümü olan üst benliğin doğduğu, ana baba ve toplumsal yargılarının da katılmasıyla oluşan üst benlik iç güdülerin bastırılmasından ve iç uyaranların denetlenmesinden sorumlu olduğu belirtil­mektedir. Böylece benliğin algıladığı ve yorumladığı biçimiyle ahlâk ölçütleri kişiliğin bir parça olarak görüldüğü belirtil­mektedir. Sonuçta, kişiliğin gelişmesi ve olgunlaşması için ge­rekli bir faktör olan çatışmanın ortaya çıktığı; benliğin bir ta­kım savunma yöntemleri geliştirerek üst benlik ile ilkel dürtülerin kaynağı olan ilkel benlik arasında denge kurmaya çalıştı­ğı belirtilmektedir.
Benlik kavramı ve yapısı Sigmund Freud tarafından ta­nımlanmış ve Cari (Gustav) Jung tarafından geliştirilmiştir.

Sigmund Freud kişiliğin gelişmesini çocukluğun ilk beş yılı ile sınırladı ise de, başta öğrencisi Erik Erikson olmak üze­re bazı psikanalizciler kişiliğin gelişmesini daha sonraki yılla­ra ve yaşlara taşımışlardır. Kişiliğin gelişmesinde çevrenin et­kili olduğu ileri sürülmektedir.